Yıllar önce Paris’te yapılan Etrüsk sempozyumu’na Etrüskleri ve
Ön-Türkçe imek/olmak/etmek fiillerinin çekimlerini göndermiştim. O sıralarda
öğrenci olan ben, Fransız Türokoloji şubesinin yöneticilerinden, işlerine
karıştığım için azar işitmiştim. Ayni makaleyi Stanford Üniversitesinde
Cavalli-Sforza ile Kembriç’te Colin Renfrew’a göndermiştim.
Cavalli-Sforza,
“Ben genetikçiyim, fakat makale çok ilginç, gereğinde inceleyeceğim” diye cevap vermişti… Yıllar sonra Hint-Avrupa dillerinin çöküşünü bana CNRS’teki bir arkadaş, G.Nougarol,
“Ön-Türkçenin varlığı meydanda” diye bildirdi.
Halûk Tarcan (Bilimsel Araştırmacı-Centre National de la Recherche Scientifique- Paris)
“Ben genetikçiyim, fakat makale çok ilginç, gereğinde inceleyeceğim” diye cevap vermişti… Yıllar sonra Hint-Avrupa dillerinin çöküşünü bana CNRS’teki bir arkadaş, G.Nougarol,
“Ön-Türkçenin varlığı meydanda” diye bildirdi.
Dillerin belkemiğini oluşturan imek/ olmak/ etmek/ fiillerinin
Ön-Türkçe olduğu itiraf edilmiş oldu. Hint-Avrupa uygarlığı ve dillerin
serüvenini aşağıda okuyalım:
Dil’i, yazı’sı ve din’i dışarıdan gelen ve bu haliyle acınılacak durumda olan Avrupa,
dil’inin kökenini bulmuş olduğu hayaliyle yakın zamanlara kadar mutlu
yaşamıştı; Bu, şöyle olmuştu:
Önce, Hint Avrupa Uygarlıkları teorisi
ortaya atılmıştı: (1)
“…Baş Hâkim (chief of the Supreme
court of judicature, Bengal) Sir Williams Jones 1783 yılında (228 yıl önce)
Londra’dan Kalkütta’ya tayin olunca hemen Sanskritçe öğrenmeye başlar ve bu
dildeki
·
ASMİ, ASİ, ASTİ çekiminin Lâtince’de
·
SUM, ES, EST ve Grekçe’de
·
EİMİ, Eİ, ESİ şeklinde olduğunu hayretle görür.
Bu alanda eser yazan Franz Bopp (1791 – 1863) Sir W. Jones’la ayni kanıyı
paylaşır ve bu şeklide, önce İNDO-CERMEN (dili ya da dil ailesi) kavramı
doğar…”
Zamanla bu kavram altında tüm
Batı Dil ve Uygarlığını toplayarak ona
·
HİNT-AVRUPA UYGARLIĞI adını verirler. Fakat araştırmalar
derinleştikçe, önce UYGARLIK kavramı çözülmeye başlar. Örneğin, DENİZ sözcüğü
tek müşterek bir sözcük değildir. Bu türden pek çok ad ve kavramın ayrı ayrı
ifade edildiği görülür. (2). Bu dillerin bel kemiğini oluşturan bu İMEK / OLMAK
fiilinin dışında yapılan köken araştırmaları asla bir sonuç vermez. Bu haliyle
HİNT-AVRUPA KURAMSAL UYGARLIĞI ikinci
kattan inşa edilmiş bir binaya benzer.
·
Bu
endişenin farkında olan ilk ve büyük Hint-Avrupacılar arasında olan George Dumezil, yaşamının son
günlerinde büyük bir şüpheye düşer ve sonuçta Hint-Avrupa Uygarlıklarını ÇOK
YAZARLI BİR ROMAN olarak vasıflandırır.(3)
Bu çıkmazdan kurtulmak için
Hint-Avrupa Uygarlıkları sınırlandırılarak ona HİNT-AVRUPA DİLLERİ adı verilir.
Verilir, ama…? Burada büyük bir parantez açacağız:
·
Batılılar, tarihten gelen ön-fikirlerle, diller,
kültürler ve uygarlıklar konusunda
araştırmalar yaparken tüm dillere ve hattâ DRAVİTÇE’ye bile başvurmuşlar ve
fakat asla Türkçe’yi düşünmemişler ya da düşünmek istememişlerdir…Bu nedenle de
223 yıldan beri aradıkları Hint-Avrupa dillerinin kökenini bulamamışlardır. Gerekli
köken bize Kâzım Mirşan tarafından verilmiştir:
Hint-Avrupacılar LEOPAR sözcüğünün
tipik bir örnek olduğunu ve bu sözcüğün
tüm Hint-Avrupa dillerinde müşterek bir kelime olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Fakat!...
·
Kökende Ön-Türkçe LUU-BARŞ bulunur…Bizde PARS olmuştur… Devam
edelim… Bir öteki iddia:
·
SETTE (7) sayısının tüm dillerde müşterek
söylendiğini gururla iddia ederler; gerçekte ise, köken Ön-Türkçe’dir …ËZ-ËDİ,
yani kutsal demek olan bu sözcük
·
Yakutça’da SETİ, Orta Asya’da, Qazaklar’da CETİ,
bizde YEDİ olmuştur ve de
·
Lâtince’ye Etrüsklerle SETTE, İtalyanca’ya aynen
SETTE, Fransızca’ya SEPT, İngilizce’ye SEVEN, Almanca’ya ZİEBEN
·
Eski Hintçe’ye SAPTA, Farsça’ya SEB’A, Çince’ye Çİ halinde
geçmiştir.
Bir örnek daha; YILDIZ:
·
YULTUZ, YILTIZ, Ön-Türkçe; YULDIZ, Tatarca;
CULDIZ, Qazaqça ; SILTIS, Altayca; SILTIR, Çuvaşça; STEÎRK, Kürtçe; SİTARE, Farsça;
STAR, İngilizce; STAR, Almanca, STERN ; STELLA, Lâtince ve italyanca, ASTRON,
Yunanca; ASTRE, Fransızca; ZVEZDA Rusça…
·
AS’qan, AS/tan’a dönüşmüştür; Tanrı Bïl’inde, cennette AS/ılı olmak, SiTAN
şekliyle Acemce sanılmıştır, örneğin, Ermen/İSTAN… Aslı Ermen/ASTAN’dır..
Türk/ASTAN, Bulgar’ASTAN vb…
·
İERÜÜN; “sahip olma..ülke”fili… İA ya da İe
şeklinde tüm dünyaya yayılmıştır:
Türk/iye, Turqu/IE, Turch/İA…İtal/İA,
İtal/İE…Columb/İYA…Columb/İE…Boliv/YA, Boliv/İE vb..
- UB-URUQ; Yüce şehir, BURG…Magde/BURG… Ham/BURG…Stras/BURG Vb..
ËSİ – ËM…ESİ-ËÑ…ESİ : Ësi… Bu köken
fiili, Hint-Avrupa Kuramsal Dillerin kökeninde,belkemiğinde görürüz.(5)
·
ASMİ… …ASİ…….ASTİ
·
EİMİ………Eİ…… ESTİ
·
SUM………ES……..EST….
(Ësi, Kürtçe’de EZE
şeklindedir)
Çince’de
WO-SIN…Nİ-SIN…TA-SIN’dır.
ËSİ, Lâtince ve
İtalyanca mastar hâlinde, ES/sere’dir.
ET/mek,
Fransızca’da ÊT/re’dir.
I AM ile Ësi-Ëm
arasındaki benzerlik… Tatarca ve Etrüskçe’deki MİN-BİN‘in Almanca’da İCH-BİN,
Holandaca’da İCK-BEN oluşu
…Hint-Avrupa Dilleri Teorisi’ne şüpheyle bakabilmek için gerekli olan gerçeklerdir.
Kâzım Mirşan bu gerçekleri 1983 yılında, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
tarafından basılan Proto-Türkçe’den
Bugünkü Kürtçe’ye başlıklı kitabında açıklamıştı.
Bu konuda onun tümüyle haklı olduğu;
·
Centre National de la Recherche Scientifique
(Fransa Bilimsel Ulusal Araştırma Merkezi- C.N.R.S.) in
·
Eylûl 2000 tarihli ve 386 sayılı haber
bülteninin 8’inci sahifesinde verilen açıklamalarla aydınlığa
kavuşmuştur; aşağıya, bu bültenden bizi doğrudan ilgilendiren paragrafları
alıyoruz (6)
‘’....Yirminci
yüzyılın önemli bir bölümünde arkeoloji, dil bilimi ve nüfus genetiği
disiplinleri, her biri kendi yollarını çizdiler, kendi yöntemlerini
belirlediler, kendilerine özgü hedefler belirlediler ve kendi bulgularını elde
etmeye çalıştılar. Son yirmibeş yılda ise Anglo-Sakson ülkelerde bu üç
disiplini bir araya getirmek için büyük çaba harcanmıştır. Bu çabalar İngiliz
arkeolog Colin Renfrew tarafından ‘‘yeni sentez’’ olarak
adlandırılmıştır. Bu alandaki çalışmalar, önceki yüzyıl çalışmalarını önemli
ölçüde geride bırakmıştır.
Genetik uzmanları ve dil bilimcilerce yürütülen ortak çalışmalar (örneğin, Stanford
Üniversitesinden Cavalli Sforza, Greenberg
ve Ruhlen) insan gurupları arasındaki genetik bağların, diller arası
bağlara paralel olduğunu göstermişlerdir. Gerçekten de, dünyanın bir çok
yerinde (Afrika, Avrupa, Çin, vb.) biyolojik nüfus dağılımı ve dil dağılımı arasında
önemli paralellikler saptanmıştır.
Bunun sonucu olarak, dil bilimi alanında, dil tipolojisi ve dil
sınıflandırması hakkında, yeni hipotezler zorunlu olmuştur. On sekizinci
yüzyıl sonları ve on dokuzuncu yüzyıl başlarında, dil bilimcilerce ortaya
atılan Hint-Avrupa dilleri karşılaştırmalarının, tamamıyla yalanlanma zorunluluğu ortaya
çıkmıştır.
Bir kaç hipotez, dillerin birkaç üst-aile olarak guruplandırılmasını
öngörmektedir (Avrasyatik, Dene-Kafkas, Nostratik, Nilo-Saharan, Amerindien,
Hint-Pasifik, Avustrik); Böylece, örneğin, Hint-Avrupa gurubunun
kendisi, Altay gurubu dillerle, aynı üst-aile’nin dalları olmaktadırlar
ki, Fransızca Türkçe ve Mançuca gibi birbirinden farklı diller, bu
üst-aile içine girmektedir...’’
Bu açıklamalardan vardığımız sonuçlar:
1- Altay
dillerin gurubu - büyük bir olasılıkla, unutturulması, kültür dünyasından silinmesi için –
adı değiştirilerek, ona ASİANİC, Asyalı denmiş ve fakat, nerede ve ne zaman
olduğu belirsizleştirilmişti.
2- Bir değerli profesörümüz ise, Altay
dilleri yerine BİTİŞGEN diller deyimini kullanarak, Almanca’yı, üstü kapalı halde ileri sürmüştü; Çünkü
Almanlar, kökenlerinin Hititler’e dayandığı iddiasında idiler ve çünkü,
Hititçe’de Almanca’ya benzer sözcükler vardı...Hititçe sözcüklerin kökeninde
Ön-Türkçe’nin bulunduğu bilinmemektedir.
(Centre National de la Recherche
Scientifique – Paris)’in, Eylûl 2000, bülten no:386’ sa.8’de okunacağı üzere
·
Altay dil gurubu, değerine yeniden kavuşmuştu.
Batılı araştırmacılar, son zamanlara kadar, buldukları her yere Hint-Avrupa Dili Damgası’nı
yapıştırmışlardır. Bu davranışın ne büyük yanılgılara yol açmış olduğunun
ortaya çıkması ve bu yanlışların düzeltilmesi çok zaman alacak, tarih ve kültür
tarihi yanlışlar arasında yol almaya devam edecektir; henüz, Hint-Avrupa
Dilleri Teorisi’nin terk edilmesi gerektiğinin büyük kitlelere yayılmamış
olduğu düşünülürse, yanlışların ne kadar derin ve geniş olmuş olduğu ve
sonuçlarının Tarih ve Evrensel Kültürü nasıl ölçülemeyecek kadar, engin
yanılgılar içinde bırakmış olduğu anlaşılabilecektir…
Yazımın belkemiğini oluşturan Centre National de la Recherche
Scientifique‘in Eylûl 2000 tarihli 386 numaralı bültenini Fransızca aslıyla
olduğu gibi aşağıya alıyorum.
Halûk Tarcan (Bilimsel Araştırmacı-Centre National de la Recherche Scientifique- Paris)
Kaynaklar :
·
1/ 5
/ Proto-Türkçe’den Bugünkü Kürtçe’ ye Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü-
Kâzım Mirşan
·
2/ Georges Ville, dict. D’Arhéologie, Larousse 1071,
Paris
·
3/ D.Eribon, Entretien avec G.Dumezil,
Gallimard,1987, Paris – s. 220
·
4/ 6 / Evrensel Uygarlıkların Köken Kültürü,
cilt 1A, Halûk Tarcan, K.Mirşan)
Sayın Haluk TARCAN Hocamıza selam olsun... Emeğinize sağlık Mehmet Bey, saygılarımla....
YanıtlaSilDeğerli üstadımızı yakından tanıyorsunuz. Yazılarını paylaşmak bir şereftir. Saygı ve selamlarımla.
SilTarihi gerçekler hep emperyalizmin istekleri doğrultusunda şekillenirken, evrensel kültürler de o denli başkalaşıp, derin ve engin yanılgılar içinde bırakıyor insanları. Ne kadar önemli bir araştırma bu. Sayın Haluk Tarcan Hoca'mıza yürekten teşekkürler. Ve paylaşım adına sizin de emeğinize sağlık Mehmet Bey..
YanıtlaSilEsenlikler dilerim.
Esin hanım, Haluk Tarcan hocamız, Atatürk'ün anladığı ve kastettiği anlamda Atatürk Gencidir. O'nun işaret ettiği yolda ve bilimin ışığında emperyalizmin yalanlarını ortaya dökmeye ve "Türk dünyasının" tarihe şekil veren gerçek olduğunun altını çizmeye devam ediyor. Bizler de sahip olduğumuz zengin dil ve tarihimizi bilmek ve her yerde savunmak durumundayız. Daha çok ele ulaşması dileğiyle saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
SilTeşekkürler Mehmet Bey. Bu konu aslında güncelleşmelidir. TDK nun ne iş yaptığı meçhul. Sizin bu konudaki duyarlılığınız umarım bir başlangıç olur. Sayın Halük TARCAN Beye de teşekkür ediyorum. Sevgiler sunuyorum.
YanıtlaSilDeğerli Burhan hocam, yüzyıllardır insanlıktan saklanan gerçekler elbette bir bir ortaya konulacak, insanlığın gerçek tarihi yeniden yazılacak. "Türk"de bu geçmişte gururla yerini alacak. Elbette insan, devletimizin ve Atatürk'ün, Türk Milleti'ne emanet ettiği değerli TDK'nın vasiyet edilen konuma ulaşması ve gerçek bilginlerimize çalışma ve üretme olanağını tanımasıdır. Sevgi ve saygılarımla.
SilBuram buram ırkçılık kokan bir metin adeta Kürtçe‘nin varlığını sızım sızım sızlatan yazının sahibine buradan selam gönderiyorum.. Hint Avrupa dil ailesinden bağımsız ve kökeni çok Hint Avrupa dil ailesinden bağımsız ve kökeni çok eskisinden gelen Eskilere dayanan muazzam bir dildir Türkçeyle hiçbir ortak yanı yoktur tıpkı Kürtler ve Türkler gibi.
YanıtlaSilBuram buram ırkçılık kokan bir metin adeta Kürtçe‘nin varlığını sızım sızım sızlatan yazının sahibine buradan selam gönderiyorum.. KÜRTÇE Hint Avrupa dil ailesinden gelir.. bağımsız ve kökeni çok Eskilere dayanan muazzam bir dildir Türkçeyle hiçbir ortak yanı yoktur tıpkı Kürtler ve Türkler gibi
YanıtlaSil