Ankara’dan Bozyazı’ya gidiş dönüş yolumuz üzerinde Mersin’in
küçük bir ilçesi vardır: Mut. Bilmeyenler için, Karaman’dan sonra Silifke yolu
üzerinde Torosların hemen eteğince şirin ve küçük bir ilçedir. Halen
zeytincilik ve süt ürünleri üzerine güzel çalışmalar var.
Ankara’ya dönerken dün Mut’ta ara sokaklara saparak o
tarihlerde kaldığımız evi buldum. 8-10 sene kadar önce de bir geçişimde
bakmıştım. Resimlerde gördüğünüz evde 3 yılımız geçti. Yanda oturan yaşlı bir
bayandan, evin bu sene müteaahhite verildiğini ve yakın zamanda yıkılacağını
öğrendim. Evin resmini çektiğim kitabesinde 1931 yılında yapıldığı yazılı.
Mut Belediyesi’nin ve İmar Müdürlüğü’nün bu evin yıkılmasına onay vermesine inanamadım. İlçede sadece parmakla gösterilecek kadar az kalan ve ilçenin gerçek mimarisini yansıtan bu taş evin yıktırılıp biçimsiz ve görsel çirkinliğe sahip bir apartmanın dikilmesini açıkça bir cinayet görüyorum. Bu kadar eski bir evin restore edilerek koruma altına alınması gerekirken yıktırılması ne kadar yanlış olacak.
Ülkemizde her yeninin makbul ve fakat eskinin silkip atılması artık bir gelenek halini aldı. Geçmişimizi korumadığımız müddetçe geleceğimizin olamayacağını hala öğrenemedik. Bu evin yıkılmasıyla çocukluğumuzun ve yaşadıklarımın bir parçası artık geri gelmemek üzere kaybolup gidecek.
Merhabalar Efendim.
YanıtlaSilÇocukluğunuzu yaşadığınız yöreleri ziyaretiniz esnasında nasıl bir duygu yoğunluğu yaşadığınızı hissedebiliyorum çünkü, aynı şeyleri ben de yapmıştım.
Gelelim o eski tarihi taş yapı ya da ahşap yapı evlere. Aslında o evlerin aslına uygun bir şekilde restore edilmesi gerektiği düşüncenize ben de katılıyorum. Fakat insanların gözü dönmüş, çıkar ve menfaat elde edemedikleri değerlere asla sıcak bakmıyorlar. Bu da bizleri çok üzüyor tabi. Hayırlısını dileyelim. Bu güzel paylaşımlarınız için emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve dualarımla.
Recep bey, Değerli katkınıza ve yorumunuza candan teşekkürler. Aslında yazabildiklerim söyleyebileceklerimin çok küçük bir parçası. Ne var ki, kişisel tarihimizle birlikte ülkemizin tarihini de yok ediyoruz. Büyük şehirdeki keşmekeşte bazı konuları anlatabilmek çok zor. Ama nüfus baskısı olmayan bir küçük kasabada dahi bu yok etme hırsının yerleşmiş olması gerçekten çok üzücü. korumak dururken yok etmenin mantığını çözemiyorum.
SilSaygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Of yaa çok üzülüyorum ben korunması gerekirken heba edilen yapılara. Bir program izlemiştim İngiliz yapımı ingilizler bir arsa alıp ev yapıyorlar bu süreci de tv program çekiyordu. şimdi ingilziler bir arsa alıyorlar ve içinde mutlaka ev olması gerekiyor yoksa imar izni almaları çok zor. işin enteresan yanı o aldıkları arsada olan eski yapıyı yerle bir de edemiyorlar izin verilmiyor o yapıyı güçlendirip yeniden inşa etmeleri şartı var yoksa imar izni alamıyorlar. Ne kadar güzel bir uygulama. ama ülkemiz de olanlara bakınca. bir şehre gidiyorsunuz hep aynı yapılar şehre ve yöreyi temsil eden yapıları bulmak çok zor neredeyse imkansız olanlarda restore edilip cafe, otel yapılmışlar. genelde diyorum tabii istisnaları göz ardı ederek. Acaba rica etseydiniz o evi yapan ustanın ismini yazdığı taşı isteseydiniz sizin için saklasalar aklınıza geldi mi böyle bir şey ?
YanıtlaSilÜlke dışına çıkınca 800-900 senelik evleri (hatta mahalleleri) görünce insan yazıklanmadan edemiyor.
SilEvet bizim de aklımıza geldi. Bizimle konuşan bayana, unutmaması ricasıyla bu taşı, yıkım sırasında sökülüp bizim için saklanmasını rica ettiğimizi söyledik. eğer aklında kalırsa ya da orada iken söyleyebilirse belki...
İnşaat için tabela dikilmiş olsaydı gidip rica edecektik. ancak müteahhitin kim olduğunu bilme imkanımız olmadı. Umarım şansımız yaver gider.
Çok üzüldüm...duygularınızı çok iyi anlıyorum.. şehirlerden, kentlere, köylere.. dağa, taşa, ormana kadar.. tüm tarihimiz...birer birer yok ediliyor!.. maalesef çok kötü bir erozyon yaşıyoruz.. delicesine bir hırs!.. büyük şehirlerdeki talanı gördükçe içim sızlıyor!. şimdi sıra küçük yerleşim birimlerinde!.. o kitabe gerçekten hatıralık.. saklanılmalı..
YanıtlaSilben çocukluğumun bir dönem geçtiği 700 küsür yıllık Almanya'nın Aschaffenburg kentindeki evin hala ayakta olduğunu görmüş..hem sevinmiş, duygulanmış hem de gıpta ile bakmıştım.. Ve bloğumda paylaşmıştım..
http://izlerveyansimalar.blogspot.com/2011/05/cocuklugumun-masal-kenti-aschaffenburg.html
Ülkemiz ne hale geldi...( tüm milletin, silkelenip yeniden ayağa kalkmasını.. tepeden tırnağa düşünce sisteminin, yönetimlerin değişmesini yürekten diliyorum.. ulusal bilincimiz daha fazla zedelenmeden...yeterince geciktik! ve daha da çok geç olmadan!..
Hırsa boğulduk, benliğimizi yitiriyoruz. Olanları anlamak kabil değil. Yurtdışına çıkınca gördüklerim, yaşadığımız facianın ne denli yüksek boyutlara ulaştığını gösteriyor. Minicik kasabalardaki bu rant sevdası niye? geçmişi süpürüp atmak niye anlamak kabil değil. 40-50.000 TL'ye satılacak daireler için toplumsal belleği karartmanın önüne kamu idareleri geçemez mi?. Mut örneğinde belkide ilçede bu tür mazisi 100 yıla yaklaşan evler sayı ile kalmışken neden müdahale etmezler. İlle de Safranbolu ya da Eskişehir gibi sayılı müdahaleler ile biz çağdaşlığı yakalamaya çalışacağız. Gerçekten dediğiniz gibi kendi bacağımıza sıkmaktan öte bir şey yapmıyoruz. Gelecek nesillerin yüzüne nasıl bakacağız?
SilSevgi ve saygılarımı sunuyorum.