Önceki yazılarımdan, Tunus'u sevdiğimi ve uzun uzun anlattığımı bilirsiniz. Son yaşadığımız olaylar Tunus'u hem dünya sahnesine çıkardı ve hem de Türkiye'de insanların dikkatini çeker oldu. Bu ülkenin iyi ve yürekli insanlarını, gerçekleştirdikleri devrimden dolayı kutluyorum. Umarım sağlam bir çizgide, fanatik bataklığa sağlanmadan çağdaş bir rejime kavuşurlar. Tüm iyi dileklerim onlarla.
Ülkenin önemli bir şehrinde Monastır'da idik hatırlarsanız. Bu şehri önemli yapan unsurlardan birisi, ülkenin kurucu cumhurbaşkanı Habib Burgiba'nın doğruğu ve yaşadığı şehir olması. Şehrin sahilinde görkemli bir anıt mezarı var. Şimdi orayı geziyoruz. Sahilde şehrin kalesi heybeti ve güzelliğiyle duruyor. Önünden giden cadde sahilde sağa ve sola ayrılarak devam ediyor. Solda kalan bayrak direğinden itibaren anıtmezar sahasına giriliyor.
Geniş meydanın hemen girişinde bizdeki şadırvan benzeri bir yapı var. Kamel'in anlatımına göre bu mahal, Bizerte'de şehit düşen Tunus'lu askerlerin şehitliği. Fransa, sömürge olarak nitelediği Tunus'u genellikle Ceayir'e göre daha mücadelesiz bırakmakla birlikte, israrla Akdeniz sahilindeki Bizerte şehrini elde tutmak isteyince yapılan savaşla ülkeden atılmışlar. Şehitlik bu savaşta yaşamını yitiren askerler içinmiş.Bu şehirliği arkamızda bıraktığımızda Habib Burgiba'nın anıt mezarı yaklaşık 250 metrelik meydanın sonunda yer alıyor.
Meydandan ilerlerken, sağlı sollu geniş bir mezarlık alanı gördük. Ancak buranın anıt kompleksi ile ilgisi yokmuş. Burası, nisbeten varlıklı Tunus'luların ilk başkanları Burgiba ile yanyana yatmak amacıyla para vererek aldıkları bir bölge imiş. Yaklaşık 1000 TL civarında bedelle mezar satın alıınabiliyormuş.
Burgiba'nın anıtmezarının bulunduğu iki katlı binanın dış görünüşü. Bir bahçe içerisinde bina ve arkasında iki yana açılan küçük kubbeli iki ek binası var.
Bahçenin hemen girişinde sağlı sollu iki uzun minare yer alıyor.
Anıtmezar sürekli halka açık. Yoğun bir ilgi yok. Daha çok tur otobüsleri ile gelen turistler tarafından geziliyor.
İkinci bölümümüzde binanın içini gezeceğiz.
Sömürgecilik sonrasında ülkesinin ilk kurucu cumhurbaşkanı olan Habib Burgiba, Atatürk'ten olağanüstü etkilenen, bunu her zaman dile getiren bir şahsiyet. Tunus bayrağının dahi bizim bayrağımızdan esinlenilerek yaratıldığını Kamel ifade etti.
Habib (bin Ali) Burgiba (d. 3 Ağustos 1903 - ö. 6 Nisan 2000), Tunus Devleti'nin kurucusu ve ilk devlet başkanı (1957-1987). Arap dünyasında ılımlılık ve aşamalı ilerlemenin önde gelen savunucularından olmuştur. Tunus Beyi'nin ordusunda görev yapmış bir teğmenin 8 çocuğundan en küçüğüydü. Tunus'ta Arapça ve İslam dini konusunda sağlam bir eğitim gördü, ardından Sorbonne'da hukuk ve siyaset bilimi okudu. Ülkesine döndükten sonra avukatlık yapmaya başladı. 1934'te bağımsızlık mücadelesine önderlik edebileceğini düşündüğü bazı genç arkadaşlarıyla Yeni Düstur Partisi'ni kurarak önce partinin genel sekreteri, ardından 1948'de de partinin başkanı oldu. Örgütleyici özelliğiyle sivrilerek, parti örgütlerini kırsal kesime yaydı ve o güne kadar kentlerde seçkin bir tabakanın tekelinde olan ulusal hareketin halk kitleleriyle bütünleşmesini sağladı. Öte yandan siyasi faaliyetleri yüzünden kısa sürede Fransız sömürge yönetiminin dikkatini çekti, 1934-1945 yılları arasında 11 yılını hapiste geçirdikten sonra deniz yoluyla Kuzey Afrika'ya kaçtı. 8 Eylül 1949 tarihinde de ülkesine döndü.
Milliyetçilerin 1952-1954 arasında giderek artan şiddet hareketlerine yönelmeleri üzerine, önce baskıcı önlemlere başvuran Fransız yönetimi, yöntemlerinin etkisiz hale gelmesi üzerine Burgiba ile görüşmelere başladı. 20 Mart 1956'da Fransa başbakanı Guy Mollet ile Tunus'a bağımsızlık verilmesini öngören bir antlaşma imzaldı.1957'de krallığın kaldırılmasından sonra cumhurbaşkanlığına seçildi.
1959'da, İslam'ı devletin resmi dini olarak korumakla birlikte, çokeşliliği yasaklayan, boşanmayı zorlaştıran ve Ramazan ayında iş yaşamanının aksamamasını sağlayan yeni bir anayasayı yürürlüğe koydu. Dış politikada tarafsızlık politikası izledi. Bununla birlikte Tunus'un kültürel ve eğitsel bakımlardan Fransa'ya yakınlığını sürdürdü. Öte yandan iktidarı boyunca Fransa'yla iki büyük kriz yaşadı. 1961'de diğer Arap ülkerinden gelen baskıların da etkisiyle 1956 antlaşmasıyla Fransa'ya bırakılan Bizerte'nin Tunus'a iade edilmesi talebinin reddedilmesi üzerine başlattığı askeri saldırı ve Fransız direnişi binden fazla Tunuslunun hayatını kaybetmesine neden oldu, Fransızlar 1963'te Bizerte'den çekildiler. 1964'te Fransız göçmenlerinin topraklarını kamulaştırması, Fransa'yla olan ilişkilerin daha da gerginleşmesine yol açtı.
Arap Birliği'nin kararlarına karşı bağımsız bir tutum takındı. Ilımlı bir sosyalizmden yana olan Burgiba'nın Düstur Sosyalist Partisi güçlü konumunu sürdürse de, 1980'lerde ülkedeki muhalefet giderek etkili olmaya başladı. 1986'da aldığı ani bir kararla, ardılı olarak seçmiş olduğu Muhammed Mzali'yi başbakanlıktan uzaklaştırarak yerine, Radikal İslamcıları sindiren içişleri bakanı Zeynel Abidin Bin Ali'yi atadı. Bin Ali, Burgiba'nın ilerleyen yaşının ülkeyi etkin biçimde yönetmesini engellediğini öne sürerek, Kasım 1987'de Burgiba'nın cumhurbaşkanlığını elinden aldı. Ölümüne kadar Monastir'deki evinde ev hapsinde tutuldu.
Kasım 1987'de devrilen Burgiba,13 yıl boyunca Manastır'da hükümet gözetiminde yaşadıktan sonra 6 Nisan 2000 tarihinde yaşlılıktan öldü.Burgiba iki kez evlenmiş,bu evliliklerin birincisini bir fransız albayın dul eşi olan Matilde Lorrain(Müfide Burgiba)ile yapmıştır,bu evliliğinden bir oğlu olan Burgiba 1961 yılında eşinden boşanarak Vasile bin Ammar ile evlenmiş ve Hacer adında bir kızı evlat edinmiştir.
dünya hayatı sona erdi herkez gibi oda öldü.insan dünyaya allaha ibadet ve kulluk için gönderil mişti?
YanıtlaSilonu tanıyan zindanda dahi olsa bahtıyardır.onu tanımayan saraylarda dahi olsa bedbahtır(bediüzzaman sayit nursi)allah herkesi allah,ı tanıyan bilen ve bizden ne istediğini bilenlerden eylesin amin.
YanıtlaSil