Bu anlayışın başta ABD olmak
üzere Batı dünyası ve Siyonistler tarafından empoze edildiği ve AKP yöneticilerinin bu görüşlerin etkisi
altında hareket ettiği anlayışı oldukça yaygındır. Biz bu görüşlere katılmak istemesek
de Hıristiyan Batı dünyasının özellikle Ortadoğu’da sivrilen liderleri hedef
alarak hem onlardan yararlanmak ve hem de bulunduğu ülkenin halkı üzerindeki
gücünü ve ona inananlar üzerindeki etkinliğini azaltmak maksadı ile bazı
teklifler yapabileceğini biliyoruz.
Şu anda ülkemizde aynen 7-8 sene önceki bir yazımda
belirttiğimiz gibi; Türkiye muhalifleri iç ve dış odakların işbirliği ile
şekillenen İrtica- PKK ve Diaspora ittifakı ile karşı karşıya olduklarını,
bunun yanında barış getirme
oyunu ile ülkenin bölünmesi ile ilgili ilk adımların ve 1980’li yıllarda ortaya
çıkarılan haritanın gerçekleştirilmekte olduğunu görüyor ve büyük endişe
duyuyorlar. Batı liderlerinin Türkiye’yi bölme anlayışı, daha doğrusu Türk
Devletinin topraklarını sağa sola dağıtma anlayışı yeni değildir.
Batı
tarihçileri, İngiltere Başbakanı Lloyd George’un Birinci Dünya Savaşı içinde,
1917 sonu ve 1918 başlarında vasıtalı olarak Enver Paşa’ya anlaşma teklifinde
bulunduğunu ileri sürmektedirler. Türk kamuoyunca pek az bilinen bu konuyu
okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.
David Fromkin, A Peace To End All Peace (1) “Savaşa Son Veren
Barış” adlı kitabında (2) bu konuya şöyle temas etmektedir.
“Llyod George göreve geldikten birkaç ay
sonra (Lloyd George 7 Aralık 1916’da Başbakanlığa gelmiş ve hemen kendisi ile
birlikte Bonar Law, Lord Milner, Lord Curzon ve Arthur Henderson’dan teşekkül
eden küçük bir savaş kabinesi kurmuştu.) (3) Jön Türk lideri Enver Paşa ile
gizli müzakerelere girişmişti. Bu müzakerelerdeki adamı, İstanbul’da Düyun-u
Ummumiye’de yönetim kurulu başkanlığı yapmış olan, Vickers silah sanayii
şirketinin mali işler müdürü, Vincend Caillard’dı. Caillard da, İzmir’in yer
altı dünyasından çıkarak dünyanın en iyi silah tüccarlığına yükselen ve basında
“ölüm taciri” olarak anılan yakın iş arkadaşı Basil Zaharoff’u kullanıyordu.
Zaharoff 1917 ve 1918’de Cenevre’ye gittiğini ve orada önce birisinin
aracılığıyla, sonra da yüz yüze olarak Enver Paşa ile müzakerelerde bulunduğunu
bildirmişti. (4)
Başbakan
elçisi aracılığıyla Enver ile arkadaşlarına İngiltere’nin koşullarını kabul
ederek savaşı bırakmaları karşılığında büyük paralar önermiştir. Bu koşullar
şunlardı: Arabistan bağımsız olacaktı. Ermenistan ve Suriye, Osmanlı
İmparatorluğu içinde özerk statüye kavuşacaklardı: Mezopotamya ve Filistin,
savaş öncesi, Mısır’ı gibi, Osmanlı egemenliğinde, ama İngiliz himayesinde
olacaklardı; Çanakkale’den
geçiş serbestîsi sağlanacaktı. Lloyd George bunlara karşılık kapitülasyonların
kaldırılacağını ve ekonomik kalkınması için Türkiye’ye cömert davranılacağını
vaat ediyordu. Lloyd
George’un önerisi daha önceki Askuit Hükümeti’nin önerisinden iki önemli
farklılık göstermekteydi: Fransa, İtalya ve Rusya hiç bir şey almayacaklardı,
İngiltere ise Mezopotamya ile birlikte Filistin’i de alacaktı.
Zaharoff’un
doğruluk derecesi tam olarak kestirilemeyen raporlarında Enver’in Lloyd George’un teklifini
kabul etmediği bildirilmektedir. Teklifi ciddiye aldığını gösteren bir
işaret bile görülmemektedir. Ancak Zahoroff’a verilen talimat, Lloyd George’un
Orta Doğu konusundaki niyetlerini ortaya koymaktadır.”
Bu olayda dikkati çeken en önemli hususlardan biri, İngiliz Başbakanı’nın bir
Ermenistan kurulması emelinden asla vazgeçmemesidir. İşte Mondros
mütarekesindeki yukarıda üzerinde durduğumuz maddeler daha çok önceden
tasarlanmış ve planlanmış bir siyasi tablonun uygulanmaya konmasından başka bir
şey değildir. Mütarekeden sonra özellikle üç olay öncelik kazanmaya başladı.
Bunların birincisi askerin süratle terhisi, silahların toplanması, ikincisi
Doğu Anadolu’da Kafkasya’yı kontrol eden Türk ordusunun vakit geçirmeden savaş
öncesi Osmanlı –Rus hudutlarına çekilmesi ve Türk Anavatanı kabul edilmek
istenmeyen, ancak Türk ve Müslümanların çoğunlukla olduğu bilinen Anadolu ve
Rumeli topraklarının işgal ve kontrolü.
Tabiatıyla işgal
edilen topraklara 1915 zorunlu göç olayı sırasında göçmüş veya değişik
nedenlerle kaçmış Ermenilerin dönmesinin büyük teşvik gördüğünü söylemeye gerek
var mı? Bilemiyoruz.
DİPNOTLAR:
1. David Fromkin, A Peace To End All Peace The Fall of
The Ottoman Empire and The Creation of The Middle East (Avon Books, New York –
1990).
2. David Frankin, Barışa Son Veren Barış, S:262 (Yeni
Binyıl – Sabah Yayınları – İstanbul).
3. David Thomson, England in The Twentieth Century
(1914-1963), S.48 (Penguin Books, 1965-1986).
4. Londra, Lordlar Kamarası Evrak Ofisi – Beaverbrook
Koleksiyonu- Lloyd George Araştırmaları F-6-1- Dökümanları I-16 (b)
Dr. M. Galip Baysan
Çok gerekli olan ve Muhteşem bir gerçeği gözler önüne serip,unutmayı adet edinen hafızalarımızı
YanıtlaSilyenilediğiniz için size cân-ı gönülden teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim, derin saygılarımla.
SilMehmet Bey, emperyalistlerin en güzel oynadıkları oyunlardan birisi; "satın almak"... Saygılarımla
YanıtlaSilEvet, asırlardır sergiledikleri ve hemen geçerli olan bir yöntemdir. Sevgiler.
SilBelkide düşüncem yanlıştır ama sanki yeni bir türk devleti olarak kurulsak ta başa gelen bir kuşak sonrası o planları tekrar gündeme getirmiş.
YanıtlaSilNe yazık ki bu düşüncelerin kökü kurutulamadığından benzer filmleri tekrar görüyoruz.
Sil