6 Şubat 2013 Çarşamba

LEFKOŞA SELİMİYE CAMİİ

Kıbrıs seyahatimizde Lefkoşa’nın önemli mekanlarından olan Selimiye Camii ve çevresindeki eserleri de gezme fırsatımız oldu. Selimiye Camii’nin geçmişine ilişkin bilgiler çerçevesinde tanıtmaya çalışayım.
Lefkoşa Selimiye Camii, Lefkoşa'da 1209'da Aya Sofya Kilisesi olarak yapımına başlanmış. Katedral, Kıbrıs'taki en büyük, en görkemli ibadethane ve en önemli Gotik mimari eser olarak kabul edilmektedir. Daha önce aynı yerde bulunan Hagia Sophia adlı bir Bizans kilisesinin üzerine kurulduğu söylenmektedir. Latin Başpiskoposu Eustorge de Montaigu tarafından 1208 yılında yapımına başlanmış ve 1326 yılında katedral kutsanarak ibadete açılmıştır. Kıbrıs'ın en önemli kilisesi olduğundan, Luzinyan krallarının taç giyme törenleri burada yapılmaktaydı. 
Çeşitli dönemlerde istilacıların yağmalarına uğrmış. Yapı, 1373 yılında Cenevizliler, 1426 yılında Memlükler tarafından yağmalanmış ve bir kaç depremde zarar görmüştür. (1491 ve 1547) 1491 yılındaki yer sarsıntıları sonucu, Katedralin doğu bölümü yıkılmış ve Venedikliler tarafından onarılırken, eski bir Lüzinyan kralının (2. Hugh ) mezarı ortaya çıkmıştır. Bozulmamış durumda olan cesedin başında altın bir taç, üzerinde de altından eşya ve belgeler bulunmuştur.

Fransız mimar ve ustaları tarafından inşa edilen katedral Orta Çağ Fransız mimarisinin çok güzel bir örneğidir. Katedral, anıtsal bir kapıyla başlar. Kapının üzerindeki taş oyma pencereler, eşsiz bir Gotik sanatı örneğidir. Girişin iki yanında bitirilememiş olan çan kulelerinin üzerine, Osmanlılar tarafından cami minareleri oturtulmuştur. Katedralin içi, üç koridor ile altı yan bölmeden oluşmuştur. İçinde küçük ibadethaneler vardır. Bunlardan kuzeydeki St. Nicholas'a (Noel Baba), güneydekiler Meryem Ana ve St. Thomas Aquinas'a adanmıştır. Caminin kadınlar bölümü olarak bilinen kısmı eskiden hazine dairesi olarak kullanılmıştır. St. Sophia'nın içinde, birçok Luzinyan soylusu ve kralları gömülüdür. Bunların mermer mezar taşları hala döşeme kaplamasının bir bölümünü oluşturur. Bu taşlar hasır ve kilim altında kaldıkları ve cami içinde ayakkabı giyilmediğinden üzerlerindeki yazı ve resimler bozulmadan kalmıştır.
Osmanlıların Lefkoşa’yı fethettikleri 9 Eylül 1570 tarihinde kullanılamayacak derece harap durumda olduğundan, cami olarak kullanılmak üzere tamir edilirken içine mihrap, minber ve kürsü eklenmiştir. Lala Mustafa Paşa Lefkoşa’nın fethinden sonraki ilk Cuma namazını, 15 Eylül 1570 tarihinde, bu camide kılmıştır.

Caminin 49 metre boyundaki iki minaresi II. Sultan Selim’in 1 Mayıs 1572 tarihli buyruğuyla yapıya eklenmiştir. Osmanlı Dönemi boyunca sadece Lefkoşa’nın değil, tüm adanın da en büyük camisi olarak hizmet vermiştir. Osmanlı valileri, üst düzey yöneticiler ve kent ileri gelenleri Cuma namazını bu camide kılarlardı.

Osmanlı Dönemi boyunca Ayasofya Camisi adıyla bilinmiştir. Ancak Kıbrıs II. Sultan Selim’in padişahlığı döneminde fethedildiğinden, caminin adı Kıbrıs Müftüsü’nün 13.8.1954 tarihli emriyle ‘’Selimiye Camisi’’ olarak değiştirilmiştir.

Camide büyük, diğeri ise küçük olan iki mihrap bulunmaktadır. Güney-batıdaki ‘’son cemaat namazının’’ kılındığı en eski mihrap 1595/96 tarihini taşımaktadır. Ana mekânın doğu ucundaki apsenin içerisinde, üst yapıyı taşıyan ve Salamis’ten getirildiğine inanılan granit ve mermerlerden dört sütun yer almaktadır. Bunu gerisindeki Aziziye kapısı olarak bilinen kapının üst başında ise şua açan güneş motifi ve bunun da üzerinde Kıbrıs’ın son hattatı Naif Efendi’nin babası Zihni Efendi tarafından yazılan ‘’Tanrı Adı’’ (Lafzai Celâl) yazısı bulunmaktadır.

Mihrabın yapımında Ortaçağ’a ait bezemeli mermerler kullanılmıştır.
Lefkoşa’nın savaşla alınmasını sembolize etmek için imamların Cuma namazlarında kılıçla minbere çıktıkları ve bellerindeki kılıçla Cuma hutbesini okudukları halen anımsanmaktadır.
Mihrabın hemen önünde ahşaptan yapılmış iki katlı müezzin mahfili, bunun da hemen batısında çok güzel bir vaiz kürsüsü bulunmaktadır. Ana mekânın kuzey-doğusunda duran, Lüzinyan Dönemi’ne ait Nicholas Şapeli (veya hazine dairesi) yer almaktadır.

Sultan Abdülaziz’in 1874 yılında Mısır’ı ziyareti sırasında Kıbrıs’ı da ziyaret edebileceği ihtimali karşısında, caminin doğusundaki apsenin içine Abdülaziz’in emriyle Nazif Paşa tarafından anıtsal bir giriş kapısı yapılmış, bu kapıya da ‘’Aziziye Kapısı’’ adı verilmiştir. Kapının üst başına eski Rüştiye Okulu’nun güzel yazı öğretmeni olan ‘’Hattat E’s Seyyid Ahmet Şükrü Efendi ’’nin Abdülaziz’i metheden 26.12.1874 tarihli yazıtı monte edilmiştir.

Caminin batı avlusundaki su sarnıcının üzerini örten şadırvan 1903-1909 yılları arasında Evkaf murahhası Musa İrfan Bey tarafından Londra’dan getirilerek monte edilmiştir. Cami avlusunun güney batı dış duvarındaki sokak çeşmesi ise 1894 yılında inşa edilmiştir.

4 yorum:

  1. Kıbrıs'a gidip de kapalı olduğu gerekçesiyle gezemediğimiz yer.. Bahçesine bile girememiştik o gün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde zamansızlıktan içini gezemedik. umarım gezdiğimde bir başka yazı konusu olur. Saygılar.

      Sil
  2. Kıbrıs'a gitmeyi çok isterim. Ve gittiğimde öyle sanıyorum ki, Kıbrıs'ın Ayasofya Müzesi olan bu Lefkoşa Camiini de görmemiz gerekecek. Yapımı çok eski ve tarihi bir klise/camii/müze..sonradan eklenen bölümler; minareler, mihrap, sur sarnıcı..hiç ilave olduğu anlaşılmıyor, fotoğraflardan kullanılan taşlar birebir benzerleri gibi!..

    Gidemesek de bu güzel paylaşımınızla pek çok önemli bilgiye de sahip oldum...Teşekkürler Mehmet Bey...

    Esenlikler dilerim...

    YanıtlaSil