Cumhuriyet
öncesi İstanbul'da tramvay taşımacılık hakkını Belçikalı bir şirket elinde
tutuyordu. Cumhuriyet ilan edildi. Artık özgür bir ülkedeydik ve ülkemizde iş yapan
bütün o yabancı firmalarla Cumhuriyet Türkiye’si bir kez daha masaya oturdu.
Denildi ki;
“Artık o
dönem bitti, artık karsınızda özgür bağımsız bir ülke var. Şartnamelere benim
de koyacaklarım var, benim de dediklerim olacak. Sadece sizin dedikleriniz değil.
Bizim de hakkımız var. Yeniden anlaşmak isteyen, şartlarımızı kabul edenler
kalsın, etmeyenler çeksin gitsin.”
İste bu Belçikalı şirket - İstanbul'da tramvay taşımacılığı hakkını elinde
bulunduran-
önüne şartlar konuluyor -Cumhuriyet'in şartları-kabul ediyor. O şartlardan biri
şu:
“Tramvaya binen yolculardan öğrenci kimliğini gösterenler tam ücretin yarısını
ödeyecek.”
Belçikalı
şirket bunu göstermelik kabul ediyor. Ancak personele verilen talimat
uygulanmaması yolunda. İstanbul'da tramvaya binen öğrenciler kimliklerini
gösteriyorlar, ancak biletçi;
“Ben
anlamam. Emir; herkes aynı ücreti ödeyecek. Tam para ödeyecek!”
-Hayır diyor, hayır... Siz kendinizi nerede sanıyorsunuz. Burası Türkiye
Cumhuriyeti.
Bizim de haklarımız var. İmzaladığınız o anlaşmaya göre bu kimliği gösterdiğim
için
tam ücretin yarısı kadar ücret ödemeliyim.
O yıllarda tam bilet seksen para, öğrenciler için kırk para... İşte kırk
paralık adam lafı oradan geliyor...
Büyük olaylar yaşanıyor tramvayda. Belçikalı şirket, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne
geliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Sansaryan Han’dadır o yıllarda. Cumhuriyetten
önce Sansaryan Han, işgal kuvvetlerinin ana kumanda binasıydı.
Belçikalı şirket diyor ki; “Bu öğrenci milleti tramvaylarda sorun çıkartıyor,
kavga çıkartıyor, anarşist bunlar... Her tramvaya birer memur koyun.”
Ve ne gariptir, ne acıdır ki Belçikalı şirketin bu isteği kabul ediliyor ve her
tramvaya birer sivil polis memuru konuluyor.
Ama öğrenciler
haklarını savunmakta kararlı. Tarih 15 Kasım 1924... İstanbul'daki bütün
öğrenciler şu kararı alıyorlar; o gün, tüm öğrenciler duraklardan tramvaya
binecek ve biletçiye kırk para uzatacak. Eylem bu... Bu kadar, başka ne
olabilir ki zaten... Cumhuriyetimizi, geleceğimizi emanet ettiğimiz -hele ki
okuyan-üniversite öğrencisinin eylemi başka ne olabilir ki zaten?
15 Kasım 1924... İstanbul'un tüm tramvay duraklarında öğrenciler tramvaylara
biniyor. Harbiye tramvay durağında tramvaya binen öğrenciler, biletçiye kırkar
para uzatıyorlar. Biletçi kabul etmiyor, bir itiş kakış... öğrenciler
kararlı... “Hayır! Burası Türkiye Cumhuriyeti'dir artık. Benim hakkım bu, bunu
kabul edeceksin.” İtiş kakış derken vatman tramvayı durduruyor. Orada şirketin
sahibi ve yetkilileri, bir tamir işi mi ne vardır, kenarda isçiler de var... Vatman
da tramvayı tam orada durduruyor. Öğrenciler aşağı indiriliyor ve o işçilerle şirket
yöneticileri tarafından dövülmeye başlıyor. Üstelik bunla kalsa iyi... iki el
silah sesi... Herkes kaçıyor ve tramvayın yanında, kanlar içinde yatan iki
öğrenci...
Bugün toplu taşımalarda öğrenci kimliğinizi gösterip indirimli ücreti
ödüyorsunuz ya; Cumhuriyet O'dur iste...
Ama bunu bugüne kadar kaç öğrenci biliyor ki? Kaçınız bundan haberdarsınız,
kaçınız?
(Kaynak: Önce Vatan)
Helal olsun o zamanın şartlarında haberleşip bu eylemi yapabilmelerine ama o iki öğrenciye üzüldüm.. yerde kanlar içinde derken yaralanmışlar mı yoksa vefat mı etmişler merak ettim :(
YanıtlaSilEvet araştırmaya değer bir konu.
Sil