23 Mayıs 2017 Salı

LAODİKEİA

Önceki hafta Pamukkale koşusu sırasında biraz zaman bulduğumuzda uzun süredir görmeyi tasarladığımız antik kent Laodikeia’yı gezdik. Vaktimiz sınırlı olduğundan kroki üzerinde oldukça sınırlı bir bölgesini gezebildik.

Diğer Anadolu antik kentlerine göre oldukça geç bir zamanda kurulan kentin tarihini oldukça özetleyerek vermek istiyorum.Yerleşim alanında özellikle de kentin batı ve güneybatısında yapılan araştırmalarda, Geç Kalkolitik (M.Ö. 3500) ve İlk Tunç Çağı I (M.Ö. 3000)’e tarihlendirilen seramik ve çakmaktaşı buluntular ele geçirilmiştir. Batı Nekropolü alanında ele geçirilen kaplar ise İlk Kalkolitik Dönem’e (M.Ö. 5500) ait olup Lykos Vadisi’nde bugüne kadar tespit edilen en erken buluntulardır.
Plinius’un (NH.V.105), bahsettiğine göre; Hellenistik kent, önce Diospolis, sonra Rhoas olarak adlandırılmış olan, kutsal köy yerleşimlerinin üzerinde kurulmuştur. Diospolis, Zeus’un kenti anlamında olup Rhoas eski bir Anadolu adıdır. Kent, Seleukoslar Kralı II. Antiokhos Teos tarafından eşi kraliçe Laodike adına, M.Ö. 3. yy’ın ortalarında (M.Ö. 261-253) kurulmuştur.

Laodikeia’nın önemli antik yol güzergâhlarının kavşak noktasında olması, topografik yapıya bağlı Seleukos politikasına uygun yer seçimi, askeri, idari ve ekonomik konumu sebebiyle bölgenin ana merkezi durumundadır.

Laodikeia tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’deki Akhaios isyanıyla çıkmıştır. Akhaios, Laodikeia’da kendisini kral ilan etmiş ve adına sikke bastırmıştır. Antik kentte ele geçirilen ve M.Ö. 3. yy’a tarihlendirilen mezar yazıtlarında bile bir çarşı, bir strategeion, bir gymnasium, bir tiyatro gibi yapılardan söz edilmesi, erken dönemde bile kentin önemine işaret etmektedir.
Kentte, Grek Panteon’una ait inançların yanında, Doğu kültür ve inançlarıyla karışmış Zeus Aseis ve İsis kültleri de görülmektedir. Kentin kurucu baş tanrısı ise Zeus Laodikeus’tur.

M.Ö. 190: Magnesia Savaşı: Seleukoslar ile Bergama desteğinde Romalılar arasında yapılan Magnesia Savaşı’na kadar kent, Seleukos yönetiminde kalmıştır.
M.Ö. 188 : Apameia Barışı; Magnesia Savaşı’nın ardından büyük bir zafer kazanan Bergama Krallığı, bu barışla bölge yönetimini ele geçirmiştir. Kent, hem Attaloslar’la hem de Roma ile sıkı bir bağ kurarak önemli ayrıcalıklar elde etmiş ve Bergama Krallığı’na bağlanmıştır.
M.Ö. 133: Bergama Kralı III. Attalos’un ölmesi ve Kralın vasiyeti üzerine Laodikeia da Bergama gibi Roma Cumhuriyet Yönetimi’ne bağlanmıştır ve M.Ö. 129 yılından itibaren Batı Anadolu Asya Eyaletine dâhil olmuş, Roma tarafın­dan atanan Prokonsül’lerce (eyalet valileri) bölge yönetimi sağlanmıştır.
Strabon (XII.7.16) Laodikeia’da kuzguni siyah renkli yünü çok yumu­şak bir cins koyun yetiştirildiğini, bu koyunların yünlerinin Miletos (Balat)’ta yetiştirilen koyunlarınkinden dahi üstün olduğunu, bu saye­de Laodikeialılar’ın büyük gelirler elde ettiklerini yazmıştır. Antik yazar Vitruvius (VIII.3) koyunların yünlerinin yumuşak oluşunu, içtikleri bölge­nin çürük kokulu suyuna bağlamıştır. Laodikeia’da dokunan ve “Trimita” adıyla bilinen tunikler o denli ünlüydü ki kent bir dönem “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en güzel tekstil ürünleri Lykos (Çürüksü) Vadisi’nde dokunmuştur. Dokuma ürünleri Miletos’u bile geride bırakmış­tır. Roma İmparatorluk Dönemi’nde, kent, stratejik öneminin de etkisiy­le daha da büyümüş, ticarette özellikle de yün ve tekstil ticaretinde adını duyurmuştur.
Kent, M.Ö. 27 yılında Augustus Dönemi’nde (M.Ö. 27-M.S. 14), M.S. 47 yılın­da İmparator Claudius Dönemi’nde (M.S. 41-54) meydana gelen deprem sonucunda tahrip olmuştur. Augustus Dönemi’nde kentte büyük imar faa­liyetleri gerçekleştirilmiştir.İmparator Tiberius (M.S. 14-27) zamanında Laodikeia, Frigya’nın en gör­kemli ve zengin kentiydi.
M.S. 60: İmparator Nero Dönemi’nde (M.S. 54-68), M.S. 60 yılında olan büyük dep­remde, tüm Lykos (Çürüksu) Vadisi kentleri yerle bir olmuş, Hierapolis ve diğer kentler, Roma İmparatorluğu yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Laodikeia kendi kendini imar etmeyi başarmıştır. Yazıtıyla M.S. 79 yılına tarihlenen stadyum, Lycias Nicostratus’un en küçük oğlu Nicostratus tarafından yaptırılarak, Roma İmparatoru Titus’a (M.S. 79-81) ithaf edilmiştir. Stadyum, bölgesel sportif oyunların ve gladya­tör gösterilerinin yapıldığı en önemli yapıların başında gelmektedir.
M.S. 84-85: İmparator Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81-96) kentte imar faaliyetleri yoğundur. Aphrodisias Kapısı, Hierapolis Kapısı, Efes Kapısı, Suriye Kapı­sı ve ana caddeler Dorik cepheli olarak inşa edilmiştir. Günümüze ulaşa­bilen Efes ve Suriye Kapısı M.S. 84-85 yılında Prokonsül S. I. Frontinus tarafından yaptırılarak, İmparator Domitianus’a (M.S. 81-96) ithaf edil­miştir. Bu dönemde Dorik moda Hierapolis ve Tripolis antik kentlerinde de yaygındır.
M.S. 117-138: M.S. 135 yılında İmparator Hadrianus kenti ziyaret etmiş ve kentteki imar faaliyetlerini desteklemiştir. Günümüze kadar kalabilen yapı kalıntıları­nın büyük bir bölümü M.S. 2. yy’ın imar faaliyetlerinin izlerini taşımakta­dır. Hadrianus Dönemi’ndeki (Pax Romana) huzur, bolluk ve zenginlik hem yontu hem de mimari eserlerde kendisini göstermektedir. Stadyu­mun yanındaki Güney Hamam kompleksi, Prokonsül Gargilius Antiquus zamanında inşa edilerek İmparator Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Kent ilk kez İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında Neokoros (Tapınak Koruyuculuğu) unvanını almıştır.
M.S. 138-161: İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları yıkılmıştır. Bu dönemde kentte geniş çaplı imar faaliyetleri yürütülmüştür.
M.S. 180-192: İmparator Commodus’un himayesindeki kentte, İmparator adına bir tapı­nak yaptırılmış, bundan dolayı da ikinci kez Neokoros “tapınak koruyu­culuğu” unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Commodus, M.S. 192 yılında öldükten sonra, kentin bu unvanı geri alınarak yerine “İmparator Seven” sıfatı verilmiştir.
M.S. 193-211: İmparator Lucius Septimius Severus Pertinax zamanında kentte imar faali­yetleri yoğundur. Birçok dinsel ve kamusal yapılar bu dönemde yapılmış­tır. Suriye Caddesi’nin kuzey yanındaki anıtsal çeşme, yazıtıyla İmparator Septimius Severus’a adanmıştır.
M.S. 211-217: M.S. 215’te İmparator Caracalla kenti ziyaret ederek imar faaliyetlerini desteklemiştir. İmparator’un kenti ziyaretinden dolayı Suriye Caddesi ile bunu güneybatı yönde kesen Stadyum Caddesi’nin köşesinde Caracalla Nymphaeum’u inşa edilmiştir. Kentin aldığı Neokoros unvanı, İmparator Caracalla Dönemi’nde devam etmiştir. M.S. 3. yy’da kent bir depremle tek­rar hasar görmüştür.
M.S. 222-235: İmparator Severus Alexander zamanında, Suriye Caddesi’nin kuzeyinde yer alan ve kuzeydeki yapılara geçişi sağlayan I. Propylon’un (Anıtsal Geçiş) mimari süslemeleri bu dönemde yapılmıştır. Bu dönem kentin son parlak ve düzenli dönemidir.
M.S. 284-305: İmparator Diocletianus Dönemi’nde Frigya Bölgesi ikiye bölünerek Laodi­keia, Frigya Secunda Pacatiana’sının merkezi yapılmıştır. Diocletianus’un Laodikeia’yı Frigya’nın Metropolisi ilan etmesi kentin, Roma ve Bizans Dönemi’nde statüsünü koruduğunu göstermektedir. Kentte bu dönemde Hıristiyanlık iyice yayılmıştır. Duvarları kuzeye doğru yıkılan I. Propylon (Anıtsal Geçiş) da bulunan sikkeler ile Tapınak A kazı verileri ve yazıtları kentte, M.S. 3. yy’ın sonu 4. yy’ın başında önemli bir deprem olduğunu göstermiştir.
M.S. 307-337: İmparator Büyük Constantinus zamanında (M.S. 313) Milano Fermanı ile Hıristiyanlara özgürlük verilmiştir. Laodikeia Hıristiyanlık âlemi için de çok önemli bir kent olmuştur. İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de Laodikeia’dır. Bu nedenle kent onursal ilk “Yedi Kiliseler Birliği” unvanına layık görülmüştür. Kentteki Laodikeia Kilisesi bu dönemde inşa edilmiştir. Laodikeialılar’ın zenginliklerinden dolayı, başlangıçta bu yeni dine kar­şı ilgisiz kalmalarına rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılmıştır. M.S. 325 yılında toplanan Nicaea (İznik) Konsili’nde Laodikeia, Frigya Pacatiana’sının yönetim birimi olarak temsil edilmiştir.
M.S. 364-378: Hierapolis’te de olduğu gibi kent, M.S. 4. yy’ın ikinci yarısındaki depremle tekrar yıkılmıştır. Olasılıkla da M.S. 370’te İmparator Valens kenti ziyaret etmiş ve depremle ilgili yardım ve denetlemeleri yerinde incelemiştir. M.S. 4. yy’da (M.S. 343-381) Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Frigya kentlerinin alacağı kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikeia (Lao­dikeia Synodu) ev sahipliği yapmıştır. Olasılıkla bu toplantı Laodikeia Kilisesi’nde gerçekleştirilmiştir. Adının kutsal kitapta geçmesi ve bu onur­sal toplantıya ev sahipliği yapmasından dolayı kent, Bizans Dönemi’nde büyük saygı görmüştür. İmparatorlar I. Theodosius (M.S. 379-395) - Arcadius (M.S. 383-408) - Honorius (M.S. 393-423) zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. M.S. 395-396’da alınan bir karar gereği kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklar kullanılarak sur duvarıyla çevrilmiş olup Hellenistik ve Roma yerleşimle­rinin bir kısmı bu surların dışında kalmıştır. Ayrıca İmparator I. Theodo­sius tarafından (M.S. 380-381) ilan edilen Selanik Fermanı’yla Hıristiyanlık devletin resmi dini olarak kabul edilmiştir.
M.S. 491-518: İmparator Anastasius zamanında M.S. 494’deki büyük depremle Laodikeia tamamen yıkılmış ve bir daha toparlanamamıştır. Kentte yerleşim bir süre daha devam etmiş ve Bizanslı yazarlar, Laodikeia adından nadiren bahset­mişlerdir. M.S. 6. yy’da tekrar bir deprem geçiren kentin parlak dönemi sona ermiştir.
İmparator Focas (M.S. 602-610) -:M.S. VII. yy’a kadar: M.S. 7. yy’ın ilk çeyreğinde İmparator Focas Dönemi’nde meydana gelen yıkıcı depremin ardından kent bir daha toparlanamamış ve terk edilmiş­tir. Özellikle bölgeye yapılan Arap akınları ve su yollarının zarar görmesi nedeniyle kentte yaşayan halk, güneye su kaynaklarına yakın olan bugün­kü Denizli-Kaleiçi ve Hisarköy’e, Salbakos’un (Babadağ) kuzey eteklerine taşınmıştır. Kaleiçi, M.S. 7. yy’dan itibaren yeni Laodikeia’nın bir parçası olmuştur. Antik kaynakların bu tarihten sonra sözünü ettiği Laodikeia, Denizli-Kaleiçi, Hisarköy ve etrafındaki yerleşmelerdir.
M.S. VIII.-XIII. Yüzyıllar Arası: Bölge, 13. yy’ın başında (1206) tamamen Türklerin kontrolüne geçmiş­tir. Türklerin bölgeye gelişiyle Denizli-Kaleiçi Laodikeiası, Lâdik adını almıştır. Bu dönemden itibaren Laodikeia yapılarına ait traverten ve mer­mer bloklar, İlbadı Mezarlığı’nda mezar taşı, Akhan Kervansarayı’nda ve yakın zamanda yıkılan Denizli Ulu Camii’nin inşasında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. 13. yy’dan itibaren kent, mevsimlik göçer çobanların uğrak yeri haline gelmiştir.

M.S. XIV.-XX. Yüzyıl (1990’a kadar): Bu dönemde antik kentin etrafındaki yerleşmeler için Laodikeia vazgeçilmez kireç, mermer ve traverten ocağı olmuştur. Yapıların mimari blokları sökülerek taşınmıştır.
Oldukça büyük bir alana yayılmış bulunan kentte yaklaşık 15 yıldır yoğun şekilde kazı ve koruma faaliyetleri devam ediyor. Pamukkale Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalarda bu seneye kadar kazı fonunda sıkıntı yaşanmamakta iken halen kazıların devam edip etmeyeceği belirsizliğe dönüşmüş vaziyette. Genç arkeologlardan konuştuklarımız da biraz karamsarlık hakimdi. Kendilerinin yakın desteği ile, büyük kilisenin içini gezme olanağı yakaladık. Açılışa kadar kapalı tutulduğundan içini fotoğraflama şansımız olmadı. Ama ortaya çıkarılmış mozaikleri, Altar ve vaftiz bölümleriyle zamanında son derece görkemli bir yapı olduğu kesin bu bina ve şehir ziyaretçilerini bekliyor.

Ne yazık ki yakın dönemde, çok sayıda müze ve ören yeri, (Pamukkale ve Laodikeia’da dahil) bir özel firmaya ihale ile verilmiş. Firmanın ismini yazmayacağım ama aklınıza ilk gelecek firma olacağını biliyorum. Şimdi ülkemizin tüm tarihsel varlıklarının gelirleri bu firmaya akıyor. Özellikle Pamukkale esnafı, bu firmanın yüksek fiyat politikası ile zaten çok azalan yabancı turist yanında yerli turistin de kaçtığından yakınıyor. Bana söylenen rakamları yazıyorum: Pamukkale travertenler yokuşun dolaşmak için giriş 5,00 TL, Hierapolis ören yerine giriş 35,00 TL ve sutun kaynağı özel idare havuzuna giriş ayrıca 38,00 TL.

Tarihçe kaynak:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder