Önceki hafta
Pamukkale koşusu sırasında biraz zaman bulduğumuzda uzun süredir görmeyi
tasarladığımız antik kent Laodikeia’yı gezdik. Vaktimiz sınırlı olduğundan
kroki üzerinde oldukça sınırlı bir bölgesini gezebildik.
Diğer
Anadolu antik kentlerine göre oldukça geç bir zamanda kurulan kentin tarihini
oldukça özetleyerek vermek istiyorum.Yerleşim alanında özellikle de kentin batı
ve güneybatısında yapılan araştırmalarda, Geç Kalkolitik (M.Ö. 3500) ve İlk
Tunç Çağı I (M.Ö. 3000)’e tarihlendirilen seramik ve çakmaktaşı buluntular
ele geçirilmiştir. Batı Nekropolü alanında ele geçirilen kaplar ise İlk
Kalkolitik Dönem’e (M.Ö. 5500) ait olup Lykos Vadisi’nde bugüne kadar tespit
edilen en erken buluntulardır.
Plinius’un
(NH.V.105), bahsettiğine göre; Hellenistik kent, önce Diospolis, sonra Rhoas
olarak adlandırılmış olan, kutsal köy
yerleşimlerinin üzerinde kurulmuştur. Diospolis, Zeus’un kenti
anlamında olup Rhoas eski bir Anadolu adıdır. Kent, Seleukoslar Kralı II.
Antiokhos Teos tarafından eşi kraliçe Laodike adına, M.Ö. 3. yy’ın ortalarında
(M.Ö. 261-253) kurulmuştur.
Laodikeia’nın
önemli antik yol güzergâhlarının kavşak noktasında olması, topografik
yapıya bağlı Seleukos politikasına uygun yer seçimi, askeri, idari
ve ekonomik konumu sebebiyle bölgenin ana merkezi durumundadır.
Laodikeia
tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’deki Akhaios isyanıyla çıkmıştır.
Akhaios, Laodikeia’da kendisini kral ilan etmiş ve adına
sikke bastırmıştır. Antik kentte ele geçirilen ve M.Ö. 3. yy’a
tarihlendirilen mezar yazıtlarında bile bir çarşı, bir strategeion, bir
gymnasium, bir tiyatro gibi yapılardan söz edilmesi, erken dönemde bile kentin
önemine işaret etmektedir.
Kentte, Grek
Panteon’una ait inançların yanında, Doğu kültür
ve inançlarıyla karışmış Zeus Aseis ve İsis kültleri de
görülmektedir. Kentin kurucu baş tanrısı ise Zeus Laodikeus’tur.
M.Ö. 190: Magnesia
Savaşı: Seleukoslar ile Bergama desteğinde Romalılar arasında yapılan Magnesia
Savaşı’na kadar kent, Seleukos yönetiminde kalmıştır.
M.Ö. 188 : Apameia
Barışı; Magnesia Savaşı’nın ardından büyük bir zafer kazanan Bergama Krallığı,
bu barışla bölge yönetimini ele geçirmiştir. Kent, hem Attaloslar’la hem de
Roma ile sıkı bir bağ kurarak önemli ayrıcalıklar elde etmiş ve Bergama
Krallığı’na bağlanmıştır.
M.Ö. 133: Bergama
Kralı III. Attalos’un ölmesi ve Kralın vasiyeti üzerine Laodikeia da Bergama
gibi Roma Cumhuriyet Yönetimi’ne bağlanmıştır ve M.Ö. 129 yılından itibaren
Batı Anadolu Asya Eyaletine dâhil olmuş, Roma tarafından atanan
Prokonsül’lerce (eyalet valileri) bölge yönetimi sağlanmıştır.
Strabon
(XII.7.16) Laodikeia’da kuzguni siyah renkli yünü çok yumuşak bir cins koyun
yetiştirildiğini, bu koyunların yünlerinin Miletos (Balat)’ta yetiştirilen
koyunlarınkinden dahi üstün olduğunu, bu sayede Laodikeialılar’ın büyük gelirler
elde ettiklerini yazmıştır. Antik yazar Vitruvius (VIII.3) koyunların
yünlerinin yumuşak oluşunu, içtikleri bölgenin çürük kokulu suyuna
bağlamıştır. Laodikeia’da dokunan ve “Trimita” adıyla bilinen tunikler o denli
ünlüydü ki kent bir dönem “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en
güzel tekstil ürünleri Lykos (Çürüksü) Vadisi’nde dokunmuştur. Dokuma ürünleri
Miletos’u bile geride bırakmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi’nde, kent,
stratejik öneminin de etkisiyle daha da büyümüş, ticarette özellikle de yün ve
tekstil ticaretinde adını duyurmuştur.
Kent, M.Ö.
27 yılında Augustus Dönemi’nde (M.Ö. 27-M.S. 14), M.S. 47 yılında İmparator
Claudius Dönemi’nde (M.S. 41-54) meydana gelen deprem sonucunda tahrip
olmuştur. Augustus Dönemi’nde kentte büyük imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.İmparator
Tiberius (M.S. 14-27) zamanında Laodikeia, Frigya’nın en görkemli ve zengin
kentiydi.
M.S. 60: İmparator
Nero Dönemi’nde (M.S. 54-68), M.S. 60 yılında olan büyük depremde, tüm Lykos
(Çürüksu) Vadisi kentleri yerle bir olmuş, Hierapolis ve diğer kentler, Roma
İmparatorluğu yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Laodikeia kendi kendini imar
etmeyi başarmıştır. Yazıtıyla M.S. 79 yılına tarihlenen stadyum, Lycias
Nicostratus’un en küçük oğlu Nicostratus tarafından yaptırılarak, Roma
İmparatoru Titus’a (M.S. 79-81) ithaf edilmiştir. Stadyum, bölgesel sportif
oyunların ve gladyatör gösterilerinin yapıldığı en önemli yapıların başında
gelmektedir.
M.S. 84-85: İmparator
Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81-96) kentte imar faaliyetleri yoğundur.
Aphrodisias Kapısı, Hierapolis Kapısı, Efes Kapısı, Suriye Kapısı ve ana
caddeler Dorik cepheli olarak inşa edilmiştir. Günümüze ulaşabilen Efes ve
Suriye Kapısı M.S. 84-85 yılında Prokonsül S. I. Frontinus tarafından
yaptırılarak, İmparator Domitianus’a (M.S. 81-96) ithaf edilmiştir. Bu dönemde
Dorik moda Hierapolis ve Tripolis antik kentlerinde de yaygındır.
M.S. 117-138:
M.S. 135 yılında İmparator Hadrianus kenti ziyaret etmiş ve kentteki imar
faaliyetlerini desteklemiştir. Günümüze kadar kalabilen yapı kalıntılarının
büyük bir bölümü M.S. 2. yy’ın imar faaliyetlerinin izlerini taşımaktadır.
Hadrianus Dönemi’ndeki (Pax Romana) huzur, bolluk ve zenginlik hem yontu hem de
mimari eserlerde kendisini göstermektedir. Stadyumun yanındaki Güney Hamam
kompleksi, Prokonsül Gargilius Antiquus zamanında inşa edilerek İmparator
Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Kent ilk kez İmparator
Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında Neokoros (Tapınak Koruyuculuğu) unvanını
almıştır.
M.S. 138-161:
İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları
yıkılmıştır. Bu dönemde kentte geniş çaplı imar faaliyetleri yürütülmüştür.
M.S. 180-192:
İmparator Commodus’un himayesindeki kentte, İmparator adına bir tapınak
yaptırılmış, bundan dolayı da ikinci kez Neokoros “tapınak koruyuculuğu”
unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Commodus, M.S. 192 yılında öldükten
sonra, kentin bu unvanı geri alınarak yerine “İmparator Seven” sıfatı
verilmiştir.
M.S. 193-211:
İmparator Lucius Septimius Severus Pertinax zamanında kentte imar faaliyetleri
yoğundur. Birçok dinsel ve kamusal yapılar bu dönemde yapılmıştır. Suriye
Caddesi’nin kuzey yanındaki anıtsal çeşme, yazıtıyla İmparator Septimius
Severus’a adanmıştır.
M.S. 211-217:
M.S. 215’te İmparator Caracalla kenti ziyaret ederek imar faaliyetlerini
desteklemiştir. İmparator’un kenti ziyaretinden dolayı Suriye Caddesi ile bunu
güneybatı yönde kesen Stadyum Caddesi’nin köşesinde Caracalla Nymphaeum’u inşa
edilmiştir. Kentin aldığı Neokoros unvanı, İmparator Caracalla Dönemi’nde devam
etmiştir. M.S. 3. yy’da kent bir depremle tekrar hasar görmüştür.
M.S. 222-235:
İmparator Severus Alexander zamanında, Suriye Caddesi’nin kuzeyinde yer alan ve
kuzeydeki yapılara geçişi sağlayan I. Propylon’un (Anıtsal Geçiş) mimari
süslemeleri bu dönemde yapılmıştır. Bu dönem kentin son parlak ve düzenli
dönemidir.
M.S. 284-305:
İmparator Diocletianus Dönemi’nde Frigya Bölgesi ikiye bölünerek Laodikeia,
Frigya Secunda Pacatiana’sının merkezi yapılmıştır. Diocletianus’un
Laodikeia’yı Frigya’nın Metropolisi ilan etmesi kentin, Roma ve Bizans
Dönemi’nde statüsünü koruduğunu göstermektedir. Kentte bu dönemde Hıristiyanlık
iyice yayılmıştır. Duvarları kuzeye doğru yıkılan I. Propylon (Anıtsal Geçiş)
da bulunan sikkeler ile Tapınak A kazı verileri ve yazıtları kentte, M.S. 3.
yy’ın sonu 4. yy’ın başında önemli bir deprem olduğunu göstermiştir.
M.S. 307-337:
İmparator Büyük Constantinus zamanında (M.S. 313) Milano Fermanı ile
Hıristiyanlara özgürlük verilmiştir. Laodikeia Hıristiyanlık âlemi için de çok
önemli bir kent olmuştur. İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de
Laodikeia’dır. Bu nedenle kent onursal ilk “Yedi Kiliseler Birliği” unvanına
layık görülmüştür. Kentteki Laodikeia Kilisesi bu dönemde inşa edilmiştir. Laodikeialılar’ın
zenginliklerinden dolayı, başlangıçta bu yeni dine karşı ilgisiz kalmalarına
rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılmıştır. M.S.
325 yılında toplanan Nicaea (İznik) Konsili’nde Laodikeia, Frigya
Pacatiana’sının yönetim birimi olarak temsil edilmiştir.
M.S. 364-378:
Hierapolis’te de olduğu gibi kent, M.S. 4. yy’ın ikinci yarısındaki depremle
tekrar yıkılmıştır. Olasılıkla da M.S. 370’te İmparator Valens kenti ziyaret
etmiş ve depremle ilgili yardım ve denetlemeleri yerinde incelemiştir. M.S. 4.
yy’da (M.S. 343-381) Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Frigya kentlerinin
alacağı kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikeia (Laodikeia Synodu)
ev sahipliği yapmıştır. Olasılıkla bu toplantı Laodikeia Kilisesi’nde
gerçekleştirilmiştir. Adının kutsal kitapta geçmesi ve bu onursal toplantıya
ev sahipliği yapmasından dolayı kent, Bizans Dönemi’nde büyük saygı görmüştür. İmparatorlar
I. Theodosius (M.S. 379-395) - Arcadius (M.S. 383-408) - Honorius (M.S.
393-423) zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. M.S. 395-396’da alınan
bir karar gereği kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklar kullanılarak sur
duvarıyla çevrilmiş olup Hellenistik ve Roma yerleşimlerinin bir kısmı bu
surların dışında kalmıştır. Ayrıca İmparator I. Theodosius tarafından (M.S.
380-381) ilan edilen Selanik Fermanı’yla Hıristiyanlık devletin resmi dini
olarak kabul edilmiştir.
M.S. 491-518:
İmparator Anastasius zamanında M.S. 494’deki büyük depremle Laodikeia tamamen
yıkılmış ve bir daha toparlanamamıştır. Kentte yerleşim bir süre daha devam
etmiş ve Bizanslı yazarlar, Laodikeia adından nadiren bahsetmişlerdir. M.S. 6.
yy’da tekrar bir deprem geçiren kentin parlak dönemi sona ermiştir.
İmparator
Focas (M.S. 602-610) -:M.S. VII. yy’a kadar: M.S. 7. yy’ın ilk çeyreğinde
İmparator Focas Dönemi’nde meydana gelen yıkıcı depremin ardından kent bir daha
toparlanamamış ve terk edilmiştir. Özellikle bölgeye yapılan Arap akınları ve
su yollarının zarar görmesi nedeniyle kentte yaşayan halk, güneye su
kaynaklarına yakın olan bugünkü Denizli-Kaleiçi ve Hisarköy’e, Salbakos’un
(Babadağ) kuzey eteklerine taşınmıştır. Kaleiçi, M.S. 7. yy’dan itibaren yeni
Laodikeia’nın bir parçası olmuştur. Antik kaynakların bu tarihten sonra sözünü
ettiği Laodikeia, Denizli-Kaleiçi, Hisarköy ve etrafındaki yerleşmelerdir.
M.S.
VIII.-XIII. Yüzyıllar Arası: Bölge, 13. yy’ın başında (1206) tamamen Türklerin
kontrolüne geçmiştir. Türklerin bölgeye gelişiyle Denizli-Kaleiçi Laodikeiası,
Lâdik adını almıştır. Bu dönemden itibaren Laodikeia yapılarına ait traverten
ve mermer bloklar, İlbadı Mezarlığı’nda mezar taşı, Akhan Kervansarayı’nda ve
yakın zamanda yıkılan Denizli Ulu Camii’nin inşasında devşirme malzeme olarak
kullanılmıştır. 13. yy’dan itibaren kent, mevsimlik göçer çobanların uğrak yeri
haline gelmiştir.
M.S.
XIV.-XX. Yüzyıl (1990’a kadar): Bu dönemde antik kentin etrafındaki yerleşmeler
için Laodikeia vazgeçilmez kireç, mermer ve traverten ocağı olmuştur.
Yapıların mimari blokları sökülerek taşınmıştır.
Oldukça
büyük bir alana yayılmış bulunan kentte yaklaşık 15 yıldır yoğun şekilde kazı
ve koruma faaliyetleri devam ediyor. Pamukkale Üniversitesi tarafından
yürütülen çalışmalarda bu seneye kadar kazı fonunda sıkıntı yaşanmamakta iken
halen kazıların devam edip etmeyeceği belirsizliğe dönüşmüş vaziyette. Genç
arkeologlardan konuştuklarımız da biraz karamsarlık hakimdi. Kendilerinin yakın
desteği ile, büyük kilisenin içini gezme olanağı yakaladık. Açılışa kadar kapalı
tutulduğundan içini fotoğraflama şansımız olmadı. Ama ortaya çıkarılmış
mozaikleri, Altar ve vaftiz bölümleriyle zamanında son derece görkemli bir yapı
olduğu kesin bu bina ve şehir ziyaretçilerini bekliyor.
Ne yazık ki
yakın dönemde, çok sayıda müze ve ören yeri, (Pamukkale ve Laodikeia’da dahil)
bir özel firmaya ihale ile verilmiş. Firmanın ismini yazmayacağım ama aklınıza
ilk gelecek firma olacağını biliyorum. Şimdi ülkemizin tüm tarihsel varlıklarının
gelirleri bu firmaya akıyor. Özellikle Pamukkale esnafı, bu firmanın yüksek
fiyat politikası ile zaten çok azalan yabancı turist yanında yerli turistin de
kaçtığından yakınıyor. Bana söylenen rakamları yazıyorum: Pamukkale
travertenler yokuşun dolaşmak için giriş 5,00 TL, Hierapolis ören yerine giriş
35,00 TL ve sutun kaynağı özel idare havuzuna giriş ayrıca 38,00 TL.
Tarihçe
kaynak: