29 Mart 2017 Çarşamba

“TÜRK HAMAMI -LE BAIN TURC” – JEAN AUGUSTE DOMİNİQUE INGRES

Tabloyu, Le Figaro Dergisi ‘19’uncu yüzyılın en erotik resmi’ ilan etmiştir.
1780, Fransa’da dünyaya gelen Jean Auguste Dominique Ingres, eserlerinde Neoklasizmi benimsemiş bir ressamdır. 86 yaşında zatürreden hayatını kaybeden Ingres’in ölmeden 4 sene evvel yaptığı “The Turkish Bath” (Le Bain Turc), oryantalist bir havaya sahiptir. Eser, 108 x 110 cm boyutlarında ve Paris, Louvre Müzesi’nde sergileniyor.

Fransız neo-klasik ressam Ingres, Fransa ihtilaller ve romantizm akımıyla uğraşırken, İtalya-Rönesans-Raphael üçgenine takılıp, o döneme bambaşka resimlerle damgasını vurmuştur. Ingres’in babası sanatın her dalında yeteneği ve bilgisi olan bir ustaydı. Ingres’in ilk öğretmeni oldu. Heykel’den, müziğe her sanat dalında temel eğitimini babasından aldı. Resim ve heykelde, akademik eğitimine başladı ama devrim sebebiyle eğitimi yarıda kaldı. Babasının desteği ile Kraliyet Akademisi’nde eğitimine devam etti. Başarılı olup, ödüller kazandıktan sonra, Paris’e Jacques-Louise David’in öğrencisi olmak üzere gitti. David o dönemde, resim sanatının efendisi gibiydi, Ingres de en yetenekli öğrencisi olmuştu. Kompozisyon ve insan anatomisi konusundaki becerilerini geliştirdi. 26 yaşında İtalya’ya gitti ve 18 sene yaşadı, 14 yılını Roma’da, 4 yılını Floransa’da geçirdi. Özellikle portreleriyle çok ünlü oldu. Rönesans’ın derinlerine daldı, Raphael idolü olmuştu.
İtalya’da yaptığı resimleri Paris’e gönderiyor, nasıl bir gelişim gösterdiğini adeta ilan ediyordu. Ancak İtalya’da olduğu zamanlar, ihtilal ve özgürlük savaşının resim sanatına bir yansıması olan Romantizm akımına uzak kalmıştı. Paris’e döndükten sonra da Romantizm’i asla anlayamadı, akımın öncüsü Delacroix’nun baş düşmanı olarak anıldı.
Ingres, hayatı boyunca güzel kadınların hayranı oldu, sadece resimlerinde değil, hayatında da onlara yer verdi.  Antik Yunan ve Roma çizgilerine özlem şeklinde tanımlayabileceğimiz Neoklasizm akımında adı sıkça geçen Jean Auguste Dominique Ingres, 1863 yılında tamamladığı “Türk Banyosu” aslında sarayın o meşhur harem bölümüdür. Çıplaklığı resmetmeyi seven bir adam olan Ingres’in bu eserindeki 25 kadının, büyük kısmı beyaz ve Avrupalıdır. Afrika kökenli olan yalnız iki kadın görünmekte.

İlk yapıldığı zaman dikdörtgen formunda olan eser, daha sonra Ingres tarafından yuvarlak formuna dönüştürüldü. Bu da bize resmi, -dolayısıyla kadınları- ‘anahtar deliğinden gözlüyormuş’ hissini veriyor. Kadınların orantısız vücutları, yer yer kalınlaşan hatları, kusurdan çok hatalı çizim olduğu görünen eser, zamanın kadınlar hamamını doğru olarak yansıtıyor. Daha önce hiç Osmanlı topraklarında bulunmamasına rağmen, bu kadar ustalıkla resmedilen çıplak kadınlarla dolu hamamın ilhamı, İstanbul’da uzun bir süre yaşamış olan İngiliz yazar Lady Mary Wortley Montaguenun Türk Hamamı’nı detaylı olarak anlatan mektuplarına dayanmakta.

Lady Mantague‘nun mektubundan;
“Oraya girdiğimde 17, 18 yaş civarında neredeyse iki yüz kadın vardı. Kahve içip sohbet ediyor ve birbirlerine şerbet ikram ediyorlardı. (…) Uzun örgülü saçları ve biçimli vücutlarıyla farklı biçimlerde uzanmış güzel kadınlar gördüm.”

Ingres, Lady Mantague’nun 2 mektubunu kopyalayıp saklamış. Kendini hazır hissettiğinde, tamamen mektuptaki tasvirlere dayanıp, daha önceden çizdiği çıplak kadınları örnek alarak, hiç canlı model kullanmadan bu resmi yapmıştır. Resim, Picasso’nun ilk kübizm denemelerinden olan Avignon’lu Kızlar’ın da ilhamı olmuştur.
Eserle ilgili bir diğer ilginç nokta daha var ki yine Ingres’in dehasını yüceltecek türden. Ingres, hamamdaki kadınların hatları için 1808’de yaptığı “The Bather of Valpinçon” adlı eserini kaynak almıştır.

Ingres’nin “en son şaheser”i olarak nitelendirilen Türk Hamamı devrinin çoğu sanat eleştirmenini olduğu kadar Prenses Napolyon’u da şok etti. Bu nedenle eserin iadesinden hiç gocunmayan İngres bir süre sonra tabloyu Osmanlı diplomatı Halil Paşa’ya sattığında “80’li yaşlarında olmasına rağmen 30’lu yaşlarının ateşini taşıdığını” övünmekten geri kalmadı.
Hayatı boyunca yaptığı eserlerde işlediği çıplakları bir araya toplayarak adeta kendi haremini kuran İngres’in kalbinin açık tablosudur; Türk Hamamı. O kalbin sahibi “kadınlarının” manzarası, ressamın hiç görmediği, hayalinde yarattığı, aynı zamanda büyük bir itiraf ve cesaret ifadesi fantezisidir bir bakıma.
Türk Hamamı aynı zamanda, Fransa’da 1848 devrimi sırasındaki global dünyanın aynasıdır. Ingres Fransa’da Türk Hamamı üzerinde çalışmaya devam ederken bilim adamı Charles Darwin, İngiltere’de insanın evrimini anlattığı Türlerin Kökeni’ni yayınladı. Ingres’in öğrencisi Gustave Courbet ise dünyanın en erotik tablosu “Dünyanın Kökeni”ni yarattı. Her iki tablo o dönemde Osmanlı diplomatı Halil Paşa’nın Boulevard des İtalien’deki dairesinde oluşturduğu resim koleksiyonunu dünyaya duyuran eserler.
Halen Louvre müzesinde sergilenen Türk Hamamı müzenin kataloğunda şöyle tanıtılıyor:
Hayatının sonunda Ingres bütün eserlerinden çok daha erotik bir harem sahnesi çıkardı ortaya. Lady Montague (1690-1760) İstanbul’a yaptığı gezide 18. Yüzyıl İstanbul hamamlarında kadın günlerinde gördüklerini aktaran mektuplarından esinlenen eserinde çıplak figürü oryantal temayla işledi. Daha önce yaptığı tablolardaki çıplak figürleri kullanarak arabesk bir kompozisyon oluşturdu. Bu eseri kamuya ölümünden sonra gösterilebildi.”
Onlarca çıplak Türk kadını sere serpe divanlara uzanmış havuz etrafında çeşitli pozda. Banyo yapanların çoğu sudan yeni çıkmış, gevşemiş, gerinir, uyur, yanlarındakilerle konuşur, kahve içer pozda, geri planda dans eden bir kadın var, ön planda bize arkasını gösteren elinde muhtemelen saz çalan bir kadın var. Kucak kucağa iki kadından biri diğerinin çıplak göğsünü okşar pozda resimlenmesi tablodaki temel erotik unsur. Tarihi 1862 olarak imzalanmış olmasına rağmen bu tablo İngres’in kalbine elli yıldan fazla en yakın bulduğu çıplak ve doğu öğelerini birleştiriyor.
Bu harem tablosunu İngres’e 1848 civarında Prens Napolyon ısmarladı. Tablo 1859’da Prens’e teslim edildi. Ancak Prenses Clotilde’yi şok ettiği gerekçesiyle sanatçıya geri gönderildi. Ressam tablo üzerinde çalışmasını, eseri 1862 olarak tarihlemesine rağmen 1863’e dek sürdürdü. Kamu önüne ilk kez 1905 yılında Salon d’Automne’daki Ingres sergisinde çıkarıldı ve orada Picasso başta en avant-garde ressamları etkiledi. Konusu ve stili ile hep cesur bir ressam olan Ingres’in son yıllarındaki şaheseriydi.
Türk Hamamı Ingres’in sanat deneyimlerinin ve Türk kadınlarının banyosunu konu alan 1807’den itibaren ürettiği tabloları ve çizimlerinin sentezidir. Hatta daha önceki eserlerinden figürleri, özellikle bize arkasını dönmüş duran ve müzik aletiyle tablonun en önünde yeralan kadın İngres’in ünlü eseri Valpinçon’lu Banyocu’nun aynıdır. (Louvre Müzesi) Bu çıplakların hiç biri canlı modelden yapılmamıştır. Bu kompozisyonda derin ancak sınırlanmamış bir alanda iki grup figür bulunmaktadır. Geri planda arabesk, derinliğin etkisi, anatomik ayrıntı ya da doğruluk dikkate alınmaksızın öne çıkarılmıştır. Fakat kompozisyon kendi içinde büyük bir uyum sahibidir, hatta çerçeve resmin kıvrımlarını takip etmiştir (Ingres tablo için, hayran olduğu Raphael’in bazı tablolarında görülen yuvarlak çerçeveyi seçmiştir.) Öznesini soğuk, figürler üzerinde azalan, çizginin öne çıkmasına izin veren süzülmüş ışıkla göstermiştir.
Ingres’nin Türk Hamamı’nı yaptığı 1850’lili yıllarda Paris’te, St Andre des Arts sokağının arı kovanından farksız sanat stüdyoları, Seine nehrinin batı yakasının tablolara ilham veren birbirinden güzel manzaraları, sayısız bohem, sanatçı, öğrenci ve aralarında sanatın en erotik eserlerini toplayan bir Osmanlı koleksiyoncusu dahil dünya kültürünün merkezi haline gelen Quartier Latin’i 1848 devrimi sonrasında en canlı anlatan kalem George du Maurier’e nasip oldu. Dünyanın en çok satan romanı Trilby ile o günleri aktarır.
Sergilediği çıplaklığa rağmen Türk Hamamı tablosu hamamın kendi gibi hala aydınlanmayan pek çok sırrın sahibi. Tek olup olmadığı meçhul. İngres’nin ilk önce Prens Napolyon için kare biçiminde ahşap üzerine bir eser yaptığı biliniyor. Halen Louvre’da sergilenen eser ise Halil Paşa’nın koleksiyonuna giren yuvarlak ve ahşap üzerine kaplanmış bir tuval. Bu farklılık İngres’nin tablodan iki tane yapmış olabileceğini düşündürüyor.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder