Tabloyu, Le Figaro Dergisi ‘19’uncu yüzyılın en
erotik resmi’ ilan etmiştir.
1780, Fransa’da
dünyaya gelen Jean Auguste Dominique Ingres,
eserlerinde Neoklasizmi benimsemiş bir
ressamdır. 86 yaşında zatürreden hayatını kaybeden Ingres’in ölmeden 4 sene
evvel yaptığı “The Turkish Bath”
(Le Bain Turc), oryantalist bir havaya sahiptir. Eser, 108 x
110 cm boyutlarında ve Paris, Louvre Müzesi’nde sergileniyor.
Fransız neo-klasik ressam Ingres, Fransa
ihtilaller ve romantizm akımıyla uğraşırken, İtalya-Rönesans-Raphael üçgenine
takılıp, o döneme bambaşka resimlerle damgasını vurmuştur. Ingres’in babası
sanatın her dalında yeteneği ve bilgisi olan bir ustaydı. Ingres’in ilk
öğretmeni oldu. Heykel’den, müziğe her sanat dalında temel eğitimini babasından
aldı. Resim ve heykelde, akademik eğitimine başladı ama devrim sebebiyle
eğitimi yarıda kaldı. Babasının desteği ile Kraliyet Akademisi’nde eğitimine
devam etti. Başarılı olup, ödüller kazandıktan sonra, Paris’e Jacques-Louise
David’in öğrencisi olmak üzere gitti. David o dönemde, resim sanatının efendisi
gibiydi, Ingres de en yetenekli öğrencisi olmuştu. Kompozisyon ve insan
anatomisi konusundaki becerilerini geliştirdi. 26 yaşında İtalya’ya gitti ve 18
sene yaşadı, 14 yılını Roma’da, 4 yılını Floransa’da geçirdi. Özellikle
portreleriyle çok ünlü oldu. Rönesans’ın derinlerine daldı, Raphael idolü
olmuştu.
İtalya’da yaptığı resimleri Paris’e
gönderiyor, nasıl bir gelişim gösterdiğini adeta ilan ediyordu. Ancak İtalya’da
olduğu zamanlar, ihtilal ve özgürlük savaşının resim sanatına bir yansıması
olan Romantizm akımına uzak kalmıştı. Paris’e döndükten sonra da Romantizm’i
asla anlayamadı, akımın öncüsü Delacroix’nun baş düşmanı olarak anıldı.
Ingres, hayatı
boyunca güzel kadınların hayranı oldu, sadece resimlerinde değil, hayatında da
onlara yer verdi. Antik
Yunan ve Roma çizgilerine özlem şeklinde tanımlayabileceğimiz Neoklasizm
akımında adı sıkça geçen Jean Auguste Dominique Ingres,
1863 yılında tamamladığı “Türk Banyosu”
aslında sarayın o meşhur harem bölümüdür. Çıplaklığı resmetmeyi seven bir adam
olan Ingres’in bu eserindeki 25 kadının,
büyük kısmı beyaz ve Avrupalıdır. Afrika kökenli olan yalnız iki kadın
görünmekte.
İlk yapıldığı zaman
dikdörtgen formunda olan eser, daha sonra Ingres tarafından yuvarlak formuna
dönüştürüldü. Bu da bize resmi, -dolayısıyla kadınları- ‘anahtar deliğinden
gözlüyormuş’ hissini veriyor. Kadınların orantısız vücutları, yer yer
kalınlaşan hatları, kusurdan çok hatalı çizim olduğu görünen eser, zamanın
kadınlar hamamını doğru olarak yansıtıyor. Daha önce hiç Osmanlı
topraklarında bulunmamasına rağmen, bu kadar ustalıkla resmedilen çıplak
kadınlarla dolu hamamın
ilhamı, İstanbul’da uzun bir süre yaşamış olan İngiliz yazar Lady Mary Wortley Montague‘nun
Türk Hamamı’nı detaylı olarak anlatan mektuplarına dayanmakta.
Lady
Mantague‘nun mektubundan;
“Oraya
girdiğimde 17, 18 yaş civarında neredeyse iki yüz kadın vardı. Kahve içip
sohbet ediyor ve birbirlerine şerbet ikram ediyorlardı. (…) Uzun örgülü saçları
ve biçimli vücutlarıyla farklı biçimlerde uzanmış güzel kadınlar gördüm.”
Ingres, Lady
Mantague’nun 2 mektubunu kopyalayıp saklamış. Kendini hazır hissettiğinde,
tamamen mektuptaki tasvirlere dayanıp, daha önceden çizdiği çıplak kadınları
örnek alarak, hiç canlı model kullanmadan bu resmi yapmıştır. Resim,
Picasso’nun ilk kübizm denemelerinden olan Avignon’lu Kızlar’ın da ilhamı
olmuştur.
Eserle ilgili bir
diğer ilginç nokta daha var ki yine Ingres’in dehasını yüceltecek türden.
Ingres, hamamdaki kadınların hatları için 1808’de yaptığı “The Bather of Valpinçon” adlı
eserini kaynak almıştır.
Ingres’nin “en son şaheser”i olarak nitelendirilen Türk Hamamı devrinin
çoğu sanat eleştirmenini olduğu kadar Prenses Napolyon’u da şok etti. Bu
nedenle eserin iadesinden hiç gocunmayan İngres bir süre sonra tabloyu Osmanlı
diplomatı Halil Paşa’ya sattığında “80’li yaşlarında olmasına rağmen 30’lu yaşlarının ateşini taşıdığını”
övünmekten geri kalmadı.
Hayatı boyunca yaptığı eserlerde işlediği çıplakları bir
araya toplayarak adeta kendi haremini kuran İngres’in kalbinin açık tablosudur; Türk Hamamı. O kalbin sahibi “kadınlarının” manzarası, ressamın hiç
görmediği, hayalinde yarattığı, aynı zamanda büyük bir itiraf ve cesaret
ifadesi fantezisidir bir bakıma.
Türk Hamamı aynı
zamanda, Fransa’da 1848 devrimi sırasındaki global dünyanın aynasıdır. Ingres
Fransa’da Türk Hamamı üzerinde çalışmaya devam ederken bilim
adamı Charles Darwin, İngiltere’de insanın evrimini anlattığı Türlerin
Kökeni’ni yayınladı. Ingres’in öğrencisi Gustave Courbet ise dünyanın en erotik
tablosu “Dünyanın
Kökeni”ni yarattı. Her iki tablo o dönemde Osmanlı diplomatı Halil
Paşa’nın Boulevard des İtalien’deki dairesinde oluşturduğu resim koleksiyonunu
dünyaya duyuran eserler.
Halen Louvre müzesinde sergilenen Türk Hamamı müzenin
kataloğunda şöyle tanıtılıyor:
“Hayatının sonunda Ingres bütün eserlerinden çok daha erotik bir harem
sahnesi çıkardı ortaya. Lady Montague (1690-1760) İstanbul’a yaptığı gezide 18.
Yüzyıl İstanbul hamamlarında kadın günlerinde gördüklerini aktaran
mektuplarından esinlenen eserinde çıplak figürü oryantal temayla işledi. Daha önce
yaptığı tablolardaki çıplak figürleri kullanarak arabesk bir kompozisyon
oluşturdu. Bu eseri kamuya ölümünden sonra gösterilebildi.”
Onlarca çıplak Türk kadını sere serpe divanlara uzanmış
havuz etrafında çeşitli pozda. Banyo yapanların çoğu sudan yeni çıkmış,
gevşemiş, gerinir, uyur, yanlarındakilerle konuşur, kahve içer pozda, geri
planda dans eden bir kadın var, ön planda bize arkasını gösteren elinde
muhtemelen saz çalan bir kadın var. Kucak kucağa iki kadından biri diğerinin
çıplak göğsünü okşar pozda resimlenmesi tablodaki temel erotik unsur. Tarihi
1862 olarak imzalanmış olmasına rağmen bu tablo İngres’in kalbine elli yıldan
fazla en yakın bulduğu çıplak ve doğu öğelerini birleştiriyor.
Bu harem tablosunu İngres’e 1848 civarında Prens Napolyon
ısmarladı. Tablo 1859’da Prens’e teslim edildi. Ancak Prenses Clotilde’yi şok
ettiği gerekçesiyle sanatçıya geri gönderildi. Ressam tablo üzerinde
çalışmasını, eseri 1862 olarak tarihlemesine rağmen 1863’e dek sürdürdü. Kamu
önüne ilk kez 1905 yılında Salon d’Automne’daki Ingres sergisinde çıkarıldı ve
orada Picasso başta en avant-garde ressamları etkiledi. Konusu ve stili ile hep
cesur bir ressam olan Ingres’in son yıllarındaki şaheseriydi.
Türk Hamamı Ingres’in sanat deneyimlerinin ve Türk
kadınlarının banyosunu konu alan 1807’den itibaren ürettiği tabloları ve
çizimlerinin sentezidir. Hatta daha önceki eserlerinden figürleri, özellikle
bize arkasını dönmüş duran ve müzik aletiyle tablonun en önünde yeralan kadın
İngres’in ünlü eseri Valpinçon’lu Banyocu’nun aynıdır. (Louvre Müzesi) Bu
çıplakların hiç biri canlı modelden yapılmamıştır. Bu kompozisyonda derin ancak
sınırlanmamış bir alanda iki grup figür bulunmaktadır. Geri planda arabesk,
derinliğin etkisi, anatomik ayrıntı ya da doğruluk dikkate alınmaksızın öne
çıkarılmıştır. Fakat kompozisyon kendi içinde büyük bir uyum sahibidir, hatta
çerçeve resmin kıvrımlarını takip etmiştir (Ingres tablo için, hayran olduğu
Raphael’in bazı tablolarında görülen yuvarlak çerçeveyi seçmiştir.) Öznesini
soğuk, figürler üzerinde azalan, çizginin öne çıkmasına izin veren süzülmüş
ışıkla göstermiştir.“
Ingres’nin Türk Hamamı’nı
yaptığı 1850’lili yıllarda Paris’te, St Andre des Arts sokağının arı kovanından
farksız sanat stüdyoları, Seine nehrinin batı yakasının tablolara ilham veren
birbirinden güzel manzaraları, sayısız bohem, sanatçı, öğrenci ve aralarında
sanatın en erotik eserlerini toplayan bir Osmanlı koleksiyoncusu dahil dünya
kültürünün merkezi haline gelen Quartier Latin’i 1848 devrimi sonrasında en
canlı anlatan kalem George du Maurier’e nasip oldu. Dünyanın en çok satan
romanı Trilby ile o günleri aktarır.
Sergilediği çıplaklığa rağmen Türk Hamamı tablosu
hamamın kendi gibi hala aydınlanmayan pek çok sırrın sahibi. Tek olup olmadığı
meçhul. İngres’nin ilk önce Prens Napolyon için kare biçiminde ahşap üzerine
bir eser yaptığı biliniyor. Halen Louvre’da sergilenen eser ise Halil Paşa’nın
koleksiyonuna giren yuvarlak ve ahşap üzerine kaplanmış bir tuval. Bu farklılık
İngres’nin tablodan iki tane yapmış olabileceğini düşündürüyor.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR: