12 Ekim 2012 Cuma

KALKANDELEN (TETOVO) HARABATİ BABA TEKKESİ

Üsküp’te öğle saatlarinde teslim aldığımız kiralık araba ile diğer Makedonya şehirlerine yapacağımız geziye başlamak üzere Kalkandelen (Tetovo) şehrine doğru yola çıktık.

Üsküp’ten Gostivar kentine kadar yaklaşık 80 kilometre boyunca otoyol var. Bu otoyol 2 şerli gidiş geliş şeritlerine sahip. Yol üzerinde yaklaşık 50 kilometre ötedeki Tetovo’ya varmak için tam 4 kez para ödeme gişelerine giriyorsunuz. Bu çokluk bana Tunus’taki otoyolu hatırlattı. Orada da 200 klm için neredeyse 7-8 defa gişelere girmiştik.

Kalkandelen, nüfusu itibariyle (50-60 bin kadar) Makedonya’nın nispeten küçük şehirlerinden olmakla birlikte Türk ve Arnavut nufusun en yoğun olduğu şehir sayılıyor.  Ayrıca bir de Türk üniversitesi var. Bu şehirde bulunan en önemli Türk izlerinden birisi, Harabati Baba Tekkesi. Şehir merkezine göre nispeten dışarıda ve Müslüman mezarlığının yanında yer alıyor.

Etrafı duvarlarla çevrili yapının büyük ve gösterişli bir giriş kapısı vardır ki gittiğimizde hemen yanında kurulu olan Pazar nedeniyle oldukça yoğun bir giriş trafiği vardı. Külliyeden içeri girip aracımızı parkettiğimizde yanımıza oldukça şiman ve sakallı birisi yanaştı. Türkçe park ücreti mi ödeyeceğimizi sorduğumuzda, Türk olduğumuzu öğrenince, “Türklere para yok, biraz bekleyin, kapıyı ayarlayıp geleceğim, sizi gezdireceğim” dedi. Cumali ile böyle tanıştık. Bize tekkeyi gezdirdi, bildiği ayrıntıları anlattı.

Tekke, Sersem Ali Baba’nın türbesi etrafında 1538 yılında kurulmuş. 1799 yılında Recep Paşa’nın kuruculuğunda bir vakıf, tekkenin içinde oluşturulmuş ve tekkenin mali açıdan ayakta kalması sağlanmış.

Tekkenin kurucusu  Ali Baba Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden. Rivayete göre Ali Baba, devlet işlerini bırakıp dinî hayata geçmek isteğinde bulunmuş. Büyük bir yönetici olduğu için, kendisinin bu kararına şaşıran Sultan Süleyman “Eğer sersem isen, git” diye cevap vermiş, bundan sonra Ali Baba, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyası içinde  Kalkandelen’i seçmiş. Kalkandelen’de lakabıyla tanınmaya başlayan Ali Baba, Sersem Ali Baba olarak anılmaya başlamış. Tekke kurumu, Sersem Ali Baba’nın ölümünden sonra yerine geçen ve bu deneyimli şahsiyetin veziri olan Harabati Baba’dan itibaren “Harabati Baba Tekkesi” olarak anılmaya başlamış ve günümüze bu şekilde gelmiş.

Harabati Baba Tekkesi, 1948 yılında eşkıyalar tarafından yakılmış. Ayrıca, Yugoslavya döneminde, bazı idari düşüncelerle turistik bir komplekse dönüştürülmüş, bu şekilde kullanılmış. Bu kompleks içinde otel, restoran ve disko var olmuş.

Cumali, Makedon Türkü. Askerden döndükten sonra, yaklaşık 15 sene kadar önce, Makedonya’nın bağımsızlık dönemlerinde, Hıristiyanların bu horgörmesine dayanamayarak 15 arkadaşıyla ve silahla tekkeye el koyduklarını ve buranın bir Türk ve Müslüman anıtı olarak ayakta kalmasına çalıştıklarını, zaman zaman Makedon devlet yetkilileri ile çatıştıklarını, sürekli elde silah gece gündüz nöbet tuttuklarını anlattı. En büyük hayalinin buranın yeniden bir vakıf haline getirilmesi olduğunu söyledi. (İnternette tekkeyi anlatan yazılar arasında “İddialara göre, son dönemlerde Makedonya İslam Dini Birliği adlı Vahabi Sünni İslam temsilcisi olan bir grup tarafından şiddet kullanılarak zor ile bir takım kısımları ele geçirilmiş, karşı çıkanlar ise ölüm ile tehdit edilmeye başlanmıştır.” ifadesiyle de anlattıkları uyuşuyor. Ancak hangisi doğrudur bilemiyorum)

Cumali, Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen gelen devlet yetkilileri ile konuştuklarını ve yardım istediklerini iletti. Cumali, herhangi bir gelirlerinin olmadığını, sadece Pazar günlerin kurulan Pazar için gelen araçlardan otopark için aldıkları paralarla tesisi ayakta tuttuklarını, bahçeyi sulayacak kadar bile suları olmadığını söyledi.

Yorumlar ne olursa olsun, Balkanlar’daki önemli anıt eserlerden birisi olan bu tekkenin ayakta kalabilmesi için devletimizin önayak olmasını diliyorum.

Cumali, bizden hemen sonra Bursa’dan gelen otobüsteki Türklere rehberlik etmek için yanımızdan ayrıldı. Tesiste bir de tek başına Alevi dervişi yaşıyormuş. Biz geldiğimizde dinlenmede imiş, göremedik. Ama Cumali ile araları biraz açık gibi sanki.

Ziyaretimizi bitirdikten sonra, tekkeye gelirken yol üzerinde gördüğümüz Alaca (Bezemeli) Cami’ye gitmek üzere yola koyulduk.

1 yorum: