İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacı anneye sıkılarak:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
Hacı anne:"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi. Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?Hacı anne:"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi. Merak ettim, tekrar sordum:
Hacı anne:
"Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, "ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."
Konya Ovası´nda, yada bir başka yerinde Türkiye´nin, trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur? Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam
ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler? Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler.
Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.
Şâir öyle diyordu:
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler?
Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?
Prof. Dr. Saffet Solak
Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler?
Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?
Prof. Dr. Saffet Solak
(Kaynak Önce Vatan)
ne kadar ince düşünceli insanlar var bu memlekette??
YanıtlaSil"Anadolu insanı" miti bu işte. Yaşar Kemal'in romanlarında yaşayan insanlar...
YanıtlaSilSevgili İçimden geldiği gibi,
YanıtlaSilBizim insanımız gerçekte bu... Ne yazık ki değerlerimizi kaybediyoruz.
Sevgiler, saygılar.
Sevgili Ceren,
YanıtlaSilAynen dediğiniz gibi. Biz aslında buyuz, Anadolu'ya gittiğinizde bunları çokça yaşıyorsunuz..
Sevgiler, saygılar.
Sevgili Merki,
YanıtlaSilEşimin de buna benzer unutamadığı bir anısı var, hala anlatır.
Üniversite öğrencisi iken öldürülen bir aydının cenazesine katılmak için Malatya'ya giderler. Cenaze sonrası il dışından gelen öğrencileri, kendi aralarında paylaşıp o gece evlerinde misafir etmişler. Şimdilerde birbirimize güvenemez olduk, aynı şekilde hiç tanımadığımız gençleri evimize almaya cesat edebilir miyiz, bilmiyorum.
Bölündükçe küçülüyoruz. Güvenini yitiren her şeyini kolay kaybeder, istenen bu mu acaba?
Bayıldım ne ince düşünüş bu böyle. Tanrı misafiri, misafirperverlik işte bu. bu akşam eşimle arabada giderken ilk defa birini arabaya alalım mı dedim. elinde asa ile yürüyen biriydi. Durduk ve aldık. Hem bize yolu tarif etti hemde yürümemiş oldu. çok dua etti. herşey olabilirdi ama nasıl oldu da yaptık bilmiyorum. yaptık işte.
YanıtlaSilSevgili Aysema,
YanıtlaSilKonu açılınca ben de bir anımı anlatayım. yıl 68 yada 69 olabilir. bir kış günü sömertr tatilinde Kayseri'den Denizli'ye giderken Kırşehir'de araç kar sebebiyle durmak zorunda kaldı. Bir kahvehanede yolcular bekleşirken, kahvehaneye gelenler tüm yolcuları evlerinde geceletmek için bölüştüler. Babam, annem ve 2 kardeşimler o geceyi ve sabah sıcak sobanın yanında yapılan uzun kahvaltıyı aradan geçen bunca senedir unutmam mümkün değil.
Aslında o güzel insanlar hala var ve aramızda. bundan eminim.
Sevgiler, saygılar.
Sevgili Şeniz,
YanıtlaSilAraca yolcu almayı ilk kez 1977'de İngiltere'ye dek süren otostopla yoculuk sırasında Avrupa'da gördüm ve öğrendim. yıllardır da uygun olduğu takdirde her zaman işaret edenleri arabama alıyorum.
Lütfen devam, sevgiyle kalın...
Babam köyde kahvehane işletirmiş.Ceza evinden yeni çıkmış adam cebinde 5 kuruş para olmadan yollara düşmüş.Babamın memleketlisi olan bu adama" sen git sana yardım ederse ancak o eder" demişler.Adam gelmiş.Babam eve götürmüş karnını duyurmuş.Ertesi günde tren biletini alıp göndermiş.Ne o adam bir kötülük etmiş ne de babam ona yardım ederken eli titremiş.Yine yağmurlu bir günde emekli bir bey kamyonla saman satmak için ailesiyle gelmiş.Yağmur bastırınca kahvehaneye gelmişler.Onları da eve götürmüş babam.Halen de görüşüyoruz o aileyle.İkinci bir ailemiz oldular.Babam son nefesini verirken o adamın çocukları babamın saçını okşadılar.
YanıtlaSilEvimizin ışığı değil ama gönlümüzün ışığı hep yanardı.ihtiyacı olanlarda ışığa uçan kelebek misali arar bulurlardı. Ben babam kadar gönlü aydınlık olamadım ne yazık ki.Zaman değişti belkide...Ünlü şairin yaşadıkları gibi Kime ok atmayı öğrettiysem bir gün beni nişan aldı.
YanıtlaSil