AB’nin Atatürk ile derdi nedir?
Bu sorunun doğru yanıtı, aynı zamanda Türk ulusunun yol haritasını da çizer!.. O bakımdan üzerinde biraz ayrıntılı durmak gerekir:
ABD ve AB emperyalizmine, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda diz çöktürüp, kendilerini “dünya devi” sanan bu şımarık devletleri, omuzlarından bastırarak Lozan’da masaya oturtan kimdir? 1932’de kurulmakta olan dünyanın “en büyük” uluslar topluluğuna,(BM) Türkiye’nin üyeliği için başvurma koşulunu değiştirtip, 43 ülkenin oybirliği ile Türkiye’yi topluluğa katılmaya davet kararı aldıran sebep nedir? Bize unutturulan bu soruların yanıtını, AB hiçbir zaman unutmamıştır. Sırası geldiğinde “rövanş” alacaklardı sürpriz değildir. Onların bugün yaptığı aynı zamanda o günün “rövanşını” almaktır elbette. Ama emperyalistlerin Atatürk’le görülecek başka hesapları da vardır. Atatürk’ü Türk halkının gözünde bitirmedikçe, Ön Asya ve Ortadoğu’da at koşturmalarının kolay olmayacağını, Mesih’i İsa bilir gibi bilir bu kefereler!.. Bu nedenle onlar için Anadolu vazgeçilemeyecek (ve yönetimi Türklere bırakılamayacak kadar) önemli bir coğrafya parçasıdır!..
Anadolu’yu “güvenlik içinde” inilebilecek bir “hava alanına” dönüştürebilmek için emperyalistlerin iki önemli “direnç” noktasını kırmaları şarttır. O nedenle de “yerli işbirlikçilere” ihtiyaçları vardır. İhanetten farksız olan böyle bir işbirliğine en yakın olanlar; Kurtuluş Savaşı öncesinde “mandacılık” fikrini savunanların bugüne gelen uzantılarıdır. “Mustafa” ile “Hür Adam” filmleri de bu amaca hizmet eden kafa karıştırma ve bilgi kirliliği yaratma faaliyetleridir. Emperyalizmin Anadolu’da elleri arkasında dolaşmasını hoş karşılamayacak ve buna asla izin vermeyecek olan iki temel güç odağı vardır. Bunların birincisi, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir; diğeri ise yıllarca dişinden tırnağından artırdığı 1000 lirayı Atatürk’e teslim ettikten sonra: “Bunun en iyi harcanacağı iş, şu senin yaptığın istiklal mücadelesidir; al ve harca” diyerek, Kurtuluş Savaşı’nın ön saflarında yer alan Ankara Müftüsü, (daha sonra da Cumhuriyet’in ilk Diyanet Reisi ) Börekçizade Rıfat Hoca’nın çizgisinden gelen gerçek Müslümanlardır!..
Az önce sözünü ettiğim iki güç noktasını etkisiz hale getirmedikçe Anadolu’yu geçmek imkânsızdır. Bu gerçeği, bizim aldatılmış Türk halkı dışında, hemen hemen bütün dünya anlamıştır!..
Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi bile başlı başına, emperyalizmin pek çok işine engeldir. Bilindiği gibi bu yüzyılda emperyalizm, işgal edeceği bütün ülkelere ordularını göndermemektedir. Yarattığı sahte “büyüklük” görüntüsüne aldanan pek çok geri kalmış ülke yöneticileri, kendiliğinden “büyük güce” teslim olmakla, onların şefaatine sığınmaktadır!..
Bugün birer birer yıkılmakta olan “Arap dünyasının hilekâr liderleri”nin durumu da aynen böyledir. Oysa Mustafa Kemal, Osmanlı’nın küllerinden bir ordu yaratarak; emperyalist devletlerin boylarının ölçüsünü almış ve onların sahte “büyüklük” imajına en ağır darbeyi indirmiştir. “Atatürkçü düşünce”nin benimsenmesi ve “Kuvayı Milliyecilerin” geçmişteki mücadelesinin örnek alınması, başlı başına emperyalizmin en önemli silahını etkisiz hale getirmektedir... Bu yüzden “Atatürk’ü unutturmak” daha çok işlerine gelmektedir. Buna gönüllü olan pek çok “işbirlikçi” var, onlar da kendiliğinden Beyaz Saray’ın kapısı önünde kuyruğu girmişlerdir!.. Hatta Hazreti İsa’nın inecek olduğu Şam’daki beyaz minareden maksadın, Beyaz Saray olduğunu söyleyecek kadar şaşırmış ve ileri gidenleri de vardır!(1) Geriye bir tek onlara görev vermek kalıyor!.. Bütün dünyanın gözleri önünde Beyaz Saray, kendi çıkarlarına uygun düşecek şekilde rolleri dağıtıyor!..
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni halkın gözünde düşürmek için son 8 yılda neler yapıldığını ve yapılmakta olduğunu görüyoruz. Gerçek Müslümanları saf dışı yapmak için yürütülen (Ilımlı İslam, Dinler Arası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, Büyük Ortadoğu Projesi vb. gibi) yoğun projelerden ise henüz istenilen sonuçlar alınamamıştır. Her ne kadar %99’u Müslüman olan Türk halkının önemli bir kesiminden oy alarak iktidara gelen AKP, sonuçta ABD ve AB Koalisyon Güçleri ile işbirliği içine girip; Irak’taki 2 milyona yakın Müslüman’ın ölümüne katkı vermiş ise de Türk halkının böyle bir sonucu istediği söylenemez! Gerçek Müslümanlığı öğrenmemesi için halkı cahil bırakmak daha ne kadar işe yarayabilir, onu da bilemem…
Kuran’ın emredici hükümlerine rağmen, düşmanla dostluk kurup, işbirliği yapanlar ve dinle alay edenlerin “zalim” olarak nitelendirildiğini hepimiz biliriz. Böyle kişi ve yöneticilerin Allah katında değersiz olduklarını; hatta onlarla “dostluk” edenlerin de onlardan sayıldığını da öğrenmişiz!.. Bu son söylediğim sözlerin dayanağı olan fakat ustaca kurgulanmış bir program dâhilinde unutturulmak istenilen birden çok Kuran ayetleri vardır. Pek çok konuda sabah akşam vaaz verenler, nedense bu ayetlere hiç yanaşmak istemezler. Bu nedenle de onları, merak edenler için aşağıda veriyorum.(2) Çünkü Atatürk Türkiye’sinin, sorumluluk duyan yurttaşları olarak, kimseden bir uyarı beklemeden, üzerimize düşen görevleri kendimiz tespit ederek, yapmak zorundayız...
Sırası gelmişken Kuran’ı Elmalılı Hamdi Yazır’a Türkçeye çevirterek, onu kolayca anlamamızı sağlayan ulu önderimize teşekkür etmeden geçmek istemem. O bu büyük hizmeti ile bir taraftan Müslümanlar içinde “ruhban sınıfı” oluşmasının önüne geçerken, diğer taraftan halka hurafeleri yüzlerce yıl “din” diye yutturan yobazların etkisini de azaltmıştır. Bu nedenle “din bezirganları” ile emperyalistlerin menfaatleri “Atatürk karşıtlığı” noktasında her zaman örtüşmektedir!.. Onların işbirliği yaparak, dostluk mesajları vermeleri normaldir. Normal olmayan bizim onların değirmenine su taşımamızdır!..
Bir başka ilginçlik de şudur ki: “yarı başkanlık” sistemi olarak da nitelendirilen Arap dünyasının baskıcı yönetimleri devrilirken, bizimkiler “başkanlık” sistemine geçmek için zemin yoklaması yapmaktadır!.. Anlaşılan başkan iken “devrilmek” daha “onurlu” zannediliyor!..
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1)”Biri çıkıp Hz. İsa’nın ineceği Şam’daki beyaz minareden maksat Beyaz Saray’dır. Hz. İsa oraya inmiş, bazı ulvi ruhlu insanlarla irtibat kurup onları yönlendirmiş ve büyük deccal olan komünizmi yıkmıştır diye düşünebilir…” (Lütfullah Yavuz, Zaman gazetesi, 10 Ocak 2004)
(2) DÜŞMANLA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ YAPMAYI YASAKLAYAN AYETLER:
Kafirun Suresi, 6. Ayet: “Sizin dininiz size, benim dinim bana!”
Mümtahine Suresi, 8. Ayet: Allah size, sizinle din hususunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve kendilerine adaletli davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adalet gösterenleri sever. 9. Ayet: Allah, yalnızca sizinle diri hususunda savaşanlara, sizi yurtlarınızdan çıkaranlara ve çıkarılmanıza arka çıkanlara dostluk etmenizi yasaklıyor size. Her kim de onlara dostluk ederse, işte onlar, kendilerine yazık eden zalimlerdir.
(Bu iki ayette Allah din uğruna savaşanları, Müslümanları yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmalarına yardım edenleri, dost edinmeyi yasaklıyor. Ayette kim onları dost edinirse onlar da zalimdir deniyor.)
Ali İmran Suresi, 28. Ayet: İnananlar, inananları bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Her kim bunu yaparsa, Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah'adır.
Nisa Suresi, 139. Ayet: Onlar ki, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar; onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Oysa izzet ve şeref, tamamıyla Allah'a aittir.144.Ayet: Ey iman edenler, müminleri bırakıp da kâfirleri başınıza geçirmeyin! Kendi aleyhinizde Allah’a açık bir saltanat vermek ister misiniz?
Maide Suresi, 51. Ayet: Ey iman edenler, Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.57.Ayet: Ey iman edenler, ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi eğlenceye alıp oyuncak yerine koyanları ne de kâfirleri dost tutmayın! Allah'tan korkun, eğer inananlar iseniz.
Tevbe Suresi, 11. Ayet: Eğer tevbe edip namazı kılar, zekâtı verirlerse din kardeşiniz olurlar. Bilecek bir topluluk için biz ayetlerimizi daha çok açıklarız. 12. Ayet: Ve eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur, belki vazgeçerler.
Enam Suresi, 82. Ayet: İman edip de imanlarını bir haksızlıkla karıştırmayan kimseler, işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler de onlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder