(Teğmen Mehmet Ali Çelebi'yi Ergenekon davasını izleyenler ve blog dostlarım iyi bilirler. Teğmen Çelebi haykırmaya devam ediyor.
Askeri liseyi 1.likle bitiren Çelebi, Harbokulu diploma töreninde ilk üçe girenlerin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanından diplomalarını aldıkları için ilk üçe girmeyip okulu dördüncü olarak bitirip diplomasını Genekkurmay Başkanı'ndan almış yiğit bir Atatürk gencidir. Tüm dua ve temennilerim sonuna kadar onun yanındadır. Teğmenim, bulunduğu sanık koltuğundan, kendini itham edenleri yargılamaya ve gerçek yüzlerini sergilemeye devam ediyor;)
13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Adalet kan ağlıyor! Adalet kendini arıyor. Türk Milleti, harcına intikam karışan bu davayla ilgili utanç giysisini üstünden çıkarmayacaktır. Türk Hukuk Tarihi bu dramatik felaketin yasını daima tutacaktır.
Millet namusu demek olan subayın telefonuna hiç tanımadığı, hiçbir irtibatı olmadığı, yasadışı bir örgüt sempatizanının numaralarını yüklemek suretiyle onun üzerinde şüphe yaratmak, onu saf dışı bırakmak kimin işidir? Kim subayına böyle bir pusu kurabilir? Yazıklar olsun milleti için kılıç kuşanan ele zincir takmaya çalışanlara...
Anlaşılıyor ki devletimizin içine sızan düşmanların alçaklıklarına zincirlenmiş sanıklarız. Onların namussuzluğunun bedelini bizim bedenimiz ödüyor.
Okunduğu zaman zalimleri ve ayakdaşlarını titretecek bu savunma tarihe, milletimizin vicdan ve şuuruna vasiyettir.
KENDİ SUBAYINA PUSU KURAN VATANSIZ AKILSIZLARA SÖYLEV
Size de insan diyorlar... Oysa siz hilekâr ve pusuda bekleyen örümceklersiniz. Çatlaklarda yaşar, şeytanca komploların ağını örersiniz. Hep karanlıkta koşar, gün ışığına lânet okursunuz. Size göre rüzgâr da sabıkalı, güneş de...
Yarattığınız bu sahtelik sadece cüceler dünyasında geçerli. Siz o dünyaya aitsiniz. Gerçeği yağmalayanların, entrikacıların, zehre batan ruhların dünyasına...
Zavallılar! Bilmez misiniz ben Türk subayıyım. Bütün dünya parçalanıp üzerime yıkılsa, harabeler ortasında ayakta durmasını bilirim.
Karanlıklarınıza atın beni, uçurumlarınıza itin...
Dövüştürün beni yarattığınız sahtekârlıklarla...
Alay edin inanmış, adanmış halimle...
Alay edin ülkeme sımsıkı sarılmış halimle...
Şimdi söyleyin bana... Sizin karanlıklarınız benim yüreğime kadar yükselebilir mi? Körpe kanatlarım için kaç çırpımlık karanlığınız var!
Ne fark eder çamurlarınıza bulansam, gözlerimdeki umut günışığına uzanır elbet.
Ellerinizde parçalansam ne çıkar... Son nefesim bile Türk Milletinin varlığının sönmeyeceğini haykıracaktır.
Adalet hokkabazlığı, masumiyete pusu ancak size uygun övünç kaynaklarıdır. Bizim tertemiz vicdanımızın çağlayanında sizin lağımlarınız akmaz. İşbirlikçilere meydan okuyan Mustafa Kemal cesareti akar:
"... Aklınızı başınıza toplayın. Ulusumuz ve yurdumuz için sakıncalı olan yabancılara vicdanlarınızı satarak yaptığınız alçaklığın ulusça yükletilecek sorumluluğunu göz önünde tutunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve gücün sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız..." (NUTUK)
Sizin karanlıklarınız varsa bizim de sevdamızın yangınları var! O sevdada onurumuz var, şerefimiz var. Sizin vicdanlarınız yanında bizim zindanlarımız ne kadar özgür, zincirlerimiz ne kadar güzel!
Suçunuzu tarihe kazıyorum. Türk subayına pusu kuranlar, zavallılar olarak anılacaksınız, kendi çıkarlarını millet şerefi olan subayın zararında arayan sefiller olarak lânetleneceksiniz.
Adalet yakanıza yapışacak, doğruluk sizi er veya geç teslim alacaktır.
YÜCE MAHKEMEDEN TALEBİMDİR!
Hâkimler kararlarıyla konuşur. Konuşun ve adalet yağdırın bunların mağaralarına! Bizim için erdem, onlar için yük olan namus ve şeref yağdırın. Çünkü hakikat ağır gelir bu bataklık sineklerine; kaldıramazlar adaletin erdemini.
İğrenç yuvalarını adaletin terazisine kuran asalakları temizleyin.
Onlara bu toprakların adaletinin bir solukta tükenmeyeceğini gösterin.
Çünkü sizin Türk Milleti adına dağıtacağınız adalet bu şeref fakirlerinin komplolarına tâbi olamaz!
Dağda çarpıştığımız bebek katilleri alçaktır. Ama bunlar daha da alçak. Çünkü teröristlerin kurşunu bile beni şehit yapar, bunlarınki beni terörist yapmaya çalışıyor.
Bıçak taşıyorsun diye beni suçluyorsunuz... Evet, taşıyorum ama sırtımda... Ben hançerlenenim...
BEN SUÇLU DEĞİLİM!
Zindan duvarlarımızı ören bu kirli eller suçlu...
Vicdanlarını onursuzluğa paspas yapanlar suçlu...
Memleket hisleri kötürüm olanlar suçlu...
Adaletin terazisinde intikam tartanlar suçlu...
Bizim temiz davamız açık, gayemiz meydandadır. Eserin aslî sahibi Türk Gençliği olarak, Türk Milletine pusu kuranlara her daim vereceğimiz cevap alınlarımızdaki aklık, sadakatimizdeki devamlılık, duruşumuzdaki sağlamlık olacaktır.
Şimdiye hükmedebilirler ama geleceğe asla! Adaletin kendisine bakıp utanacağı, adalet adına hareket ettiğini söyleyenlerin özür dileyeceği, ışık karşısında dağılacağı günler gelecek. Bu karanlık günleri organize eden, suç yaratan ve icat edenlerin hesap vereceği günler gelecek.
O günler bize gelmezse, hakikatin delici matkaplarıyla zindanları yıkacağız ve karanlığı yara yara biz o günlere gideceğiz...
Saygılar sunarım.
Mehmet Ali ÇELEBİ
Kr. Plt. Tğm.
21.01.2011
Bu yürekli Teğmen ve diğerleri birer Atatürk...Onlarca yıl kin,nefret ve intikam duygularıyla saldırıyorlar...Son cümlelerindeki gibi delinecek bu karanlıklar elbet...
YanıtlaSilTeşekkürler Mehmet Bey...
Sevgili Arzu Sarıyer,
YanıtlaSilBu derece bilinçli, korkusuz ve gözüpek, Atatürk devrimcisi gençleri gördükçe, Ata'nın neden geleceğimizi gençlere emanet ettiği daha iyi anlaşılıyor sanırım. Saygı ve sevgiler.
Bu sese başka sesler katılmadıkça acılar yaşanacak boş yere... Gerçekler er ya da geç ortaya çıkacak ama...
YanıtlaSilPaylaşım için teşekkürler.
Utandırmayacağız Ata'mızı !
YanıtlaSilTeşekkürler değerli paylaşımınız için.