23 Şubat 2017 Perşembe

TÜRKÇE ve LATİN HARFLERİ

Türkiye Türkçesi, 1928'de alfabe değiştirdi. Latin harfleri ile okuma-yazmaya başlandı. Tutucu çevrelerde kıyamet kopmuştu. 'Bilmem kaç asırlık kültürümüzü bir gecede Latin harflerinin arkasında bıraktınız!” diye eleştirenler, suçlayanlar oldu.

Bundan önce Arap alfabesi kullanılmaktaydı. Osmanlıca denilen yazı Arap diline uygun bir alfabe idi. Arap dilinde bildiğimiz anlamda sesli harfler yoktur. Sesli harf yönlendirmesi olmayınca, yazılanları, cümlenin akışına göre üç dört biçimde okumak mümkündür. Oysa Türkçe'de sekiz sesli harf vardı. Okumayı ve yazmayı herkese kolaylaştırır. İlkokula başlayan öğrenciler üç ayda 'okuma bayramı' yapabilecekleyim okumayı-yazmayı öğreniyorlar.

Osmanlıcada yıllarca süren eğitime rağmen okuma ve yazma müşkülleri sürmekteydi. Osmanlıca eğitimle, halkın okur-yazarlık düzeyi % 7'yi aşamamıştır. Bunların bir kısmı da okur, yazamazdı. Aynı yazıyı farklı okuyanlar da vardı. Bu oran erkekler içindi. Kadınlarda oran %04' aşmamıştır.

Bugün halkmızın yüzde 99'u, %100' ü neredeyse okur yazardır

Kuran-ı Kerim'in okunmasında da büyük güçlükler yaşanmaktaydı. İslam tarihinde Zalim Hacac diye bilinen, Basra Valisi, hicri dört yüz yıllarında 'tecvid' denilen okuma işaretlerini icad etmiştir. Tecvidin Kuran yazısında kullanılması kabul görmüştür. Artık Kuran, okuma işaretleriyle yazılmakta ve okunmaktadır. Tecvid katkısı ile bir okuma standardı sağlanmıştır..

Gündelik yazışmalarda eski usulün kullanıldığı; Osmanlıca'da, Arapça ve Farsça vb sesli harf eksikliğinden doğan farklı okunabilme hastalığı sürmektedir.

Latin harfleri, Türkçe'ye yabancı bir alfabe değildir. Eski Türk yazılarının Etrüskler aracılığı ile İtalya'ya taşınmasıyla gelişmiş bir alfabedir. Yani kendi alfabemizi binlerce sene sonra, yeniden sahiplenmiş bulunuyoruz. Bu özeti yapmamız, Latin harfleriyle 500 yıl önce yazılmış bir yazı örneğini paylaşmak içindir..
1528 yılında Mohaç savaşında, bir Hırvat askeri Türklere esir düşmüştür. On bir
yıl kadar aramızda yaşamıştır. Türkçe öğrenmiştir. Ülkesine dönünce yaşadıklarını ve gördüklerini 'De Turcarum Moribus Epitome (Türklerin Davranışları Hakkında)' adında bir kitapta yayınlamıştır. Bildiği Latin harfleriyle Hırvatça yazmıştır. Aşağıdaki örnek kitabın 1558 yılı baskısından alınmıştır. Kitabın 26.ncı sayfasında Türklerin şarkılarından (Lat. Marbina) Türkçe bir örnektir. Kitabın 69. ve 73. sayfasında da bir Türk ile bir Hıristiyanın arasında geçen karşılıklı, Türkçe konuşmaların örneği vardır. Bu Türkçe' nin Latin harfleriyle beş yüz yıl önce yazılmış bir örneğidir. Özel eğitim görmemiş bir Hırvat'ın Türkçe yazımıdır..

 Şarkı örneği:

-Birechen bes on eiledum derdimi (Bir iken beş on eyledim derdimi) 
-Iaradandan ıftemisem iardumi (Yaradandan istemişem yardımı)
-Terch eiledum zahmanumi gurdumi (Terk eyledim zamanımı yurdumu)
-Ne ileyim ieniemezun glanglumi (Ne eyleyim yenemedim aklımı ) 
Karşılıklı konuşma:

Türk- Handa gidertsen bre Giaur? -Nereye gidersin bre gavur?
Hıristiyan- Stambola giderum sultanum.-İstanbul'a giderim sultanım.
Turk - Ne issum var bu memleketten? - Ne işin var bu memlekette?
Hıristiyan- Bezergenlik ederum, Affendi, Maslahatom var anadolda.-Bezirganlık yaparım efendi. Maslahatım var Anadolu'da. 
Türk- Ne habar scizum girlerden? -Ne haber sizin yerlerden?
Hıristiyan-Hits nesle bilmezom tsaa dimege.-Hiçbir şey bilmem sana demeye.
Türk- Gioldassum varmı tsenumle? - Yoldaşın var mı seninle?
Hıristiyan- Ioch, ialanuz geldum. - Yok, yalnız geldim. 
Türk- Benumle gelurmitsun? - Benimle gelir misin? 
Hıristiyan- Irachmider tsenum utaghom? -Irak mıdır senin otağın (evin)?
Turca - Iachender bundan gustereim tsaa. -Yakındır buradan göstereyim sana! 
Hıristiyan-Gel ghusteriuere Allaha tseuertson.-Gel göster allahını seversen. 
Turca - Kalch iochari tur bonda.- Kalk yukarı dur burada. 
Hıristiyan- Hanghi daraftan der bilmezum. -Hangi taraftan der(sin) bilmem.  
Turca - Tsag eline bacha ghun doghutsine. -Sağ eline baka(sın), gün doğusuna. 
Hıristiyan- Bir buch evv atsarghibi gurunur omider?-Bir büyük ev saray gibi görünür. O mudur?
Turca - Gercsekson oder, iaken deghilmi ? -Gerçekten odur. Yakın değil mi? 

Vedalaşma

Hıristiyan- Allaha tsmarladoch tseni. Ben oraa gitmezom.-Seni Allaha ısmarladık. Ben oraya gitmiyorum..
Turca - Bree, neden korkartso? Nitcie gelmetso? -Bre neden korkarsın? Neden gelmezsin?
 Hıristiyan: Benum ialum oraa deghelder. -Benim yolum oraya değildir.
Turca - Vargeth tsagloga eier ghelmeson.- Var git sağlıkla eğer gelmezsen! 
Christianus - Gegsien hair oltson.Ben kurtuldom tsoch succur Allaha.  -Gecen hayır olsun. Ben kurtuldum çok şükür Allah'a.
Turca - Aghbate hair oltson. Akibetin hayır olsun.

(Yasin Çetin- Yılmaz Aslan)*

KAYNAKÇA*
Bartholomeo Georgieuiz, De Turcarum Moribus Epitome, Lyon, 1558.
Lale Gurman



6 yorum:

  1. Alfabe anlamında bakmışsınız konuya... Oysa dilin kendisiyle ilgili pek çok eksiklikler olmuştur bu değişim sonucu... nazal n, hançereden çıkan h sesleri gibi pek çok ses kullanımdan düşmüş, adına basitçe kalın ya da ince dediğimiz kimi sesler tek harfle (tek işaretle) gösterilir olmuştur. bunun yaygınlaştırılması için de İstanbul Türkçesi diye bir üretilmiş, ana dil (ana türkçe) kendi genetik seslerinden koparılmıştır...ayrıca türkçeye ait pek çok sözcükük tdk sözlüğüne alınmamış, kullanımdan çıkmasına sebebiyet verilmiştir. öyle ki, atalarının yüzlerce yıl yaşam sürdüğü aynı topraklarda halen yaşamakta olan insanların dillerindeki zenginlik, anadolu ve trakya topraklarına sonradan eklemlenen toplulukların bulundukları yerlerde bilinmemekte, dolayısıyla az ve eksik bir Türkçe hüküm sürmektedir. Dilinin ne denli tahribata uğramış olduğunu göremeyenler de bu devrim konusunu siyasi zeminde tutup buradan olumlu anlamlar çıkarmaya, bir kahramanlık devşirmeye çalışmaktadırlar... Oysa Türkçenin başına gelmiş en büyük felaketlerden biridir bu devrim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle "dilbilimci" değilim, ifade edeyim. Fakat Türkçemizin bu harflerle daha kolay öğrenilmesi ve dilin -kendi açımdan söyleyeyim- tüm kelimeleri ifade edebilmem açısından oldukça kolay ve güzel olduğuna inanıyorum.
      Yaşınızı ve mesleğinizi bilmemekle birlikte, mikro milliyetçilerin dilimize ve harflerimize her zaman saldırması bilinen bir şey. Kaldı ki herkesin, dilimizi dilediği şive ile konuşması, -gırtlak hareketleri ve sesleri de dahil olmak üzere- mümkündür sanıyorum.
      Dil devrimimiz en büyük ve başarılı devrimlerimizden birisidir.
      Yorumunuzu, serbest eleştiri ve yorum özgürlüğü açısından kabul ediyor ve ilginize çok teşekkür ediyorum.
      Sevgi ve en derin saygılarımla.

      Sil
  2. Bir ablam Türkolog.... onun kitaplarını çok kurcalarım... ben de dilbilimci sayılır mıyım bilmiyorum, İngilizceciyim... :) Tüm saptamalarımı siyasetten uzak yaptım... öncelikle bunu belirtmek isterim... Kullanım açısından harflerin modernize edilmesi ve sadeleşmesi bir kolaylık olmuş olabilir... ama benim kastettiğim dilin içindeki sözcükler ve sesler.... çok fazla eksilmiş... mesela türkmen bir soydan gelen ve konuşmada-yazmada çok fazla sözcük kullanan ben, trakya göçmeni eşimle evlenip trakya insanları ile içli dışlı olunca gördüm ki benim bildiğim kelimelerin çoğunu bilmiyorlardı... çoğu tdk sözlüğünde geçmiyordu ve yok sayılıp unutturulmuştu... oysa türkolog yaptığım araştırmalar sonucu pek çoğunun etimolojik olarak türkçe kökenli olduğunu keşfettim... demek ki osmanlıcadan yeni türkçeye geçilirken bariz bir eksiltme politikası güdülmüş... dildeki seslere bakınca da öyle...daha önce örneklediğim sesler adına istanbul türkçesi denilen anadilden yontulmuş, şive ve lehçe dilinde kullanılmak üzere ikinci plana, arkalara, gerilere itilmiş... oysa üç adet h (ha, hı, he) sesi var ama üçünü de tek harf olan "h" gösteriyor, iki adet "k" (ka, ke) sesi var ama ikisi de yalnızca "k" harfi ile gösteriliyor... nazal n ise yok olmuş gitmiş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amacım sizinle tartışmaya girmek değil. Bloğumda pek çok değerli yazarın yazılarını paylaşıyorum. (elbette dünya görüşüme uygun olmaları koşuluyla) Atatürk, harf devrimini gerçekleştirirken akşam karar verip sabah uygulayan birisi değildi. Hem Osmanlı'da dil konusundaki çaresizlikleri yakından biliyordu hem de Fransızcası sayesinde dilde akıcılığı ve yazma kolaylığını farkediyordu.
      Elbette alfabe devrimiyle dilimiz büyük bir sadeleşmeye girdi. Nasıl yeni bir çok kelime türetildi ise bir kısmı kolaylıkla benimsenip kabul edildi ise bir kısmı kullanılmadı. Eski kelimelerin de çoğu karşılık yeni kelimelerle kullanılmaz hale gelip ortadan kalktı. Alfabe ve dil devrimi elbette kontrol ister. Dilbilimciler dilin seyrini titizlikle takip ettiler. Biz Anadolu kökenli Türkler, dilimizden ve kelime zenginliğimizden son derece memnunuz. Küçük etnik kökenler, yaşadıkları yörelerdeki dillerin baskısı ile dillerine aldıkları bir çok kelime ve bunların telaffuzu nedeniyle farklı ses ve gırtlak kullanımları geliştirebilirler. Bu kelimelerin yaşayan dilimizde olmaması dilimizin fakirleşmesi anlamına gelmez. Kişisel görüşümdür bunlar.
      Sevgi ve en derin saygılarımla.

      Sil
  3. Merhaba Mehmet Bey,

    Söz konusu dilimiz Türkçe olunca, üzerine bir de eğitimci yönüm düşünüldüğünde inanınız ki konuya kıskançlıkla bakıyorum. Zira sizin de dediğiniz gibi Türkçe'yi Türk devriminin ortaya koyduğu yeni Türk harfleri ile çocuklarıma 3 ay gibi kısa bir sürede okuma-yazmayı öğretiyorum. Dahası ben aynı zamanda Fransızca bilen birisiyim. Dolayısıyla bu durumu Türkçe ile karşılaştırdığımda aradaki fark, dağlar kadar...

    Öte yandan "eğitimde bir gerçek var: Anlayış yolunun açık olması"... Dolayısıyla Arapça alfabe kullanılarak konuşma dilimiz olan Türkçe'yi yazıya dökerek ortaya çıkan Osmanlıca ile ne kadar bilimde ilerleme sağlandığını Cumhuriyet öncesi yaşanılanlarla her şey ortada değil midir? Okuma yazma oranı Cumhuriyet öncesi %7 Cumhuriyet'le birlikte bugün %99'a ulaşmışsa bu neyin başarısıdır? Ayrıca dilimiz Türkçe diyoruz ama Arapça alfabe kullanacağız, öyle mi?

    Ayrıca Harf devrimi öyle birilerinin dediği gibi bir gecede tasarlanıp yaoılan bir şey değildir! Zira Atatürk'ün Türkçe'ye olan ilgisi çok daha eskilere, gençlik yıllarına kadar gider. Genç bir subayken dil ve yazı sorunlarına ilgi duymaya başlayan Mustafa Kemal, 1905 yılında Selanik'te Bulgar Türkoloğu Monolof'a Latin kaynaklı alfabeye geçilmesi gerekliliğini söyleyecektir. Dolayısıyla, Atatürk, Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasından sonra kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin "temelinin kültür" olduğunu, Cumhuriyet'in "yüksek Türk kültürü" temelinde yükseldiğini vurgulamıştır. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilimiz, alfabemiz konusunda bende sizin kadar hassasım. Her ne kadar mesleki mevzuat sebebiyle bir çok eski kelimeyi zorunlu olarak kullanmak durumunda isem de özellikle yazamaya çalışırken olabildiğince sade bir dil kullanmaya çalışıyorum.
      Dil devrimimiz çok yaşasın.
      Sevgi ve en derin saygılarımla.

      Sil