Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır! Bu örnekle benzeştirirsek; ben, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum:
-Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,
-Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10-20 kat büyük evlere sahip olmak,
-Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak, -Okumadığımız kitaplara sahip olmak,
-Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,-Bize günde 3-5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,
-Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak,
-Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takımı taraftarlığına sahip olmak,
-Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar; kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak… Ya da sahip olduğumuzu sanmak…
-Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar!
O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?
Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunu bir anlayabilsek…
Doç. Dr. Erol ERÇAĞ
Çok güzel çok doğru .. Ne yazık ki zamanın gereklilikleri bunlarmış gibi gözükmye başladı bu büyük bir çılgınlık ve git gide büyüyor oysa sade ve yeteri kadarıyla yetinmeyi öğrenmek çok zor değil..
YanıtlaSilFakat bu gereklilik ve yeterliliğin ince bir çizgisi var gibi geliyor bana. Kişiden kişiye değişir gibi olsa da elbette alışveriş çılgınlığı hiçbir zaman benimsemediğim bir konu olmuştur.
SilÇok güzel ve çok etkileyici bir yazı.. İzniniz olursa kullanmak isterim.. mecaz olarak değil onu zaten yapmaya karar verdim okurken.. yani avucumu açmayı !! Ben bu yazıyı sayfanızdan alındığını belirterek paylaşmayı sordum sevgili Mehmetbilgehan??
YanıtlaSilCümlenizdeki incelik çok güzel efendim. İzin istemek ne demek elbette böylesi güzel yazılar hep paylaşmak içindir. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
SilMerhaba Mehmet Bey.. Bu sıralar oldukça yoğun çalışıyorum. O sebeple siz de dahil olmak üzere izleyici arkadaşlarımın bloglarını belki de ziyaret bile edemez durumda yoğunum. Bu yazınız gecikmeli olarak okudum. Evet, tüketim çılgınlığını iliklerimize kadar yaşayan bir toplumuz artık.. Bundan kurtuluş çok zor.. Ama bilinmesi gerekeni izninizle Kızılderili bir ata sözüyle ifade etmek isterim:
YanıtlaSil"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; "BEYAZ" adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak." Emeğinize sağlık...
Haklısınız, atasözü bu yazının ana fikri gibi olmuş! Çok teşekkürler, sevgiyle kalın.
Sil