28 Mart 2013 Perşembe

100. MAYMUN FENOMENİ

Size gerçek bir hikaye anlatacağım:

Yüzüncü Maymun’un hikayesini...
Pasifik Okyanusunda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir sure bilim insanları tarafından gözleniyor.
1952 de Koshima Adasında bilim insanları maymunların beslenmesi için kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması hiç de hoşlarına gitmiyor.
Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.
Bir gün, on sekiz aylık Imo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm buluyor, Imo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, Imo’nun arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasında yayılıyor.

1952 ve 1958 yılları arasında genç maymunlar, beslenmelerini daha zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin maymunlar da kazanıyor.
Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor. 1958 in sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi öğrenmiş oluyor.
Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Ayni günün akşamı, adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!

Ama hikaye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asil sürpriz, bu adayla doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun kolonilerinin de ayni anda patateslerini yıkamaya başlamaları...
Yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.
Yani, -Yüzüncü Maymun Fenomeni- denilen bu fenomen şunu gösteriyor: Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey oluyor.
Ama -bilenlerin- sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece bir kişinin daha -yeni yol-a katılması, toplum bilincinin aşama geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...

 -Yüzüncü Maymun Fenomeni-, Duke Üniversitesi’nden Doktor J.B. Rhine tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı.
Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkuları mı taşıyoruz. Yeniliklere açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye çalışılıyor bu insanların...

Einstein bile teorisini ilk ortaya attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük insan olamaz. Doğar, yasar ve ölür. Buna yasamak denirse! Dünyada mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur bir dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor. İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun aralarına katılmasını bekliyorlar.
-Yüzüncü Maymun- belki de sizsiniz.


Ken Keyes Jr.
çeviri: Nil Gün

Kişisel notum:

Yazarın “mutlu, huzurlu aydınlık dolu yarınlar için cesur adım atan insanlar” betimlemesini doğru buluyor ve kabul ediyorum. Ancak bu yazıyı okurken ister istemez "tersi de olabilir mi?" sorusunu sordum ve bunun cevabının getirdiği korkuyu hissettim. Örneğin, 100. Sıkma baş ya da çarşafla bütün kadınların bu kılığa girmesini düşünebiliyormusunuz?
1980 İran karşı devrimiyle toplum bir anda geriledi ve molla yönetimine girdi. Şimdiki uygulamalar bizi de 100. Maymun fenomenine getirecek mi?
Ne dersiniz?

4 yorum:

  1. İnsanlar daima aydınlığa doğru koşar. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Er ya da geç... Aydınlık günler ülkemizle olsun... Saygılarımla Mehmet Bey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umuyorum ve içtenlikle katılıyorum. Sevgiler, saygılar.

      Sil
  2. Kişisel notunuza kadar bende olumlu düşündüm ama ne zaman notunuzu okudum anladım ki aslında hem de apaçık bir şekilde bu uygulama şu anda oluyorr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu tersine oluşumdan korkuyorum. Kadınlarımız bu çöküşe dur demeli bence!

      Sil