14 Mart 2013 Perşembe

YAYILMACILIK ve SÖMÜRGECİLİK TARİHİ

 16. ile 19. Yüzyıllar arasında yapılan fetihlerin çoğunda süreklilik gösteren bir taktik de göze çarpar. Bu Güney Amerika’da İspanyollar, Orta Asya’ya da Kafkasya’da Ruslar, Mağrip’te (Afrika’nın Mısır dışındaki kuzey ülkeleri) Fransızlar ve Hindistan’da İngilizler için de geçerlidir. Örgütlü bir direniş hareketiyle karşılaştığında, fetihçi güç önce pazarlık eder ve sonrasında, rakiplerinin bir bölümünü yanına çekerek direniş hareketini çökertir. Yanına çektiği işbirlikçi kodamanlar, daha sonra halkın geri kalanı üzerinde fatihin egemenliğinin sürmesini sağlar.
                                                                Marc Ferro
 İngiliz işleyimcileri (sanayicileri), kara derililerin, sarı derililerin ve Müslümanların sırtından yaşamak zorundadır.
                                                           İngiliz David Urquhart
             Bilim ve teknikte ilerlemeler, matbaanın, pusulanın ve barutun bulunması, Avrupa’da yeni bir çığır açmıştır. Denizlerde gemilerin dayanıklılığının artırılması, buhar gücünün kullanılması, askeri gücün, ateşli silahların olağanüstü gelişimi, yayılmacılık eyleminin itici gücünü oluşturmuştur
.
Yeni keşfedilen Anakaralar, Avrupalılar için yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yararlanacak toprak parçası, o toprağın üzerinde yaşayan Yerliler de “barbar”, “ilkel”, “putperest” olmaları nedeniyle köle olarak kullanılacak, boyunduruk altına alınacak yaratıklardı. Avrupalı Beyaz Adam ne de olsa onlara uygarlık (!) götürüyordu.
Altın ve gümüş düşlerini Güney Amerika’da gerçeğe dönüştüren Avrupalı yayılmacı ve sömürgecilerin doymak bilmeyen hırsları yüzünden milyonlarca Kızılderili vahşice soykırıma uğramıştır. “Kara Afrika”, Avrupalı sömürgeciler için yüzlerce yıl köle kaynağı olagelmiştir. Tarihin karanlık sayfalarından birisi olan ve büyük acılara yol açan zenci köle ticaretinin başlangıcı da Kızılderililerin soykırım tarihiyle -16. Yüzyılın başları – aynı zaman dilimine rastlamaktadır.
Sömürgecilerin işgal ettikleri ülkelerden aktarılan -Yerlilerin kanı, alınteri ve gözyaşıyla elde edilen- zenginlik ve kaynaklar Avrupa’nın ekonomik yönden gelişmesindeki en önemli etken olmuştur.
            Portekizliler, İspanyollar, Hollandalılar, Fransızlar, İngilizler sömürü düzenini sürdürmek, kaynakları ele geçirmek, denizlerde ve ticaret alanında egemenlik kurmak için birbirleriyle yarıştılar.
Diğer yandan, açlık ve din baskısı yüzünden Avrupa’dan kaçan on binlerce insan da Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerika’ya göç etti. 17. Yüzyılın sonlarında, İngiliz sömürgelerinin nüfusu 250.000 kişiyi aşıyordu. Bu sayı 1763’te bir buçuk milyonu geçecekti.
Asya, Afrika ve Avustralya, yerkürenin tüm bölgeleri, sömürgeciler için paylaşılacak toprak, kaynak, zenginlik demekti. Örümceğin ağı tüm dünyayı saracaktı.
18. Yüzyıldan başlayarak, tekelleşen uluslararası şirketlerin dünya çapında egemenliğinin ve sermaye dışsatımının yoğunlaşarak sürdüğü dönem başlar. Emperyalizm çağı olarak adlandırılan bu dönemde, sömürünün özü aynı kalmakla birlikte biçim değiştirdiği görülür.
Sanayileşmeyi ilk önce gerçekleştiren İngiltere, 19. Yüzyıl boyunca en çok sermaye dışsatımı gerçekleştiren ülkeydi. Bu sermaye dışsatımı, diğer devletlere borç verme biçiminde olduğu gibi sömürdüğü ülkelerin madenlerine ve demiryollarına yapılan büyük yatırımlarla gelişti.
Emperyalist ülkeler, tekellerinin çıkarı gereği, dünyayı bölüşme yarışına girdiler. Sömürge imparatorlukları kurmak ve yarı sömürge durumuna getirilen ülkeleri etki alanları belirleyerek paylaşmak, emperyalist ülkelerin başlıca amacı oldu.

 Sömürge imparatorluklarının 20. Yüzyıl başlarında ulaştıkları yayılma sınırları bütün yerküreyi kaplamıştı:
            İngiliz İmparatorluğu, İngiltere ile birlikte Mısır, Sudan, Afrika’nın doğu yarısı, Hindistan, Seylan, Güneydoğu Asya, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kanada’yı kapsamaktadır. İngiliz İmparatorluğu, Anavatanının 140 katı bir yüzölçümüne ulaşmıştır.
            Fransız İmparatorluğu, Fransa’nın 20 katı büyüklüğündeki Fas, Cezayir, Tunus, Güney Afrika ve Çin Hindi’ni topraklarına katmıştır.
Almanya, Afrika ve Uzak Doğu’da önemli topraklar almış; Belçika ve Orta Afrika’ya sahip olmuştur.
Hollanda; Cava, Sumatra, Borneo, Yeni Gine ve Selebes Adalarıyla büyük bir imparatorluk görünümündedir.
Rusya daha çok Ural’ların doğusuna doğru bir genişleme izlemiş, Japon Denizine kadar Sibirya’yı da ele geçirmiştir.
Sömürge olarak belirtilen bu yerler, sömürge imparatorlularının doğrudan egemenlikleri altına aldıkları ülkelerdir. Buna karşılık sömürgecilerin ortak denetimleri altına aldıkları ülkeler de vardır. Siyasal tarihte “Ortak sömürgeler” olarak tanımlanan bu ülkelerin başında Osmanlı İmparatorluğu, İran ve Çin gibi geri kalmış egemen ülkeler görülmektedir. Sömürge imparatorlukları, ortak sömürgeleri ya nüfuz bölgelerine ayırmışlar veya aralarında anlaşamayınca, bu ülkelerin ekonomik kaynaklarını ve ticaretini paylaşmak zorunda kalmışlardır.
İngiliz İktisatçı Jevons, 1865 Yılında, sömürgecilerin dünyaya genel bakışını ve sömürgecilik politikasını açık biçimde yansıtmaktadır:
Kuzey Amerika ve Rusya ovaları bizim ekin tarlalarımızdır; Chicago ve Odesa bizim ambarlarımızdır; Kanada ve Baltık bizim kereste ormanlarımızdır;Avustralya’da(Malay, Polinezya, Malinezya, Mikronezya, Yeni Zelanda ve Avustralya)bizim koyun çiftliklerimiz vardır; Arjantin’de ve Kuzey Amerika’nın batısındaki kırlarında bizim öküz sürülerimiz yayılır, Peru altınını gönderir, Güney Amerika ve Avustralya altını Londra’ya akar; Hindular ve Çinliler çayı bizim için yetiştirirler ve bizim kahve şeker ve baharat çiftliklerimiz tüm Hint Adaları üzerindedir. İspanya ve Fransa bizim bağlarımız, Akdeniz meyve bahçemizdir ve uzun süre Güney Birleşik Devletlerini kaplayan bizim pamuk alanlarımız artık dünyadaki sıcak bölgelerin her yanına yayılmaktadır.
İngilizler yüzlerce yıldan beri Hindistan’da, Avustralya’da, Kuzey Amerika’da ve Afrika’da koloniler kurarak, yurttaşlarını bu topraklara yerleştirip, ülkeleri yönetmişlerdir. Ayrıca dünya üzerinde birçok yerde sömürgeler elde etmişlerdir.
            ….         KANDA YÜRÜYENLER – Fethi KARADUMAN
                          www.atatürkdevrimi. com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder