Seyahat şirketlerinin bayram turlarının olmaması uçak bileti bulmada güçlük yaratmaması bakımından işime yaradı. Yalnız Kiev ve Yalta’yı da içine alacak bir ülke turu, mesafelerin 600 klm’yi aşkın olması nedeniyle Odessa’yı tek seçenek bıraktı.
THY’den İstanbul aktarmalı biletleri ve Booking.com’dan oldukça merkezi otelimizi ayarladıktan sonra, şehir hakkında bilgi toplamak dışında bir sorun kalmamıştı. Bazı bloglardan ilginç yorum ve öneriler oldukça işe yaradı. Başlıca gidilecek mekanlar sıralaması da zaten gittiğimizde aldığımız şehir haritalarında işaretlenmiş olduğu için gezme seçeneklerimizde belirlenmiş oldu.
Odessa, Ukrayna’nın Karadeniz sahilindeki çok önemli bir liman kenti. Nüfusunun 1 milyondan fazla olduğu söyleniyor. Ülkenin para birimi “Grivna”. Şehir içindeki kambiyo bürolarında 100 Euro 1.050-1.060 Grivna arasında bozuluyor. Havaalanında ise 1.040 Grivna. Bu nedenle havaalanında grubunuzun sayısına göre kişi başı 10 Euro’dan fazla bozdurmamakta yarar var.
Havaalanı, şehre yaklaşık 7 kilometre mesafede. Taksiler ve dolmuşlar çalışıyor. Dolmuşlar kişi başı 2,5 Grivna (55 kuruş civarında) Taksi için ise mutlaka pazarlık gerekiyor. 100 Grivna’dan fazla vermemek gerekiyor. Para üstü vermek alışkanlıkları yok.
Odessa, yeni kurulmuş bir kent olduğu için özellikle şehrin eski bölümü ızgara planlı, düzgün ve birbirlerini dik kesen geniş caddeler halinde düzenlenmiş.
Fiyatlar, özellikle yeme içme bakımından Türkiye ile yaklaşık aynı. 1 TL’nin yaklaşık 4,5 Grivna karşılığı olması bakımından, örneğin 60-70 Grivna civarındaki pizza bedeli neredeyse aynı fiyata geliyor. Ancak, tam bilmemekle birlikte ortala hayat standardı ve para birimi karşılığı kazancın aynı seviyede olmadığını düşünüyorum. Bu sebeple fiyatlar Ukrayna ölçeğinde oldukça yüksek. Yalnız içki fiyatları çok düşük. Özellikle marketlerde 25-30 Grivna’ya (5,5-6 TL) 0,50 litrelik votka almak mümkün. 95 oktan benzin 11.20 Grivna civarında (2,50 TL) Çok eskisinden son modeline kadar her türlü cinste araç var. Ancak şehir trafiği oldukça sakin.
Bir başka ilginç bilgiyi vereyim. Pazar günleri özel kambiyo büroları kapalı. Fakat bazı banka şubeleri açık ve kimlik karşılığı aynı değerden para bozuyorlar.
Şehir merkezinde bir başka ilginç özellik bina yapılarından kaynaklanıyor. Cadde ve sokaklarda dışarıya açılan ana kapılardan bir iç avluya giriliyor. Bu iç avlu etrafında yaklaşık 10-15 binaya girilebiliyor. Hepsinin dış numarası aynı. Sokağa açılan ana kapı 10 tuşlu mekanik bir kilit sistemine sahip. Şifreyi bilmiyorsanız o avlu içine girmeniz ancak bir başkası geldiğinde mümkün olabiliyor. Bu ana kapılar yanındaki posta kutularının en az 50-60 yıllık olduğunu görmek çok şaşırtıcı. Ancak şehri gezdikçe eskiye ait hiçbir şeyin atılmadığı ve olduğu gibi korunduğunu görmek de yine hayli şaşırtıcı. Şehir bir açık müze görünümünde. Sokakları gezdikçe binaların bir çoğunun kitabesinde 1890-1900 gibi rakamları görmek artık sizi şaşırtmamağa başlıyor.
Gezi öncesi bazı yorumlarda okuduğumun aksine, para üstünün yanlış ve eksik verilmesi gibi bir durumla karşılaşmadığım gibi 4 günlük gezi boyunca yüksek sesle bağırıp çağırma, klakson sesi, kavga, aksi ve ters davranış olmadığı gibi insanların büyük bir dinginlik içinde, saygılı, sessiz ve mesafeli duruşları sizde zamanla saygı ve hayranlık uyandırıyor. Son günümüzün rastladığı 28 Ekim’de Ukrayna’da parlamento seçimleri vardı. Ancak ne bir gürültü ne bayrak flama benzeri çevre kirliliğine sebep olacak görsel malzeme ve ne de afişler vardı. Sadece Potemkin merdivenlerinin başında kurulan bir standda seçim konuşmaları yapıldı ve tv’lerde 5-10 saniyelik parti reklamları var idi. Seçim günü ise seçimin olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Çevrede de içki kısıtlaması görmedik.
Bu kadar bilgiden sonra şehri gezmeye başlayabiliriz.