“Gençliğe Hitabeyi” ortadan kaldırmak isteyen kuşkusuz biliyordur, Gazi Mustafa Kemal’in nerede ve hangi açıklamalardan sonra gençliğe seslendiğini.
Anımsatmak yararlı olabilir:Gençliğe seslenişten hemen önceki yakıcı sözler ve yanağa süzülen ateş damlalarını pek anımsayana rastlamadım.
“…O gün, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, bir haftadır anlatmakta olduğu, bağımsızlık savaşı ve kuruluş tarihinin sonuna geldiğinde bir an duraklamış, başını şöyle bir kaldırmış, bakışlarını salondakilerin gözlerinden ayırmadan, kaldığı yerden sürdürmüştü “Büyük Söylevi”ni:“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?
Milletimizin kendine has niteliğini yanlış şekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kuruluşlar, yeni Türk Devleti'nde Türkiye Cumhuriyeti'nde devam ettirilmeli miydi?”Gazi’ bu sözleri, isyanları (1919-1927) anlattıktan sonra söylemiş; gericiliğin, istibdadın (baskının) kaldırılmasından söz etmiş ve başını kaldırmış; “Efendiler!” diyerek sesini yükseltmişti:
"Bu beyanatımla, milli hayatı hitam (son) bulmuş farz edilen (sanılan) büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslarına müstenit (dayanan), milli ve asri bir devletin, nasıl kurulduğunu ifadeye (anlatmaya) çalıştım.
Bugün vasıl olduğumuz (ulaştığımız) netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intihabın (felaketlerin yarattığı bilincin) eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum." Gazi, yine duraklamıştı: Bakışları önden arkaya dinleyenlerin gözlerinde gezinmiş ve yine ufuklara dalıp gitmiş gibiydi.
"Ey Türk gençliği!" diye başlamıştı. Okudukça sesi buğulanıyor; sözcükler dudaklarından dökülürken gözyaşları da yanaklarından süzülüyordu. Salondaki Cumhuriyet Halk Fırkası delegeleri heyecanla ayağa kalkmışlardı. Hepsinin gözlerinden yaşlar iniyordu.Beş gündür Gazi’yi izleyen ve yayın organlarına günü gününe haber geçen Avrupalı, Asyalı gazeteciler şaşkınlık içindeydiler. O akşam, "Söylev'in son anını, gazetelerine heyecanla geçtiler. O gazetelerden Daily Telgraph'ın (22 Ekim 1927) manşeti:
"Mustafa Kémal En Larmes" (Mustafa Kemal gözyaşları içinde)
İngiliz Büyükelçisi de olanları raporunda Dışişleri’ne şöyle bildiriyordu:"Mr. Helms'in bildirdiğine göre, toplantının sonuna doğru Gazi'nin sesi neredeyse duyulmaz oldu. Fakat O, bitirmek için kendine hâkim olarak, ülke gençliğine seslendi.
Onlara işgalcilerle karşılaşsalar bile cumhuriyeti koruma görevini verdi. Ve bu [sözler] dinleyicileri ve kendisini öylesine etkiledi ki, Gazi ve dinleyenlerin çoğu gözyaşlarını tutamadılar."(*) “Gençliğe Sesleniş” o uzun Bağımsızlık ve Kuruluş savaşımı tarihinin anlatıldığı Büyük Söylev’in ayrılmaz parçasıdır!
Saldıranlar, bilinçsizce savunanlar ve “Sesleniş”i ucuz siyasal tartışmalarına sokak ağzıyla malzeme yapmaya kalkışanlar da bu gerçeği unutmasalar yeridir! (*) Büyükelçi Sir G. Clerk, İngiltere Dışişleri Bakanı Austen Chamberlain'e Ekim 26, 1928 tarihli raporu. (Atatürk'ün Büyük Söylevi Üzerine belgeler, Bilal N. Şimşir, TTK Yayınları, XVI. Dizi-Sayı: 61, s.67)
(Kaynak. Önce Vatan)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder