28 Şubat 2011 Pazartesi

CUMHURBAŞKANI NASIL OLU(NU)R

- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, o mavi gözlere bakıp dalan, sevinçle, içine alıp sıkıca sarılacakmış gibi candan, gönülden bakan gözleri...
- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, sonsuz bir şükranla, tevekkülle bakan, o ağızdan çıkacak her sözü tanrısal bir kelam gibi içine sindirebilmek için tüm benliğini gözlerine vermiş insanları...
- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, sonsuz bir saygı ve huşu ile adete dokunmaktan korkar gibi ancak hayatının en güzel hediyesini almış mutlu birer çocuk gibi duran sayısız insanı...
- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, birkaç keyifli dakika yaşamak için, insanlardan kaçacağı yerde, en sıcak köşenin halkının yanıbaşı olduğunu bilen bir liderin yalın, rahat, sevgi dolu halini...
- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, halkının sorunları ve dertlerinin onun için, keyif alacağı her şeyden daha önemli olduğunu, sırf onlarla sohbet etmek onların sorunlarını dinlemek, keyifli anını onlarla paylaşmak için her şeyi bırakıp bıkmadan usanmadan büyük bir sevgiyle, sonsuz sevgiye karşılık verişi...
- DİKKATLİCE BAKIN! Görün, etrafında etten bir duvar, koruma ordusu olmadığını... Görün gerçekte, onbeşmilyon Türk'ün onun gerçek koruması olduğunu...
- DİKKATLİCE BAKIN!

25 Şubat 2011 Cuma

ŞUBAT AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 3

KİTABIN ADI:  Gelibolu Hatıraları 1915

KİTABIN YAZARI : Ian Hamilton
KİTABIN ÇEVİRMENİ : Mehmet Ali Yalman-Nurer Uğurlu
KİTABIN YAYINEVİ : Örgün Yayınevi
KİTABIN BASKI YILI : 2006
KİTABIN BASKI SAYISI : 2. Baskı
KİTABIN SAYFA SAYISI:  543 sayfa
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ : 9/10 (Çok az sayıda dizgi hatası var)
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ : 10/10
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ : 10/10
YORUM: Çanakkale Savaşları’nı karşıdan gelen bakış açısıyla da bilmek bizler için önemli. İşgale yeltenenlerin düşünceleri, amaçları, amaçlarını gerçekleştirmek için kullandıkları yöntemler, başarılı ya da başarısız oldukları konuları bilmek bilgi hazinemize önemli katkı sağlar.

Ian Hamilton, işgale yeltenen İngiltere ve yanındaki Fransız, İtalyan, Anzac birlikleri, Yunan gönüllülüleri, İngiltere’nin sömürgelerinden gelen Gurkha, Hint, Senegal birlikleri vs. kısaca yedi düvele konuta eden anlı şanlı generaldir. Büyük gurur ve haşmetle, kibirle, önündeki cılız Türk’ü çabucak süpüreceğinden hiç endişesi olmayan bir süper egodur.
Anılarının başlangıç sayfalarında bu gurur ve ihtişamı sezmemek mümkün değil. Çarpışmalar genişledikçe, 18 Mart balyozu kafalarına indikten sonra bile kuyrukları diktir. Zira karaya çıkacak birlikler onlara göre 15 gün içinde İstanbul’da olacaktır. Ama günler geçer, nedense karşılarındaki Türk askeri bir türlü bitmez. Günlerce, saatlerce bombardımana rağmen yine toprağın altından çıkar ve şanlı orduyu, çıktıkları kıyıdan içeri sokmaz.
Hamilton’a göre bütün maharet, Türk’e kumanda eden Alman zekasındadır. Bir türlü Türk’ü adam yerine koymaz.
Taki Ekim 1915’de görevden alınıncaya kadar kafasını neye çarptığını, o, ele geçiremedikleri dağın arkasındaki büyük mucizeyi bir türlü bilemez ve göremez. Elbette o günlerde kafalarını 7-8 sene sonra tekrar o kaya çarptıklarında anlayacaklarını bilemez.
Evet, bu anılar okumaya değer.
Kitapta anıların arkasında yazarları E. Ashmeat Bartlett, Sydney Moseley, Granville Fortescue, John De Robeck-Rosselyn Wemyss ve Charles Monro’ya ait anı ve savaş raporları da bulunmakta ve ilgiye değer yazılar.
Bu son yazıların
"Kitap Çanakkale Ümitler Yanılgılar Gerçekler
Yazarlar Granville Fortescue Sydney Moseley E. Ashmeat Bartlett John De'robeck Rosselyn Wemyss
Editör Burhan Sayılır 
Konu Türkiye-tarih-Çanakkale savaşı
Yayınevi Yeni Türkiye Yayınları
Yayın Yeri Ankara
Yayın Yılı 2003"
Bir kitap halinde ayrıca yayınlanmış olduğunu ilave edeyim.
Evet, tarihimizin temel taşlarından olan Çanakkale Savaşları’nı iyi anlamak bakımından okunması zorunlu bir kitap

Asker bir babanın oğlu olan Ian Standish Monteith Hamilton 16 Ocak 1853’te Yunanistan’a bağlı Korfu Adası'nda doğdu. Gordon İskoç Alayı'nda görev yapan babası Hint birliklerinden oluşan alayın komutanlığına atanınca aile Hindistan'a gitti. Fakat Hamilton çocukluğunun büyük kısmını Argyllshire'da geçirdi. Cheam ve Wellington'da tahsilini tamamladıktan sonra asker olmaya karar verdi. Hamilton, askeri eğitimini tamamladıktan sonra orduya katıldı. Altı ay süreyle Hanoverli sürgün bir generalin Dresden'deki eğitimine katıldıktan sonra, Hindistan'a gitti (1872 - 1879). Güney Afrika (1881), Mısır (1884-1885) ve yeniden Güney Afrika'daki İngiliz birliklerinde (1899-1902) çeşitli görevler aldı. Güney Afrika Savaşı'nda gösterdiği başarılardan dolayı Hamilton'a korgeneral rütbesi verildi. Daha sonra İngiltere'ye dönen Hamilton önce Lord Kitehener'ın Kurmay başkanlığı sonra da Saray Süvarileri Muhafız Alay Karargah komutanlığı görevine getirildi. 1904 Rus-Japon Savaşı sırasında gözlemci olarak Japonya'ya gönderilen Hamilton, savaş sonrasında hatıralarını yayınladı. 1910 yılında ise Akdeniz Orduları başkomutanlığına atandı. 1915'de Çanakkale'de Fransız ve İngiliz Kara Kuvvetleri başkumandanlığına tayin edildi. 13 Mart'ta, Anadolu kıyılarına kara kuvvetleri çıkarma göreviyle Londra'dan hareket etti. 16 Mart'ta Mondros'a geldiğinde emrindeki sefer kuvveti 17.000'i Fransız 75.056 asker, 132'si Fransızlara ait 140 top ve 8 uçaktan oluşuyordu. İan Hamilton'ın emriyle, Boğaz'ı geçmek isteyen Müttefik donanma Çanakkale'de başarısızlığa uğrayınca Gelibolu'ya asker çıkarma kararı alındı. Ancak çıkarma 25 Nisan’da bu karardan bir ay sonra gerçekleştirilebilmişti. Ne varki bu girişim de başarısızlıkla sonuçlanınca ağır eleştirilere hedef olan Hamilton, görevden alınarak İngiltere'ye çağrıldı (Ekim 1915). Bundan sonraki askerlik yaşamında geri hizmetlerde görev yapan İan Hamilton 1947 yılında Londra'da öldü.



Kaynak: http://www.baktabul.net/biyografi/9547-ian-hamilton-kimdir-ian-hamilton-hayati-biyografisi.html

24 Şubat 2011 Perşembe

ONLARI UNUTMAYIN - 22

(Savaş koşulları, yiğitliğin, mertliğin, yurtseverliğin, vatan ve millet inancının doruğa çıktığı anlardır. Her ulusun vatanseverleri ve yurtseverleri olabileceği gibi hainleri, satılmışları ve işbirlikçileri vardır. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın unutulmaz kahramanlarını tanıtırken, aynı vatanın toprağında yaşayan, ekmeğini yiyen suyunu içen azınlık insanlarından da, hain ve satılmışlar yanında yurtseverler, vatanına ihanet etmeyen, birlikte yaşadığı Türk ulusunu, bu acılı günlerinde yalnız bırakmayan insanlarda var, onlarda anılmayı ve unutulmamayı hak ediyorlar. Övünç ve gurur kadar unutmamakta bizlerin namus borcumuzdur.)

İlhami Soysal, Bengi Yayınevi’nce yeni baskısı yapılan “Kurtuluş Savaşında İŞBİRLİKÇİLER” adlı kitabı giriş sayfasından; (alıntı):
“İstiklal Harbi sırasında İstanbul’da Türk istihbaratı için çalışan ve Anadolu’ya adam kaçıran PANDİKYAN EFENDİ’ye, Anadolu’ya silah alınması için kredi veren Osmanlı Bankası Müdürü KERESTECİYAN EFENDİ’ye, Türk istihbaratının vefakâr bir parçası olan BENLİYAN EFENDİ’ye ve 10 Ağustos 1982’de Taksim Meydanı’nda ASALA terörünü protesto etmek için kendisini yakan büyük Türk Ermenisi ARTİN PENİK’e ithaf olunur.”

ARMAN PANDİKYAN EFENDİ

Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkarak tüm dünyayı kendi çıkarları çerçevesinde şekillendirmeye çalışan devletler, Türkiye’yi de kendi zihinlerinde çizdikleri bir haritanın içine oturtmuşlar ve bu haritayı gerçekleştirmek için diplomatik, siyasi ve askerî faaliyetler içinde bulunmuşlardır. Bu kapsamda Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası, Türk milletinin başına kabus gibi çökmüşlerdir…


Paris Barış Konferansı’yla dünyayı bölüşen bu devletler arasında ilk anlaşmazlıklar da bu dönemde başlamış; İngiltere, kendi amaçları için Yunanistan’ı kullanarak müttefiklerinden bağımsız bir politika izlemeye başlamıştır. Bu durum bir süre sonra Türk milletini, İngiliz emperyalizmi ve Megali İdea rüyaları gören Yunanistan’la baş başa bırakmıştır. Yok etmeye niyetli düşmanla Mustafa Kemal’in önderliğinde yok olmayacağını haykıran Türk milleti yoğun bir savaşın içine girmiştir. Bu savaşın siyasi, askerî ve diplomatik boyutunun yanı sıra bir de istihbarat boyutu bulunmaktadır. Bu savaş, cephelerde, müzakere salonlarında, meclislerde yürütüldüğü gibi cephe gerisinde de kıyasıya sürdürülmüştür. Cephe gerisinde sürdürülen savaşın en önemli ve belki de cepheye en büyük katkıyı sağlayan boyutu istihbarat savaşıdır. Başta İngilizler olmak üzere düşman güçler, her türlü yöntemi kullanarak istihbarat elde etmeye, psikolojik harekât ve bozgunculuk faaliyetleri ile Türk milletinin direnç gücünü yok etmeye çalışmışlardır.

Buna karşılık olarak Türk milleti, düşmanın istihbarat ve psikolojik harekâtını boşa çıkarmak ve karşı istihbarat ve psikolojik harekât yöntemleri ile düşmanı alt etmeye çalışmış ve bu konuda ibret alınacak büyük bir başarı göstermiştir.


Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşlarından Arman Pandikyan, milli mücadele yıllarında İstanbul’da çok sert koşullarda devam eden istihbarat savaşlarında önemli rol aldı. İngiliz İstihbarat Karargahı’nda tercüman olarak çalışan Arman Pandikyan Efendi, Türkiye’ye özel olarak gönderilen İngiliz Ajanı Bennet’in kişisel tercümanlığı ile görevlendirildi. İstanbul işgal sahasındaki teşkilatı Kroker Oteli'nde üs kuran, Yüzbaşı Bennett (1920 Haziran’ından 1921 Mart’ına kadar İstanbul’da görev yapan İngiliz istihbarat subayı John Godolphin Bennett) idare ediyordu. Padişah hükümetinin em¬niyet teşkilatı da Yüzbaşı Bennett'in emrine verilmişti. (İngiliz istihbarat subayı, İstanbul’dayken Maslak’ta, Hacı Osman Bayırı’nda Kuvvacı direnişçiler tarafından kıstırılıyor ve poposundan vuruluyor. Poposundan vurulduğu için de ahir ömründe hep topallamıştır.)

Milli mücadelenin Anadolu’da yürütülmesi ve başarısı için özel olarak İstanbul’da kurulan Mim Mim Teşkilatı ajanları tarafından Galatasaray’da kaçırılan, Bennet’in tercümanı, Pandikyan efendi sorgulandı. Sorguda, soruların mahiyetinden, ülkenin içinde bulunduğu korkunç durumun farkına varan, kendini, yaşamlarını hiçe sayarak kurtuluşa adayan Millicilerin zorlu savaşından etkilenen Pandikyan efendi İngilizler adına çalıştığı için utandığını ve gözünün boyandığını anlatarak milli mücadele saflarına şunları söyleyerek katıldı:
Ailemi, çocuklarımı size rehin ederken şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum. Bu dakikadan itibaren hem düşmanın parasını alacağım, hem de emrinizde olarak vatanıma hizmet edeceğim.”


Sözünü tutan Pandikyan efendi, kurtuluş mücadelesi başarıya ulaşana kadar verdiği ön istihbaratla önemli destek sağladı. Kendisinin verdiği önemli bilgilerden hareketle, Kuryeyle gönderilenler hariç, İngiliz istihba¬ratının bütün mektupları açılıp deşifre edilir, sahiplerine yollanır, elde edilen bilgilerle kurtuluş savaşında önemli mevziler kazanılır.

İngilizler İstanbul içi mektuplarını birkaç satırlık siyah kalemle yazılmış uydurma bir mektuptan sonra bomboş gözüken pembe kâğıt parçası kobalt klorürlü yazıyla yazarlar. Anadolu'dan gelen mektuplar ise Fenol Fitaleyin ile yazılır. Uzman istihbaratçılardan, Aziz Hüdai BEY amonyaklı suya batırılmış fırça darbesiyle mektupları çözer. Ajan BENNET’in Anadolu’ya sızdırmaya çalıştığı Telkis ve Ohannes adlı iki ermeni genç, Pandikyan EFENDİ’nin yardımıyla “Mehmet ve Ramiz” olarak İshak KAPTAN’ın motoruyla Ankara’ya yollanır. Karşı casusluk oyunlarının en alası sergilenerek, bu kanaldan İngiliz ajanlarının raporları Türk Genel Kurmayınca elde edilir, verilen sahte bilgilerle İşgal ajanları oyalanır ve yanlış yönlere sürülürler.
Milli mücadele döneminde eksiksiz istahbarat sağlayan Arman Mardikyan Efendi, Kurtuluş Savaşı sonrasında Terziyan, Hogasyan Efendiler gibi 10'a yakın Ermeni asıllı Türk ile beraber İstiklal Madalyası ile taltif edildi.

23 Şubat 2011 Çarşamba

İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE - 3

*Sayfa No:907-Belge No:609-28-Kasım 1919 ( Mr. Kitsondan Sir. E. Crowea)
Ermenilerin Müslüman komşularını kesmesinden hiç şüphe etmem… Taşnaklar müthiş bir vahşetle çalışıyorlar… Kürtlere her nekadar inanmasak ta onları kullanmamız çıkarımız gereğidir. Doğu illerine gelince; Türklerle harp etmeden o bölgeleri Ermenistan ve Kürdistan diye bölemeyiz.

*Sayfa No:917- Belge No: 613-28-Ekim-1919 ( 27 Köyün Eşrafından Konyadaki İngiliz Yüksek Komiserinin aldığı mektup)
… Milli kuvvetler adı altında bir grup, Müslüman ve hristiyanları öldürmektedir. Hayvanlarımızı elimizden alıyorlar, telgraf hatlarımızı kesip bizim sizlere haber vermemizi önlüyorlar. Bizim hükümetimiz zayıf olduğu için milliyetçileri ezemez. Milliyetçileri ezmek için İngiliz hükümetinin bize yardım elini uzatması için yalvarırız. Aşağıdaki köylerin eşrafı tarafından imzalanmıştır: < Soğucak Kovanlı - Hacı Yunuslar Dumnu Karabayır Uluslar Seyit Citret Bekle Sat Yalnızca Kiraz - Elma ağaç Beybahin Fakirtepe Ekitse Sarıca Sarıskat Akçapınar - Ahırlı-Günce - Gün - Ali Çerçi Fatma Sorkun Mervesti >

*Sayfa No:925 -Belge No:620 9Aralık1919 (Amiral Sir F. de Robekten Lord Curzona)
…Mr. Hohler Kürt meselesi hakkında Kürt başkanı olan Şeyh Sait Abdülkadir Paşayla görüştü.Kürtler bütün ümitlerini İngiliz hükümetine bağlamış durumdalar.Bu ara Mustafa Kemalgittikçe tehlikeli olmaya başlıyor.Kuvvetler ,Kürtleri Mustafa Kemale karşı kullanmak için her parayı ödemeye hazırdırlar..

*Sayfa No:932-Belge No:632 -22Aralık1919(Türk meselesi hakkında ikinci toplantı):
…Türk Hükümetinin parasal bakımdan iflas ettiği.Çatalca hattı dışında Türklere yer verilmemesini ,kapitülasyonlara çok benzer bir sistemin kurulmasını,Türk ordu ve donanmasının ancak jandarma örgütü haline getirilmesini,Erzurumun Ermenistana verilmesini,12 adanın Yunanlılara verilmesini,..

*Sayfa No:966-Belge No:633,219 -26 Aralık1919 (Türk meselesinde üçüncü toplantı):
…Kürt kabileleri İngiliz ve Fransız hakimiyetine konacak, KÜRDİSTAN da hiçbir şekilde TÜRK BIRAKILMAYACAK. Bir tek KÜRT DEVLETİ mi yoksa bir çok küçük KÜRT DEVLETİ mi kurulacağı düşünülecek. Ermenilerine Amerikalılar kanalı ile SİLAH sağlanacak … İstanbulda gizli bir örgüt kuruldu .Milliyetçileri vatan haini ilan ediyor…

*Sayfa No:992-Belge No:646- 4 Ocak 1920 (Lord Curzonun notları)
…Türkler Avrupadan atılmalıdır.Amerikalı Senatör Lodge ın dediği gibi; İstanbul Türklerden tamamen alınalı,bir veba tohumu olan; savaşların yaratıcısı,komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa dan silinmelidir.




 *Sayfa No:1003 Belge No:647 -25 Aralık1919 (Mr. Ryanın raporu):

…Milliyetçiler şimdi ki yol kullanıyor: Milliyetçi ol, çünkü İslamı kurtaracak tek yol odur. İslama sadık ol, çünkü senin milli varlığını kurtaracak tek yol odur… Bu fikirlerin her ikisi de İslam dünyasındaki İngiliz hakimiyetini mahvedebilir. BİZ; GERÇEK İDEALİ DİN GİBİ DAVRANACAK ÇIKARCI GRUBU İDARECİ OLARAK GETİRMEYE ÇALIŞACAĞIZ… Panislamizmi ezemeyiz, bu tıpkı Batıdaki milliyetçilik gibidir.Bizim şimdiki amacımız bölmek, arkadş gibi davranıp kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır…

*Sayfa No:1062-Belge No:667-22Ocak1920 (Amiral Webbden Lord CURZON a):
…Baybutta Şeyh Kürt Ali milliyetçilere karşı harekete geçti..

*Sayfa No:42-Belge No:6 (Lonra Konferansı):
A-Türkiye özerk devlet olmalıdır.
B-Boğazlar uluslar arası olmalıdır.
C-Türkiye özerk ERMENİSTENI tanıyacaktır.
E-Azınlıklar ,kuvvetlerin himayesinde olacaktır. .
Lloyd George göre: Türkler yüzlerce yıl Avrupada kaldılar ve Avrupadaki bütün belaların başı oldular. İstanbul Türk değildir, Yunanlılarındır.Türkler oradan atılmalıdır.
İtalya delegesine göre: Boğazları işgal edelim, böylece Türkler merhametimize kalır
Sayfa No:54 Yunanlıların İzmire çıkışına biz izin verdik…Lloyd George, Yunalıların İzmirde ticari çıkarları var, diyor…
Mr.Cambona göre : Türklerin mali kontrolü mümkündür, Türklerden kimse bu işi anlayamaz. Biz bu durumdan yararlanarak Türkleri mali ve idari kontrole alırsak, durum her bakımdan düzelir…. Müttefiklerin Türkiyede çok önemli mali ve politik çıkarları vardır.Boğazları kontrol edip para alsak ,yılda 1 milyon sterlin toplarız…

*Sayfa No: 81-293-Belge No:10-16-Şubat-1920 ( Londra Konferansı)
… Ermenistana altı ilden başka Trabzon ve Adana da verilmelidir. Amerika Ermenistana yardım edecektir… Trabzonda bir tane bile e yok, Ermenisiz bir Ermenistan biraz gülünç olmuyor mu, deniliyor… küçük bir Türk Devleti kurulmalı, Kapitülasyonlar adli işlere de uzatılabilir.Japonyadan kapitülasyonları kaldırdık çünkü, onlar kuvvetliydi başka çaremiz yoktu. Türklerin kafası daha az işler (Turkish mind was far less precise than the Japanes)
Bu nedenle kapitülasyonlar adli işlere de uzatılabilir. Lloyd George ve Lord Curzon, … Amerikalı Yahudiler de Lloyd Georgea telgraf göndererek parçalanan Türk yurdundan hisse istiyorlar… Türkleri yatıştırmak için İzmir üstündeki isteklerini kabul etmiş görünelim. Yunanlılar daha fazla asker çıkartsınlar, sonra Türk isteklerini kabulden vazgeçeriz… İtalyan S. Nitti, < Türklerin bütün arazilerini ellerinden aldık, bari ağır borç altına sokmayalım> diyor… İzmire bir Türk bayrağı asarak, Türk varlığını kabul etmiş görünelim… Venizalos< Türk bayrağı şehrin dışına asılsın, Giritte de Türk bayrağı ada dışında bir kayalıkta asılıydı> diyor… İngiltere; Kürt devleti kurmak istedikleri bölgede çok fazla maden olduğundan emin… Lord Curzon, < Erzincan da Ermenilere verilmeli, Karadenizde de bir Lazistan kurup Ermenilerin mandasına verilmeli ve İstanbulu boşaltmak için Mustafa Kemalin adamlarını neden olarak ileri sürebiliriz> diyor.

*Sayfa No: 291,297,300- Belge No:36,37,38- 28.Şubat.1920 ( İngiliz Dışişlerindeki Toplantı)
… Lloyd George < İstanbuldan Türkleri çıkartmalı>… Mr. Cambona göre: < Bütün sıkıntı Mustafa Kemal Paşa tarafından yaratılıyor ve Sultan onu kontrol edemiyor>… Fransız gruplarının 1/3ü Fransız askerlerinden gerisi yerli Ermenilerdendir… İstanbuldaki komiserimiz, bu olayları önleyemezse Sultanı İstanbuldan atacağımızı bildirerek tehdit etsin… Erzurumun yeni kurulacak Ermeni Devletine katılacağı bir sırada; Mustafa Kemal olmasaydı Ermenilerin bir şansı olurdu… Mustafa Kemalin askerleri hiç para almıyor, onları harekete geçiren vatan aşkıdır.

*Sayfa No:338,358,411,450,570-Belge No:42,45,50,55,62,66 -3-20. Mart.1920 ( İngiliz Dışişlerindeki Toplantı)
… Sonuç: Mali işler Türklerin eline hiçbir şekilde bırakılamaz. Ayrıca bütün işgâl masraflarını ve toplanan bu komisyonların parasını da Türkler verecek… Sinyor Litti, < Türkler İzmiri isteyeceklerdir, bizde pekâla, İzmiri işgâl için yaptığımız bütün masrafları verin deriz, tabii Türkler bunu ödeyemeyeceklerine göre İzmirde bize kalır> dedi. Buna karşılık: Loyd George; < bizim Suriyedeki birliklerimiz oradan çıkacak, yani bunun masrafını biz mi, ödeyeceğiz? Hiç böyle saçma şey olur mu? Hepsini Türkler ödemelidir. İngiliz vergi müfettişleri bu iş için 750 milyon Sterlin ödediler, bütün bunları Türklerden altın olarak alacağız, Türklerin altın stoklarını ele geçirmeliyiz> dedi… Mr. Cambon,< ilk yapacağımız iş bunların milliyetçi liderlerini yok etmek olmalıdır> … Lloyd George < Sultan(Vahdettin)a şöyle deriz: Biz bütün etleri alıyoruz sen de birkaç kemikle yetin. Gerçekte Türkiyeden geriye ne kaldı?
En zengin, en verimli toprakların hepsi ve imp.luğun yarısı gitti. Bütün bunlara ilâveten Boğazlar işgâl edildi, üstelik bütün masrafları da Türkler ödeyecek…Türklerin şöhreti yalancı bir şöhrettir ve müttefikler hâlâ bu şöhretten dehşet duymaktadırlar. Türklerle ancak savaşarak başa çıkılabilir … Bir Ermenistankurma hülyası ölecektir ancak bu bir Kürdistan kurulması anlamını taşır. Müttefik kuvvetler Türk kuvvetlerini gözlerinde fazla büyütüyorlar, şimdi bizim 160 bin ve Türklerin 80 bin askeri var. Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunanlılardan oluşan, her iki asker bir Türk askerini yenemez ise Türklerin bütün isteklerini kabul edelim>… Mr. Cambon, < Türklerin hiçbir kaynakları yoktur derken yanılıyorsunuz. Şayet Türkler kızarlarsa, Yunanlıları İzmirden denize dökerler>… Aynı tolantıda alınan kararlardan:
1. İstanbul resmen işgâl edilecek ve bahane olarak Türkiyedeki azınlıklara kötü davranıldığı ileri sürülecek.
2. Türklere sulh şarlarını kabul ettirirken, çıkacak ayaklanmalara karşı koymak için İstanbuldaki milliyetçi liderler tevkif edilecek. İstanbul Hükümetine 24 saat süre verip Mustafa Kemali ve bütün kuvvetlerini dağıtması istenecek. Aksi halde, Yunanlıların bu işi yapacağı söylenecek.Mr. Churchill, < Biz bir taraftan Mustafa Kemale mektup gönderelim diğer taraftan daYunanlılara fırsat verip Mustafa Kemalin adamlarını yakalatalım, böylelikle Türklerin prestijini sıfıra indiririz>.
3. Tarihi ve artistik değeri olan mallar alıp götürülecek.
Lord Curzon: < Türkler için askerlik mesleği tamamen kapanmıştır. Şüphesiz Türkler askerlik yapmak isterlerse başka bir yere gidebilirler. Fransız lejyonu onları kabul edecektir. Maafih İngiltere buna dahi itiraz eder. Çünkü, Türkler diğer düşmanlarımızdan çok farklıdır, başka bir yerde bile askeri eğitim görmeleri iyi değildir.

*Sayfa No: 642-Belge No:71 2. Ek. -25.Mart.1920 (Gelecekteki Ermeni Devletinin kurulması hakkındaki rapor.)

Ardahan, Batum ve İmer Vadisi verilecektir. Ermenistanın, Kürdistan ve Türkiye ile olan sınırlar şöyledir: Karadenizde Yanbatı Deresi… Erzurum ilinin batı sınırı, Bitlis suyu.

*Sayfa No:93-Belge No:1/98-18-26. Nisan.1920 (Sanremo Konferansı)
…Türkiyenin sınırları: Erzurum Ermenilere verilecektir. Böylece, büyük Ermeni Devleti teorisi yerine gelecektir. İtalyan Nitti, <…Erzurumda Türkler çoğunlukta olduğu için bir yolunu bulup Türkleri oradan atmalıyız. Erzurum, son zamanlarda milli hareketin merkezi olmuştur.> Mr. Berthelot, … Mr. Aharonian, < Mustafa Kemalin ordusu, sizin sandığınızdan çok daha küçüktür ve başı boş bir ordudur. >
…Lloyd George, < Eğer, Erzurumsuz Ermenistan olacaksa, bu hiçbirzaman bir Ermenistanolmayacaktır > dedi.
… Azınlık gruplarının her türlü hakları korunacaktır. İleride hür Kürdistan kurulması sağlanacak,Güney-Anadoluda İtalyan, Diclenin batısında İngiliz çıkarları korunacaktır. Yunanlıların çıkarı olan bölgeler, Yunanlılara verilecektir. Türkiyenin herhangi bir yerinde özel çıkarları olan büyük devletler o bölgedeki azınlıkları da idaresi altına alacaktır.

*Sayfa No:324-Belge No:33- 21. Haziran.1920 ( Villa Belledeki toplantı)
… Lloyd George, < Mustafa Kemalin başarısı Araplara da sıçrayabilir, bu nedenle mutlaka ezilmesi gerekir… Yunanlıların çarpışma yeteneğini büyüttük, Türklerinkini de küçülttük>.

*Sayfa No:443-Belge No: 47-7. Temmuz.1920 ( Villa Franeusedeki toplantı)
…İstanbul Hükümeti yanlı bizim için değil, bütün dünya için tehlikeli olan Türk milli hareketini bastırmakta bize yardımcı olabilir… Savaşın iki yıl uzamasına sebep olan Türklere hiçbir şekilde merhamet edemeyiz… Mr. Venizalos, < İmkânı olsa Türklere silahtan başka bir yol kullanabiliriz fakat Türkler silahtan başka bir şeyden anlamazlar.>

*Sayfa No:553-Belge No:62-11.Temmuz.1920
…Türk Hükümetine verilen cevap: Türk Hükümetinin mesajını dikkatle inceledik. Türkler… savaşa girerek insanlığın kayıplarına ve sefaletine sebep oldular… milyonlarca insanın ölümüne ve milyarlarca sterlin kaybına sebep oldular. Dünyada özgürlüğün yeniden kurulması için Türkiyenin ödeyeceği bedel çok fazladır… Türklerden başka ırklar devlet haline getirilecektir. İzmir ve Trakya Türklerin elinden alınacak, Amerikan Cumhurbaşkanı(Wilson)nın karar vereceği sınırlar içerinde hür bir Ermenistankurulacaktır… Türklerin uygar dünyaya bir daha ihanet etmemesi için sıkı tedbirler alınacaktır bu sebeple Türkiye küçük bir devlet haline getirilecektir… Türk halkının emperyalist arzuları silinecektir.
Boğazların özerkliği konusuna gelince:
Boğazlardaki bütün askeri tesisler tıkılacak, sahiller ve adalar silahsız hâle getirilecektir.
Silahsızlanma masrafları Türkler yada Yunanlılar tarafından ödenecektir.
Adalarda müttefik kuvvetler haricinde hiçbir asker bulunmayacaktır.
Türk Jandarmaları bizim emrimiz altında olacak, Türk borçlarının hepsi Türkler tarafından ödenecektir. Eğer, anlaşmayı imzalamazsanız Avrupadan kesin olarak atılacaksınız. İncelemeniz için 10 gün müddet veriyoruz.

*Sayfa No:846-Belge No: 98-22-23. Ağustos.1920 ( İngiliz ve İtalyan Başbakanlarının görüşmesi)
…Llyod George, < Türkler bize ihanet ettiler. Çanakkalede binlerce insanımız öldü. Şimdi Türklerin ölümüne kim bakar.>

*Sayfa No:589 Belge No:533-11. Nisan.1920( Lord Curzondan Mr. Wardropa)
…Ermeni Bogos Nubar Paşa ve Mr. Ahoromiyanı azarladım. Türkleri öldürmek için silahların Azerbaycanlılara karşı kullanılmasının aptallığını anlattım.

Sayfa No:629- Belge No:590- 4. Temmuz.1920 ( Amiral Sir F.de Robeckt*en Lord Curzona)
… Mr. Khatissian, 25 bin tüfek aldıklarını, ayrıca Ermeni ordusunda 30 bin Rus yapısı tüfeğin ve bir milyon merminin bulunduğunu Yunan ilerlemesi başlayınca Ermenilerin de derhal saldırıya geçeceklerini bildirdi.

*Sayfa No:4- Belge No:6-23.Şubat.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
…Anadoludaki bütün hareketler Mustafa Kemal Paşa tarafından düzenlenen milli hareketin parçaları olarak düzenlenmektedir… Damat Ferit milliyetçi harekete karşı asker göndermek istiyor… Aldığımız kararlara saygı göstermeyen tek halk Türk halkıdır.

*Sayfa No:17,26-Belge No:17,23-9.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
… Türkler Yunan idaresi altına girmezler, özellikle Yunanlıların İzmirde yaptığı kepazelikten sonra İngiliz subayları ve bizim adamlarımız Türkleri öldürmekte, Yunanlılarla iş birliği yapıyorlar. Bizim Türklere gösterdiğimiz şiddet anlaşılır şey değildir… Türkler müthiş savaşçıdır, cephaneleri azdır, hiç ulaştırma araçları yoktur… Türklerle yapılacak sulh anlaşmasında Kürdistanda Türklerin hiçbir hakları kalmayacaktır. Kürdistanda durumdan emin olmalıyız, Kürtler bile ne istediklerini bilmiyorlar. Erzurum Türklerin en kuvvetli kalelerinden biridir, çok büyük bir Türk toprağının Ermenilere verilmesine göz yummazlar… İngiliz İmp.luğu bir zamanlar Türk İmp.luğunun olan bütün bölgeleri elde etmiştir.

*Sayfa No:43-Belge No:27-18.Mart.1920 ( Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
… Anadolu hareketinin nedeni Yunan işgali ve yaptığı dehşet verici eylemlerdir. Ayrıca büyük Ermenistan ve Pontus Devletlerinin kurulması bu hareketin sebebidir.

*Sayfa No:49-Belge No: 33-26.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
… Kürdistan Türkiye'den tamamen ayrılıp özerk olmalıdır. Ermenilerle Kürtlerin çıkarlarını bağdaştırabiliriz. İstanbuldaki Kürt Klübü başkanı Seyit Abdülkadir ve Paristeki Kürt delegesi Şerif Paşa emrinizdedir.

*Sayfa No:51-Belge No:36-30.Mart.1920 ( Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
….Başbakandan(Sadrazam) Mustafa Kemali kötülüyen ve onları hükümetin emrine karşı gelen asiler olduklarını bildiren ve halkın hükümete bağlı olması gerektiğini anlatan bir yazı aldık.

*Sayfa No:61,62-Belge No:48,50-11-15.Nisan.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
… Damat Ferit(Başbakan) 7.Nisanda bana geldi, milli hareketi bastırmak için her çeşit moral baskıyı kullanacağını söyledi. Milli harekete karşı organize edilen Aznavur, hükümetin elinde ilk silahtır.Aznavur, Bandırmayı işgâl her türlü etti. Hükümet onu Balıkesir valisi tayin etti ve ayrıca İngilizlerden de yardım istedi. Ben, milliyetçileri ezmek için yine hükümete her türlü yardımı yapacağımı söyledim…Hükümet, milliyetçileri lânetleyen bir bildiri yayınladı, milli harekete karşı bir seri fetva ilan etti.

*Sayfa No:108 -Belge No:103-28. Temmuz.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)
… Damat Ferit bana geldi, < Sulh anlaşmasına göre Kürtler ayrı bir devlet olacaklardır, Kürt liderleri Mustafa Kemali sevmez… Siz Mustafa Kemalden nefret ediyorsunuz çünkü o, sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemale karşı birlikte kullanalım> dedi.

*Sayfa No:113- Belge No:110- 1. Ağustos.1920 ( Amiral F.de. Robeckten Lord Curzona)
… İstanbulda vaziyet karışık… Şeyhülislam ve Ticaret Bakanı ve Damat Ferit yerinde kalabilirse bize çok faydalı olabilirler. Fakat, halk çok muhalefet gösterirse, onları tutmanın yararı yoktur.

*Sayfa No: 146 - Belge No:144- 23.Eylül.1920 (Mr. Ryanın Anadolu Milli Hareketi hakkındaki notu: )
… Türkler yapılan sulhu çok sert ve adaletsiz buldular. İstanbul hükümeti son derece zayıf ve iflas etmiş durumdadır. Milliyetçiler de zayıf, Yunanlılar ise zırhlar içinde pırıl pırıl ve hazır… İtalyanlar politik ve ekonomik bakımdan Türkiyeyi emmek istiyorlar. Kürtlerin, Türklerden ayrılmaları çok güç. Böyle olmakla beraber majestenin hükümeti Kürtleri Kemalistlere karşı kullanabilir. Anadoluyu milliyetçiler karşı cesaretlendirmeliyiz. Halkın milliyetçilerden bıkkın olduğu teorisini yaymalıyız. Ferit Paşa(Başbakan) Anadoluya bir grup gönderip kendi halkı kandırmaya çalışacak…


*Sayfa No:151,154-Belge No:147,150-1-4.Ekim.1920 ( Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Damat Ferit(Başbakan) şahsi emniyetinden, Sultanın emniyetinden ve kendi adamlarının emniyetinden korkmaktadır. Eğer milliyetçiler Türkiyede idareyi ele geçirirlerse, kendisinin ve Sultanın hayatının himayemiz altında olduğunu söylememe izin verir misiniz?... Ferit söylüyor. Damat Feritin istifası halinde Onun ve Sultanın yurt dışına şerefli bir şekilde çıkmasını sağlamalıyız… Sultan tahtını terk ederse, Ona Türkiyeden çıkması için gereken her türlü yardımı yaparım.

*Sayfa No:157-Belge No:152- 5.Ekim.1920 ( Venizelostan Llyod Georgea)
… Türk hükümetinin Mustafa Kemali ortadan kaldıramayacağına kanaat getirdim… Mustafa Kemale karşı tedbir olarak:

*Sayfa No:163-Belge No:161- 23. Ekim.1920 (Lord Curzondan Lord Derbye )
… Damat Ferit istifa etti, şimdi yeni başbakanı ve Sultanı elde etmeliyiz.

*Sayfa No:181-Belge No: 179-22.Kasım.1920 ( Sir H.Rumboltdan Lord Curzona)
… İzmirden gelen askeri raporlar iyi değil. Yunanlılar bile askeri disiplinleri olmadığını itiraf ediyorlar. 3. birliğin komutanı Kondylis Salihliden kömür vagonlarının altına saklanarak kaçmış, öyle görünüyor ki Yunanlılar tek başlarına bu işi yürütemeyecekler.

*Sayfa No:193-Belge No:186-27.Kasım.1920 (Sir H.Rumboltdan Lord Curzona
… Eğer çok şiddetle askeri harekâta geçmezsek milliyetçiler üstünlüğü ele geçirecekler… Biz, kendimizi bolşevizme karşı İslâmın koruyucusu gibi göstermeliyiz… Ayrıca, şimdiye kadar Rusları İslâm dünyasının düşmanı zanneden İslâm dünyası yavaş yavaş uyanıp gerçek düşmanlarının İngiltere olduğun anlamaya başladı.

*Sayfa No: 208-Belge No:200- 20.Aralık.1920 ( Lord Hardingeden Lord Curzona)
… Emir Faysal, Yunanlıların Türklere karşı çarpışmalarını teşvik ediyor.

*Sayfa No:772-Belge No:517- 21.Eylül.1919 (Amiral Sir F. Robeckden Lord Curzona)
Aydın ilinde İngiliz uyruklu kişilerin çıkarlarını ve kuruluşlarını veriyorum:)
1. Demiryolları Aydın Osmanlı Kumpanyası
2. Gaz Osmanlı Gaz Şirketi
3. Madenler Çakmaktaşı Şirketi. Abbots Emery Mines Ltd.
4. Madenler Edward Hadkinson
5. Altın Madeni P.G. Barff ve Şirketi
6. Krom Madeni Peterson ve Şirketi
7. Gümüş Madeni Edward Hadkinson
8. Muhtelif Mr. Wilson
9. Kömür ve Demir Madenleri Torbalı civarında 3 Kömür madeni,Ayazmada Demir Madeni
10.Civa Madeni J. W. Whittnall
11.Kireç taşı Edward Hadkinson
12.Mermer Madeni Alfred Charnaud
13.Memer Madeni C. H. Wilkin
14.Kalamin C. Wittnall ve oğulları
15.Krom Madeni Peterson ve oğulları
Kuruluşlar:
1. Foundry Alfred Sanson
2. Yağ presi Albert Smith (Bergama)
3. Yağ presi R. Hadkinson (Aydın)
4. Un Değirmeni Whiteman (Menemen)
5. Valonia Ekstresi Fab. C. Wittnal ve oğulları
6. Demir işleri D. Essingnis
7. Foundry Rankin ve Demas
8. Foundry Risse Kardeşler
9. Halılar Şark Halı İmalathanesi
10. Boya işleri Peterson ve oğulları
Aydının dışındaki İngiliz çıkarlarını bildiriyorum:
Osmanlı Bankası
Türkiye Milli Bankası
Mersin-Adana Demiryolu Bazı hisseleri
Boraks Şirketi
Keşan Kömür Madenleri (Egedeki Kömür Madenleri)
Bursa civarındaki krom madeni: Peterson ve ortakları
Troaddi Altın Madeni: Alexsadr Hill

Trabzon civarındaki Bakır Madeni ( 4 ayrı şirket)
Mermer Ocakları
İstanbuldaki Soğukhava Şirketi
İstanbuldaki Telefon Şirketleri
İstanbuldaki Doklar
İstanbuldaki Pamuklu Fabrikaları

Hazırlayanlar:
Ahmet ALTAY
Gül COŞKUNAKÇAY

Kaynak: Vatan ve Emek cephesi

22 Şubat 2011 Salı

İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE - 2

*- Sayfa No: 654- Belge No: 433- 28. Haziran.1919 ( Amiral Webbten Sir R. Grahmana)
… Çanakkale Savaşında bir hayli şöhret yapan Mustafa Kemal başbakan tarafından Samsuna müfettiş olarak gönderildi. Başbakanın(sadrı azam) niyeti kötü değildi, ama Mustafa Kemal Samsuna gittiğinden beri milliyetçi hareketlere girişti. Başbakan onu geri çağıracağına söz verdi.

*- Sayfa No: 678- Belge No: 451- 10. Haziran.1919 ( Amiral Sir A. Cathorpeden Lord Curzona )
…Binbaşı Noel Kürt şefleri ile görüş birliğine varırsa bundan faydalar sağlayacağını söylüyor. Kürt şeflerinden İstanbulda (Seyit) Abdülkadir ve Bedir Han ve daha az önemli kimselerdir. Bunlar şüphe uyandırmamak için Noelden ayrı olarak Kürt bölgelerine gidecekler, … Kürtler henüz Mustafa Kemale karşı ayaklanmadı ama Noel bunu sağlayacağından emin.

*- Sayfa No: 693-Belge No: 464- 21. Temmuz.1919 ( Mr. Hohlerden Sir E. Tilleye )
… Benim problemim KÜRTLER. Noel Bağdattan buraya geldi… Kürtlerin peygamberi olmak istiyor… Korkarım ki Noel bir Kürt Lawrence'i olabilir. Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre, ona, bir KÜRT DEVLETİ kurdurup kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. (Seyit)Abdülkadir ve onun gibilerle konuştum. Onlara etki edebilmek için biz de Türklere hile yapıyoruz. Diye belki beş defa tekrarlamak mecburiyetinde kaldım.. Ancak, Kürtlere fazla güvenilmez. Majestenin Hükümetinin amacı Türkleri azami derecede zayıflatmak olduğuna göre Kürtleri bu şekilde harekete getirmek fena bir plan değil…Kürt partisinde aktif olan tanınmış Kürtler:… Şeyh seyit Abdülkadir (Başkan), Mevlan Zade Rifat(gazeteci), Emin bey (memur). Bunlar,Wilson prensiplerine göre hak iddia ediyorlar….. Sulh şartları Müslümanların çok aleyhine ve Hıristiyanların çok lehine olması üstelik BÜYÜK ERMENİSTANhakkında söylentiler, Kürtleri Türklerin yanına itiyor.

*-SayfaNo:723-Belge No:478 -9Ağustos.1919
Avrupalıların verdikleri raporlara göre,İZMİR de ilk adımda Yunanlılar 20 bin Türk 2ü öldürmüşler….Yunan orduları İZMİR halkını sindirmeye çalışıyor.Bütün bölgeyi harabe haline getirdiler.


 *-Sayfa No:735 -B492,493- 19Ağustos 1919 (Amiral Webb den Lord Curzon a)

….Amerika Trabzon ve Erzurumu içine alan bir ERMENİSTAN ı himaye edecek. Geri kalan dört ilde bir KÜRT DEVLETİ olarak İngilizlerin himayesine bırakıyor…Başkan Wilson, Türklerin, Kürtlerin ya da diğer Müslümanların Ermenileri korumalarını,aksi halde Türk İmparatorluğunun ortadan kaldırılacağını, kendilerine çok kötü sulh şartlarının zorla kabul ettirileceğini, söylüyor.Başbakan bundan çok etkilendi…

*-Sayfa No:742-Belge No:498-27Ağustos1919(Mr.Hohlerden Mr.C.Keere)
…KÜRTLERİN ve ERMENİLERİN durumu beni hiç ilgilendirmez.Kürt sorununa verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır.Diğer taraftan Wilson beni korkutuyor,ajanları devamlı hatalar yapıyor.Noele gelince, fanatiğin biri ERMENİSTAN ın ve KÜRDİSTANIN SINIRLARININ KESİN OLMADIĞI konusunda sizinle aynı fikirdeyim…. KÜRT SORUNU Mezopotamyada tatminkar bir sınır oluşturmak içindir…

*-Sayfa N O:745-Belge No:500,501 -31Ağustos1919(Mr.Balfourdan Lord Curzona)
…İzmirde oturan İngilizler Yunanlıların İzmir'i idaresinin çok kötü ve çok haince olduğunu söylüyorlar.Bunun nedeni,YUNANLILARIN ÇOK KÖTÜ YARADILIŞTA İNSANLAR OLMALARI..Amerikalılar,Türkleri tehdit ederek Ermenilere bir şey olursa kendilerinin son adamlarına kadar ortadan kaldırılacağını söylüyorlar.


 *-Sayfa No:756-Belge No:509 (Akhisar kontrol memuru tarafından bildirilmiştir)

…Türk askerinin …telefon hatları bile yok..Bu kuvvetlerdeki askerler günde 50 kuruş,subaylar 100 kuruş almaktadır… Bu insanlar Yunalılardan nefret etmektedir ve kahramanlıkları da bilinmektedir. Özellikle dağlık bölgelerdeki ZEYBEK ve YÖRÜKLER korku nedir bilmaezler… Yunanlılar köyleri yakıp kadın ve çocukları öldürünce, kadınlara tecavüz edince harekete geçtiler.

*-SayfaNo:763-Belge No:713-17Eylül 1919(Amiral Sir F.de Robeckden Lord Curzona)
…Bu hükümetin kabul edeceği sulhu milliyetçiler kabul etmeyecektir.1908 de de,şimdi de Başbakanlar bizim dostumuzdu, Başbakan (sadrıazam)İtalyan komiserinden, şehir milliyetçiler tarafından tehdit edilrse ne yapacağız diye sordu..

*Sayfa No:792-Belge No:523- 27-Eylül-1919 ( Albay Mayner Tzhagemdan Lord Curzona)
… Noel gayet tehlikeli bir şekilde Türklerin aleyhinde çalışıp Kürt propagandası yapıyor.


*Sayfa No:785-Belge No:530,543- 30-Eylül-1919 (Amiral Sir F.D Robeckten Lord Curzona)

… Sultan İngiliz otoritelerinden kuvvet kullanarak milliyetçileri durdurmalarını istedi … Başbakan(Sadrazam) ve içişleri Bakanı ( Dahiliye Nazırı) durumun kötülüğünü kabul ediyorlar ve asileri bastırmak için müttefiklerden izin istiyorlar…Başbakan (sadrazam) Ferit Paşa Hükümeti milliyetçilere karşı savaş ilan etti ve milliyetçilerle konuşulamayacağına karar verdi… İngiltere Türklere karşı olan savaşta başrolü oynadığı halde bugün Türk gazetelerinde ve hatta milliyetçi gazetelerde bile İngiltere iyi bir yerde.

*Sayfa No:817- Belge No:548- 10-Ekim-1919 (Harbord tarafından)
İstanbuldan Mardine kadar bütün bölgeleri gezdik… Türklerin Ermenileri öldürmek istediklerine dair bir işaret görmedik… Üç ay önce Ermenilerin tek bir adam kalmayıncaya kadar kesildiğini duymuştuk, halbuki duyduklarımızın hiçbiri doğru değildi.Fransızlar Türkleri mandaları altına almak istiyorlardı, bunun için de dünyanın şüphesini Türklerin üzerine çekmek gerekirdi.

*Sayfa No: 826 Belge No: 549- 15-Ekim-1919 ( Amerikan Radyosu konuşmasından)
… Mustafa Kemal bana dedi ki: Bizim hükümetimiz yabancı hile ve müdâhaleleriyle zayıflatılmıştır. Milliyetçilerin İngiliz ve Fransızlardan yardım aldığı yalandır. İngiliz sermayesi Türkiyeyi mahvediyor. Biz İngilteredeki eski Türk Dostları Cemiyeti Başkanı Adil Beyin 200 bin Sterlin, Konya Valinin 150 bin Sterlin ve belki de Ankara Valisinin bu miktar para aldığını biliyoruz.

*Sayfa No:828- Belge No: 553-19-Ekim-1919 ( Mr. Ryandan rapor)
… Milli kuvvetler gittikçe geliştiği için, silahların bırakılmasına rağmen 40 bin kişilik bir hükümet kuvvetinin milliyetçilere karşı kullanılması istendi.Başbakan(sadrzam) bu isteği derhal kabul etti. Ancak, İzmirde cinayetlere ve kadınlara yapılan tecavüzlere karşı kurulan kuvvetleri bunlarla karıştırmamak gerekir dedi.

*Sayfa No:831-Belge No:511-14-Ekim-1919 ( İngiliz Yüksek Komiserliğinden Amiral Sir D. Robecke)
… İtalyanlar İzmirdeki Müslümanların dinlerini değiştirip İtalyan vatandaşı yapmak istiyorlar… Fakat benim anladığım Türklerden çok korkuyorlar.

*Sayfa No:873- Belge No: 585- 11-Kasım- 1919 ( Amiral Sir F. Robeckten Lord Curzona)
… İstanbula Ermeni ve Rum göçmenleri geliyor. Amerikalılar bunlara yardım ediyorlar… Ayrıca İzmir bölgesinde evleri yandığı ve yıkıldığı için evsiz barksız kalan Müslümanların durumu da bizi hayli utandırıyor.Şimdi her tarafta milliyetçi adı altında çeteler türedi. Mustafa Kemal ve adamları bütün yabancıların ve özellikle İngilizlerin gitmesini istiyor.

(Devam edecek)
 
Kaynak: Vatan ve Emek cephesi

21 Şubat 2011 Pazartesi

İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE - 1

ÖNSÖZÜNDEN; Aşağıda okuyacağınız belgeler 46 cilt tutan İngiliz Gizli Belgelerinden alınmıştır…Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için başta İngiltere olmak üzere Avrupanın emperyalist devletlerinin çevirdiği bütün oyunları en açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu belgelerin bize öğreteceği pek çok şey vardır.
İlki Emperyalizmin gerçek karakteri. İkincisi devletler arası ilişkileri mutlaka şahıslar arası dostluklardan ayırmak gerektiğidir Akıllı yöneticiler için sadece ulusal çıkarlar vardır…Ve nihayet bu belgeler bize  halklarına ihanet eden devlet adamları ile gerçek vatanperverler arasındaki farkı açıkça göstermektedir.
Bugün canlılığı ile yaşatılan bir Ermeni sorunu vardır. Geçmişte Ermenilerin nasıl tahrik ve teşvik edildikleri bu belgelerde en açık şekilde görülmektedir. Ermeni cinayetleri başlamadan önceki dönemde yaşlı Ermenilerce gençlere aşılanan Türk düşmanlığı, bu topluluğun bulundukları ülkelerde eriyip yok olmalarını önleyen bir öğe gibi düşünülebilir. Yaşlı Ermeniler, yaşadıkları olayları, kimlere alet olduklarını ve kimler tarafından en insafsızca harcandıklarını düşünmeden şartlandırdıkları çocukları ve torunlarının vahşetleri ile ne ölçüde öğünseler azdır!
Türk Yurdu bir baştan bir başa işgâl altında iken; ne Hınçak, ne Taşnak Cemiyeti, ne Bogos Nubar Paşa komutasında Ermeni Orduları, ne Rus, İngiliz, Fransız yapısı silahları, nede Maraşta giydikleri Fransız üniformaları hayâllerinde var olan Ermeni Devletini gerçekleştirmeye yetmemişti, günümüzde işledikleri cinayetlerle, vahşetle nereye gelebilirler?
Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde ırkçı olmamıştır.
EROL ULUBELEN

BELGELER
* (s. 34) (1096-1907) ( Albay C. Surtees tarafından rapor)
Türk askeri birçok kez malzemesiz, yiyeceksiz, ayakkabısız, barınaksız yaşamış, yürümüş ve savaşmıştır.
…Türk Maliyesi: Türk bütçesi hiçbir zaman kesin olarak bilinmemektedir. Fakat 20 milyon Sterlin civarında olduğu sanılmaktadır… Türk borçları 88 milyon tutmaktadır. Bu borçlar belli şirketlerin kontrolündedir. Bu borçlar tuz, tütün, pul, ipek, içkiler, balıkçılık vb. kaynaklar ile garanti altına alınmıştır. Ruslara olan harp borçları 27 milyondur. Böylelikle borç toplamı 130 milyon olacaktır….
… Fransa ve Almanya bu memleketteki malî kudretini gittikçe arttırmakta ve ipi hergün biraz daha germektedir… Her iki tarafta Türk Hükümetine yüksek faizli yeni borçlar teklif etmekte, işe yaramaz âtıl kapitâli arttırarak Türk Hükümetini ellerinde tutmaktadırlar… Türkler harcamalarını kontrol etmezlerse bu iflâsa kadar gidecektir, böylece bu iki devlet bekledikleri fırsatı elde edeceklerdir….
… Osmanlı İmp.luğunun akılsızca borçlanması ve korkunç israfı yüzünden Türk Devleti mahvolmakta.

*- Cilt 262- Yıl:1909,- Sayfa: 759 ( Eski bir diplomat) :

İngilizler Türk düşmanı Hıristiyanlara iyi davranır, Türk köpeğini dövmek için her kırbaç mübahtır derdi.

*- Cilt 269 Yıl: 1911, Sayfa 177 ( Sir Mark Skyse) :
Öyle sanıyorum ki, Avrupalı mâliyecilerin Türkiyede yaptıklarını sinsi bir vahşet olarak isimlendirmek hatâlı olmaz.

*- Cilt 266- Yıl 1909,- Sayfa 329 ( Noel Buxton) :
Türklerin şimdi en çok savaşması gereken şey, cehâlet ve vatanlarını Avrupalı hırsızlardan korumaktır

*- Sayfa No: 180 -Belge No: 161- 30.Temmuz.1910
Aslında Fransız mâliyecileri, Türkiyenin hayat kanını emmektedirler.

*- Sayfa No: 550- Belge No: 554- 24.Şubat 1912
Kral Ferdinantın en büyük ihtirâsı İstanbul merkez olmak üzere Bizans İmp.luğunu kurmaktır.
… Şimdilik Avrupa Türkiyenin çözülmesini bekliyor, o zaman vilâyetler kucağına düşecek.

*- Sayfa No: 673- Belge No: 696 3. Eylül. 1912 ( Mr. Marlingden Sir E. Greye)
Şimdiki durum yalnız Balkanları ve Avrupayı değil fakat Arapları, Ermenileri, Kürtleri ve diğer ırkları da İmp.luktan ayırmaya çalışmak olmalıdır.

*- Sayfa No: 6- Belge No: 9- 9. Ekim.1912 ( Sir.G. Buchanondan, Sir. E. Greye)
Bütün Avrupa Türkiyesi hıristiyanlara ait olmalıdır…. Girit sorunu da Yunanistan lehine çözülmelidir.

*- Sayfa No: 88- Belge No: 113- 3. Kasım. 1913 ( Lord Kicthenerden Sir E. Greye)
Türklerin çöküşü tamamlanmış görünüyor… Sudan da Türklerin hak diye ileri sürdükleri ne varsa İngiltereye geçmelidir.

*Cilt X- Sayfa No: 50- Belge No: 59 29. Ekim.1913 (Sir A. Nicholsenden Sir G. Hardingeye )
İmroz ve Bozcaadaları hariç bütün adaların Yunanlılara bırakılmasını sağlayalım.

*- Sayfa No: 164- Belge No: 180 23. Aralık. 1913 ( Sir E. Greyden Sir E. Mallete)
Yunanistanın adaları alacağı konusunda anlaştık. Size söyleyeceğim en iyi husus kuvvetlerin Yunanistan lehine Türkleri oyalamakta olduklarıdır… Ermeniler hakkında yapacağımız teklifleri Türkleri korumak gibi göstermeliyiz… Türkiye dağıldığı zaman Almanlarda kendi paylarını alacaklardır… Türkiye yeni borçlar bulmazsa çökecektir.

*- Sayfa No: 262 - Belge No: 286- 16. Haziran. 1914 ( Mr. Erskineden Sir E. Greye)
Amiral Kerr bana gizlice Türk Donanmasını mahv etmek için plânları olduğunu anlattı.

*- Sayfa N0: 381- Belge No: 429- 14. Aralık. 1913 ( Mr. Obeirneden Sir E. Greye)
Ermeni ayaklanması Türklere bir harp ilân etmenin en iyi aracıdır… Alman ordularının Türklerin yanında olması üçlü anlaşmayı kuvvetlendirecek, bu reformlara yol açacak ve sonra bir Ermeni isyanı olacaktır.
** ( Günümüzde de Türkler aleyhine yürümekte olan Ermeni propagandasını daha yakından anlayabilmek için bir iki küçük -aşağıda- ek yapmağı uygun gördük. E.U)
Avrupalı emperyalistler amaçlarına varmak için bütün insanları yok etmeğe hazırdırlar ( Müslüman Asyada Kuvvetlerin Mücadelesi Sayfa 14)
… Prof. Phillip Marshall Brown: Avrupalı Devletler emperyalist amaçlarına varmak için Orta- Doğu halklarının gereksinimlerine kulak tıkadılar, hatta bu insanları kuvvet dengesi için kurban gibi fedâ ettiler. ( Olaylı Yıllar Cilt 2 Sayfa 148)
… Prof. John Dewey: Halkın nefret ettiği yabancı kuvvetler, bu memleketlerden elde ettikleri kukla hükümetleri öyle haince kullandılar ki işte emperyalizm. ( Politik Yeni Cumhuriyet Sayfa : 268- 12. Kasım 1924)
…Türkiyede Amerikan Protestan misyonerleri…Misyonerler bütün çalışmalarını Rum ve Ermenilere yönelttiler.Amerikan misyonerlerinin en büyük başarısı kolejler vasıtası ile oldu.İstanbuldaki kolej 1840da Robert kolej adını aldı.İlk talebelerin hemen hepsi Ermeni gençlerindendi. Bu koleji bitirenler,zamanla birçok milletin lideri durumuna geldiler. Buradan çıkan Bulgar öğrencileri, Bulgaristandaki milli hareketin başına geçtiler….Amerikan Protestanlarına göre Müslümanlar kafirdir,bu yüzden onların aleyhine propaganda yapıp,insan kasabı oldukları efsanesini yayıyorlardı….Misyonerler Ermenileri Müslümanlara(Türkler) karşı hazırladılar,dinamit yapmasını öğrettiler ve her fırsatta onları İslâma karşı kullandılar.

 *-Sayfa No:486 -Belge No:545 8.Haziran.1913(Sir G.Buchanondan Sir E.Greye)

Ruslar,Majeste hükümeti Türk sınırında yaşayan Kürtler arasında da huzursuzluklar çıkartıyorlar, zayıf Türk otoriteleri bunu bastıramaz ve biz buna katlanmayız dediler.

*- Sayfa No:501 Belge No:562 22.Haziran.1913(Sir E.Greyden Lord Granvilleye)
… Altı ilin birleşik bir Ermenistan için ayrılması Asya Türkiyesindeki diğer ırklarında aynı yolu tutmasına neden olacaktır.

İNGİLİZ DIŞ POLİTİKA BELGELERİ: 1919-1939
*-Sayfa 86 12. Temmuz. 1919 Yunanlılar Aydında boş yere kan döktüler.
*-Sayfa 95 …. Türkler sadece Yunanlıların istilâsına uğradıklarını sanıyorlar ve onlarla savaşmaya hazırlanıyorlar, ancak Yunanlılar müttefik plânının bir parçasıdır.
*-Sayfa 106-132 … Türkleri rahatsız etmeyelim ve Türklere harbin bittiği izlenimini verelim…. Yunanlılarla İtalyanlar aralarında anlaşıp nereleri işgâl Edeceklerine karar veriyorlar…. Türklere bu işlerin duracağı hissini vermeliyiz.
*-Sayfa 138 …. Yunanlılar İzmirde katliam yapıyorlar…
*-Sayfa 241 - Mekkede Şerif Hüseyin 1915-1916 da İngilizlerle bir anlaşma yaptı. Ayrıca 2. Kasım. 1917 de Filistinde bir Musevi devleti kurulması için Beyanname (Balfour Beyannamesi) imzaladı. 1918 Ekim ayında Gnr. Allenby emir Faysala garanti verdi. Ayrıca Fransız büyükelçisi ile Rus dışişleri arasında 13-16 Nisan. 1916 da Skyes-Picot Anlaşması yapıldı. Buna göre:
1. Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis Rusyaya katılıyor.
2. Van, Bitlis, Siirt, Aladağ, Akdağ, Yıldızdağ, Zara ve Harput bölgesinde bir KÜRT DEVLETİ kuruluyor.


*- Sayfa No:388-Belge No:278- 11.Ağustos.1919

Emir Faysal ın Mektubu
… Bütün Müslümanların gözleri İngiltereye dikilmiştir. Türk Müslüman imp.luğunun yıkılmasında asıl kuvvet olan Araplar şimdi ödüllerinin ne olacağını bilmek istiyorlar. Babam İngilizlerin vaatlerine inanarak Türklere karşı savaştı. Eğer, isteklerimiz yapılmazsa sizlere karşı da savaşırız. Halifelik ve mukaddes yerlerimiz Allahın izni ve Türkler sayesinde bütün kaldı, şimdi Müslümanların içinde El Hüseyin Bin Ali diye biri vardır Hicaz Krâlı . Açıkça İngilizlerle bir olduğumuzu,İngilizlerin mukaddes yerlerimizin koruyucusu olduklarını ilân ediyor.

*-Sayfa No: 635-25. Haziran.1919- 13. Şubat. 1920 arası Konferansta Türk Meselesi:
… Majestenin hükümeti Türk ön Asyasına dört gizli anlaşmaya dayanarak girdi.
1. 1915 Mart ve Nisanında yapılan İstanbul Antlaşması. İngiltere - Fransa ve Rusya arasında.
2. 26. Mart 1915 teki Londra Antlaşması. İngiltere Fransa ve İtalya arasında.
3. 1916 da Skyes-Picot Antlaşması. İngiltere - Fransa ve Rusya arasında.
4. 1917 de St. Jean de Meaurienne Antlaşması. İngiltere - Fransa ve İtalya arasında.

*- Sayfa No: 643- Belge No:426-25. Haziran. 1919
… Amerika Cumhurbaşkanı Wilson Türkler Avrupada çok uzun zaman kaldılar ve oradan tamamen temizlenmelidirler dedi.

Kaynak: Vatan ve emek cephesi
 
(DEVAM EDECEĞİZ)

18 Şubat 2011 Cuma

DEKOLTECİ HOCA

Çok kızdı herkes ilahiyatçı hocaya! “Dekolte giyene tecavüz sürpriz sayılmaz!” dediği için! Oysa haksız mıydı? Biraz düşünürsek haklı olduğunu da anlarız!
İnsan kadının saçının telinden tahrik olup, bununla da kalmayıp, cinsel dürtülerine engel olamıyorsa eğer; hocanın sözlerine kızmak niye?
Kadının örtünmesi sorununun kadının değil tersine erkeğin sorunu olduğu bir kez daha doğrulanmış oldu böylelikle!
Saç teli bile erkek denen yaratığın aklını başından almaya yetiyorsa, geri kalanların erkeği azgın boğaya çevirmesi şaşırtıcı olmamalı!

Gördük ki; “tecavüzcü hoca” beklediği desteği görmedi. Sevinebiliriz! Başta YÖK Başkanı olmak üzere üniversitesinin rektörü zaman yitirmeksizin haddini bildirdiler dekolteci hocaya.

Düşünmeden edemedim! Türkiye neden dünyanın 16. büyük ekonomisi, neden cep telefonunda ve civatasını üretemediği her türden teknoloji ürününde baş tüketici diye!
Yanıtı bu tartışmada buldum

Bir benzetmenizin ya da aykırı düşüncenizin 301’den yargılanmanıza yettiği bu ülkede dekolteci hoca belki de toplumsal barışı kurmak adına tepki çeken sözleri ile “örtünün” demek istemiş de olabilir.
Örtünün de ırzınıza geçilmesin.
Örtünün de başınıza her türden bela gelmesin!

Bakıyorum da hemen her kesimden herkes hocanın üzerine çullanmış durumda!
Oysa onun suçu var mı? İklim, koşullar ve ortam tam da elverişli konuma gelmişken tutamayıp kendini “kral çıplak” deyiverdi…
Geçmişte birilerinin “bu memlekete komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz” dediği gibi sakın bugün birileri “dekolteci hocanın rol çalıyor oluşundan rahatsızlık duyuyor olmasınlar!


Ceyhun BALCI, 18.02.2011

Kaynak: Vatan ve Emek cephesi





--

15 Şubat 2011 Salı

ADALET HANIM

(Bugün hava puslu ve karanlık. Umut kaf dağının ardında. Huzur ise ortalarda yok. Birşey yazasım da yoktu. Eski notların olduğu arşivi karıştırırken bu eski öyküyü buldum.
Pek çok kişinin bildiğini ve okuduğunu sanıyorum. Ama beni her defasında sarar ve sarsar. Bilmeyenler ve okumayanlar için yazayım dedim.
Lütfen sabırla sonuna kadar okuyun.
Bazan insanın duygusallığa da ihtiyacı oluyor.)

Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın ''Günaydın Anne, Günaydın Baba'' dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. ''Günaydın Kocacığım'' dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp ''Günaydın Evlatlarım'' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp ''Sizleri, hepinizi çok özledim'' dedi.
Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama ''Bir taksi istiyorum'' dedi ve adresi verdi. Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi. Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu. ''Patlama be adam'' dedi. Nihayet taksiye binebildi. ''Teyze hoş geldin'' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför. ''Nereye gidiyoruz?'' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda ''Tüm bir gün beni taşırmısın?'' diye sordu. ''Sana 500 lira veririm.'' Adam küçümser bir gülümseme ile, ''Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze'' dedi.
Kadın gülümsedi
''O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?''
''Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye gideceğiz?''
''Anıtkabir''e''
''Anıtkabir''e mi?
''Evet''
''Tamam teyzeciğim''
''Yaş kaç teyzeciğim?''
''Seksen sekiz''
''Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim''
''Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum''
''Haklısın teyzecim''
Taksi Anıtkabir''in kapısına gelmişti. Şoför ''Teyzeciğim geldik'' dedi. Dalgın görünen kadın ''Evladım burada yardımına ihtiyacım var'' dedi. ''Benimle gel'' Adam şaşırmıştı. ''Tabii teyze'' dedi. Kuşkulu gözlerle ''Bizi buraya alırlar mı?'' diye sordu.
O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak ''Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?'' dedi
''Hayır''
''Kaç yıldır Ankara''da yaşıyorsun?''
''Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme''
''Ee o zaman''
''Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben''
Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.
Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde
''Nasıl çıkacaksın Teyze?'' diye sordu.
''Her ay nasıl çıkıyorsam öyle''
''Her ay geliyormusun?''
''Evet''
Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti. ''Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım'' Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra ''Hadi gidelim'' dedi.
Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı. ''Yoruldun mu Teyze'' dedi.
Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra ''Evet hem de çok yoruldum'' diye cevapladı.
''Nereye gidiyoruz?''
''Bankaya''
Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürk''e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda dayanamadı.
''Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?''
''Sor bakalım evladım''
''Anıtkabir''de Atatürk''e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?''
''Uzun hikaye evladım''
''Olsun be teyze anlat ne olur''
''Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende ''Adalet'' dedim. Bunun üzerine ''Ne güzel ismin varmış'' dedi. ''Okulu bitirince ne olacaksın'' dedi bana. Hemşire dedim. Oda ''Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır'' dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, ''Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın'' dedi .''
''Sen ne dedin peki?''
''Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.''
''Peki olabildin mi Adalet Teyze?''
''Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.''
''Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze''
''Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin''
''Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin''
''Evet''
''Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?''
''Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım''
''Osman teyzeciğim''
''Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?''
''Tamam teyzeciğim''
Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü. ''Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür'' diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi.
''Hoş geldin Hakim Teyze''
''Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti.''
''Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?''
''Yok aksine hoşuma gitti. Sağol''
''Nereye gidiyoruz?''
''Seyranbağlarına''
''Tabii''
''Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen''
''Tüm Anadolu''yu karış karış gezdik rahmetli kocamla''
''Ne iş yapardı amca?''
''Subaydı.''
''Ne zaman vefat etti?''
''1952′de''
''Çok olmuş.Gençmiş''
''Kore savaşında şehit oldu.''
''Allah rahmet eylesin Hakim teyze''
'' Sağol''
''Seyranbağları''na geldik nereye gideceğiz?''
''Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.''
''Tamam.Buyur Hakim Teyze.Geleyim mi ben''
''Yok bekle burada''

Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan görünen levhasına baktı. ''Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu'' yazısını okudu. Anlam veremedi. ''Bu kadın burada ne yapar ki?'' diye düşündü.
Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın ''Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin'' dedi.
Adalet hanım, buğulu gözlerle ''İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın'' dedi.
Araba hareket etti.
''Nereye Hakim Teyze?''
''Hemen iki sokak öteye''
Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti. Bu binada da ''Ankara Seyranbağları Huzurevi'' yazıyordu.
''Bekle beni''
''Tabii Hakim Teyze''
Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım''ın gözlerinden akan yaşları fark etti.
''İyi misin Hakim Teyze''
''İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor''
''Nereye gidiyoruz?''
''Cebeci Asri Mezarlığına''
''Tamam''
''Teyze nerelisin sen?''
''Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke''ye döndük. Allah''a Şükür Babam''da sağ salim döndü savaştan.''
''Sonra ne oldu?''
''Liseye Aydın''a gönderdi babam. Orada Atatürk''le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul''a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye''de okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik..''
''Çocuğunuz var mı?''
''Bir kızım bir oğlum vardı.''
''Neredeler şimdi?''
''Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.''
''Ne güzel''
''1978′de Fransa''da Ermeniler öldürdüler.''
''Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani''
''Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.''
''Amin. Ya kızın?''
''O eşi ve çocukları ile İzmit''te yaşıyordu. Öğretmendi. 1999′da depremde hepsi vefat ettiler.''
''Allah rahmet eylesin.Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze kusura bakma''
''Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım.Sen üzülme sağol''
''Geldik Teyze''
''Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.''
''Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.''
''Yok beni alacaklar buradan''
''Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 ''yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.''
''Çocukların var mı?''
''İki tane ellerinden öperler.'' Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.
''Adları nedir?''
''Kemal ve Ayşe''
''Oğlumun adı da Kemaldi.''
Sessizliğin ardından Osman''ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..
''Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk''ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.''
Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.
Ertesi gün Ankara''da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi. Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti.
''Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ''a ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ''ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları''ndaki bir kız yetiştirme yurdu ile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis, Adalet YILMAZ''ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.''
Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman''ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında ''Gökler bile sana ağlıyor'' diyerek ağladığı…