13 Mayıs 2013 Pazartesi

NE ATATÜRKMÜŞ AMA!...

Türkiye Cumhuriyeti üçüncü dönem seçimlerine hazırlanmaktaydı. 
Öte yandan da ülke çok zor günlerden geçiyordu. Memleketin her şeye ihtiyacı vardı, buna karşılık olanaklar kısıtlıydı. Yüzyılların ihmali sonucu, devletin önemli bir ihraç kalemi yoktu. Hangi sanayi ürünü, batılı sanayi ülkelerine nazaran daha kaliteli üretilip daha ucuza satılacaktı da, elde edilecek gelirlerle bu yatırımların finansmanı sağlanacaktı? 
Buna rağmen hükümet çok önemli yatırımlara girişiyor, demiryolları projesi büyük bir hızla sürüyor, gereken finansmanı sağlamak için ise, halkın sırtına takatinin üzerinde vergi yükleniyordu. Adeta en büyük yatırımlar, bir neslin sırtından çıkarılmaya çalışılıyordu, çiftçi perişandı. Henüz hiçbir ülkeden uygun kredi de alınmamıştı. Kendi yağımızla kavrulmak zorundaydık. 

İyi ama kavrulmak için gerekli olan yağ bile yoktu ki ortada! 

İsmet Paşa ve hükümetinin işi gerçekten zordu. Bütün bu gerçekleri bilmesine rağmen, Paris’ten her gelişinde Fethi Bey’in en büyük eleştirileri de, hükümetin izlediği bu ekonomik politikalar üzerine olmaktaydı. Atatürk sonunda da Fethi Bey’den kendisinin gelip bir muhalefet partisi kurmasını rica etmiş, her desteği sağlayacağına da söz vermişti.
İşte Serbest Fırka böyle kurulmuştu. 
Bu esnada ülkedeki hakim görüş iki noktada toplanıyordu: 
1- Vergiler ödeme gücünün üstündeydi. Bazı teşebbüsler zamansız ve yersizdi. Bunların finansı tek bir nesilden çıkartılmaya çalışılmamalıydı. 
2- Hükümet ve taşradaki yöneticiler halka karşı sert davranıyorlardı. Özgürlükler kısıtlanıyordu. Halk genel olarak mutsuzdu.
Çözüm olarak varılan ortak görüşe gelince, en iyisi Atatürk fiilen işin başına geçmeliydi. Hükümeti fiilen o yönetmeliydi. İcraatın içinde olmalı, tüm vekâletleri her gün dolaşıp denetlemeli, işlerin nasıl geliştiğini yakından izlemeliydi. O zaman işler yoluna girerdi. 
Oysa ekonomi yönetimi farklı bir şeydi. Buna rağmen Gazi’ye o kadar güveniyorlardı ki, onun her sorunu çözeceğinden emindiler. 
Üstelik bu tartışmalar basında bile yer alıyordu. Bunları elbette İsmet Paşa da okuyordu. Şimdi de karşısına Fethi Bey çıkarılmıştı. Bütün bunlar İsmet Paşa’yı geriyordu. 
Aynı günlerde gazetelerde doğrudan Atatürk’e yönelik bir takım yazılar görülmeye başlandı. Bu gazetelerden biri, güya Fethi Bey’in Atatürk’e “yaşam boyu” cumhurbaşkanlığı önerdiğini yazmıştı. Tamamen uydurma olduğu anlaşılan bu haber derhal tekzip edilmiş, fakat yankıları sürmüştü. Gazetelerin Ankara temsilcileri bu vesileyle ve kamuoyunu aydınlatmak için Atatürk’ü ziyaret ettiler. Sordukları soru şuydu: 
“Farz edelim ki size böyle bir teklif yapıldı. Yanıtınız ne olurdu?
Atatürk şu yanıtı vermişti: 

Bana öteden beri bu ve buna mümasil tekliflerde bulunanlar çok olmuştur.
Siz ve efkârı umumiye bilmelisiniz ki, bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez. Benim gayem Türkiye’de, Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde millet hakimiyetini egemen kılmak ve ebedileştirmektir. Dediğiniz gibi bir teklifi, benim idealimi cidden rencide eden bir manada telakki ederim. Bu noktada şu veya bu tefsirlere giden sözlerin manasını, beni iyi tanımış olan Türk Milleti, benden daha iyi takdir eder.” 
Atatürk bu ifadesiyle, kendisine hilafet hatta saltanat hakkında yapılan önerileri nasıl şiddetle reddettiğini anımsatmak istiyordu. Kurduğu partinin ölünceye kadar başkanı olması yolunda yapılan teklifi de aynı düşünceyle reddetmişti. 

(Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Cilt.2, s.435, Yapı Kredi Yayını, 1973)
27 Nisan 1931’de yeni seçim sonuçlanmış, ulusa bir beyanname yayınlayarak yeni seçilenleri kutlamıştı. 4 Mayıs günü de üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmişti. Hükümeti kurmak üzere gene İsmet Paşa’yı görevlendirdi. İsmet Paşa görevi ancak Atatürk’ün ısrarı üzerine kabul etti. Bir önceki hükümetten 4 bakan değişmişti. Bu vesile ile, Akşam gazetesi başyazarına demeç verirken, sözün arasında, 

... Eğer İsmet Paşa hükümeti kurmayı kabulden kesin olarak çekinmiş olsaydı, başvekilliği bizzat üzerime almaktan başka çare kalmazdı: Ya ben, ya İsmet Paşa.” demişti.
Bu demeç basında derhal, “acaba bizde de ABD’ndeki gibi başkanlık sistemi mi kurulacak” şeklinde yorumlara yol açtı. 
Bunun üzerine Atatürk, İsmet Paşa, Fethi Bey, Serbest Fırka’nın Genel Sekreteri Nuri Conker ve bazı milletvekillerini Köşk’e davet ederek, onlara şu açıklamayı yapmak gereğini duymuştu: 

Arkadaşlarımız içinde başvekillik yapacak zevat çoktur; fakat bütün bu arkadaşlarım da dahil olduğu halde, milletin umumi temayülü (eğilimi), benim şu veya bu zaruret karşısında Başvekil olmamı icap ettirirse, bu vazifeyi kemalî tevazu ve minnetle yapmaya hazırım. Bu takdirde benim aynı zamanda Reisicumhurluğu üzerimde bulundurmamın elbette kanunî imkânı yoktur. 

Benim alacağım bu yeni vaziyeti muhtelif tarz ve manalarda kötüye yorumlamak hiç de makul ve mantıkî değildir. Amerika sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda, Reisicumhurlukla Başvekâleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malûmdur zannederim.

Bugünkü şartlar içinde, bir hükümetin millet ve memleket menfaati için takviyesine maruf herhangi sözümü, bin türlü malayanilerle istismar etmeye kalkışmak isteyenler, çok bedbaht adamlardır.

Akşam gazetesi başmuharririne söylediğim sözler, benim ağzımdan çıkmıştır ve icabında daima tekrar olunacak sözlerdir.”


Tek çıkar yolun, Devlet Başkanının aynı zamanda fiilen Başbakanlık görevlerini de üzerine almasından geçtiğine ilişkin yazıları Atatürk görmezden geliyordu ama bir gün Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak da bu konuyu açtı ve görüşünü sordu. 
Soyak’a döndü ve bu tür “tek adam” yönetimlerini katiyen onaylamadığını, bunun kadar budalaca bir düşünce olamayacağını söyledi. Sonra da devam etti: 

Şaşarım, o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsî idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir. Hadi diyelim ki ben de bu gaflete düştüm. Vekâletlerin yürütmekte oldukları işlerin büyük kısmı bilgi ve ihtisas isteyen konular olduğuna göre, ben Hariciye ve Milli Müdafaa Vekâletlerinden başka yerde nasıl faydalı olabilirim?

Bu iki vekâlette, yüksek dış seyahatimizin idaresi ile, yurdun müdafaası esbabını hazırlamak işlerinde zaten sorumluluk mevkiindeki arkadaşlarla daimi temas halindeyiz.
Bu arkadaşlara aklımın erdiği kadar yardım etmeye, faydalı olmaya çalışıyorum. 
Diğer sahalarda pek açık olan ihtiyaçlara, durmadan ilgililerin dikkatini çekiyorum. 
Meselâ umumi kültürü yükseltmek, bir taraftan memlekette ziraat işlerini yeni vasıta ve usullere göre düzenlemek, verimi arttırmak, diğer yandan da ölçülü bir programla muhtaç olduğumuz sanayi kurmak lâzımdır diyorum. 


Bunları imkân nispetinde süratle tahakkuk ettirmek, tamamen mesuliyet ve ihtisas sahiplerinin işidir; oralarda benim ortaya atacağım yanlış mütalâalar vazife sahibini şaşırtabilir, tereddüde düşürür. Bu suretle mutlaka aksi tesir yaparak, memlekete fayda yerine zarar getirir.“


(Soyak,a.g.e, s. 407)
Başkan olması önerilen Atatürk’ün, bunu reddederken ileri sürdüğü gerekçeye bir bakar mısınız: “Ya memlekete fayda yerine zarar getirirsem?!” 
Ne Atatürk’müş ama!… 

Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç

Maltepe Üniversitesi





3 yorum:

  1. Mehmet Bey merhaba.. Yazınızı bir solukta okudum. Hem de ruhum gurur ve huzur bula bula... Bir liderin kendisini halkına adaması ancak bu kadar olabilir herhalde... Bir annenin bebeğine karşı duyduğu hislerle birlikte sahiplenme, onu kollama ve koruma duygusuna sahip büyük Atatürk'ü asla unutmayacağız! Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu yüce duyguya karşın "nankör" evlatlar da çıkabiliyor değil mi?..

    Büyük Türk halkı Ata'sını kalbine çoktan kazıdı... Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devletin en önemli işlerinin idaresi konusunda bile kullandığı zarif üslup ve etkileyici cümleler ne yazık ki şimdikilere ne miras kalmış ne de ders olmuş. O sebeple büyüklüğüne, zerafetine, aklına hala erişilemiyor ya!

      Sil
  2. Hizli firsat!

    Biz uluslararasi islem iyi güvenilir, güvenilir. Bu firsati kaçirmayin lütfen, buraya gelecek 2014 yili dogru yatirim baslatmak için bir firsattir. %100 emin ol daha fazla bilgi için e-posta MMV (vandamariana111@gmail.com) Sen garanti.

    Eger tarim için bir kredi ihtiyacim var mi? Is için kredi? yapimi için kredi? Yatirim kredisi? Ögrenci kredi? Borç konsolidasyonu kredi? Bu bir firsattir, kullanimi ve yeni bir hayata baslamak. Daha fazla bilgi (mrsvandamariana@yahoo.co.uk) için e-posta MMV.

    Allah lonca tüm ...

    M.M.V LTD.

    YanıtlaSil