1930’ların ortalarından itibaren ABD’de hibrid mısır yayılmaya başladı ve on yıl içinde mısır kuşağında açık tozlanan çeşitlerden hibrid mısıra geçiş gerçekleşti, 1965’de ABD mısır ekilişinin %95’i hibrid mısırlara aitti. Açık tozlanan çeşitlerden hibrid çeşitlere geçiş bilimsel bir zorunluluk muydu, yoksa şirketlerin bir tercihi miydi? J.R. Kloppenburg’un “First The Seed” adlı eserinde ikincisinin doğru olduğuna dair epeyce kanıt vardır. Harward’lı genetikçi Lewontin “eğer aynı çaba bu çeşitlere [açık tozlananlar] verilseydi, şimdiye kadar bunlar hibridlere eşit hatta daha iyi olacaktı” demiştir. Hibridler şirketlere çiftçileri tohumdan ayırma olanağını vermiştir.
1930’lardan önce mısır gösterisi (corn show) adı altında yürütülen yayım ve ıslah çabaları verimde bir çöküşe yol açmıştı. Bunun nedeni bu gösterilerde başarı kazanan mısırların görünüş olarak güzel olmasına dikkat edilmesi idi. Ancak görünüş ile verim arasında bir ilişki olmayabiliyordu. Bunun sonucu uzun yıllar akrabalı yetiştirme yapıldı ve bu verimde çökme yarattı. 1900 yılından 35 yıl sonra mısır verimleri ciddi bir çöküş gösterdi. Hibrid mısırın başarısının arkasında bu durum çok etkili olmuştur. Şirketlerin hibrid üretiminde kullandığı çeşitler kamuya ait idiler. Bu dönemde kamusal araştırmalar ile özel şirketlerin araştırmaları arasında bir ayrım yapılmaya başlandı. Kamuya “temel araştırmalar” denilen bir görev verildi. Özel sektör sözcüleri kamu ıslahçılarını akrabalı yetiştirilen hatlar geliştirmeye zorladılar. Bunlardan hibridler elde edilmesini ise özel sektör yapmalıydı. Hibrid mısır üretimi aynı zamanda yeşil devrim denilen kimyasal gübre, kimyasal ilaç, makine ve yoğun su ile üretimi de teşvik etmeye başladı. Kimse popülasyon ıslahı üzerinde çalışmak için para ve zaman harcamadı. Çünkü popülasyon ıslahı sonucu elde edilecek çeşitler sayesinde çiftçiler kolayca ürünlerinden tohumluk ayırabilecek veya birçok şirket tarafından üretilecek tohumluklar tekelci kârları aşındıracaktı. Hibrid taraflı Amerikan mısır ıslahı diğer ülkelere de transfer edildi. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü FAO İtalya’da 1947 yılında hibrid mısır okulu yürüttü. Yeşil devrim büyük ölçüde Rockefeller ve Ford Vakıfları tarafından fonlanan uluslar arası Tarımsal Araştırma Merkezlerinde (İngilizce kısaltması ile IARC) uygulandı. Islah edilen çeşitler en iyi topraklara uygun, sağlam saplı, kimyasal gübre ve diğer tarım kimyasallarını kullanmak üzere geliştirildiler. ABD’de hibrid mısırı geliştirenler özel şirketler kurdular. Örneğin Henry A. Wallace 1926’da sonraları Pioner Hi-bred haline dönüşecek olan Hi-Bred Corn Company’i kurdu. Bu şirket de 1999’da Dupont tarafından satın alındı. Hibrid deneyimi daha sonra birçok bitkiye aktarıldı.
Hibrid mısırın geliştirilmesi bilimsel ve teknik nedenlerin özünden gelen bir sonuç değildir. Tam tersine hibritleştirme şeklinde ortaya çıkan bilimsel bilgi sosyal ilişkiler tarafından şekillendirilmiştir. Simmonds şu yorumu yapar: “Hiç kimse büyük popülâsyonları geliştirmek için zamana ve paraya kavuşamadı. Hibrid mısır bir başarıdır, ancak büyük ölçekli çalışmaların onlarca yıl sürdürülmesi ile bu gerçekleşmiştir.” Popülasyon ıslahına aynı çaba koyulsa idi ne olacaktı? Buna iyi bir cevap alamıyoruz. Çünkü hibrid ıslahını kabul etmek için ekonomik dürtü çok büyüktü. Popülâsyon ıslahının hibrid üretiminin altına itilmesi bilimsel nedenlerle kararlaştırılmamıştır. Bunun nedeni politik ekonomidir. Kamu tarımsal araştırması sermayenin hizmeti altına alınmıştır.4.12.2012
Tayfun Özkaya Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
tayfun.ozkaya@ege.edu.trEGE ÜNİVERSİTESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder