19 Aralık 2011 Pazartesi

GEREDE URGANCILAR YAYLASI DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Gezmek için, “seyahat mikrobu”nu kapmak gerekir derler. Eğer içinizde sürekli bir seyahat özlemi beliriyorsa, bulabildiğiniz kısa tatil olanaklarını her nereye gitsem olarak düşünüyorsanız siz mikrobu kapmışsınız demektir.
Doğada yürüyüşte sanıyorum bu seyahat mikrobunun bir türevi. Soğuk bir kış gününde sabahın altısında sıcak yatağınızı terk edip kalkmayı göze alıyor, yiyeceğiniz ufak tefek şeyleri paketliyor, sıcak su termosunu olmazsa olmazlar arasında çantaya atıyor ve zamanında sizi alacakları durağa nefes nefese koşuyorsanız bilinki artık siz doğa hastasısınız. Zira bu mikrop o gün değil belki hafta başından itibaren sizi rahatsız etmeye başlıyor. Hızla siteyi gözden geçirip hafta sonu rotasına bakıyorsunuz. Bilmediğiniz bir rotaysa yeni bir şeyler keşfetme heyecanı duyuyor, tanıdık bir rotaysa bir önceki yürüyüş anılarınızı hatırlıyor hatta geçtiğiniz bir patikayı, ilginç bir ağacı, çeşme başını anımsıyor, gezinin ilginç anlarını yaşıyorsunuz.
(Fotoğraf: Burak)
Eğer o hafta sonunu doğaya ayırdınız ise, Pazar günü yaklaştıkça gezi geçen her gününüzü daha çok doldurmaya başlıyor. Uzun bir ara vermişseniz birgün önceden çantanızı çıkarıp malzemenizi bir bir gözden geçiriyorsunuz. Hangi malzemeler alınacak dikkatli bir seçim gerekiyor. Yedek çorap, içlik ve polarlar dikkatle çantanın dibine yerleşiyor. Batonlar ve üçayak sandalyeniz çantada yerini alıyor. Termos elden geçirilip sabah sıcak su için mutfak masasına konur ki unutulmasın, Çay, kahve stokları, peçete, bıçak, düdük, fener, pusula gözden geçirilir. Kış ise yağmurluk ya da panço çantada yerini alır. Sabah panik yapmamak için giyilecek kıyafet içlikten çoraba kadar ayrılıp hazır tutulur. Artık yapılacak iş, zamanı geldiğinde otobüsün sizi alacağı durakta hazır olmaktır.
(fotoğraf: Burak)
Fuat hocam önceden planlanmış bir programı olduğu için gelemeyeceğini söyleyince, içimdeki mikrobu daha fazla tutamayacağımdan Pazar yürüyüşüne tek başıma çıkmaya karar verdim. İki aydır yürüyemediğim için acil doğa tedavisi zorunlu hale gelmişti. Araya giren uzun bayram tatili ve iki hafta önceki ani grip çok ara vermeye sebep olmuştu. Son yürüyüşte eski grubumuzdan arkadaşların hiçbirini göremediğimden aslında bu kez de fazla bir beklentim yoktu. Ama sabah 8’de durakta otobüste eski yürüyüş dostlarımız Burak ve Jale’ye rastlamak doğrusu çok sevindirici idi. Uzun zamandır görüşmemek uzun sohbetlere vesile oldu.

Ankara’yı kuru bir havada terk etmemize rağmen yürüyüşü başlatacağımız Greenpark Kaya otel tesislerine geldiğimizde ince bir yağmur başlamıştı. Dağa çıktıkça kara dönüşeceği beklentisi ile fazla önemsemedik. Rehberlerimizle 17 kişi başladığımız yürüyüşün ilk metrelerinde yağmur hızını artırınca zorunlu bir molayla yağmurluk ve pançolar göreve hazırlandılar.

Orman içinde yer yer kar birikintileri olmasına rağmen sürekli yağan yağmur bir süre sonra karı sulu bir hale soktu. Urgancılar yaylasına ulaştığımızda yağmurun durmayacağı anlaşıldı. Her yer ıslak olduğundan kısa su molalarını ayakta yapmak zorunda kaldık. Rotamız, orman içinde yavaş yavaş güneydoğu yönünden yükseldikten sonra güneye döndü. Sert bir yükselme planlanmadığı için yürüyüşün zorluk derecesi düşüktü. Saat 12’yi biraz geçe orman içinde nisbeten daha az ıslanırız ümidiyle yemek molasını erken verdik. Ancak yağmur rahat vermediğinden yarım saatte yola hazır hale geldik.

(Fotoğraf: Burak)

Günümüzün ıslak bir gün olacağı açıktı. Hava kara dönüşmeyecek kadar yumuşak olduğundan yağmur azalarak ya da artarak yol boyu bizi ıslatmaya devam etti. Yemek sonrası yolumuzun batıdan kuzeye dönerek geriye çevirdik.
 Tepeleri yan geçişle zor olmayan bir rotada döndük. Yağmurun şiddetini artırması yürüyüş keyfimizi azalttığından kısa bir dönüş yapıp saat 15’de Greenpark’a döndük. Sudan çıkmış balık halimizle ancak doğada keyifli geçirilmiş bir gün yaşadığımızdan halinden şikayetçi olan pek yoktu. Bizimle birlikte Greenpark’a bruncha gelen grupla birleşerek şömine önünde çay eşliğinde Semra ve Deniz’in saz ve türküleriyle yaptığımız kapanış çok keyifliydi.

Saat 17 dolaylarında aracımız dönüş için hareket ettiğinde bizi yine yağmurla uğurlayan Gerede’deden sonra kuru bir Ankara’ya ulaşmak  doğanın bize bir cilvesi gibi geldi.
Mikrobumuz uyanana kadar günlük hayata devam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder