Rize’nin Portakallık Mahallesi’nde 1878 (1862?) yılında doğan İpsiz Recep’in annesi Cemile, babası Hüseyin’dir.
Emiroğulları’ndan olan İpsiz Recep, genç yaşında çalışmak için İstanbul’a gider. Yelkenli teknesiyle Boğaziçi’nde çalışmaya başlar. Yanında çalışanlara eziyet eden Rum ve Ermenileri zararsız hale getirir. Orada çalışmalar arasında huzuru temin eder. İpsiz Recep’in bu tür çıkışları neticesinde çevresinde sayılır, sevilir, cesareti takdir edilir. Elinde avucunda ne varsa, olanı da, olmayanı da verdiğinden ve kendisi de “cep delik, cepken delik” misâli kaldığından ‘İpsiz’ lakabını alır.
İpsiz Recep, Karasu’nun ve Civarının Savunmasını Ele Aldı İpsiz Recep’in huzuru temin edip, çalışmaya başladığı zaman İstiklal Harbi patladı. İstiklal mücadelesi başladığında düşmanla işbirliği yapmaz, Kuvayı Milliye saflarında yer alır. İpsiz Recep, on beş arkadaşı ile birlikte İstanbul’dan ayrılıp Kefken Adası’na gelir. Arkadaşlarıyla birlikte dinlendikleri bir zamanda yabancı bandıralı bir geminin kendilerine doğru geldiklerini fark ederler. İyice yanaştıkları zaman geminin Fransız olduğu anlaşılır. On beş arkadaşlarıyla birlikte gemiyi çevirip, teslim alırlar. Gemiyi Sakarya Nehri’ne kadar getirip zamanın Karasu Bucak Müdürü’ne teslim ederler. Geminin arpa yüklü olduğu görülür. Bu hareketinden sonra İpsiz Recep Karasu’da karargah kurup Ankara ile irtibat sağlar. Ankara kendisine ‘milis kuvvetleri komutanlığı’ olarak ‘yüzbaşı rütbesi’ verir. Bundan sonra İpsiz Recep’in etrafında 1800-2000 kişi kadar genç toplanır. Çete zamanla büyür. Rizeli Mehmet Kaptan (Altıkanoğlu), yine Rizeli Murad Reis (Ekşioğlu), Yoncalı ve Firdevsoğlu Reisler Samsun’da bir araya gelirler. Köy köy dolaşırlar ve cephane taşımak için topladıkları kağnıları Kazım Karabekir Paşaya teslim ederler. Çeteye karargâh kuracakları korunaklı bir yer gerekince Kefken adasına yerleşirler. Kefken’de Mustafa Reis (Uzun), Kemençeci Hazma (Pilehozlu), Kandemirin Mehmet ve Kolcu’nun Hüsnü, Salih Çavuş, Parmaksız Ahmed, Hasan Çavuş, Bayram Ali, İsmail Hakkı Reis, Mecid Dayı, İsmail Reis ve on üç arkadaşı yeğeni Hamza ile hemen hepsi Rizeli kuvvacılar “İpsiz” Recep’e “Reis” derler, İstanbul hükümetinin ve işgâl kuvvetlerinin baş düşmanı olurlar. Halife, Çerkez ve Abazaların etnik kökenlerine hitap ederek, onları onore ederek, “bendensiniz” diyerek Kuvayı Milliyeye karşı ayaklandırır, Kuvayı Milliye güçlerine saldırtır. “İpsiz” Recep ve arkadaşları bu saldırıları da, isyanları da bastırır. Hem de hak ettikleri bir şekilde. Halifenin Damadı Ferid Paşa da boş durmaz. İdam fermanını çıkarır. “İpsiz” Recep ve arkadaşlarını ele geçirmesi için Binbaşı Lütfü kumandasında 80 jandarmayı üzerlerine sürer. Kuvayı İnzibatiyeye mensup birliğin komutanı Lütfü Bey, Kuvayı Milliyecileri katletmeyi onuruna yediremez, Kefken’i uzaktan top ateşine tutar. Daha sonra Binbaşı Tufan’ın 43. Alayına katılan çete, Kocaeli Birinci Taburu olur. “İpsiz” Recep Reis, yüzbaşılığa yükselir. Yaptığı en önemli iş İzmit’te Yunan kuvvetlerinin İnönü hattındaki kuvvetlere katılmasını önlemek olur. Etrafındaki gönüllü ona yetmeyince Sinop, Trabzon ve Rize hapishanelerinin kapılarını açıp 101 yıllık mahkûmlara sorar:
-Hürriyet dışarıda… Şimdi sizi serbest bırakıyor ve hürriyetinizi veriyorum. Siz de milletinize vereceksiniz. Prangada yaşamak mı, düşmanla vuruşmak mı? Kararınızı verin.
Ve eski mahkûmlar da Kuvayı Milliyeye katılır. Çelik gibi adalelere sahip, tuttuğunu koparan bir öfke dalgası ile kaplı olan “İpsiz” Recep’in Milli Mücadeledeki konumu çok önemlidir.
Halk İpsiz Recep’e “Emice” Unvanını Vermişti
İpsiz Recep doğruluğu, dürüst ve mertliği sayesinde etrafın takdirini toplayıp sözü geçen kişi durumuna gelmiş, halk kendisine “Emice” unvanı vermiş, İpsiz Recep’in bu durumunu tespit eden Ankara, emrine üç istihbarat subayı vererek harp hali ve şekli üzerine nasıl hareket edeceğine dair emirler göndermiştir.
İstiklal Savaşı’nda iç ve dış düşmanlara karşı milli duygularla dolu olarak saldıran, bu konuda anlayış gösterenlerin yardımlarından yararlanan İpsiz Recep ve mahiyetindeki milliyetçiler amansız bir mücadele ile Yunan ve Çerkez Ethem kuvvetlerinin herhangi bir şekilde zarar vermelerine meydan vermemişlerdir. Düşman denizden bombalarla dağları dövmüşse de çıkarma yapma imkânı bulamamıştır. Karasu’da yürüyemediği gibi çekilip, bilinmeyen yönlere doğru gitmek zorunda kalmıştır.
İpsiz Recep doğruluğu, dürüst ve mertliği sayesinde etrafın takdirini toplayıp sözü geçen kişi durumuna gelmiş, halk kendisine “Emice” unvanı vermiş, İpsiz Recep’in bu durumunu tespit eden Ankara, emrine üç istihbarat subayı vererek harp hali ve şekli üzerine nasıl hareket edeceğine dair emirler göndermiştir.
İstiklal Savaşı’nda iç ve dış düşmanlara karşı milli duygularla dolu olarak saldıran, bu konuda anlayış gösterenlerin yardımlarından yararlanan İpsiz Recep ve mahiyetindeki milliyetçiler amansız bir mücadele ile Yunan ve Çerkez Ethem kuvvetlerinin herhangi bir şekilde zarar vermelerine meydan vermemişlerdir. Düşman denizden bombalarla dağları dövmüşse de çıkarma yapma imkânı bulamamıştır. Karasu’da yürüyemediği gibi çekilip, bilinmeyen yönlere doğru gitmek zorunda kalmıştır.
Cumhuriyetin ilânından sonra hem maaşa, hem de İstiklal Madalyasına hak kazandı..Tekrar toprağına döndü, hayatında hiç bunları yaşamamış gibi çiftçiliğe başladı. Ve bir gün Ankara’dan onu ziyaret gelenleri dinledi, dinledi, güldü ve şöyle dedi.
-Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur. Gazi Paşa Hazretlerine hürmetlerimi arz ederim.
Rizeli “İpsiz” Recep Reis ve arkadaşları düşmanla ve yerli işbirlikçilerle savaşmışlardı. Vatanın ve milletin istiklâli için onların ipinde asılmayı göze almışlardı.
-Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur. Gazi Paşa Hazretlerine hürmetlerimi arz ederim.
Rizeli “İpsiz” Recep Reis ve arkadaşları düşmanla ve yerli işbirlikçilerle savaşmışlardı. Vatanın ve milletin istiklâli için onların ipinde asılmayı göze almışlardı.
İstiklal Savaşı’nda her türlü zorluğa karşı mücadelesini sürdürüp, milli duygularının sesine göre fedakarlıktan çekinmeden başarı gösteren İpsiz Recep, 1928 yılında Yenimahalle’deki evinde ölmüş, vasiyeti üzerine mezarı Karasu şehir mezarlığına defnedilmiştir. İpsiz Recep’in kişiliğini tanıyan, iyiliğini unutmayan, yardımı borç ve görev sayan Karasulular tarafından hizmeti ve kişiliğine yaraşır şekilde yaptırılan mezarı muhteşem görünüşü ile göze çarpmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder