Doğu Avrupa ülkelerinde ise bu heykel bolluğu daha bir başka ve fazladır. Prag, Budapeşte, Moskova ya da Saint Petersburg’da heykel bolluğundan başınız döner.
Üsküp’te böyle şehirlerden birisi. Şehir sanki heykel galerisi görünümünde. Neredeyse adım başında yol, park ve nehir kıyısında yer alan heykeller şehre bambaşka bir sıcaklık ve hava veriyor.
Heykelin böylesine bol olduğu yerde elbette sayısız sanat galerileri şehrin yer noktasına dağılmış vaziyette.
Üsküp’te de “sanata tükürülmediği” için olsa gerek adım başı yer alan bu heykeller, eski ya da yeni dikilmiş olsun halkın estetik duygusunu yansıtıyor. “Ucube” olarak da nitelendirilmedikleri için sanırım yakın zamanda da başlarına kesim ve yıkım gibi saldırı gelmeyecek görünüyor.
Günlük yaşamınızda adeta her gün gördüğünüz heykeller zaman içinde yaşam boyutunuzun ayrılmaz bir parçası oluyor galiba. Daha çocuk yaştan itibaren insan anatomisinin detaylarını öğrenerek yetişen bir nesilin cinsel tabularla sorunu olmayacağı açık değil mi? Saint Petersburg’da, anaokulu öğrencilerinin Ermitaj Müzesi’ne yaptıkları toplu geziyi unutmam mümkün mü?
Henüz yaşamın ayırdında olmayan çocukların daha 4-5 yaşından itibaren düzenli olarak Müze, sanat galerileri ve heykellerle iç içe yaşaması hem tabuları yıkar hem insanın daha çocuk yaşta sanat estetiği ve zevki edinmesine yol açar.
Bunları görünce güzel ülkemin kadın ve erkeklerinin zifaf gecesinde dahi karşı cinsinin anatomisi hakkında bilgi sahibi olamamasında bu kısır sanat ortamızın payı olabilir mi ne dersiniz?
ne inanılmaz heykeller, baktım kaldım.
YanıtlaSilemeklerinize sağlık.
o diyarların insanı olmak varmış......
Evet gerçekten etkiliydi. Ayrı bir yazı konusu olacak kadar çoklardı. Ne yazık ki resimleyemediğim o kadar çok kaldı ki... Belki başka sefere.
SilSevgi ve saygılar sunarım.