BU YAZI BİRAZ UZUN OLACAK, SABIRLA OKUMANIZI DİLİYORUM
Genellikle bloglarıma (Adsız) olarak yorum yazanlara yanıt vermiyorum. Öncelikle;
- İsmini yazmadan yorum yazmayı bir tür saklanma, kendini gizleyerek başkalarına yapılan bir tür sataşma kabul ediyorum.
- İsmini ve kimliğini gizleyenlerin büyük bir kısmı “Utangaç Atatürk düşmanlarıdır.” Blogumda böyle birçok yorum var. Hiçbirini silmiyor ve ibreti alem için bu yorumları saklıyorum. Kendi küçük beyinlerinde elbet bir gün utanma hissini duyacaklardır.
- Bu “Adsız”lar bilmeden fikir sahibidirler. Kendi doğruları dışında
doğru yoktur. Düşünmezler, irdelemezler. Karşıt fikir sahipleri onların açık düşmanlarıdır, ancak onlarla açıktan fikir mücadelesi yapmazlar, gizlice yazar, çamur atar ve kaçarlar.
Bu yüzden genellikle önemsemem ve cevap yazmam. Ancak “Sözler” bloguma aşağıdaki yorum bırakılmış;
“Atanız basit bir memur iken,ölümünden önce tüm mal varlığını ismet inönü ye gönderdiği ve mecliste okunan bir mektup ile Türk halkı na bıraktığını herkes biliyor sanırım. PEKİYİ; -NE KADAR MAL VARLIĞI BIRAKTIĞI, -BU KADAR KISA ZAMANDA BUNLARI NASIL ELDE ETTİĞİ, KONULARINI BİLİYORMUSUNUZ ??? İSMAİL CEM İN "TÜRKİYEDE GERİ KALMIŞLIĞIN TARİHİ" KİTABINDAN YADA TBMM KAYITLARINDAN ÖĞRENEBİLİRSİNİZ. BAKIN VE ŞAŞIRIN... -
(Adsız 16.08.2012)”
Tam bir çamur atma ve neresinden bakarsanız bakın utanmaz bir yorum. Hele ifade ve mantık hataları bakımından tam bir şaheser!
1. “Atanız”, sanki kendisinin Ata’sı değil. Ya bu kaçak yorumcu Türk değil, ya da kendisini bu milletin bir ferdi saymıyor!
2. “basit bir memur iken…” Türk ordusunun Mareşali ve ilk cumhurbaşkanı ‘basit bir memur’ öyle mi? Galiba ‘düşünemiyor’ derken ‘beyinsiz’ demeyi ihmal etmişim!
3. “…tüm mal varlığını ismet inönüye gönderdiği ve mecliste okunan bir mektup ile….bıraktığını…” bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu gösteren bu ifadeyi, Sinan Meydan’ı okuyunca anlayacaksınız.
4. “…bunları nasıl elde ettiğini biliyormusunuz????...” Bilgisiz fikir sahibimiz desteksiz atmaya devam ediyor. Çünkü ağababalarından böyle öğrenmiş!
Elbette böyle çamurlar karşısında geri adım atmayacağız. Bu terbiye sınırlarını aşmış kimliksizin bilgi kaynağını araştırırken bir ağababasının yazısını buldum. Bakın neler diyor;
“Atatürk aynı zamanda döneminin en büyük zenginlerinden biridir! Peki, bu nasıl olabilmiştir? Acaba Allah “yürü ya kulum!” mu demiştir dersiniz? İlginçtir, çok baktım ama Atatürk’ün bu ani mal artışıyla ilgili hiçbir şey bulamadım.
Atatürk’e ait arazilerin toplum büyüklüğü 154 bin 729 dönümdü. Kendisine ait çok büyük çiftlikler ve tesisler vardı. Yaşadığı dönemin en büyük gayrimenkul zenginiydi.
Üstelik Atatürk’ün fabrikaları da vardı! Yani bir fabrikatördü. Bir çelik fabrikasının yüzde kırk hissesine sahipti. Aynı zamanda kendi ait süt, bira, şarap ve deri fabrikaları da vardı.
Peki maaşı ne kadardı? 40 lira! Yani o dönemin kuruyla düşünürsek 28 dolar. Sonralarda ise bu meblağ 150 liraya kadar çıkartılıyor. Atatürk vefat ettiğinde İş Bankası’nda açtırdığı hesabında 19 bin 566 lira birikiyor.
Atatürk’ün CHP’ye bıraktığı nakit miras tam 1 milyon 664 bin liraydı. Atatürk; kendi akrabalarından servetine mirasçı çıkmaması için öldüğü yılın mayıs ayında vasiyet işlemini bitirmişti. Vasiyetinde Makbule, Afet, Sabiha Gökçen, Ülkü hanımlara 200 lira maaş bıraktığını açıkladı. ( Atatürk’ün manevi kızı olan ve hala hayatta olan Ülkü Hanım bugün 5 bin lira almaktadır.)
İşte döneminin en zengin adamlarından biri olarak gösterilen Atatürk’ün mal varlığı;
1)582 dönüm çeşitli meyve bahçeleri
2)Çeşitlerde 650 bin fidan.
3) 400 dönüm amerikan Asma Fidanlığı.Burada 560 bin kök bağ çubuğu
4) 220 dönüm bağ.Burada 88 bin adet bağ çubuğu vardır.
5) 370 dönüm çeşitli sebze yetiştirmeye elverişli bahçe.
6) 220 dönüm 6 bin 600 ağaçlı zeytinlik
7) 27 dönüm 1.654(bin altıyüz elli dört) ağaçlı portakallık.
8)15 dönüm kuşkonmazlık
9) 100 dönüm Park ve Bahçe
10) 2 bin 650 dönüm Çayır ve yoncalık
11) 1.450(bin dörtyüz elli) dönüm yeni tesis edilmiş Orman.
12) 148 bin dönüm ziraata elverişli arazi ve Meralar.
13) 45 adet büyük ve küçük idare binası ve ikametgah,bütün mefruşat ve demirbaşları ile beraber.
14) 7 adet 15 bin baş koyunluk ağıl
15) 6 adet Aydos ve Toros yaylalarında tesis edilen mandıralar.
16) 8 adet At ve Sığırlara mahsus ahır.
17) 7 adet umumi Ambar
18) 4 adet Hangar ve Sundurma
19) 4 adet Lokanta,Gazino, ve eğlence yerleri,Lunapark.
20) 2 adet çeşitli imalat yapan fırın.
21) 2 adet, çiçek ve süsleme nebatı yetiştirmeğe mahsus yer.
( Toplam Bina 51 adet)
22) BİRA FABRİKASI : ( Yılda 7 bin hektolitre üretme kapasitesine sahip.)
23) MALT FABRİKASI :
24) BUZ FABRİKASI; ( Günde dört bin ton buz üretme kapasitesine sahip)
25) SODA ve GAZOZ FABRİKASI : Günde 3 bin şişe soda ve gazoz üretebilecek kapasitede.
26) DERİ FABRİKASI :
27) ZİRAAT ALETLERİ ve DEMİR FABRİKASI :
28) SÜT FABRİKALARI ;
Biri Ankara diğeri ise Yalova’da olan bu iki fabrika günde 30 bin litre süt ve bir ton tereyağ üretme kapasitesindeydi.
29) İKİ YOĞURT İMALATHANESİ;
30) ŞARAP İMALATHANESİ:
Yılda 80 bin litre şarap üretme kapasitesine sahip.
31) DEĞİRMEN
32) İstanbul’daki bir çelik fabrikasının yüzde kırk hissesi.
34) Biri Ankara’da,diğeri Yalova’da kurulu iki tavuk çiftliği
35) Yalova’da ki Çiftliklerde İKİ HUSUSİ İSKELE ve LİMAN TESİSATI
36) ÜÇÜ ANKARA’da ve İKİSİ İstanbul’da ‚‘BEŞ SATIŞ MAĞAZASI‘ nın bütün tesisat ve demirbaşları.
37) ORMAN ÇİFTLİĞİNDE; Hususi sulama tesisatı,kanalizasyon,Telefon tesisatı,elektrik tesisatı, KÜÇÜK BETON KÖPRÜLER,Hususi yollar,içme su tevziatı şebekesi.
38) YALOVA ÇİFTLİĞİNDE ; Hususi Su tesisatı,telefon tesisatı,elektrik tesisatı,küçük beton KÖPRÜLER ve yollar.
39) SİLİFKE TEKİR ÇİFLİĞİNDE ; hususi sulama tesisatı,beton köprüler.
40)Orman Çiftliğinde kurulu ÇİFTLİK MÜZESİ ve ufak mikyasta HAYVANAT BAHÇESİ tesisatı.Bunların işletme levazımı ve bütün demirbaşları.
41) 13 BİN BAŞ KOYUN.Kıvırcık, Merinos,Karagül,Karaman ırklarıyla bunların melezleri.
42) 443 BAŞ SIĞIR,Simental,Hollanda,Kırım,Jersey,Görensey,Hale p yerli ırklarıyla bunların melezleri,yeni üretilen Orman ve Tekir cinsleri.
43) 69 BAŞ İngiliz,Arap,Macar, yerli ve bunların melezleri KOŞUM ve BİNEK ATLARI
44) 2 bin 450 BAŞ Tavuk,Legorn,Rodayland ve yerli ırklar.
UMUMİ ‘CANSIZ‘ DEMİRBAŞLAR
45) 16 adet TRAKTÖR, 13 adet HARMAN ve BİÇER DÖVER MAKİNESİ ve bilcümle ziraat işlerini görmekte bulunan Ziraat işlerini görmekte bulunan ziraat alet ve edavatının Tamamı.
46) 35 Tonluk bir adet DENİZ MOTORU.Yalova çiftliğinde.
47) 5 adet,Çiftliklerin nakliye işlerinde çalıştırılan KAMYON ve KAMYONET.
48) 2 adet Çiftliklerin umumi servislerinde çalıştırılan BİNEK OTOMOBİLİ.
49) 19 adet,Çiftliklerin umumi servislerinde çalıştırılan,binek ve YÜK ARABASI.
( Kaynakça; İsmail Cem / Türkiye’nin Geri Kalmışlığının Tarihi )
Nepal Komünist Partisi’nin lider ve üyelerine “araba almayı” bile yasakladığını düşünürsek ısrarla birileri tarafından “sosyalist” olduğu söylenen Atatürk’ün bu mal varlığı çelişki değil midir? Bu mal varlığının kaynağı konusunda ise bir şey söylemek yanlış olur, belki gerçekten de “alın teriyle” kazanılmıştır; ya da değil. Elde belge yokken konuşmak doğru değil.
Bu mal varlığının ve mal varlığının nakte çevrilmişinin bugün yasal varisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Üstelik CHP’ye Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hissesi de devredilmiştir.
Ne diyelim; “Allah bereket versin!”. “
(http://hasanrua.wordpress.com/)(Nor Radyo'da "Bloknot" isimli programı yapıyor. Call to Action'da İçerik Editörü olarak çalışıyor)
SİNAN MEYDAN’ın bu saldırılara yanıtlarına geçmeden önce sayın İsmet Görgülü’den Atatürk’ün parasal varlığı bilgilerini alalım;
“...* Atatürk 1927 yılında çiftlik gelirlerini CHP’ye bırakmış, 1937 yılında ise tüm mal varlığını hazineye yani milletine bağışlamıştır. Ayrıca özel bir yasa ile mirasçılarının pay alma haklarını ortadan kaldırır.
* Bunun üzerine BMM kendisine bir teşekkür telgrafı geçer.
* Atatürk’ün cevabı şu şekildedir. “Yapılan bir vazifedir”.
* Para ve mal edinme hırslısı olan bir kişi için bu davranış pek mantıklı değildir.
* “Kişinin aynası işidir” sözünden hareketle yine Atatürk’ün para ile ilgili yaptıklarına ve icraatlarına bakmak uygundur.
* Üzerinde para taşımazdı. Şahsı ile ilgili yapılan harcama dökümlerini bile detaylı incelemezdi.
* İstanbul’da kalınan zamanlarda aldığı maaşı masrafları karşılamaya yetmez, borçlanılırdı.
* Ankara’ya döndüklerinde kemer sıkıp borçlarını öderdi.
* Yardım paralarından artanlarla iklim ve ürün yönünden farklı bölgelerde çiftlikler alır ve yeni Türkiye’ye modern çiftçiliği öğretir.
* Makineli tarımı başlatır. İmalathaneler, fabrikalar, bahçeler, bağlar, parklar yaptırır.
* Ankara’da birkaç satış mağazası açılır. Müteakiben İstanbul’da da iki satış mağazası açılır.
* Ankara’nın çevresinde büyük bir orman geliştirilmesine başlanır.
* Atatürk’ün maaşı, ödeneği ve emekli aylığından başka geliri yoktur.
* Emekli aylığını hiç harcamaz ve İş Bankası’nda bulunan bir hesapta biriktirir.
* 9.000 TL. maaş almaktadır. Bu paranın 2.000 TL.sini (sonradan 3.000 TL.sini) İsmet İnönü’ye, 1.100 TL.sini ise başka altı kişiye aylık yardım olarak verir.
* Kalan para ile Köşk’ün (çalışanların ve konukların yemekleri de dahil) masrafları ödenir.
* Seyahatlerinde sadece tren veya vapur ister, harcırah almaz maiyetine de aldırmaz. Tüm masrafları kendisi karşılar.
* Atatürk öldüğünde toplam 73.020 TL. birikimi vardır. Bunu da vasiyetinde CHP’ye bırakır.
* Aylık ortalama geliri 10.000 TL. kabul edilirse yaklaşık 7 aylık birikimi bulunmaktadır.
* Atatürk ayrıca “Mücevherler” isimli bir defter tutmuştur. Defterin dökümü şu şekildedir.
* Kravat iğnesi.
* 10 adet kol düğmesi.
* 1 adet kol, 2 adet cep saati.
* 3 adet saat zinciri.
* 4 adet köstek.
* İstiklal Madalyası.”
(http://www.utkusen.com/blog)
GELELİM SİNAN MEYDAN’IN TOKAT GİBİ YANITLARINA:
Atatürk'ün Mal Varlığı Konusundaki Yalanlara Yanıt!
Yalan Makinesi Gibi!
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını hayat biçimi haline getirmiş, Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığı ile ürettiği tarihi yalanlarla geçimini sağlayan cemaatin kadrolu tarihçisi (?) bugüne kadar ürettiği onca tarihi yalana son olarak “Atatürk’ün mal varlığı” yalanını da ekledi.
Ona göre "Atatürk mal varlığını gayri meşru yollardan elde etmiş! Aslında bu mal varlığını hazineye bağışlamak istememiş! İsmet İnönü’nün zorlamasıyla hazineye bağışlamış!" Mış mış da mış mış!... (Bkz.Çok-konusulacak-Ataturk-iddiası)
Malum! Bütün bu iddiaları da daha öncekiler gibi KOCAMAN BİR YALAN! En hafifiyle ÇARPITMA!
Ancak bu yalan, biraz aklı başında ve biraz da Atatürk’ü ve yakın tarihi bilen birinin söyleyebileceği türden bir yalan da değil doğrusu! Çok mantık dışı bir yalan! Ben bu yalan makinesinin daha mantıklı yalanlarını da görmüştüm!
Çanakkale kahramanı, Muş ve Bitlis’in kurtarıcısı, Kurtuluş Savaşı’nın örgütleyicisi ve Başkomutanı, emperyalizmi dize getiren ilk Doğulu ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Atatürk, yaşadığı dönemde Türkiye’de mala, mülke, eve, çiftliğe, paraya hiç ihtiyacı olmadan hayatını krallar gibi sürdürebilecek bir SAYGINLIKTA ve SEVİLİRLİKTE bir liderdir. Atatürk’ün cebinde beş parası, yatacak yeri olmasa bile milletinin onu el üstünde tutacağı çok açık bir gerçektir. Nitekim neredeyse gittiği her yerde ona bir ev, köşk hediye edilmiştir. Atatürk’ün mala, mülke ve paraya ihtiyacı olmadığı gibi, üstelik annesi, babası yakın akrabaları (kız kardeşi Makbule Hanım dışında) ölmüş, çocukları da olmadığı için mal mülk, servet edinip buları akrabalarına miras bırakması gibi bir durum da söz konusu değildir.
Atatürk'ün Örnek Çiftlikler Projesi!
Atatürk yokluk, yoksulluk ve parasızlık içinde bir Kurtuluş Savaşı verip, ardından yeni bir devlet kurmanın ne demek olduğunu çok iyi bildiği için, hem o zamanki halka, hem gelecek nesillere örnek olması amacıyla ÖRNEK TARIM, HAYVANCILIK VE SANAYİ PROJELERİ geliştirmiştir. (Bkz. Sinan Meydan, Akl-ı Kemal, “Atatürk’ün Akıllı Projeleri, 2 Cilt, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2011). Bu projelerin en önemlisi ATATÜRK’ÜN ÖRNEK ÇİFTLİKLER PROEJESİ’dir. Atatürk, Türkiye’nin kalkınmasının köyden, köylüden başlatılması gerektiğine inandığı için “Köylü milletin efendisidir” demiş ve bu doğrultuda köylüye örnek oluşturmak amacıyla modern tarım ve hayvancılık yöntemlerinin uygulandığı ÖRNEK ÇİFTLİKLER kurmuştur. Yani Atatürk’ün parasını vererek aldığı çiftliklerin amacı bu çiftlikleri işletip para kazanmak değil, bu çiftliklerde modern tarım, hayvancılık ve hatta sanayi uygulamaları yaparak Türk halkına Türk köylüsüne örnek olmaktır. Atatürk, Anadolu’nun her yerinde tarım ve hayvancılık yapılabileceğini göstermek için önce Ankara’nın en bataklık, en kötü yerinde Gazi Orman Çiftliği’ni kurdurarak işe başlamıştır. Bu işle bizzat ilgilenmiş, çiftlik inşası sırasında fırsat bulabildiğinde çiftliğe giderek çalışmaları çok yakından izlemiştir. Daha sonra da Yalova, Mersin gibi birçok yerde birçok ÖRNEK ÇİFTLİKLER edinip işletmiştir. Atatürk, bu örnek çiftliklerin, hem modern tarım, hayvancılık ve sanayi yapılan yerler olmasını, hem de ağaçlandırılarak adeta yeşil bir cennete dönüştürülmesini istemiştir. Bu amaçla örneğin Ankara’daki Gazi Orman Çiftliği’ne her yıl 50.000 ağaç diktirmiştir. Burada tarım ve hayvancılık yaptırmış, fabrikalar kurdurmuş, hatta BİYOYAKIT kullanımı konusunda bile çalışmalar yaptırmıştır.
Atatürk, her konuda olduğu gibi tarım, hayvancılık, sanayi ile iç içe geçmiş yeşil bir çevre konusunda da milletine örnek olmak istemiş, bu konuda da milletine elle tutulur bir şeyler bırakmak istemiştir. Örneğin, milletine doğa ve ağaç sevgisi konusunda örnek olmak için Yalova Çiftliği’ndeki köşkünü, sırf yanındaki bir çınar ağacının dallarını kesilmekten kurtarmak için, altına ray döşetip birkaç metre kaydırmıştır. O günden sonra bu köşkün adı “Yürüyen Köşk” olmuştur.
Atatürk’ü düşünsenize! Bütün ömrü milleti için mücadele etmek uğrunda cephelerde geçmiş. Önce emperyalizmle ve yerli işbirlikçilerle, sonra da kendi ifadesiyle “kavrama sınırları biten” bazı arkadaşlarının muhalefetiyle, değişime karşı gelen kitlerle mücadele ederek tam bağımsız ve çağdaş bir devlet kurmuştur. Daha önce de belirttiğim gibi ne yapsın malı mülkü? Gittiği her yerde zaten krallar gibi ağırlanmaktadır. El üstünde tutulmaktadır. Hiçbir yerde kendisine para ödetilmemektedir! En güzel köşklerde, evlerde yatırılmaktadır. En güzel yiyecekler ikram edilmektedir kendisine! Milletinin kalbinde çok özel bir yeri olan Atatürk, üstelik çocukları, yakınları da olmadığına göre bu Çiftlikleri, malı, mülkü ne yapacaktır. Tabi ki milletine, milletini kalkındırmak için kurduğu Halk Partisi’ne, yine milletinin tarihini ve dilini araştırması için kurduğu Tarih ve Dil Kurumlarına bırakacaktır. O da öyle yapmıştır. Yani, yalan makinesi tarihçimizin “Atatürk çiftliklerini İsmet İnönü'nün zoruyla hazineye bağışladı” iddiası kendiliğinden çürümektedir.
"Çiftlikleri Hangi Kuruma Bıraksam" Tartışmasından Bir Yalan Üretmek!
Atatürk, bu çiftlikleri mezara götürmeyecekti herhalde! Bu çiftlikleri ne amaçla kurup, ne amaçla işlettiğini de bildiğimize göre Atatürk, tabi ki bilerek, isteyerek ve hatta önceden planlayarak bu çiftliklerini ölmeden önce milletine bağışlamıştır! Bu sırada tabi ki İsmet İnönü başta olmak üzere yakın dostlarıyla bu konuyu konuşmuştur. "Çiftlikleri hangi kuruma bırakırsak, çiftlikler geliştirilerek işletilir ve millet bu çiftliklerden daha iyi yararlanır? sorusuna yanıt aramıştır. Nitekim önceleri çiftlikleri Halk Partisi’ne bırakmayı düşünmüştür. Halk Partisi’nin halkın yararına olarak çiftlikleri işletmesini planlamıştır, ama daha sonra halkın çiftliklerden daha iyi yararlanması için çiftliklerini doğrudan hazineye bağışlamayı uygun görmüştür. Yalan makinesi tarihçimiz, Atatürk'ün "Çiftlikleri hangi kuruma bırakırsak halkın yararına olarak daha iyi işletilir sorusuna" yanıt ararken İsmet İnönü'nün görüşü doğrultusunda karar alıp çiftliklerini hazineye bırakmasını, "Atatürk'ü İsmet İnönü ikna etti! Atatürk çiftliklerini hazineye bırakmak istemiyordu! Atatürk, çiftlikler zarar ettiği için hazineye bağışladı" biçiminde çarpıtmıştır. İşin ilginç yanı, Atatürk'e saldırmak için İsmet İnönü'yü kullanan yalan makinesi tarihçimiz aslında iflah olmaz bir İsmet İnönü düşmanıdır. Her fırsatta İsmet İnönü'ye saldırn bu yalan makinesi tarihçimiz, örneğin İsmet İnönü'nün Kurtuluş Savaşı'na katılması için "bohçalanarak" Anadolu'ya gönderildiğini iddia etmiş ve son olarak İsmet İnönü'yü "cami düşmanı" olmakla suçlamıştır.
Atatürk, ölmeden önce de gözü gibi baktığı çiftliklerini, içindeki mal varlıklarıyla birlikte milletine bağışlamıştır. Çiftliklerini “zarar ettikleri için hazineye bağışladığı” iddiası kocaman bir yalandır. Bunun yalan olduğunu anlamak için Atatürk'ün içinde çiftliklerinin de olduğu bütün mal varlığını bir an önce milletine bağışlamak için gösterdiği çabayı bilmek gerekir.
Atatürk'ün Bütün Mal Varlığını Milletine Bağışlama Israrı!
Atatürk; 1927 yılında Büyük Nutku’nu okuduğu C.H.P’nin 2.ci Kurultayı’nda, taşınır-taşınmaz tüm mal varlığını C.H.P.’ne bağışlayacağını duyurmuştu. Daha ileride, bu partinin artık devletle tamamen bütünleştiğini görerek fikrini değiştirmiş ve mal varlığını C.H.P’ye değil, Hazine’ye bağışlamaya karar vermişti. İşte 1933 yılında bu konuda ilk adımı atmış ve gereken hukuki hazırlığı yapmasını da Genel Sekreter’i Hasan Rıza Soyak’a emretmişti. (Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, s.754).
Soyak, Atatürk’ün bu emrinin yerine getirilebilmesinin mümkün olmadığını, Miras Hukuku’nda “mahfuz hisse” denen bir kavram bulunduğunu, buna göre kız kardeşi Makbule Hanım sağ olduğu için mal varlığının yüzde 25’inin Makbule Hanım’a ait olduğunu, o nedenle tümünü değil ama kendi tasarrufundaki yüzde 75 üzerinde dilediğini yapabileceğini uzun uzun anlatmıştır.
Atatürk tatmin olmamış, tüm varlığını milletine yani hazineye bağışlamak konusunda ısrar etmiştir.. Sonunda; “...Her neyse, bir çaresini bulmalı ve mutlaka benim istediğim gibi bir vasiyetname yapmalıyız. Sen bu işle meşgul ol...” demiştir. Emir kesindir.
Hasan Rıza; bunun üzerine bir hukuk bilgini olan Saruhan (Manisa) milletvekili Mustafa Fevzi Efendi’ye danışmış, konuyu inceleyen M. Fevzi Efendi şöyle bir öneri sunmuştur:
“Miras Hukuku hükümleri çok açık. Oradan bir çıkış göremiyorum. Yalnız aklıma bir başka nokta geliyor: TBMM Gazi için özel bir kanun çıkartsın. Sorun herhalde o zaman çözülebilir.”
Atatürk’ün de uygun görmesi üzerine konu Meclis’e götürülmüş ve bu kanun çıkartılmıştır. (Kabul Tarihi: 12.6.1933, numarası: 2307.)
Atatürk'ün mal varlığının tamamını hazineye bağışlayabilmesi için Atatürk'ün isteği ile Meclis tarafından çıkarılan 2307 nolu kanunun maddeleri şunlardır:
Madde 1: Gazi Mustafa Kemal Hazretleri'nin, Kanunu Medeni'nin 452. maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup, bütün mallarında muteberdir.
Madde 2: Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.
Madde 3: Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Tüm mal varlığının ulusa yani hazineye ait olduğu, 1933’te çıkarılan işte bu yasayla hüküm altına alınmış oluyordu.
İntikallerin tamamlanması ise 12 Haziran 1937’de bitmiştir.
Prof. Orhan Çekiç'in dediği gibi "Özel yasa çıkarttırarak kendine özel çıkarlar sağlayan devlet adamlarına, dünyanın her yerinde dün de, bugün de rastlanıyor, yarın da rastlanacak... Ama özel yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan devlet adamına, ne Atatürk’ten önce, ne de sonra bir daha rastlanmadı."
Atatürk, kâğıt üzerinde nice mal-mülk sahibi görünüyor olsa da 1933’ten itibaren O’nun artık bir dikili ağacı bile yoktur.
Atatürk’ün, yaptığı bağışlara temel olan yasayı Meclis’ten rica ederek çıkarttırdığı tarih; 12 Haziran 1933’tür... Yani, Cumhuriyet henüz 10 yaşındadır. Hastalık belirtileri de daha ortaya çıkmamıştır. Çiftliklerinin zarar etmesi diye bir durum da söz konusu değildir, çünkü daha çiftlikler yeni kuruluş aşamasındadır. Atatürk, bilerek, isteyerek, daha işin başında malını mülkünü milletine bırakmaya karar verniştir.
Aslına bakılacak olursa Atatürk'ün mal varlığının çoğu kendisine bağış ve hediye olarak verilen köşklerden, evlerden, bağlardan bahçelerden oluşmuştur. Prof. Orhan Çekiç'in de belirttği gibi: "Atatürk’ün zaman zaman ziyaret ettiği yerler belediyelerinin kendisine “yörenin bir şükran ifadesi olarak” köşkler hediye etmişlerdir. Atatürk nezaketen kabul ettiği bu köşklerin tümünü ilk fırsatta belediyelere iade etmiş, buraları o belediyeler tarafından ya “Atatürk Evi” olarak muhafaza edilmiş veya müzeye dönüştürülmüştür. Bugün Anadolu'nun neredeyse her ilinde bir Atatürk Evi ve Müzesi olmasının nedeni bundandır.
Atatürk; kendine hediye edilenler bir yana dursun, kendi parasıyla edindiklerini bile ya Yalova’da, Mersin’de olduğu gibi yöre köylüsüne veya yukarıda belirtildiği gibi hazineye bağışlamıştı. Örneğin, o günlerde bataklık olan bugünkü Etimesgut’un tüm arsalarını, bedelini ödeyerek parsel parsel satın almış, ıslah ettirmiş ve buralara Rumeli’den göç eden muhacir hemşerilerini yerleştirmiştir. Aynı şeyi Yalova için de yapmıştır ve Yalova’ya ilk gidişinin nedeni, bu bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenlerinin durumunu görmek içindir. Kooperatif kurulmasına öncülük etmiş 1 numaralı üyeliği kendisi almış ve bu yoldan da köylüye örnek olmuştur. Kendi çiftlikleri başarılı bir düzeye geldiğinde de bunları o yörenin köylerine bağışlamıştır."
Atatürk'ün Çiftliklerini Milletine Bağışlaması!
Atatürk, kurmuş olduğu çiftlikleri 13 yıl bizzat işlettikten sonra 11 Haziran 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubu ile hazineye devretmiştir. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından Maliye Bakanlığı’na havale edilen o tarihi mektup şöyledir:
“Başvekalete,
Malum olduğu üzere ziraat ve iktisat sahasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadı ile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesisi etmiştim.
On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerinin, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müessesleri ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat, makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde bunların muhite en elverişli ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif teşkili suretiyle veya aynı zahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber, faydalı şekilde çalışmalar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla daimi ve sıkı temasta bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilyesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de zikre şayandır.
Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin mıntıkalarında da müessilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücbel gösteren bir liste ilişiktir.
Müktazi kanun muamelesinin yapılmasını dilerim. 11.06.1937- Mustafa Kemal Atatürk”
Orijinal mektupta çok ayrıntılı olan söz konusu listeyi şöyle özetlemek mümkündür:
Ankara’da Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesut, Çakırlar çiftliklerinden meydana gelen Orman Çiftliği, Yalova’da Millet ve Baltacı Çiftlikleri, Silifke’de Tekir ve Şövalye Çiftlikleri, Dörtyol’da portakal bahçesi ile Karabasamak Çiftliği, Tarsus’ta Piloğlu Çiftliği.
Bu yerlerdeki Bira Fabrikası, Malt Fabrikası, Buz Fabrikası, Soda ve Gazoz Fabrikası, Deri Fabrikası, Tarım Aletleri ve Demir Fabrikası, iki modern Süt Fabrikası, iki büyük yoğurt imalathanesi, şarap imalathanesi, değirmen, iki yağ ve peynir imalathanesi, iki tavuk çiftliği, iki özel iskele ve liman, beş satış mağazası, Çelik Fabrikası’nın %40 payı, 16 traktör, 13 komple biçerdöver, 1 deniz motoru, 5 kamyon ve kamyonet, 2 binek otomobil, 19 binek ve yük arabası, 13.100 adet koyun, 443 sığır, 69 at, 58 eşek, 2450 tavuk.
Atatürk’ün çiftliklerini hazineye bağışladığı bu vasiyet mektubu, Atatürk’ün “Örnek Çiftlikler (Yeşil Cennet) Projesi”nin amaçlarını gözler önüne sermesi bakımından çok dikkat çekicidir. Mektup, dikkatle okunduğunda Atatürk’ün aslında tüm Türkiye’yi ağaçlandırmayı, yeşillendirmeyi düşündüğü ve dahası tarımsal ve hayvansal üretimi arttırmayı amaçladığı görülecektir.
Mektupta ifade edildi kadarıyla Atatürk:
* Tarım ve ekonomi alanında bilimsel ve uygulamalı denemeler yapmak için değişik zamanlarda ülkenin değişik yerlerinde çiftlikler kurmuştur.
* Bu çiftliklerdeki çalışmalar 13 sene sürmüştür.
* Bu çiftliklerde, iklime göre her çeşit ürünler yetiştirilmiş, küçük büyük fabrikalar kurulmuş, makineli tarım yapılmış, bu makinelerin bir kısmı bu çiftliklerde kurulan tesislerde imal edilmiş, yerli ve yabancı bir çok hayvan ırkları üzerinde incelemeler yapılmış, civar köylerle işbirliği içinde faydalı çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
* Çiftliklerin kuruldukları bölgelerdeki araziler ıslah edilmiş, düzenlenmiş ve o bölgeler güzelleştirilmiştir.
* Çiftlikler halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek temiz yerler, sağlıklı ve nefis gıda maddeleri sağlamıştır.
* Atatürk, bu çiftliklerin daha da geliştirildiği takdirde ziraat teknikleri, düzeltme, üretimi artırma ve köyleri kalkındırma yolunda çok işe yarayacaklarını belirtmiştir.
Meclis’te Atatürk’ten gelen bu “çiftlik vasiyeti” mektubunun okunmasından sonra Başbakan İsmet İnönü söz alıp özetle şunları söylemiştir:
“Sevinç ve heyecanla dinlediğimiz armağan olayı, üzerinde büyük bir önemle durulması gereken yüksek bir değerdedir.Hazineye geçen bu çiftlikler, değerleri milyonlara varan bir zenginliğe sahiptirler. Atatürk bu çiftlikleri yıllardan beri kişisel biriktirmeleri ve özellikle kişisel emeği ile meydana getirmiştir. Ve bunları herkesin Anadolu ortasında nasıl bir bayındır oturma yerinin yapılabileceğini düşünüp karamsarlığa düşerken, bilim ve çalışma ile bunun mümkün olabileceğine örnek vermek için yapmıştır. Atatürk, her türlü kişisel çıkarların, kişiliğine yönelik her türlü yararların daima üstünde kalmış ve daima kalacak olan bir ulusal varlıktır. Bu eserleri hazineye armağan etmesinin de temelli, büyük ve politik bir ideali vardır. Çünkü o, Milli Mücadele’nin ilk gününden beri bu memleketin kudretini ve zenginliğini köylülerimizin kalkınmasında, zenginliğe ve rahat geçime sahip olmasında gördü. İlk günden beri bu doğrultuda yürüdü. Biz de aynı doğrultu da yürüyoruz. Bugün de Atatürk, memleketin güçlenip zenginliğinin artması için köylünün durumunun ve ekonomik varlığının yükselmesi gerektiği kanısındadır. Atatürk, bu anlayışın ve siyasetin memleket için çok yararlı olacağı kanısı ile bu konudaki mücadelenin başındadır. Biz de onu izlemekte çok dikkatliyiz.
Atatürk bu çiftlikleri Halk Partisi’nin malı olarak saklıyordu. Fakat köylülerin buralardan bir okul, bir öğretici araç olarak yararlanabilmelerinin devlet elinde bulunmaları ile daha kolay ve mümkün olacağını düşündü…. Böylece Atatürk bir kere daha kendi huzur ve rahatının, vatanının şan ve şerefinde ve güçlülüğüne olduğunu gösteriyor. Biz de diyoruz ki Atatürk bizim en değerli hazinemizdir. Onun şan ve şerefini vatanın şan ve şerefi sayıyoruz.”İnönü’nün Meclis Zabıt Ceridesi’ndeki bu konuşması yalan makinesi tarihçimizin maskesini bir kere daha düşürmektedir. İnönü, “Atatürk bu çiftlikleri Halk Partisi’nin malı olarak saklıyordu. Fakat köylülerin buralardan bir okul, bir öğretici araç olarak yararlanabilmelerinin devlet elinde bulunmaları ile daha kolay ve mümkün olacağını düşündü” bu nedenle hazineye devretti demiştir.
Ben Gerektiğinde Milletime Canımı Vereceğim!
İnönü’nün bu konuşmasından sonra 13 milletvekili, Atatürk’ün çiftliklerini milletine bağışlamasıyla ilgili konuşmalar yapmış, yüzlercesi de Atatürk’e teşekkür telgrafları çekmiştir. Meclis Başkanlık Divanı, “Büyük İyiliği” için Atatürk’e bir teşekkür telgrafı çekmiştir. Bunun üzerine Atatürk de önce Başbakan’a sonra da Meclis’e birer mektup göndermiştir.
Atatürk’ün Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup şudur:
“Hatırlarsınız, Türk köylüsünün Türk’ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı. Ben o efendinin isteği ve iradesi altında yıllardan beri çalışmış olan bir hizmetçiyim. Şimdi beni çok duygulandıran olay, değersiz olsa da Türk köylüsüne ufak bir görev yapmış olduğumdur. Milletin Yüksek Temsilciler Kurulu bunu iyi görmüş ve kabul etmişler ise, benim için en unutulmaz bir mutluluk anısını bana vermişlerdir. Bundan ötürü çok yüksek bir zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet hükümetine yapmak zorunda olduğum görevlerden en basiti karşısında gösterilmiş olan iyi duygulardan ne kadar heyecanlandığımı anlatacak güçte değilim. Söz konusu olan armağan Yüksek Türk Milletine benim asıl vermeyi düşündüğüm armağan karşısında hiçbir değere sahip değildir. Ben gerektiği zaman en büyük armağanım olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.” (Mahmut Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, s. 264.)
İşte büyük adam…İşte vatanseverlik… İşte tevazu…
Bütün mal varlığını, 15 yıl uğraşıp didinip adeta yoktan var ettiği örnek çiftliklerini, milletine bağışladığı için kendisine teşekkür eden Meclise, “Ben gerektiği zaman en büyük armağanım olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim” diye karşılık veren bir lider… O günlerde "milletine canını vermekten" söz eden Atatürk'ün kastettiği Hatay Meselesi idi. Atatürk Hatay'ı anavatana katmaya kararlıydı ve bu uğurda canını vermeyi bile göze almıştı.
Atatürk, Büyük Millet Meclisi’ne de “Yapılan bir görevdir” şeklinde kısa fakat çok anlamlı bir mektup göndermiştir. (TBMM Zabıt Ceridesi, 14 Haziran 1937.)
Atatürk’ün Vasiyeti Çiğneniyor : Atatürk Orman Çiftliği Yok Edilmek Üzere!
Atatürk’ün Örnek Çiftlikler (Yeşil Cennet) Projesi’nin ilk uygulaması olan Atatürk (Gazi) Orman Çiftliği, Atatürk'ün kişisel mal varlığı içinde olduğundan 1937 yılında Atatürk tarafından şartlı olarak hazineye bağışlanmıştır. Bağışla ilgili resmi belgeye göre; Atatürk Orman Çiftliği üzerindeki bütün zirai işletmeler, donanımları ile birlikte bir zirai üretim birimi olarak korunması ve işlerliğinin devamı şartı ile hazineye devredilmiştir. Bağış senedinde ayrıca, çiftlikte arazi ıslahı ve düzenlenmesi yapılması, çevrenin güzelleştirilmesi, halka gezecek-eğlenecek ve dinlenecek sağlıklı yerler sağlanması, halka nefis ve katıksız gıda maddeleri üretilmesi ve temini amacı açıkça belirtilerek bunların gerçekleştirilmesi yükümlülüğü konulmuştur. Atatürk'ün kişisel mülkünü bağışladığı hazine, Atatürk Orman Çiftliği'nin mülkiyetini yukarıdaki yükümlülükleri ile birlikte devralmıştır.
Atatürk’ün milletin hizmetine sunduğu Atatürk Orman Çiftliği, zaman içinde Atatürk’ün vasiyeti çiğnenerek işletilmeye başlanmıştır. İhmaller, suiistimaller ve yanlış politikalar yüzünden Atatürk Orman Çiftliği gittikçe küçülmüştür. 2008 yıl sonu itibarıyla çeşitli sebeplerle çiftlik arazilerinde meydana gelen kayıp, 22.078 dekara ulaşmış bulunmaktadır. Bu miktar Atatürk’ün vasiyetiyle hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin % 42’sine eşit bulunmaktadır.
2006 yılında çıkarılan 5524 sayılı yasa ile Atatürk Orman Çiftliği'nin imara açılması kanunlaşmış ve bu konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne geniş yetkiler verilmiştir. Var olmayan gerçek dışı gerekçelere dayanılarak çıkarılan bu yasanın amacı, Atatürk Orman Çiftliği’nin mal varlığının belediyenin kontrolüne bırakılmasıdır. Bu yasa ile AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin kontrolüne bırakılan Atatürk Orman Çiftliği, bilinmeyen bir sona sürüklenerek yok olacaktır. 5524 sayılı kanuna dayanılarak Atatürk Orman Çiftliği için yapılan imar planlarının, Ziraat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası ve Ankara Barosu tarafından anayasaya ve yasalara aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle dava açılmıştır.
Atatürk Orman Çiftliği’nin mülkiyeti Atatürk'ün bağışlama iradesi ile sınırlı olarak hazineye geçmiştir. 5524 sayılı yasa ile getirilen düzenlemeler ile Atatürk'ün anayasa ve medeni hukuktan doğan hakları çiğnenmektedir ve bu kanun, anayasanın mülkiyet hakkını koruyan kurallarına aykırıdır. 5524 sayılı kanun, anayasanın kamulaştırma için koyduğu kurallara aykırıdır. 5524 sayılı kanun, anayasanın kültür ve tabiat varlıklarının korunması ile ilgili kurallarına aykırıdır. 5524 sayılı kanun, anayasanın toprak varlığımızın korunması ile ilgili kurallarına aykırıdır. 5524 sayılı kanun, Atatürk’ün kişisel haklarına ve Cumhuriyetin ruhuna aykırıdır. (Güven Dinçer, "Atatürk Orman Çiftliği ve Anayasal Koruma", Cumhuriyet gazetesi, 18 Mayıs, 2007). 5524 sayılı kanun Atatürk’ün Yeşil Cennet Projesi’ne vurulmuş bir darbedir.
Yalova Çiftliği Araplara Satılıyor!
Atatürk’ün 1929 yılında, yanı başındaki ulu çınar ağacının bir dalı zarar görmesin diye altına ray döşetip birkaç metre kaydırdığı Yalova’daki Yürüyen Köşk’ün öyküsü zaman içinde neredeyse unutulmuştur. Bırakın yürüyen köşkün ibret dolu öyküsünü, bu köşkün Atatürk’ün anısını taşıdığı ve Atatürk’ün vasiyeti gereği hazineye devredilerek milletin hizmetine sunulduğu da unutulmuş, unutturulmuştur.
Ve bir gün gelmiş, bu tarihi köşkün de içinde bulunduğu Yalova Çiftliği önce AKP’li Yalova Belediyesi’ne devredilmiş, daha sonra da Yalova Belediyesi tarafından Araplara satılmak istenmiştir.
2005 yılında AKP’li Belediye Başkanı Barbaros Binicioğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesinin ardından, Atatürk’ün kendi parasıyla kurup, ölmeden önce hazineye bağışladığı Yalova Çiftliği, turistik tesis yapılması için Araplara verilmiştir. Tesisleri, Dubai İslam Bankası ile Çalık Holding’in birlikte kurmasına karar verilmiştir.
Yüksek Planlama Kurulu kararıyla gerçekleştirilen operasyon sonucunda arazide kurulacak turistik tesisiler için 2005 yılında Dubai İslam Bankası ile ön protokol imzalanmıştır. İslam Bankası ile Çalık Holding’in kuracakları tesisler için atılan bu ilk imzada AKP’li Devlet Bakanı Ali Babacan da bulunmuştur. (“Çiftliği Araplarda” Hürriyet Gazetesi, 13 Temmuz 2005, s.22.)
Atatürk’ün, “vatanın tek bir dalı bile çok kıymetlidir” anlayışının sembolik ifadesi olan Yürüyen Köşk’ün de içinde olduğu Yalova Çiftliği, AKP’nin “babalar gibi satarım” anlayışıyla yandaşlara ve yabancılara haraç mezat satılmaktadır.
Atatürk’ün hazineye devredip Türk milletinin hizmetine bıraktığı Yalova Çiftliği’nin, Atatürk’ün vasiyeti hiçe sayılarak Araplara satılmak istenmesi, Cumhuriyet’in geldiği noktayı göstermesi bakımından çok düşündürücüdür!
Bugün içinde “HALİFELİK VAR” sanarak Atatürk’ün Gizli Vasiyeti peşinde koşanların, önce Atatürk’ün elimizdeki “açık vasiyetinin” hukuka aykırı olarak çiğnenmesine ses çıkarmaları gerekir. Atatürk’ün bir “vasiyet mektubuyla” hazineye devrederek Türk milletinin hizmetine sunulmasını istediği çiftlikleri, bugün bu vasiyete aykırı olarak yandaşlara ve yabancılara haraç mezat peşkeş çekilmektedir. Bu durum, hukuka, insan haklarına ve kamu vicdanına aykırıdır. Bu durum, Mustafa Kemal Atatürk’e yapılmış büyük bir saygısızlıktır.
Yalan makinesi tarihçimizin de tarihi gerçekleri çarpıtmayı bırakıp Atatürk’ün vasiyetine aykırı olarak Atatürk’ün Örnek Çiftliklerinin yandaşa haraç mezat satılmasının hesabını sorması” gerekir. Namuslu bir aydının yapması gereken şey budur!
Yalan Makinesi Tarihçimiz Atatürk’ü Bugünkü Siyasilerle Karıştırmış!
Edindikleri servetleri eşe dosta, yandaşa akıtan günümüzün Başbakanları ve bakanlarının Atatürk’ten alacakları çok ama çok büyük dersler vardır.
Yalan makinesi tarihçimiz anlaşılan Atatürk’ü bugünkü cukkacı siyasilerle karıştırmış! Siyasi hayatları süresince mal,mülk,servet peşinde koşan, hem kendi ceplerini hem de eş, dost ve yandaşlarının ceplerini dolduran, İsviçre bankalarında gizli hesaplar açtıran, oğula gemicik alan, eşe kuyumcu dükkanı açan bugünkü siyasilerle Atatürk’ü kıyaslamak, Atatürk’ün de onlar gibi “mal, mülk, para düşkünü” olduğunu kanıtlama gayreti işçinde çırpınmak, bana soracak olursanız komik olmuş!
Yalan makinesi tarihçimiz, bugünün çalan-çırpan, eşi dostu kayıran siyasetçisine meşruiyet kazandırabilmek için “Atatürk de çalmıştı, çırpmıştı, malı, mülkü vardı!” diyebilme densizliğini göstererek hem komik duruma düşmüştür, hem de yandaşlığın-yalakalıkla tarihi çarpıtmanın son örneklerinden birini vermiştir.
Yalan makinesi tarihçimize şunu da hatırlatalım ki; eğer Atatürk, para pul peşinde koşsaydı I. Dünya Savaşı sırasında Alman komutan Falkenhayn tarafından kendisine verilmek istenen sandıklar dolusu altın rüşvetini kabul ederdi! Eğer Atatürk mal mülk düşkünü olsaydı kelle koltukta, yokluk ve yoksulluk içinde bir Kurtuluş Savaşı’nın önderi olmaya soyunmaz, işbirlikçiler gibi İngilizlerin kanatları altında gayet rahatça hayatını sürdürürdü. Ya da kendisine yapılan Halifelik tekliflerini kabul eder, para pul içinde yüzerdi.
Ah Atatürk düşmanı yobaz kafa ah!...
Yalan makinesinin daha mantıklı, ayakları daha sağlam yere basan yeni yalanlarını bekliyoruz!!!
NOT: Atatürk’ün Örnek Çiftlikler Projesi’nin ayrıntılarını AKL-I KEMAL, “Atatürk’ün Akıllı Projeleri”, C.I, adlı kitabımdan okuyabilirisiniz.
Sinan MEYDAN - 17 Haziran 2012
Yeni sitesi : http://www.sinanmeydan.com.tr/
http://www.sinanmeydancom.tr.gg/
Çok teşekkür ederim Mehmet bey, yazıyı paylaşan elleriniz dert görmesin..
YanıtlaSilDilerim Adsız kişi bunları okuyup idrak edebilecek beyine en çokta utanıp yüzü kızaracak kadar da insanlığa sahiptir..
hani yazarında yazıda belirttiği gibi "ttiği her yerde zaten krallar gibi ağırlanmaktadır. El üstünde tutulmaktadır. Hiçbir yerde kendisine para ödetilmemektedir! En güzel köşklerde, evlerde yatırılmaktadır. En güzel yiyecekler ikram edilmektedir kendisine! Milletinin kalbinde çok özel bir yeri olan Atatürk, üstelik çocukları, yakınları da olmadığına göre bu Çiftlikleri, malı, mülkü ne yapacaktır."
şimdi olsa ben O'na kendim ona neler vermezdim hemde veridklerimin yetersiz kalacağını bile bile..
Sevgili Şeniz,
Silaynı duyguları paylaşıyoruz. O'na ne yapsak borcumuzu ödememiz mümkün değil. Sevgiler.
Kendilerinin özgür iradesiyle yaşayabildiği bir ülkeyi bırakmış insana bu kadar nankörlük eden bir millet daha görmedim ben..zaten onların bizden olduğuna da inanmıyorum
YanıtlaSilellerinize sağlık yazınıza etiket ekleyin mehmet bey aratıldığında gerçekler çabuk bulunsun
Sevgili zoitsa,
SilHaklısınız. Ama merak etmeyin, o , erişildikçe erişilmez olandır. İftiracılar kendi karanlıklarında boğulacaklar. Sevgiler, saygılar.
İsimsiz yorum yazanlardan bende şikâyetçiyim. Ama yapılacak bir şey yok onlar için... Sadece zavallı olduklarını söyleyebilirim.
YanıtlaSilYazıya gelince; TEŞEKKÜRLER.
Böyle 'adsızlar' zaman zaman sitelerimizde dolanıp dururlar!.. Ulu Önderimiz, gerçek vatanseverlerin kalbinde sonsuza dek var olacaktır!..O iftiracılar adlarını söylemeye dahi korkanlar, kendi karanlıklarında boğulacaklardır!.
YanıtlaSilBu önemli açıklama ve paylaşımınız için teşekkürler Mehmet Bey...Esenlikler dilerim..
Sevgili Esin,
SilYalanlarını yüzlerine çarpmaya devam edeceğiz. Evelallah Atatürk gençleri ölmedi, ölmeyecek.
Yazımın daha çok yere ulaşması daha çok karanlığı aydınlatacaktır. Ben teşekkür ederim.