2 Temmuz 2012 Pazartesi

VOLTA VURURKEN HİÇ YALNIZ DEĞİLİM...

(Suat Derviş-Dr. Reşat Fuat Baraner)
 (Okurken çok etkilendiğim bir bölüm. Hepsini bir arada anma fırsatı oldu. Yanlarına isim yazdığım için beni bağışlayın)


"Volta vururken hiç yalnız değilim…
Bazen Reşat Fuat Baraner, bazen Dr. Hikmet Kıvılcımlı eşlik ediyor bana. (Dr. Hikmet Kıvılcımlı)
Biraz güneş açınca Nazım Hikmet gelip oturuyor avlunun bir köşesine; bahtiyar.
Ya da, tahta iskemlesini çekmiş altına Behice Boran’ı görüyorum avlunun diğer bir köşesinde; bacaklarını karnına çekmiş, kitap okuyor.
(Behice Boran)
 Ruhi Su’nun ise türkü söyleyen sesini duyuyorum.
(Ruhi Su)
Aziz Nesin, koğuşta beslediği tavuğunu çalıp yemesinler diye, avluya hep tavuğuyla çıkıyor.
(Aziz Nesin)
Hasan İzzettin Dinamo ise kedisi Sarman’ın yarasındaki kurtçukları temizliyor güneşin altında.
(Hasan İzzettin Dinamo)
 Sabahattin Ali’nin yüzü hep gökyüzünde, belli denizi düşlüyor. Şiir yazıyor.
(Sabahattin Ali)
 Rıfat Ilgaz bir mahkuma alfabe öğretiyor.
(Rıfat Ilgaz)
Yılmaz Güney cezaevinden yöneteceği filmin senaryosunda son değişiklikleri yapıyor.
 (Yılmaz Güney)
 Can Yücel, Adana Cezaevinde yazdığı şiirleri okuyor.
(Can Yücel)

(Kemal Tahir)
Kemal Tahir, Orhan Kemal kıdemlilerimiz; ayaklarında tahta takunya var; Bursa cezaevi hatırası.
(Orhan Kemal)

(Atilla İlhan)
 Atilla İlhan, Enver Gökçe biraz mahcuplar işkenceye dayanamadıkları için.
(Enver Gökçe)
Dr. Şefik Hüsnü’ye gelince Cibali’nin komünist tütün işçileri saygıyla ayağa kalkıyor.
(Dr. Şefik Hüsnü Deymer)
En saygılı olanlar ise bu büyük maratonun en hızlı yüz metresini koşanlar; Deniz, Hüseyin, Yusuf.
(Deniz-Hüseyin-Yusuf)
 En gencimiz Erdal Eren…
(Erdal Eren)
 Ve unutulabilir mi; ilk voltayı Magosa zindanında atan Namık Kemal…
Ne çokuz…

150 yıldır volta atıyoruz bu toprakların cezaevlerinde; adı bazen Magosa zindanı, Bekirağa bölüğü oluyor, bazen Sultanahmet, Selimiye ya da Metris, Mamak, Diyarbakır cezaevi…
Hepsi daha güzel bir dünyanın kurulacağına inandı. İnadın adı oldu. Boyun eğmemenin, başkaldırının sembolüydüler. “Acıyı bal eylediler” Her türlü baskıya rağmen zarafeti elden düşürmediler. Şimdi birlikte volta vururken bana diyorlar ki; “doğru bildiğini yazmanın, söylemenin adıdır; aydın olmak. Aramıza hoş geldin” bundan büyük ödül var mı?
Gazeteler, televizyonlar bangır bangır bağırıyor: “Son Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan kişi sayısı…”
Oysa… Ne kalabalığız Silivri’de, bilmiyorlar. Öğrenecekler, öğreteceğiz…. Dışarıda da çoğalacağız… Güneşin sofrasında oturacağız….”

(Soner Yalçın, Samizdat sayf 410-411)

6 yorum:

  1. En sevdiklerimiz !...teşekkürler Mehmet Bey.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,
    “Doğru bildiğini yazmanın, söylemenin adıdır; aydın olmak." sözünden hareketle "Doğru bildiğini yazmanın, söylemenin adıdır insan olmak." diyoruz.
    Aydınlatıcı çalışmalarınız için tebrik ederim.
    Hayırlı günler dileğiyle.

    YanıtlaSil
  3. Değerli üstad,
    Saygı ve teşekkürlerimle.

    YanıtlaSil
  4. Samizdat okumak için sıra bekliyor ben de ona kavuşacağım günleri...Teşekkürler...Etkileyici...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili kitap eylemcisi,
      Okuduğunuzda bildiğiniz çok şeyi değiştirecek bir kitap. Sevgi ve saygıyla teşekkürler.

      Sil