24 Mayıs 2012 Perşembe

ANKARA’NIN ÜZERİNDE KARA BULUTLAR

" O GÜNLERDE BÜTÜN ENERJİSİYLE MAKSAT UĞRUNA ÇALIŞAN DAĞINIK KUVVETLERİ YÖNETMEYE ÇALIŞIYORDU." (M. KEMAL İÇİN)

                                                                         Halide Edip Adıvar

Halide Edip Adıvar, 1920 yılının Nisan ayında Ankara’da, M. Kemal Paşa ve çevresindeki bir avuç insanın “Ateşle sınavı”nı, görgü tanığı olarak anlatır:


“Nisan 1920 sonlarında İngiliz gazetelerinin birinde bir devlet adamının BİG STİCK POLİCY (SOPA SİYASETİ) adlı demecini okuduğum zaman fena halde isyan ettim. Bir imparatorluk kurmuş, bir millet sıfatıyla böyle bir demeç on yıl önce hiçbir etki yapmazdı. M. Kemal Paşa büroma geldiği zaman, bu yazının tercümesini önüne koydum. M. Kemal Paşa, hiçbir zaman böyle öfkelenmemişti, adeta sesi kısıldı.
BİZİM DE ONLAR DERECESİNDE OLDUĞUMUZU BİR GÜN ANLAYACAKLARINI VE BİZE BAŞ EĞECEKLERİNİ SÖYLEDİKTEN SONRA, EN SON İNSANA KADAR ONLARIN MEDENİYETLERİNİ BAŞLARINDA PARÇALAMAK İÇİN CAN VERECEĞİMİZİ EKLEDİ. BANA ÖYLE GELDİ Kİ BÜTÜN ŞEREFİMİZ M. KEMAL PAŞA’NIN BU ANLATIMINDA VE SESİNDE DİLE GELİYORDU.


…M. Kemal Paşa, etrafındaki bir avuç insanın fikrini sorarken benim fikrimi de alırdı.


…BİR TARAFTAN HİLAFET KUVVETLERİ HALKA MUSALLAT OLMUŞLAR (SATAŞMIŞ, PEŞİNİ BIRAKMAMIŞ). BİR TARAFTAN KİLİKYA’DA FRANSIZ KUVVETLERİ HALKI ÖLDÜRÜYOR, DİĞER YANDAN YUNANLILAR ETRAFI YAKIP YIKIYOR, ADAM ÖLDÜRÜYORDU. EN SON OLARAK DA ANLAŞMA DEVLETLERİ DE HALKI EZİYORDU. Adeta, Batının gerçek durumda Doğuya “Sopa Siyaseti” uyguladıklarını ve “Kahrolsun Türkler” diye bağırdıklarını duyuyor gibiydim. Türklerin kendileri de aralarında boğuştukları için, MİLLETİN ATEŞLE İMTİHANI’nın en korkunç anlarını yaşıyorduk.

Karargâhta da dıştan sakin görünmekle birlikte, güç anlar yaşıyorduk. Ben sürekli büromda tercüme ve makine ile meşguldüm. Bazen M. Kemal Paşa gelir, bir kahve ısmarlar, azıcık otururdu. O günlerde bütün enerjisiyle maksat uğruna çalışan dağınık kuvvetleri yönetmeye çalışıyordu. Aynı zamanda ateşi vardı ve hastaydı. Bugünlerde Dr. Refik’le, Dr. Adnan adeta endişeyle etrafında dolaşır onunla meşgul olurlardı.



…Büyük odadaki manzara gözlerimin önündedir. M. Kemal Paşa, lambasının ışığı altında kâğıtları karıştırır. Miralay İsmet Bey sürekli olarak dolaşır. Cami Bey, dizinde kâğıtlarla konuşma fırsatını beklerdi. İçişlerinde sorunlar gittikçe çoğalıyordu. Her yarım saatte bir Hayati Bey gelir, telgraflar getirirdi. Bunların arasında şöyleler vardı: “Ben hilafet ordusunun yaklaştığını görüyorum. Halkın onlara katılımından endişe duyuyorum. Onlar girip telgraf tellerini kesmeden önce emirlerinizi bekliyorum.”


Bunlardan biri okunduktan sonra, Hayati Bey askeri selam vererek: “Teller kesilmiştir” dedi, işte, ihtilalin manzaralarından biri.

Diğer bir telgraf: “Ben kasabanın dışında muhabere (haberleşme) merkezi kurdum. Kaymakam, Hilafetçilerle anlaşmak üzeredir. O, bir vatan hainidir”.



Her gece etrafımızdaki merkezler ve kasabalardan böyle telgraflar alırdık. BU İHTİLAL GÜNLERİNDE ZAVALLI VE YOKSUL TELGRAFÇILARIN CESARET VE VATANSEVERLİKLERİNİ, YAPTIKLARI HİZMETİ TAKDİR ETMEMEK İMKÂN DIŞIDIR.


Bu durum her gece şafak sökünceye kadar devam eder, hepimiz yorgunluktan bitkin bir duruma gelirdik. M. Kemal Paşa’nın o günlerdeki kadar yorgun ve bazen de ümitsiz olduğunu görmüş değilim. (ÜMİTSİZ OLDUĞUNU SANMIYORUM.)


Genellikle birkaç saat uyuyabilmek için sabahın erken saatlerinde aşağıya inerdik. Fakat rahat uyumak da pek mümkün olmazdı. Çünkü Hilafet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp yatağımızda bizi boğazlayacaklarını tahmin edemiyordum. Bugünlerde, bu vatan hainleri, Bolu Hastanesi’nde yatan bazı subayları da yataklarından sürükleyip hastanenin önünde kafalarını taşla ezmişlerdi[i].”



ATATÜRK DEVRİMİ – Fethi KARADUMAN

www.ataturkdevrimi.com

TWİTTER : fethikaraduman2
________________________________________

[i] Halide Edip Adıvar, a.g.e. kitap II, s.27–37

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder