22 Nisan 2011 günü açıklanan CHP Seçim Bildirgesi'nde ABD ve NATO bölümleri:
Sayfa 126:
"Türkiye'de artış gösteren Amerikan karşıtlığını dengelemek için Türkiye ile ABD arasında öğrenci, işadamı, yerel yöneticilerin değişimi, ortak kültürel ve sanatsal etkinlikler etkinlikler düzenlenmesi gibi toplumsal güven artırıcı önlemleri hayata geçireceğiz."
"ABD ile stratejik ve askeri ilişkilerle sınırlı olmayan, dengelenmiş, ekonomik ve kültürel etkileşime açık yeni ve çağdaş bir ortaklık tesis edeceğiz."
CHP, ABD ile olan mevcut ilişki düzeyini yeterli görmeyerek daha da genişletmek istemektedir.
"İttifaklar" bölümünde:
"Türkiye'nin üyesi olduğu uluslararası kuruluşlara sadece kendi ulusal sorunlarımızda değil, bu kuruluşların etki alanına giren tüm konularda etkin katkılarda bulunacağız"
"Etkin bir üyesi olduğumuz NATO ile ilişkilerimizi güçlendirerek sürdüreceğiz. NATO'nun caydırıcı bir güç olarak barış ve istikrarın korunmasına ilişkin görevini etkili bir şekilde yerine getirmesini günümüz koşullarında NATO'nun konumunun uluslararası barış ve güvenliği koruma yönüne daha fazla ağırlık vererek yeniden belirlenmesini destekleyeceğiz"
Görüldüğü gibi, NATO'nun diğer ülkelere saldırmasını öngören yeni stratejisini desteklemektedir. ( CHP, Libya tezkeresine onay vererek bu konumunu pratikte de göstermiştir.)
CHP, Altı Ok yerine NATO okunu kuvvetlice programına yerleştirmiş oldu.
CHP Milletvekili Şahin Mengü:
"CHP Seçim Bildirgesinde Amerikan karşıtlığını dengelemek için yapılacakların yer alması garip bir durum. CHP tarihinde böyle bir durum olmadı"
Bu partinin kurucusu Mustafa Kemal ne diyor?
• Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!
• İstiklali tam, bizim bugün deruhte ettigimiz vazifenin ruhu aslısıdır. Bu vazife bütün millete ve tarihe karsı deruhte edilmiştir. Bu vazifeyi derihte ederken, kabiliyeti tatbikiyesi hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak hasal ettiğimiz kanaat ve iman, bunda muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz böyle bir ise başlamış adamlarız… Biz yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz... İstiklali tam denildiği zaman tabiki siyasi, mali iktisadi adli, askeri, her hususta istiklali tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalin mahrumiyeti demektir.
• Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.
* Temel ilke Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü, ya bağımsızlık ya ölüm! (Nutuk, 1919, I, S. 13)
• Yabancılardan insaf ve iyilik dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türk ilinin gelecek çocukları bunu bir an olsun akıllarından çıkarmamalıdır.
• Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.
PEKİ SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder