23 Ekim 2013 Çarşamba

MALAGA

Malaga şehri, Endülüs gezimizin başlangıcında ve sonunda 2’şer günden toplam 4 gün süreyle konakladığımız şehir oldu. Deniz kenarında olması sebebiyle tipik bir Akdeniz şehri havasında olan Malaga’yı, güzel limanı ve şehir boyunca uzanan plajlarıyla biraz Barcelona’ya benzettim, cıvıl cıvıl ve eğlenen insanlarıyla da biraz Valencia’ya benzettim. Haydi, ikisinin karması bir şehir diyelim.
Malaga, yaklaşık 600.000 civarındaki nüfusuyla, Endülüs’ün, başkent sayılan Sevilla’dan sonra ikinci büyük kenti. Şehirde her yıldızdan konaklamaya uygun çok sayıda oteli var. Aynı zamanda şehrin batısına doğru uzanan “Costa Del Sol” sahillerinin da başlangıç noktası olduğundan havaalanı oldukça hareketli.
(Picasso Vakfının kapısı)
Eğer gezinizi bizim gibi diğer şehirlere de yayıyor ve kısa zamanda çok yer görmek istiyorsanız kaldığınız otellerde “yıldız”dan feragat etmeniz gerekiyor. Biz de “ucuzluk” ve “merkeze yakınlık” açısından yüksek not verdiğimiz iki yıldızlı “Hotel Sur”u seçtik. (Sur, Güney anlamına geliyormuş) Odalarımızda minibar yoktu ama şehirdeki gezi rotalarımızın tamamına yakınını yürüyerek yaptığımızdan ve metro-otobüs gideri de yapmadığımızdan otelden kaynaklanan bazı yoksunlukları görmezden geldik.
Malaga şehrinin gezilecek noktalarının çoğunluğu liman ile limandan baktığınızda tepe üzerinde görülen kale arasındaki “eski şehir” kapsamında. Zamanında korsanlardan korunmak için şehir halkının kurduğu kale 11. Yüzyılda Emevi Hamudi hanedanı zamanında büyütülmüş. Hemen bitişiğindeki Gibralfarao Kalesi de 13. ve 14. Yüzyıllardaki Nasrid hanedanı tarafından kullanılmış. Kesinlikle görülmeli. Liman önündeki meydanda başlayan ünlü “Larios” caddesi eski şehrin ana damarı. Pek çok etkinlik bu cadde üzerinde. Bu caddeden saparak birkaç dakikada ulaşabileceğiniz “Malaga Katedrali” ile nispeten şehir dışında kalan “La Conception” olarak tanınan botanik bahçesini ayrı başlıklar halinde anlatacağımdan bu yazıda, ‘mutlaka görülmesi gereken yerler’ arasında sayıp devam ediyorum.
Granada Al Hambra Sarayında ve Sevilla Alcazar Sarayı’nda çokça gezdiğimiz için şehrin tepesinde bulunan ve “Alcazaba” olarak tanınan kaleye çıkmadık. Eğer başka bir Endülüs şehrine gitmeyecek iseniz mutlaka ziyaret kapsamına alın.
Picasso’nun bir dönem yaşadığı Malagada evleri müze haline getirilmiş ve Picasso Vakfı tarafından idare ediliyorlar. Picasso Müzesi bodrumunda Fenikelilerden kalma şehir surlarının bir kısmı sergileniyor. Kalenin hemen eteğinde ise MÖ 1. Yüzyıldan kalma ve tamamı ortaya çıkarılmış anfitiyatrosu görülebiliyor.
Aralarında, “Carmen Thyssen”, “Otomobil Müzesi”, “Modern Sanatlar Müzesi” gibi çok sayıda müze ile “La Malagueta Boğa Güreşi Arenası” ve çok sayıda katedral ve kilise görülecek yerler arasında. 

Bunlar dışında zaman buldukça bol bol deniz ürünü yemenizi özellikle öneririm. Damak zevkinize bağlı olmakla birlikte “El Pimpi” restoranını –gitmek için- mutlaka not edin. Akşam saat 20.00’den önce gitmeye bakın, aksi halde ayakta saatlerce sıra beklemeniz mümkün. Çok değişik tarzda salonlardan oluşan restoran’ın açık kısmı da var. Tahmini tam kapasite 400-500 kişi civarında kişiye aynı anda yemek yedirebiliyor. Fiyatları çok makul düzeyde. Gittiğinizde yerli bira ve şarap çeşitlerini mutlaka tatmanız, Endülüs’ün havasını hissetmek açısından çok önemli.
Larios caddesinde gecenin kalabalığı 23.00 sıralarında başlıyor. Cıvıl cıvıl gençlere katılan çok sayıda gezgin ile caddenin keyfi gecenin geç saatlerine kadar devam ediyor.
İspanya’da kadının özgürlüğünü, bireysel olarak aktif ve topluma katılmış olduğunu sokağın erkek ve kadın olarak eşit şekilde paylaşıldığını, yüzlerde gerginlik ve kızgınlığın hiç olmadığını, herkesin birbirine “Buenos Dias” (Günaydın) “Buenos Tardes” (İyi akşamlar) “Buones Noches” (İyi geceler) diye gülümseyerek hitap etmesini, nezaket ve saygının en üst düzeyde olduğunu, gecenin 23.00’ünde dar bir sokaktaki kırmızı ışıkta bir motosikletlinin sabırla ve ciddiyetle yeşil ışığın yanmasını beklediğini görüyor, tüm geziniz boyunca bu rüyayı sürekli yaşıyor ve Türkiye havaalanında pasaport kuyruğunda yaşanan itiş kakışla ülkemiz gerçeğine dönüyorsunuz.

6 yorum:

  1. "yüzlerde gerginlik ve kızgınlığın hiç olmadığını, herkesin birbirine “Buenos Dias” (Günaydın) “Buenos Tardes” (İyi akşamlar) “Buones Noches” (İyi geceler) diye gülümseyerek hitap etmesi" bir an yurdum insanı geldi aklıma.. ah gzüel yerde güzel bir memleket olan ama kıymetini bilmeyen yurdum insanları ahh...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, hayal etmek güzel ama ne yazık ki gerçek olmuyor bu ülkede. O yüzden ya hem kendimize hem de vatanımıza yazık edip duruyoruz.
      Sevgi ve saygı ile

      Sil
  2. Harika bir Endülüs gezisi olmuş Mehmet Bey. İzlenimlerinize yürekten katılıyorum. Maalesef çok daha güzel bir coğrafyada ve kültür mirasına sahip olduğumuz halde ne yazık ki !!.. benzer üzüntüleri yaşadığımızı biliyorum. Belki bir gün, diyelim ama velakin vakit geldiğinde çok geçmiş olacak...

    Bu güzel gezi ve paylaşımlar için, kaleminize, bilginize ve gezgin ruhunuza sağlık...

    Size ve ailenize iyi haftalar, esenlikler dilerim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esin hanım değerli yorumunuza candan teşekkürler.
      Gidip gördükçe, sahip olamadığımız değerler insanın içini acıtıyor. Benimki bir iç çekişti.
      Saygı ve sevgilerimle.

      Sil
  3. İspanya'da görmeyi en çok istediğim yerlerin başında geliyor bu bölge. Harika bir gezi olmuş gördüğüm kadarıyla. Bir gün yolum oralara düşerse bu yazdıklarınızdan oldukça faydalanacağım. Gerçekten dediğiniz gibi ülkemizin tarihi, coğrafyası bir harika ama biz yeterince sahip çıkamıyoruz ve her geçen gün durum daha da kötüye gidiyor :(
    Elinize ve yüreğinize sağlık yazılarınız için. Hoşçakalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gezginliğin ortak amacı paylaşım. Umarım ileride yapacağınız gezilere önemli bilgiler taşıyabilirim. İzlemeniz dileğiyle sevgi ve saygılar sunuyorum.

      Sil