Tüm Türkiye’de olduğu gibi Ankara’da da yağmurların oldukça uzun sürmesi ve kuru, güneşli günlerin ancak ortaya çıkması, yürüyüş heyecanını artırdı sanırım. Havanın açık, güneşli ve 20 C’nin üzerinde beklenmesi güzel bir yürüyüş olacağının habercisiydi.Değişik noktalardaki katılımcıları aldıktan sonra, İstanbul otoyolundaki ilk dinlenme tesisinde çay, çorba molası verdiğimizde 09.15’di. Yarım saati aşan moladan sonra hareket ederek, Kızılcahamam otoyol çıkışında Sorgun’a giden yola saparak yaklaşık 11.00’de Sorgun gölet orman içi dinlenme parkı kapısında araçtan indik.
Yürüyüş, zor rota 1. grup ve daha kısa 2. rota olarak iki aşamalı düşünülmüştü. İlk kez yürüyüşe gelen ya da zor rotayı tercih etmeyen 9 katılımcının ayrılmasıyla kalan 29 katılımcı ve rehberimizle birlikte sıkı bir beklentisi ve heyecanıyla yürüyüşümüze başladık.
Hemen orman içine girerek başladığımız yürüyüşün ilk dakikaları ve metrelerinde hafif yükselen bir yolda başlayan çıkışımız giderek dağın zirvesine doğru sert bir çıkışa yerini bıraktı. Ancak bugüne kadar gördüğümüz en iyi yürüyüş ekibinde olduğumuz kısa zamanda kendini gösterdi. Tüm arkadaşlarımızın büyük bir zevk ve keyifle yaptıkları tırmanma ile orman içi yolları birkaç kez yukarıya keserek güzel bir çıkış yaptık.
Giderek büyük bir arkadaşlık ve dostluk içine girdiğimiz, eski arkadaşlarımızdan Kemal, artçı rehber olarak grubu arkadan toplayarak geliyordu. Barış’la ben fotoğraf çekmek için yarışırken, zamanın ve yükselişin fazla farkına varamıyorduk
Saat 13’ü biraz geçe tepede geniş bir düzlüğü, öğle yemeği için gözümüze kestirdik. Elbette geçen gezilerde olduğu gibi hemen açık büfemiz hizmete girdi. Bir saate yaklaşan molamızda sohbetin keyfi, acı bir kahvenin bıraktığı telve derecesinde keyifliydi. Yazımı okuduğu takdirde neler kaçırdığı konusunda sevgili Serap Köksal’a biraz ipucu vermiş olayım.
Sevgili Gökhan’ın getirdiği “dart” grup içinde iyi bir eğlence noktası oluşturdu. Ancak her şeyden önemlisi özenle pişirdiği hellimlerdi. Eline sağlık.
Elbette bu kadar ağır ve keyifli yemekten sonra yürüyüşe tekrar başlamak biraz zor oluyor. İlk metreler biraz zorlandıysakta, artık yolumuzun önemli bir bölümü sert iniş olduğundan grup hızlandı.
. Bir mola sonrası Jale’nin batonları geride kalmasın diye alıp yürüyen Mehdi, uzun süre batonlarını arayan Jale’nin gün bitene kadar dilinden düşmedi (!).
Bu arada Jale’den sigarayı bırakma konusunda yeniden söz aldım. Bizim katılmadığımız bir gezide benzer bir söz verdiğini duydum ama nedense tutmamış (!) Bakalım bu sefer kararlı mı? Bekleyip göreceğiz.
Saat 13’ü biraz geçe tepede geniş bir düzlüğü, öğle yemeği için gözümüze kestirdik. Elbette geçen gezilerde olduğu gibi hemen açık büfemiz hizmete girdi. Bir saate yaklaşan molamızda sohbetin keyfi, acı bir kahvenin bıraktığı telve derecesinde keyifliydi. Yazımı okuduğu takdirde neler kaçırdığı konusunda sevgili Serap Köksal’a biraz ipucu vermiş olayım.
Sevgili Gökhan’ın getirdiği “dart” grup içinde iyi bir eğlence noktası oluşturdu. Ancak her şeyden önemlisi özenle pişirdiği hellimlerdi. Eline sağlık.
Elbette bu kadar ağır ve keyifli yemekten sonra yürüyüşe tekrar başlamak biraz zor oluyor. İlk metreler biraz zorlandıysakta, artık yolumuzun önemli bir bölümü sert iniş olduğundan grup hızlandı.
Benim en büyük sıkıntım olan dik ve sert inişler olduğundan itiraf etmeliyim ki en ter döktüğüm noktalar buradaydı. Sol dizimdeki var olan sıkıntı, yine esnemeye bağlı olarak uyandı. Ancak önceki yürüyüşlere nazaran daha tecrübeli olmam ve vücudun sağladığı alışkanlık sebebiyle oldukça rahat olarak sıkıntıyı fazla büyümeden atlattım.
Göletin tam ters tarafından tekrar sahile indiğimizde, çizdiğimiz büyük çemberi, sahilde yürüyerek başlangıç noktamızda tamamladığımızda saat 16.00 civarındaydı.
Sahilde dinlenerek geçirdiğimiz yarım saatin sonunda başladığımız yerde bizi bekleyen otobüsümüze binerek dönüş öncesi bir çay içmek için Güdül ilçe merkezine hareket ettik.
17.30-18.00 arasındaki bu son molamızdan sonra, katılımcıları, bindikleri noktalarda tek tek uğurlayarak 20.30 civarında yaklaşık 12,5 kilometre süren ancak gerçekten güzel ve zorlu bir rotaya sahip yürüyüşümüzü yine neşe içinde noktaladık.
Şimdi, söz aldığımız gibi rehberimiz Gökhan’dan, hiçbir belli rotaya sahip olmayan, özgürce dolaşacağımız bir Bolu orman yürüyüşü bekliyoruz.
Şimdi, söz aldığımız gibi rehberimiz Gökhan’dan, hiçbir belli rotaya sahip olmayan, özgürce dolaşacağımız bir Bolu orman yürüyüşü bekliyoruz.
Baharı içinize çekerek bol oksijen, spor, doğayla bütünleşmek ve hafta içine yüksek bir motivasyonla girmek...
YanıtlaSilHarika bir doping olmuş. Bolu çevresinde de çok güzel parkurlar var yürüyüş için...
Sağlığınız ve huzurunuz yerinde sefanız ve keyfiniz ise daim olsun...
Sevgili Esmir,
YanıtlaSilBen de her geçen gün bu yürüyüş temposuna alışıyor ve gidemediğim zamanlar arar hale geliyor. Dediğiniz gibi doğa ve oksijen bağomlısı oluyorum galiba... Sevgiyle kalın.