30 Ocak 2017 Pazartesi

2016 YILINDAKİ YORUMLARIYLA ARMAĞAN KAZANAN YORUMCULARIM

Bloğumu eskiden beri izleyenlerin bildiği bir gizli yarışmam var. Adına, “blogda devamlılık ödülü” diyebileceğimiz bu ödülü, yıl içerisinde bloğa (birkaç senedir, “Sözler” ve “Birlikte Yürüyoruz” bloklarına yapılan yorumları da dahil ediyorum) en çok yorum yapan 3 yorumcuma kitap hediye ediyorum.

Blog sahiplerine en güzel armağanın yazısına yapılan yorum olduğu bir gerçek. Emek verilerek yazılmış ve resimlerle süslenmeye gayret edilmiş bir yazının izlendiğini ve okunduğunu bilmek yazan için büyük bir keyif. Bu anlamda,  yazıya yorumla yapılan katkıları  coşkuyla karşılıyorum. Yıl içerisinde elimden geldiği kadar, izlemeye aldığım bloglarda hoşuma giden yazılara, fotoğraflara yorum yazmaya gayret ediyorum. Yorum yazmadan sadece okuduğum veya baktığım yazılar da var elbette. Ama yorumu “blog sahibinin emeğine karşı verilmiş bir ödül” olarak yorumladığım için mümkün olduğunca çok sayfada iz bırakmaya gayret ediyorum. İlaveten Twitter ve Google+ yoluyla da bir çok yazımı ve sevdiğim yazıları paylaşıyorum. İki yıldır da ayrıca, Pinterestteki köşeme beğendiğim yazıları aktarıyorum.

Gelelim 2016 yılı yorumcularıma;

Elbette ismini gizleyerek hakaret ve aşağılama ifade eden yorumlar az da olsa hala geliyor. Ama son üç yıldır çokça gelen bu “adsız” yorumlar bu sene oldukça azdı. Bu “adsız” yorumları özellikle silmiyorum. Bu tür yorumlara yıl içinde –aslında- hak ettikleri  biçimde cevap vermemeyi ,sürdürdüm. İsmini ve kimliğini gizleyerek yorum yapanları, “Başkalarına saygılı ve blog dünyasına uygun olmayan kişiler” olarak kabul ediyorum. Yorumlarını, kimliklerini saklamadan yapan herkese ise –görüşleri ne olursa olsun- sonsuz saygım vardır, yeter ki, tartışmaya uygun ve seviyeli üslup kullansın, mutlaka yazılarımda eleştirilecek konular yorumlar ve kelimeler olacaktır, çok doğal, hatta beğenmese de farklı bir biçimde ifade etme özgürlüğüne bundan sonra da–saygısız üslup kullanılmadıkça ve değerlerime hakaret edilmedikçe- yer vermeyi sürdüreceğim.
Bu seneki kazanan yorumcularımı , seçkin edebiyat kitaplarıyla ödüllendireceğim.
Gelelim kazananlara; 2016 yılında en fazla yorum yaparak “blogda devamlılık ödülü” kazanan yorumcularım:

1
Sezer Eser Perker
49 yorum
2
Tülay Gürdal
43 yorum
3
Esin (İzler ve Yansımalar)
33 yorum

Saygıdeğer tüm diğer yorumcularıma da tekrar teşekkür ediyorum. Şimdi sıra geldi armağanlara;
Ödül verme biçimimi 2014 yılında olduğu gibi uygulayacağım. Kazanan yorumcularım kendi ödüllerini kendileri belirleyecekler. Kitap konusunda hiçbir kısıtlamam bulunmamakta. Ya doğrudan bir kitap ismini, yazarı ve yayınevini belirleyerek isteyebilecekler ya da bir yazar ismi seçerek onun herhangi bir kitabını isteyebilecekler. (Umarım piyasadan bulabileceğim kitaplar olacaktır) Kazanan yorumcularım güncel kargo adreslerini ve belirledikleri armağanlarını bilgehanmerki@hotmail.com adresime lütfen iletsinler.


2017 yılında her şey gönlünüzce olsun, değerli yorumlarınızla beğeni ve eleştirileriniz bana yol göstermeye devam edecek. Elbette 2017 yılı sonunda da yine kazananlar olacak. Sevgiyle kalın.

27 Ocak 2017 Cuma

BELGRAD RESTORANLARI – 1 (ZAVİYAJ RESTORAN)

Aralık ayında yaptığımız Belgrad gezimizde, havanın soğuk olmasına bağlı olarak kenti dolaşma sürelerimiz fazla olamadığından kapalı mekanlarda vakit geçirme süremiz daha fazla oldu. Bunu düşünerek kısa gezimizde yeme içme noktalarında biraz daha fazla harcamayı göze alarak kentin en iyi restoranlarını tanıma kararı aldık.
Bu nedenle zaman buldukça bu mekanları sizlere tanıtmaya gayret edeceğim. İlk günümüzde havaalanından kente ulaştığımız yer daha önce anlattığım gibi Eski Şehirde(Stari Grad) istasyon meydanı idi. Otele geçmeden öğle yemeği için ayarladığımız ilk restoran Zaviyaj Restoran oldu.
ZAVİYAJ RESTORAN

Gavrila Principa 77” adresindeki restoran, İstasyon meydanından birkaç sokak arkada yer alıyor. Tripadvisor sıralamasında, Belgrad restoranları arasında 5. Sırada yer alıyor. 985 restoran arasında 898 ziyaretçinin oylamasıyla bu sırayı alan restoran öğle saatlerinde de kalabalık ama uygun bir masa bulma şansımız oldu.
İnanılmaz büyük porsiyonlar geliyor. Et yemeklerin tümü mükemmel düzeyde idi. Servis görevlileri son derece sempatik ve servisi de kalabalığa rağmen oldukça hızlı idi. Grubumuzun ısmarladığı yemeklerin kişi başı fiyat ortalaması 1.175 Dinar oldu (31,00 TL yaklaşık)




26 Ocak 2017 Perşembe

OCAK AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 3

 


KİTABIN ADI
Devlet-i Aliyye IV  (Ayanlar, Tanzimat, Meşrutiyet)
KİTABIN YAZARI

Halil İnalcık

KİTABIN ÇEVİRMENİ
-
KİTABIN YAYINEVİ
T. İş Bankası Kültür Yayınları
KİTABIN BASKI YILI
2016
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı   
KİTABIN SAYFA SAYISI
375 syf
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
10/10
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10

 
Serinin bu son kitabında 1699’dan Cumhuriyete kadar olan dönem işleniyor.

!699 tarihi Osmanlı Devleti için sadece toprak kaybı ile gerileme döneminin başlaması değil, geçirilen önemli zihniyet değişikliğinin de başlangıcıdır. Bu tarihe kadar Avrupa milletlerini küçük gören Osmanlı, kendisiyle aynı seviyede görmediği devletlerin teknolojik gücünü artık kabullenmek zorunda kalmıştır. Yaşayabilmek için de bundan sonraki yıllarda sürekli pazarlık, ittifak ya da mali ayrıcalık gibi, sonunu hazırlayan çözümleri devreye sokar.

Ayanlık, Tanzimat ve Meşrutiyet bu dönemin ana başlıkları.

Tarihi bilerek bugünkü varlığımızı koruyacak şekilde davranmak için geçmişi iyi okumak ve bilmek gerekir. gerekir.


25 Ocak 2017 Çarşamba

“ARLES’DEKİ YATAK ODASI” – VİNCENT VAN GOGH

Arles’deki Yatak Odası (Bedroom In Arles), (Ekim 1888-1889)  Tuval Üzerine Yağlıboya, 72 x 90 cm, ebatlarından olup halen Van Gogh Müzesi, Amsterdam’da sergileniyor. Van Gogh bu resmin iki kopyasını daha yaptı. Bunlardan birincisi,(Eylül 1889) Chicago,  Art Institute’da bulunuyor, ebatları aynı ölçülerde.
 
Diğeri ise (Eylül sonu 1889) Tuval Üzerine Yağlıboya, 57.5 x 57.5 cm., Musée d’Orsay, Paris, Fransa’da sergileniyor.
 
Bu farklı versiyonlarda, zemin kaplamasının, duvar dokularının, sehpanın üzerindekilerin, duvarda asılı portrelerin değiştiğini görüyoruz. Zemin renginin değişimi, ilerlemiş ruhsal bunalımının göstergesi olarak sayılabilir. En son yaptığı versiyonda, duvardaki portrelere kendini ve kız kardeşini yerleştirir.

Şu anda Amsterdam Müzesi'nde bulunan ilk resim 1888 Ekiminde yapıldı ve ressam Arles'teki hastanedeyken meydana gelen bir sel sırasında hasar gördü. Tablo öyle önemlidir ki Van Gogh, bu tabloyu kişisel olarak favori seçmiş. “La Chambre à Arles“, “The Bedroom” veyahut “Vincent’s Bedroom” adıyla da tanınmaktadır.

Kardeşi Theo'ya yazdığı bir mektubunda (ki toplam 13 mektubunda bahsetmiştir) Vincent kendisini bu resmi yapmaya neyin yönlendirdiğini  açıklarken, renklerin sembolizmini kullanarak dinginliği ifade etmeyi ve odasının yalınlığını ortaya çıkarmayı istiyordu. Anlatımında şu betimlemede bulunuyor:

"soluk, leylak rengi duvarlar, zeminin çarpık çurpuk, solmuş kırmızısı, krom sarısı sandalyeler ve yatak, çok solgun limon yeşili yastıklar ve çarşaf, kan kırmızısı battaniye, turuncu renkli el-yüz yıkama masası, mavi el-yüz yıkama leğeni ve yeşil pencere..." Ve şöyle ekliyor: "Bu farklı renklerle mutlak sükûneti ifade etmeyi istedim."

Bu farklı çeşitteki renklerle Van Gogh Japonya'ya ve Japonya'nın krepon kağıdına ve baskılarına gönderme yapıyor. Şöyle açıklıyor:

"Japonlar çok yalın iç mekânlarda yaşadılar ve o ülkede ne büyük sanatçılar yaşadı."

Ve her ne kadar Japonların gözünde resimlerle ve mobilyalarla döşenmiş bir yatak odası pek yalın sayılmasa da Vincent için burası "tahta bir yatak ve iki sandalyeyle boş bir yatak odası" idi. Bununla birlikte Van Gogh, neredeyse tümüyle düz hatlardan oluşan kompozisyonuyla ve perspektifin dengesizliğini telafi eder bir şekilde renkli yüzeylerin titiz kombinasyonuyla oda içerisinde belli bir boşluk duygusu yaratmayı başarmıştır.

Theo‘ya yazılmış o meşhur mektuplarında özellikle resimde kullandığı renkleri detaylı olarak bildiren Van Gogh, yatak ve sandalyede ‘taze tereyağı rengi‘, kapıda leylak rengi, duvarlarda soluk menekşe rengi, yer döşemeleri için kırmızı ve pencere için yeşil şeklinde özetlediği tabloda hiç beyaz kullanmadı. Bunu sebep göstererek tablonun çerçevesinin beyaz olmasını istemiş.

Hayatının neredeyse her anı hep deliliğin sınırında kalan Van Gogh, bu iç mekan tablosunda sakinliği ve dinlenmenin verdiği huzuru olabildiğince yansıtmaya çalışmış. Resimde tavan kısmında Japonizm etkisi görülürken sağ duvardaki yamukluk göze çarpar. Bu, tabii ki hata değil; sarı evin bir gerçeği. Perspektif yamuk. Duvarın yamukluğunun rahatsızlık verici derecede resmedildiği 72 x 90 cm ebatlarındaki eserde asılı gördüğümüz tablolar da eğimli duruyor. Mobilyalara baktığımızda sarı ve turuncunun tonları Van Gogh başarısıyla kullanılmış. Çarşaf ve yastıklar, pencere çerçevesinin yeşiline çalıyor. Odanın kepenkleri kapalı. Nihayetinde burası Van Gogh’un özeli.

Van Gogh resmi yapmadan önce odayı itinayla dekore etmiş. Resmin bugünkü  halinde ise renklerde değişim var, araştırmacılar renklerde özellikle kırmızı pigmentin solduğunu söylüyor, işte bu sebeple lila olan kapı mavi, ve diğer renklerde de solgunluk var.

Araştırmacılar, Van Gogh'un gözünden bir canlandırma yapmak için Arles'teki sarı evin bu odasını yeniden aslına uygun dekore etmişler.  
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:



24 Ocak 2017 Salı

OCAK AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 2


KİTABIN ADI
Geldim, Gördüm, Yendim – Romalılar Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey (Veni Vidi,Vici)
KİTABIN YAZARI

Peter Jones

KİTABIN ÇEVİRMENİ
Funda Sezer
KİTABIN YAYINEVİ
Say Yayınları
KİTABIN BASKI YILI
2016
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı   
KİTABIN SAYFA SAYISI
391 syf
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
9,5/10 (Dizgi hataları var)
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10

 
Roma İmparatorluğu, dünya tarihinde iz bırakmış ve günümüz hala kültür olarak (ve özellikle hukuk olarak) etkilemiş ve etkilemeye devam eden büyük bir imparatorluktur. Tarih kitaplarımızda belli başlı imparatorlar ve savaşları öğretilir ama nedense başkaca bir detay yoktur.

MÖ 753 yılında Roma kentinin kurulmasından başlayarak MS 476’da Batı Roma’nın tarihe karışmasına kadar olan süreç kitapta ilginç kronolojilerle anlatılıyor. Belli bir dönemin özellikleri, kesinlikle, hemen herkesin rahatlıkla okuyacağı düzeyde bir anlatı tadında naklediliyor.

Savaşlardan çok, sosyal ilişkiler, ilginç bilgiler, kısa anekdotlarla hoş bir anlatım tutturulmuş. Örneğin “Proletarya” kelimesinin kökenini burada belki de ilk kez okuyacaksınız.

Kesinlikle hoşlanacağınız ve size tarihi sevdirecek bir kitap.


Peter V. Jones MBE (1942–) is a Cambridge graduate with a doctorate on Homer. He is a former senior lecturer in Classics at the University of Newcastle upon Tyne, and co-founded with Jeannie Cohen the Friends of Classics charity. He used to be a teacher but is now employed as a writer, journalist and broadcaster.
Spokesman for the national Co-ordinating Committee for Classics, Jones penned the series QED and Eureka for the Daily Telegraph. These pieces were subsequently published as Learn Latin and Learn Ancient Greek by Duckworth, which has also accounted for his Classics in Translation (again from the Daily Telegraph) and Ancient and Modern (from his weekly column in The Spectator). Jones has collaborated for Cambridge on Reading Greek and Reading Latin.
He has published a book called "Vote For Caesar" (2008) about how ancient civilisations have solved the problems of today. Awarded the MBE in 1983, Jones has written numerous tomes and essays on Homer.

23 Ocak 2017 Pazartesi

2016 BLOG YORUMLARIMDA GENEL DEĞERLENDİRME

Birkaç yıldır yaptığım ve artık bloğumda gelenekselleşen yıllık özetlemeler çerçevesinde,  bloğumda, yorumlar genelinde 2016 için de bir genel değerlendirme yapmak istiyorum. 

2016 yılında “Sözler”  ve “Birlikte Yürüyoruz” bloğu da dahil olmak üzere bloglarıma toplam 289 yorum geldi. Bu rakam son beş yılın en düşüğü oldu. Geçen seneye göre dahi %28 oranında bir azalma anlamına geliyor. Sene içinde birçok yazımda blog trafiğindeki azalmanın moral bozucu olduğundan bahsederek blogda yazamaya devam etme konusunda kararsızlığımı belirtmiştim.Bu azalmanın sürüp sürmeyeceği 2017 içinde belli olacak. Devam etmesi halinde bunun ne anlama geleceğini biliyorum.

2016 senesinde  isim vererek yorum yapanlar;
2012
60
2013
61
2014
67
2015
74
2016
55 kişi
Yorumcularımdan   (31) kişi ilk kez bu sene yorum yapan ve görüş bildirenler. Kalan 24 yorumcum eski senelerde de yorumlarıyla bloglarıma renk katan dostlar.
   
Gelen yorumları , yorum yapılan yazıların konularına göre paylaştırdığımda aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor;

2012
2103
2014
2015
2016
TATİL, YENİYIL VS BLOGA ÖZEL YAZILAR
% 19,81
%15,96
%17,75
%11,47
%19,23
KİTAP TANITIMLARI
%12,61
%22,55
%26,25
%28,42
%24,12
GEZİ YAZILARI
%18,61
%24,15
%18,00
%21,94
%26,92
YAZI, İNCELEME VE MAKALELER
%44,12
%33,33
%31,75
%18.95
%22,37
YÜRÜYÜŞ VE KOŞU YAZILARI
%4,80
%3,59
%6,25
%5,98
% 1,04
“SÖZLER” BLOĞU



%9,72
% 6,29
“BİRLİKTE YÜRÜYORUZ” BLOĞU



%3,49
0

Oranları değerlendirdiğimizde, kitap tanıtımlarına gelen yorumların ilk kez oransal olarak azaldığını görüyorum.  Yazı  inceleme ve makalelerde yıllar içinde giderek azalmakta olan ilginin bu sene yeniden yükselişe geçmesinin son aylarda başladığım “Tabloların hikayeleri” yazılarım sebebiyle olduğunu ve bu yazıların ilgi çekmesinden kaynaklandığını sanata ve ciddi yazılara eğilimin sevindirici olduğunu belirledim ki bu açıdan oldukça memnuniyet verici. Gezi yazılarım sene içinde İtalya, az miktarda Türkiye yazım ve yılın son günlerindeki Belgrad yazılarımla ilk kez zirve yapmış görünüyor. Sözler bloğunda yorum oranında azalma var. 2016 da yıl içerisinde hiç yürüyüş yapamadığım için bu konudaki yorumların (0) olması da normal.

Bloğuma (Bilgiler tek bloğa ait) 2016 yılında yapılan ziyaretlerde (sayfa açımları) bu sene farklı ve ilginç bir şekilde çok inişli çıkışlı bir seyir izledi. Geçen yıllara göre karşılaştırmalı olarak verirsem;




2012
2013
2014
2015
2016
OCAK
  10.365
  14.194
  7.818
  7.323
13.324
ŞUBAT
  14.355
    9.313
  7.043
  7.085
  7.965
MART
  15.273
  10.901
  8.309
  7.725
  9.923
NİSAN
  16.041
  10.091
12.109
  7.661
  8.455
MAYIS
  15.419
  11.759
10.836
  7.464
10.015
HAZİRAN
    7.947
    7.937
  7.724
  7.201
  6.705
TEMMUZ
    6.941
    7.070
  7.834
  7.033
11.008
AĞUSTOS
    7.510
    7.804
  6.880
  7.460
  8.296
EYLÜL
    7.756
    8.329
  8.022
  7.435
  7.647
EKİM
  12.809
    8.346
  8.032
11.105
  7.346
KASIM
  14.647
    8.861
  9.927
  9.617
  7.004
ARALIK
  18.678
    9.516
10.087
10.686
 17.262
TOPLAM
147.741
114.111
104.621
97.795
114.950
AYLIK ORTALAMA
  12.311
     9.509
8.718
  8.149
  9.579

     Görünen o ki, yıllar içerisinde aylara göre periyodik dalgalanmalar devam etmekle birlikte ziyaret sayısı giderek azalmakta. Azalma 2014 yılında 2013’e göre %8,31 iken 2015’deki azalma 2014’e göre %6,52 oranında. Bu sene ise ilgiçtir ki bazı aylar inanılmaz yükselişler ve ters yönde de inanılmaz düşüşler gerçekleşti. Bu dalgalanmanın bloğa yönelik bir olgu mu yoksa bloglarda genel bir ilgi azalması mı var bilemiyorum.  Diğer bloglarda bugüne kadar bu yönde yapılan kişisel araştırmalara rastlamadığım için bu azalmanın genelleştirilip genelleştirilemeyeceğini bilmem imkansız Bazı blogların sürekli armağan ve çekiliş ile sayfa izleme ve izlemeye alma  sayılarını artırmaya çalıştıklarını gözlemlemekle birlikte genel azalışın sebeplerini tam olarak ortaya çıkarabilmek şu anda imkansız gibi. Yeni ziyaretçi ve yorum yapan sayısı ciddi bir rakam olmakla birlikte bunların sadece %10 kadarı bloğumu izlemeye aldıklarına bakılırsa izleyenlerin büyük bir kısmının bloğa girdiklerinde fazla sayfa bakmadan çıktıklarını düşünebiliriz. Ya da sürekli izleyenlerin ilgisinin azalmasına bağlamak da belki düşünülebilir.  Diğer bloglardan bu konudaki deneyim ve rakamlar  paylaşıldığı takdirde belki daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz.

     İstatistikçi olmamakla birlikte ileri de bu konularda araştırma yapacaklar için bu tür bilgilerin yararlı olabileceğini düşünüyorum. Daha çok arkadaşın site bilgilerini paylaşması belki daha sağlıklı yorumlar için alt yapı oluşturabilir.

YAKINDA!

2016’DEKİ YORUMLARIYLA KAZANAN YORUMCULARIM VE ARMAĞANLARI