28 Aralık 2016 Çarşamba

“AYNADAKİ VENÜS” – DİEGO VELASQUEZ

Aynadaki Venüs (Venüs'ün Süslenmesi, Venüs ve aşk tanrısı, Rokeby Venüsü veya İspanyolca: La Venus del espejo olarak da bilinir), İspanyol Altın Çağı'nın önde gelen ressamlarından Diego Velázquez'in (1599–1660) yaptığı  bir tablodur. Eser halen Londra'daki Ulusal Galeri'de sergilenmektedir. Velázquez bu tabloyu 1647 ile 1651 yılları arasında tamamladı.
Velasquez, bu çalışmasında tanrıça Venüs'ü erotik bir pozda betimliyor. Resimde, Venüs yatağa uzanmış, Roma Mitolojisi'nde fiziksel aşkın tanrısı olan oğlu Cupido'nun tuttuğu aynada kendini izlemekte. Velázquez’in tabloyu büyük olasılıkla İtalya'yı ziyareti sırasında yaptığı sanılıyor.
Antik sanattan barok sanata kadar pek çok çalışma Velázquez'in ilham kaynağı olarak gösterilir. Özellikle İtalyan ressamlar Giorgione'nin Uyuyan Venüs'ü (1510) ve Titian'ın Urbino Venüsü (1538) önemli örnekler benzerleridir. Bu tabloda, Velázquez Venüs'ün çok bilinen iki pozunu birleştiriyor: bir koltuk ya da yatak üzerinde uzanma ve aynadaki yansımasını izleme. Ressamın, aynayı merkeze yerleştirmesi ve Venüs'ü resmi izleyene arkasını dönmüş olarak çizmesi resim sanatı açısından o güne kadar görülmemiş farklılıklar.
Aynadaki Venüs Velázquez'in çizdiği  kadın tabloları arasından bugüne kadar kalabilmiş ve korunabilmiş tek eseri. İspanyol Engizisyonu üyelerinin baskısı sebebiyle on yedinci yüzyıl İspanyol sanatında bu tür çalışmalara çok sık rastlanmıyordu. Bu yüzden saray mensupları yabancı ressamların çizdiği  tabloları satın alıp kendi evlerine asıyorlardı. Buna rağmen, Aynadaki Venüs 1813 yılına kadar İspanya'da kaldı. 1813 yılında İngiltere'nin Yorkshire kentindeki Rokeby Park'ta sergilenmek üzere o ülkeye gönderildi. 1906 yılında National Gallery adına Ulusal Sanat Koleksiyonları Vakfı'nca satın alındı. 1914 yılında kadınların oy hakkının savunan Mary Richardson tarafından saldırıya uğradı ve büyük zarar gördü. Kısa bir süre içinde restore edilen eser tekrar sergilenmeye başladı.
Aynadaki Venüs'te Romalı aşk, güzellik ve doğurganlık tanrıçası yatağında aheste bir şekilde yatarken betimleniyor. İzleyiciye sırtını dönmüş olması ve dizlerinin bükük çizimi onu antik çağlara özgü edebi erotik bir figür haline getiriyor. Bu tabloda, Venüs, mücevher, güller, mersin gibi genellikle betimlenirken yanında gösterilen mitolojik kişisel eşyalarından mahrum çizilmiş. Tanrıça daha önce betimlenen portrelerinin çoğunda sarışın olmasına rağmen Velázquez'in Venüs'ü kumral. Çizilen kadının Venüs olduğu kompozisyonda oğlu Cupido'nun da yer alması sayesinde anlaşılıyor.
Resimde, Venüs Cupido'nun tuttuğu aynada kendine bakmakta. Cupido'nun her zaman yanında taşıdığı yay ve okları bu çalışmada nedense yok. Tablo ilk kez kayıtlara geçirilirken, büyük ihtimalle tartışmalı doğası gereğince "çıplak bir kadın" olarak tanımlanır. Venüs'ün yüzünün aynadaki yansıması resmin izleyicisine bakmakta. Fakat görüntü bulanıktır. Bu sebepten yüzün karakteristik özellikleri anlaşılamıyor. Sanki Velázquez, Venüs’ü, aynada göründüğü gibi pek de güzel bir yüze sahip olarak göstermez. Venüs’ün bize dönük olan arka taraflarının güzelliğine, vücudunun güzelliğine dikkat çeker gibidir. Belli belirsiz bir biçimde onun yüzünü görebildiğimize göre, bizimkinin de onun tarafından görülebileceğini biliyoruz. Ve belki de o, kendi güzelliğinin bizim üzerimizde bıraktığı etki üzerine düşünüyordur. Çıplak ve arkası dönük olarak uzanmış ince belli ve dolgun kalçalı bu kadının bir tanrıça olduğunu ancak, Cupido’nun oradaki varlığıyla bilebiliyoruz.

Burada Venüs duyumsal olarak erotik bir pozda resmedilmekle birlikte, yine de saf ve iffetli olduğu izlenimi uyandırıyor. Yayını ve oklarını bu tabloda göremediğimiz Cupido (Eros) bir yandan aynayı tutarken, bir yandan da tanrıçanın güzelliğine dalıp gitmiş görünüyor. Aynadaki imge, optik yasalarını umursamaz bir biçimde Venüs'ün başka bir yanını değil, ama yüzünün belli belirsiz bir yansımasını gösteriyor. Bu da resmin altta yatan anlamına işaret ediyor olabilir: resim belli bir çıplak kadını, hatta Venüs'ü göstermeyi değil, kendi güzelliğine dalmış bir güzelliği resmetmeyi amaçlıyor.
Eleştirmen Natasha Wallace, Venüs'ün yüzünün belli belirsiz görünmesine dikkat çekerek resmin esas amacının "kim olduğu belli bir kadın çıplağı betimlemek ya da Venüs'ün portresini çizmek değil bencil bir güzelliği görüntülemek" eleştirisini yöneltir. Wallace'a göre "Kadının yüzünde ya da resimde dini hiçbir yönü yoktur. Tablodaki klasik düzenleme bedensel ve estetik bir cinselliğin (seksin değil) mazereti gibidir. Cazibeye eşlik eden güzelliği takdirdir.
Birbirine geçmiş pembe ipek kurdeleler aynanın üzerini örtmekte ve çerçevesini sarmaktadır. Kurdelenin işlevi, sanat eleştirmenlerinin resimle ilgili en fazla tartıştıkları konulardan birisi. Kurdelenin, Cupido'nun aşıkları birbirine bağlamak için kullandığı prangaları temsil ettiği, aynayı asmak için kullanıldığı ya da resimdeki andan biraz önce Venüs'ün gözlerinin bağlanması için kullanıldığı öne sürülür.  Eleştirmen Julián Gallego, Cupido'nun yüzündeki melankolik ifadeden yola çıkarak “kurdelenin, tanrıçayı aynadaki güzelliğe bağlayan aşk prangası olduğunu” düşünür  ve tabloya "Güzelliğin Fethettiği Aşk" adını verir. Yatak çarşaflarının kıvrımları tanrıçanın vücut şeklini yansıtır ve bedeninin kavislerini vurgulamak için çizilmiştir. Resmin genelinde, hatta Venüs'ün cildinde kırmızı, beyaz ve grinin tonları kullanılmış. Bu basit renk düzeni eleştirmenler tarafından sıkça övülse de, son dönemde yapılan teknik bir incelemeye göre, çarşaf resmin özgün halinde koyu leylak rengidir ve artık solmuş olduğu için gri gözükmektedir. Venüs'ün cildine "pürüzsüz, kremsi ve birbirine karıştırılmış şekilde uygulanan" parlak renkler, tanrıçanın üzerinde yatmakta olduğu siyah ve gri çarşaf ve arka plandaki kahverengi duvar ile tezat oluşturmaktadır.

17. yüzyıl İspanyol tablo envanterlerinde üç çıplak tablodan daha bahsedilse de Aynadaki Venüs, Velázquez'in bugüne ulaşmış tek nü tablosudur. Bu üç tablodan, Kraliyet koleksiyonunda olduğu belirtilen ikisi, muhtemelen 1734'te Madrid Kraliyet Sarayı'nda çıkan yangın sırasında kaybolmuştur. Envanter kayıtlarında bu üç tablodan Uzanmış Venüs, Venüs ve Adonis ve Psyche ve Cupido isimleriyle bahsedilir.
Genel olarak resmin canlı bir model kullanılarak çizildiği düşünülse de, bu modelin kimliği hakkında birçok farklı görüş bulunuyor. O dönemin İspanya'sında, ressamların çalışmalarında çıplak erkek modelleri kullanmaları kabul edilebilirdi, ancak çıplak kadın modeller hoş karşılanmazdı.  Bu sebeple, tablonun, Velázquez'in Roma'ya yaptığı gezilerden birinde çizildiği düşünülür. Andreas Prater,  ressamın yaptığı dış  gezilerde "kişisel hayatını oldukça özgür şekilde yaşadığını ve bu durumun canlı çıplak kadın model kullanmasına imkân sağladığını" söylemektedir.  Christie Davies’e göre ise  model, Velázquez'in Roma'da birlikte olduğu bilinen ve ressamdan bir çocuk doğurduğu varsayılan metresidir.  Neil Mac Laren’e göre ise bu model, ressamın her ikisi de Prado Müzesi'nde bulunan Bakirenin Taç Giymesi ve İp Eğirenler gibi birçok diğer tablosunda da yer alan kişidir.
Ressamın konturların ilk hallerinde yaptığı düzeltmeler sebebiyle, Venüs ve Cupido figürleri resmin çizilişi boyunca ciddi ölçüde değişikliğe uğrar. Ressamın yaptığı değişiklikler Venüs'ün havaya kaldırdığı kolunda, sol omzunun duruşunda ve başında görülebilir. Kızılötesi incelemelere göre, Venüs ilk başta daha dik bir duruşa sahipti ve başını sola çevirmişti. Tablonun sol tarafında, Venüs'ün sol ayağı ile Cupido'nun sol ayağı ve bacağı arasındaki alanın bitirilmemiş olduğu da açıkça görülmektedir. Ancak Velázquez'in birçok tablosunda yer alan bu özellik, muhtemelen bilinçli bir tercih. 1965-66 yıllarında tablo üzerinde gerçekleştirilen geniş çaplı temizlik çalışması sırasında tablonun iyi durumda olduğu, daha önceki bazı yazarların ileri sürdüğünün aksine, tabloya Velázquez'den sonraki ressamların çok az miktarda boya eklediği anlaşıldı. Cupido ve aynada görülen yüzün üstü büyük olasılıkla onsekizinci yüzyılda kuvvetlice yeniden boyandığı tahmin edilmekte.

İtalyanların, özellikle Venediklilerin nü ve Venüs tabloları Velázquez'e ilham kaynağı olduğu kabul edilir. Buna rağmen, sanat tarihçisi Andreas Prater'e göre, Velázquez'in Venüs'ü "pek çok öncüye sahip olmasına rağmen kesin bir modeli örnek almamış, büyük ölçüde bağımsız bir görsel kavram; uzmanların boşuna benzerlerini aradığı bir eserdir."
Velázquez'in Venüs'ü çağının ötesinde bir resim olduğu için on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar taklit edilmemiş ve başka sanatçılara ilham kaynağı olmamıştır. Özellikle, Venüs'ün portresindeki görsel ve yapısal yenilikler, sansür korkusu sebebiyle, yakın zamana kadar diğer ressamlar tarafından geliştirilemedi. Eser, 1857'deki Manchester Sanat Eserleri Sergisi'nde, Velázquez tarafından yapılmış 25 diğer tabloyla beraber sergilenene kadar özel koleksiyonlarda yer aldı. Resmin ismi bu sergiden sonra Rokeby Venüs olarak anılmaya başlandı. Bu döneme kadar da hiçbir ressam tarafından kopyalanmamış, baskısı yapılmamış ya da yeniden çizilmemişti. Tablo, 1890 yılında Londra'daki Kraliyet Akademisi'nde 1905 yılında ise Messrs'ta sergilendi.
10 Mart 1914'te kadın hakları savunucusu Mary Richardson, Londra Ulusal Galerisi'nde sergilenmekte olan tabloya et satırı ile saldırır. Koleksiyona planlanmış bir saldırı olacağına dair belirtiler varsa da, Richardson'ın bu hareketinin sebebi dava arkadaşı Emmeline Pankhurst'un bir önceki gün tutuklanmasıdır.  Richardson, Venüs'ün omuzlarının altında kalan bölgede yedi yarık açar. Bu kesikler, Ulusal Galeri'nin uzmanı Helmut Ruhemann tarafından başarıyla onarılır.
Richardson, sanat eserine zarar vermekten altı ay hapis cezasına mahküm edilir. Kadınların Sosyal ve Siyasal Birliği adına verdiği beyanatta Richardson saldırısının sebebini "Devletin, modern tarihteki en güzel karakter olan Mrs. Pankhurst'e zarar vermesini protesto etmek amacıyla mitolojik tarihin en güzel kadınına zarar vermek istedim." diyerek açıklar. Olaydan yaklaşık 40 yıl sonra, 1952'de kendisi ile yapılan bir röportajda ise "tüm gün boyunca erkek ziyaretçilerin ağzı açık bir şekilde Venüs'ü izlemesinden" hoşlanmadığını açıklar. Feminist yazar Lynda Nead konuyla ilgili olarak "Olay, kadının çıplaklığına karşı feminist tutumunun algılanmasında bir simge oldu; bir bakıma, feminizmin imajını basmakalıp bir şekilde temsil etmeye başladı" yorumunu yapar.  
Olayla ilgili o dönemki belgelerden tablonun önemsiz bir sanat eseri olarak görülmediği de anlaşılmaktadır.  Gazeteciler, saldırıyı cinayetle bir tutarak, kadın bedenini temsil eden bir resme değil, gerçek bir kadın bedenine zarar verildiğini iddia ederler.  Ayrıca, Richardson'ı “Kanlı Mary”e benzeterek, kadına “Kesici Mary ismini takarlar.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR.



6 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. İlginize ve desteğinize teşekkürler. Saygı ve sevgilerimi sunarım.

      Sil
  2. Kaleminize sağlık Bilgehan Bey. Yine emek ve bilgi dolu bir paylaşım.
    Ailenizle birlikte mutlu yıllar diliyorum size...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize ve değerli yorumunuza teşekkürler. 2017'nin size ve ailenize mutluluk ve sağlık getirmesi dileğiyle saygılar sunuyorum.

      Sil
  3. Harika bir kaynak olmuş. Emeğinize sağlık Mehmet Bey.
    Yeni yılın size ve ailenize sağlık,
    mutluluk ve esenlikler getirmesini diliyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım faydalı olmuştur. İlginize teşekkürler.
      Yeni yılın geçen seneyi aratmaması dileğiyle size ve sevdiklerinize mutlu ve sağlıklı günler dilerim.

      Sil