KİTABIN ADI: Tarihte Akıl
KİTABIN YAZARI : G.W.F Hegel
KİTABIN ÇEVİRMENİ : Önay Sözer
KİTABIN YAYINEVİ : Kabalcı Yayınevi
KİTABIN BASKI YILI: 2003
KİTABIN BASKI SAYISI : 2. Baskı
KİTABIN SAYFA SAYISI : 192 sayfa
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ : 10/10
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ : 10/10
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ: 10/10
YORUM: “Hükümdarlardan, devlet adamlarından, halklardan tarih, deneyimlerinden ders almaları istenir. Ama deney ve tarihin öğrettiği de, halkların ve hükümetlerin hiçbir zaman tarihten bir şey öğrenmedikleri ve bunlardan alınabilecek derslere göre davranmadıklarıdır... G. W. F. HEGEL Hegel'e göre insanın tarihselliği onu doğadan ayırır. Kant'ın bütün insanların temelde aynı düşünce ya da kategorileri paylaştıkları görüşü kabul edilemez. Felsefi bir sistem insan düşüncesinin zaman içinde geliştiğini gözetmek zorundadır. Epistemoloji ve ontolojinin dayatmaları sonucunda tutarlı bir felsefe sistemi insanla ilgili her sorunun yanıtını verebilmelidir. Bu yaklaşım, devrimler çağında yaşayan Hegel'i sayısız teorik ve pratik sorunla karşı karşıya getirdi. Coşkuyla karşıladığı Fransız Devrimi sonrasında nasıl bir yeni düzen kurulacaktı? Bireyin farklılaştırıcı özgürlüğü ile toplumun aynılaştırıcı birleştiriciliği nasıl uzlaştırılabilirdi? Bireyin tini mevcut durumun yansımasıdır, ancak büyük insanlar bunun ötesine geçerler, varolanı kavradıktan sonra önceden var olmayan bir düşünce geliştirirler. Son kertede tinin doruk noktası olan devlet, bireylerin kendilerinin bilincine ulaşmalarını sağlamalıdır. Çünkü, "Dünya tarihi, özgürlük bilinçliğinin gelişmesinden başka bir şey değildir."
Hegel’in bu kitaptaki notları, Berlin’de 1822/23 kış sömestrinden başlayarak 1831’e kadar 4 kez yenilediği ders notlarından oluşmaktadır. Kişisel gelişim üzerinden önemle duran Hegel’in notlarından aşağıdaki kısa pasaj adeta notların özünü oluşturmaktadır; (Kim bilir sanki bu günlerimizi bilmiştle söylemiş gibi değil mi?)
“…yalnızca halkın aklının başında olduğunu ve her şeyi bildiğini, tüzeden anladığını sanmak tehlikeli ve yanlış bir varsayımdır. Çünkü halkın her kesimi “ben halkım” diye ortaya atılabilir. Oysa devleti devlet yapan halk değil, bilgi ve kültürdür…”
Georg Wilhelm Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770, Stuttgart - 14 Kasım 1831, Berlin) Alman filozof.
Günümüzde Almanya'nın güneybatısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozof. Etkisi , hem onu takdir edenler ( Bradley, Sartre, Küng, Bauer, Stirner, Marx ) hem de acımasızca eleştirenler ( Kierkegaard, Schopenhauer, Nietzsche, Heidegger, Schelling) gibi çok farklı konumlardaki insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürdü. Efendi-köle diyalektiği nin kavramsallaştırması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizdi.
Bir memurun oğluydu. Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805'te Jena üniversitesine profesör oldu. Başlangıçta Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış görünüyordu, sonradan kendine ayrı bir sistem kurup onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini 'phanomenologie des Geistes' adındaki eserinde anlatmıştır. Bir süre Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg üniversitesinde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında 'Mantık Bilimi' ve 'Felsefe Ansiklopedisi' dikkati çekti.
Hegel'in kurduğu sisteme 'diyalektik mantık' denilir. Buna göre bir fikir(yani tez), karşısındaki başka bir tezle(anti-tezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki buna sentez denilir.
Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığın sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin -daha doğrusu karşıtların- felsefesidir; çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir. Demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyva olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.
Hegel ömrünün son yıllarını Berlin'de geçirdi. 1831 yazı ve sonbaharı boyunca süren kolera salgınının son kurbanlarında biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra aniden ölmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder