ŞAHİN BEY
Şahin Bey'in asıl adı Mehmed Said'tir. 1877 yılında Gaziantep'in Bostancı Mahallesinde 55 nolu evde doğmuştur. Babası Abdullah Efendi, annesi Ayyuş hanımdır.
Mehmet Said, 1917 Ekim'inde Sina cephesinde vazife almıştır. Başçavuş iken mensup olduğu alayla, “Ayn-ül Cebel” denilen bir kalede Araplar tarafından sarılmıştır. Muhasara uzun sürmüş, erzak bitmiş, cephane azalmış, Alay Komutanı da şehit olunca açlık ve sefaletten biten birlikler arasında Araplara teslim olmak eğilimi belirmeye başlamıştır. Mehmet Said birkaç arkadaşıyla teslim olmak isteyenleri yakalayıp, hapsetmiş ve bir gece karanlıkta faydalanarak çok sarp ve çetin bir geçitten askerleri muhasara dışına geçirmek suretiyle alayı kurtarmıştır. Bu fevkalede hizmetine karşılık ordu komutanlığınca Mülazim-ı Sani (Üsteğmen)'liğe terfi olunmuştur. 1918 yılında İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düştü. Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kaldı, ateşkesden sonra serbest bırakıldı.
Şahinbey, 13 Aralık 1919 tarihinde İstanbul'a gelmiş, Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istemiştir. Harbiye Nezareti tarafından Antep'e yakın Nizip kazası askerlik şube başkanlığına tayin olup Antep'e gelmiştir. Antep Heyet-i Merkeziyesi'ne müracaat ederek vazife isteyen Şahinbey, Heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine, derhal çalışmaya başlamıştır.
30 Kasım 1919'da Sivas'tan ayrılan Ali Fuat Paşa, 4 Aralık 1919'da Kayseri'ye uğruyor. Adana cephesiyle görevlendirilen bazı subaylar ve sivillerle görüşüyor. Adana güney cephesinin milli Teşkilat ve mücadelesi yolunda kararlar alınıyor. Bazı subaylar Adana, Güney ve Doğu cephesi için Mustafa Lütfi Bey,Bülbülzade Abdullah Hoca,Sinan, Tufan, Selim, Şahin ve Doğan gibi müstear (takma) isimlerle Teşkilat ve mücadele için bölgeye gönderiliyor. Cephenin Kuva-i Milliye Kumandanı Ali Fuat Paşa'dır.
Kilis-Antep yolunu tutarak Fransızların Antep'e yardım göndermesini 28 Mart 1920'ye kadar 100 kişilik birliğiyle engelledi. Kilis'ten hareket eden Fransızlar'ın Şahin Bey'in kontrolündeki savunma noktalarına 26 Mart 1920'de 3 piyade alayı 200 süvari bir batarya top, 4 tank ile saldırmasıyla çatışmalar başladı. Birinci gün Fransızlar Şahin Bey ve kuvvetlerinin tuttuğu siperlere akşama kadar top ve tank ateşi yağdırdı. Şahin Bey ve kuvvetleri silahlarının yetersizliğinden mukabale edemedi. Aynı günün gecesi Şahin Bey bir gece baskını yapmaya çalıştıysada başarılı olamadı. Savunma hattını geri çekti. Son kurşununa kadar savaştı, 28 Mart 1920'de bu çatışmalar sırasında şehit oldu.
“ Müsterih olunuz, düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez”
5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar, bir türlü Anadolu'nun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkanlarıyla karşı koymaktadır. Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahinbey bir avuç serdengeçtisi ile tutmuştur. Şahinbey ve fadaileri 3 Şubat ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir. Şahinbey zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektup'ta şöyle demektedir:
“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şüheda kanı karışıktır... Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Birgün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.”
Saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij meselesi olmuştur.
Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andrea kumandasında yola çıkar. Bu Fransız kuvvetleri sekizbin piyade ve ikiyüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca, bu Fransız birliğinde, 1 batarya top, 16 ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu.
Kahraman Şahinbey ancak 100 kişi kalan fedaileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahinbey düşmana ağır kayıplar vermiştir.
Şahinbey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevi kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp, nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahinbey, her hareketiyle örnek olmaktaydı.
28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahinbey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeye edenlere şöyle diyordu:
“Düşman burdan geçerse, ben Ayıntap'a ne yüzle dönerim? Düşman ancak benim vucudum üzerinden geçebilir.” Çatışmanın dördüncü günü öğleye doğru Şahinbey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onlarında şahadet şerbetini içmelerinden sonra tek başına kalan Şahinbey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir.
Atacak kurşunu kalmayan Şahinbey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve sel gibi üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. (Olayı Yavuz Bülent Bakiler şiirinde şöyle anlatmıştır).
Ben Antepliyim, Şahinim Ağam
Mavzer omzuma yük,
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Silahsız Şahinbey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri, uzaktan ateş ederek Şahinbey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleri ile aziz naaşını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920 'de 43 yaşında şehadet şerbetini içen Şahinbey'in şehadet haberi şehre gelince, yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:
Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında,
Uyan Şahin uyan, gör neler oldu.
Sevgili Ayıntap'a Fransız doldu.
Antepliler düşmana tek bir taş vermemek için 11 ay düşmana kan kusturmuşlar ve millet için, vatan için 6.000'den fazla şehit vermişlerdir.
Şahinbey, İstiklal meşalesini tutuşturmuş, Onbinlerce Şahin, tutuşturulan bu meşaleyi söndürmemek için var güçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır...
Gaziantep ve yöresinde milli mücadalenin destanlaşan isimlerindendi. Adına pekçok türkü, şiir yazılmıştır. Şahinbey İlçesi'nin Düztepe semtindeki lise de Şehit Şahin Lisesi adını taşımaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder