30 Kasım 2015 Pazartesi

AĞUSTOS AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 11


KİTABIN ADI
İrlanda Güncesi (Irisches Tagebuch)
KİTABIN YAZARI

Heinrich Böll

KİTABIN ÇEVİRMENİ
İlknur Özdemir
KİTABIN YAYINEVİ
Can Yayınları
KİTABIN BASKI YILI
1999
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı   (İlk Yayın 1957)
KİTABIN SAYFA SAYISI
146 syf
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
10/10  
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10 
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10 


Roman ve hikayeleri ile tanınan 1972 Nobel ödüllü değerli yazar Böll’ün, Türkçemizde yayınlanan tek gezi kitabı İrlanda Güncesi, son derece ilginç veriler taşıyan anlatımıyla ilgiyi hak ediyor.
!950’li yılların ortalarında ailesiyle İrlanda’ya gezi yapan Böll’ün anıları son derece ilginç kesitler taşıyor. O dönemde işsizlik ve yoksulluğun kol gezdiği İrlanda’da kiliseleri, mezarlıkları ve ıssız kasabaları gezen yazarın kaleminden, bugün Avrupa’nın refah toplumlarından biri olan İrlanda’nın, 19.yüzyıldan 1960’lara kadar geçirdiği yoksul, sürekli nüfusu eksilen ve aç bir toplumken  bu hale gelebileceğinin minik kıvılcımları hissedilebiliyor mu acaba?
İlk kez 1999 yılında okuduğum bu kitabı Böll okumaları çerçevesinde yeniden okuduğumda büyük bir keyif aldığımı söyleyebilirim.


27 Kasım 2015 Cuma

CİVİCO MUSEO DELLA RİSİERA Dİ SAN SABBA, TRİESTE

Risiera di San Sabba (Slovence: Rižarna) (http://www.risierasansabba.it/english/) 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından siyasi mahkumların öldürülmesi ve Yahudilerin Auschwitz’e nakli için toplama merkezi yapılan bir yer. Beş katlı tuğla bir bina. Trieste’nin merkezine biraz uzak, aracınızla gitme olanağı bulabileceğiniz bir yer.

Avluda geniş bir boşluğun krematoryum olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Bina ilk kez 1898 yılında pirinç toplama merkezi olarak yapılmış. (İsmindeki “risiera” buradan geliyor.) 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından 8 Eylül 1943’den itibaren diğer toplama merkezlerine götürülen tutuklular için burası “Polizeihaftlager” (Polis kampı) adıyla kullanmaya başlamış ve zaman içerisinde -tanıklıklara dayanılarak- 3.000-5.000 civarında insanı burada katlettikleri tahmin ediliyor. Tutukluların büyük kısmının Friuli ve Ljubljana’dan toplanarak getirildiği kabul edilmekte.

“Nekropolis” romanıyla tanınan Sloven yazar Boris Pahor da Dachau’ya sevkedilirken burada kalmış. Savaştan sonra da binalar bir süre, mültecilerin konaklaması için kullanılmış.


Uzunca sayılabilecek bir giriş koridorundan sonra binaya girerken ilk bölmeler ölüm tutuklularına ayrılmış. Zemin katta takibeden odalarda terzi ve ayakkabı imalatı gibi mahkumların çalıştığı işlikler ve Nazilerin kullandığı yatakhanelerin bulunduğu sanılıyor. İlk iki hücre mahkumlardan toplanan malların ve belgelerin konulduğu bölmeler imiş. Savaştan sonra burada ele geçen tüm malzemeler Slovenya Cumhuriyeti tarafından götürülmüş ve arşiv haline getirilmiş. Ölüm ve tutuklu hücrelerindeki mahkumlar tarafından yapılmış sayısız grafiti ne yazık ki ihmal sebebiyle korunamamış.



Avludan girişi olan büyük binanın 4 katı da toplanan Yahudilerin Dachau, Auschwitz ve Mathausen kamplarına sevk öncesi barınma merkezi olduğu düşünülüyor. Zamanın Trieste piskoposu Monsenyör Santin’in çabaları sonucu Giani Stuparich ve ailesi gibi şanslı birkaç kişinin serbest bırakılması mümkün olmuş.






Bugün avluda metal bir plakanın bulunduğu alan yakma fırınının bulunduğu bölge. 29 nisan 1945’de Naziler kaçarken dinamitlenerek imha edilmiş. Sonradan enkazda insan kemikleri ve küllere rastlanmış.



















26 Kasım 2015 Perşembe

TRİESTE

Trieste şehri,(Slovence: Trst; Almanca: Triest; Macarca:Triesz) İtalya'nın kuzey doğusunda Friuli-Venezia Giulia bolgesinde ayni adı taşıyan Trieste ilinin merkezi olan bir bir şehirdir. Aynı zamanda Adriyatik Denizi'ndeki Trieste Körfezi'nin başında yer alır. Trieste, 1867-1918 yılları arasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun sınırları içinde iken bir Akdeniz limanı ve refah içindeki müzik ve edebiyat kentiydi.

I. Dünya Savaşı'nın ardından Trieste'nin İtalya'ya verilmesi, şehrin ekonomik ve kültürel öneminin azaltmış. Bugün Trieste bir sınır kenti. Halkı komşu bölgelerin etnik bir karışımıdır. Hakim olan yerel Venedikli lehçesi İtalyanca'da Triestino olarak adlandırılır. Şehir merkezinde bu lehçe ve İtalyanca konuşuluyor. Az sayıda almanca konuşanın varlığı da sayılmasına rağmen belirgin bir şekilde Sloven (Slav) fizik yapısını toplumda hakim görüyorsunuz. Slovencenin yerel dil kabul edildiği söyleniyor.

Şimdiki Trieste olan toprakların adı M.Ö. 3000'lerde yerleşik "carni" lerden gelmekte. Şehir daha sonra İllirya'lı olan "Histri"lerin eline geçiyor. M.Ö. 177'de şehir Roma Cumhuriyeti'nin hakimiyetine girdi. Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından yani 476'dan sonra Trieste, Doğu Roma İmparatorluğu'nun önemli askeri merkezlerinden biri olarak kalmaya devam etti. 788'de Frank Krallığı'nın bir parçası oldu. 1081'den itibaren Akwilya (Aquilea) hükümdarlığı altında özerk hale geldi. 1369'dan 1372'ye kadar Venedik Cumhuriyeti işgali altında kaldı. Daha sonra şehir Avusturya dükü Leopold III Habsburg'a hediye edildi. 17. yüzyıla kadar belirli ölçüde özerkliğini korudu.

Trieste önemli bir liman ve ticaret merkezi olarak gelişimini sürdürmüş. Şehir Napolyon Savaşları süresinde üç defa 1797, 1805, 1809 yıllarında Fransız ordularınca istila edildi. İlerleyen yıllarda Küstenland olarak da bilinen Avusturya Littoral bölgesinin başkenti oldu. I. Dünya Savaşı sonrası Avusturya-Macaristan parçalanınca Trieste 1920'de İtalya'ya verildi.
II. Dünya Savaşı sırasında İtalya'nın müttefiki olan Almanya tarafından, İtalyan topraklarında tek imha kampı Trieste yakınlarındaki Risiera di San Sabba da 3 Nisan 1944'de inşa edilmiştir. (Bir sonraki yazımızda burayı ziyaret edeceğiz) Şehir,o dönemde İtalyan partizan güçlerinin çok yoğun olduğu yerlerden biriydi ve zaman zaman gerçekleştirilen ittifak güçleri bombardımanlarından zarar gördü.

30 Nisan 1945'de İtalyan Anti-Faşişt Ulusal Özgürlük Komitesi lideri don Marzari ve Fonda Savio ile 3500 gönüllü, Nazilere karşı ayaklanmayı teşvik etti. 1 Mayıs'ta Tito'nun Yugoslav Partizan ordusu Trieste'nin çoğunu Nazi işgalinden kurtardı. Miramare yazımızda değindiğimiz gibi, 2.ci Yeni Zelanda tümeni Adriyatik kuzey sahili boyunca, Trieste'ye ilerleyip 2 Mayıs 1945'te Trieste'ye ulaştılar ve aynı günün akşamı Alman kuvvetleri silahlarını bırakarak teslim oldu.

1947'de Trieste, "Özgür Bölge" adı altında bağımsız bir devlet haline gelir ve iki bölgeye ayrılır. A Bölgesi olarak adlandırılan kısım 1954'e kadar İttifak Askeri Hükümeti adına İngiliz komutan Sir Terence Airey tarafından yönetildi. B Bölgesi olarak adlandırılan kısım ise Yugoslay yönetimine bırakıldı.

1954 yılında Trieste Özgür Bölgesi dağıldı. A Bölgesi'nde bulunan Trieste şehri İtalya'ya, B Bölgesi'nin güney kısımlarıyla, A Bölgesi sınırları içinde bulunan bazı köylerse Yugoslavya'ya katıldı. Şehrin İtalya'ya katılımı resmi olarak 26 Ekim 1954'de olmuştur.(Bizim Hatay vilayetimizin sonradan anavatana katılışı ile arasındaki benzerlik çok dikkat çekici)

Şehir halen ikiyüz binin biraz üzerinde bir nüfusa sahip. Dağın eteğinden limana doğru oldukça manzaralı bir kent. Edebiyat dünyasında da Trieste önemli bir yer tutar. Pek çok yazar ya bu kentte yaşamış ya da eserlerinde kentten sıkça bahsetmiştir. İsimlerini vermek gerekirse; İtalyan yazarlar, Italo Svevo, Umberto Saba, Scipio Slataper, Enzo Bettiza, Claudio Magris Alman yazarlar, Julius Jugy, Bobi Bazlan, Robert Hamarling, Rainer Maria Rilke Sloven yazarlar, Igo Gruden, Vladimir Bartel, Boris Pahar ve ayrıca, Richard Francis Burton, James Joyce ve Jan Morris

Son olarak Trieste’nin Silivri ve Çankırı illerimizle kardeş şehir olduğunu belirtelim.

Trieste kentine asıl geliş sebebimiz, Slovenya’ya geçerek Ljublyana kentine gitmek olduğundan bir sonraki yazacağımız “San Sabba” dışında fazla bir mekanını görme olanağımız olmadı. Sadece akşam yemeği için iki gece indiğimiz en önemli meydanı “Unita” dışında fazla gezme şansımız bulunmadı. Bu yazımızdaki her iki resim de bu meydana ait.

San Sabba’dan sonra, gezimiz boyunca yemek yediğimiz en iyi balık lokantalarından birisini tanıtacağım.

24 Kasım 2015 Salı

AĞUSTOS AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 10


KİTABIN ADI
İki Osmanlı Liman Kenti, İzmir ve Selanik
KİTABIN YAZARI

Neslihan Ünal

KİTABIN ÇEVİRMENİ
-
KİTABIN YAYINEVİ
İmge Kitabevi
KİTABIN BASKI YILI
2015
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı   (İlk Yayın)
KİTABIN SAYFA SAYISI
269 syf
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
10/10  
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10 
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10 


Tarihimize ilişkin başarılı çalışmalar çoğalmaya başladı. Genç tarihçilerimizin, geçmişi irdeleyen, salt savaşların dışında toplumsal yapıya ilişkin özel araştırmaları her geçen gün artıyor.
Genç öğretim üyesi Neslihan Ünal, doktora tezi olarak hazırladığı eserini daha geliştirerek ve zaman dilimini uzatarak bu kitabı hazırlamış. İki Osmanlı Kenti, İzmir ve Selanik’in 17-18 ve 19. Yüzyıllardaki toplumsal yapısı, ticaret ilişkileri nüfus hareketleri başarılı bir şekilde incelenmiş, oldukça başarılı ve kapsamlı bir eser oluşmuş.
Zengin kaynakçası ile güzel bir başvuru kaynağı olan kitap tarih tutkunlarının vazgeçemeyeceği bir kitap…


23 Kasım 2015 Pazartesi

AĞUSTOS AYINDA BU KİTABI OKUDUM - 9

 
KİTABIN ADI
İlk Yılların Ekmeği (Das Brot Der Frühen Jares)
KİTABIN YAZARI

Heinrich Böll

KİTABIN ÇEVİRMENİ
Zeyyat Selimoğlu
KİTABIN YAYINEVİ
Can Yayınları
KİTABIN BASKI YILI
1982
KİTABIN BASKI SAYISI
1. Baskı   (İlk Yayın 1955)
KİTABIN SAYFA SAYISI
116 syf
KİTABIN DİZGİ/BASKI KALİTESİ
10/10  
KİTABIN YAZIM-DİL KALİTESİ
10/10 
KİTABIN EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
10/10 


Savaş yorgunu Almanya’da yaşam yeniden kurulmakta. Fendrich, savaş yıllarında geçen çocukluğundan sonra şehirde işe girmiş, hiç sevmese de bir bulaşık makinesi tamircisinin yanında servis elemanı olarak çalışmakta, patronun kızıyla da ilişki yaşamakta. Çocukluluğunun aç yıllarını unutamamakta ve ekmeğe duyduğu açlığı bir şey gidermemektedir.
Bir gün babası, köylüsü bir kızın okumak için şehre geleceğini karşılayıp göz kulak olmasını ister. Hedwig’i hayal meyal sıska bir kız olarak hatırlamaktadır. Can sıkıntısıyla gittiği trenden aldığı Hedwig’i gördüğü andan itibaren dünyası allak bulak olur. İşi gücü bırakır, kız arkadaşını tersler, dünyası artık Hedwig’dir.
Böll, bu kısa romanında yine savaş yıllarına dokunmakta ve değişen hayatları, yönünü bulmaya çalışan insanları resmetmeye devam etmekte.


20 Kasım 2015 Cuma

CASTELLO Dİ MİRAMARE, TRİESTE

Palmanova’dan Trieste şehrine geçerken, Trieste merkezine girmeden önemli bir müzeyi ziyaret ediyoruz. Bu nedenle Trieste şehrine ilişkin genel notlarımızı bir sonraki yazımıza bırakıyoruz.
Trieste şehrine hemen girişte deniz kıyısında bulunan Castello Di Miramare, şehrin önemli gezi noktalarından birisi. Deniz kıyısındaki bu köşk Avusturya Arşidük’ü Ferdinand Maksimilyen ve karısı için 1856-1860 yılları arasında yaptırılmış. Köşk, Triste körfezine bakan muhteşem deniz manzarasına sahip bir yer. Çok yüksek bir uçurumun başında 22 hektarlık çok güzel bir bahçe içinde inşa edilmiş.
Avusturya İmparatoru Franz Josef’in kardeşi olan Arşidük Maksimilyen, kardeşi Charles ile yaptığı bir gezinti sırasında 1850 yılında buraya gelir, çevreden hoşlanır. 1854 yılında imparatorluğun donanma başkomutanı olunca bu çok sevdiği yerde, aynı zamanda deniz manzaralı olması nedeniyle bir köşk yaptırmaya karar verir. 1856 yılında araziyi satın alır. Mimarı olarak seçilen Carl Junker, çiziminde Avusturya, Alman ve İngiliz mimarisinden esinlenen eklektik bir tarzı benimser. Köşkün mobilyaları ve dekorasyonu Franz Hoffman ve oğlu Julius tarafından tamamlanır.
 
Yapımını sürekli denetleyen Maksimilyen, köşkün inşaatının tamamlanmasını kendisi ve ailesi için çok isterse de, arşidükün ne yazık ki sefası çok süremez. Meksika İmparatoru olarak 1864’de Meksika’ya gider ve orada 1867’de vurulur.
Köşkte Arşidük ve karısı Belçikalı Carlotte’a ait yatak odası, kütüphane, kabul salonları ve değişik kullanımda olan odalar bulunmakta. Resepsiyon ve taht odaları yanında Cesare Dell’Acqua’ya ait tablolar dikkat çekici. Çin ve Japon tarzo oda süslemeleri de yer alıyor. Arşidükten kalan ve halen müze olarak korunan köşkteki tüm dekorasyon malzemeleri 19. Yüzyıl aristokrat yaşantısından çok önemli detaylar içeriyor.
Köşkün bahçe arazisi köşkün yapımından önce çıplak ve dikenli çalılarla kaplı iken, dekorasyon ve düzenleme çerçevesinde, Lübnan,Kuzey Afrika ve Himalayalar’dan getirilen sedir ağaçları, Asya, Amerika Köknarları, İspanya, Kaliforniya ve Meksika selvileri ve çamlarla süslenmiş.

Maksimilyenin ölümü ve Carlotta’nın ayrılmasından sonra köşk Habsburgların elinde kalmaya devam eder. 1882’de imparator Franz Josef, eşi ve tahtın varisi Rudolf ile Trieste’ye geldiğinde köşkte konaklar. 1896’ya kadar kraliçe Elizabeth toplam 14 kez köşkte konaklar.
Birinci Dünya Savaşı çıkınca köşkün tüm mobilya malzemesi Avusturya’daki Schönbrunn ve Belvedere saraylarına nakledilir. Savaş sonrası Miramare arazisi Trieste kenti ile birlikte İtalya devletine geçer. Ekim 1925-Mart 1926 arasındaki görüşme ve mutabakatlardan sonra köşkün tüm malzemeleri geri getirilir. 1928’de Aosta dükü Amedeo, ikametine verilen köşkte Ethiopya valisi olarak tayin edildiği 1937’ye kadar kalır. Ancak köşk 1943’e kadar dük ailesinde kalır. Bu tarihte Nazi işgaline uğrayan köşk karargah olarak kullanılır.
1945’de önce Yeni Zelanda birlikleri sonra İngilizler ve 1947’de Amerikan ordusu gelir. 1954’e kadar Amerikan ordu karargahı olur. Mart 1955’den itibaren halka açık müze haline getirilir.
Müzenin giriş biletleri kişi başı 4 Euro. Köşke giden sahil yolu üzerinde araçlar ücretsiz olarak park edilebiliyor. Ancak yol çok dar olduğu için bir süre yürümeyi göze almak gerekiyor.