Karayılan ( 1888 - 24 Mayıs 1920 )
Asıl adı Mehmet olan Karayılan; Gaziantep’in 40 km. kuzeyinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi Höcüklü köyü Elifler mezrasında 1888 yılında doğmuştur. Molla Karayılan Malatya, Pazarcık, İslahiye ye kadar uzanan bölgede yaşayan Atmalı boyunun Kabalar oymağındandır. Babası Memo bir köy kavgasında elindeki kılıçla köy halkının tamamını mağlup ettiğinden iyi dövüştüğü için ona "Karayılan gibi kayıp gidiyor" demişler. Bu nedenle Karayılan unvanı ona babasından kalmıştır.
Asıl adı Mehmet olan Karayılan; Gaziantep’in 40 km. kuzeyinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi Höcüklü köyü Elifler mezrasında 1888 yılında doğmuştur. Molla Karayılan Malatya, Pazarcık, İslahiye ye kadar uzanan bölgede yaşayan Atmalı boyunun Kabalar oymağındandır. Babası Memo bir köy kavgasında elindeki kılıçla köy halkının tamamını mağlup ettiğinden iyi dövüştüğü için ona "Karayılan gibi kayıp gidiyor" demişler. Bu nedenle Karayılan unvanı ona babasından kalmıştır.
Karayılan, hayvan sürüleri bulunan ve çevresine göre zengin sayılan bir köylü ailesine mensuptu. Karayılan’ın babası 1904 yılında Ermeni eşkıyaları tarafından obasına yapılan baskın sırasında şehit edilmiştir. Bu tarihte Karayılan 16 yaşındadır.
Genç yaşta yalnız kalan Karayılan, kendi kendine okuma-yazmayı öğrenmiş, Malatya Akçadağ ilçesi Söğütlü köyü imamından Kur’an dersleri almıştır. Bir süre köy imamlığı yapmıştır. Köyde ara sıra Namaz kıldırdığı için ona Molla denildi.
Malatya Askerlik Şubesinden gönüllü olarak Seferberliğe katılmış, Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Cephesinde savaşmış, çeşitli yararlıklar göstermiş ve çavuşluğa terfi ettirilmiştir. Gösterdiği başarılardan dolayı madalya almıştır.
Cephede yaralanınca, Erzurum Hastanesine kaldırılmış, daha sonra Malatya hastanesine gönderilerek orada tedavi gördükten sonra terhis edilmiştir. Karayılan, daha sonra köyüne dönmüştür. Karayılan Kabalar oymağının beyi olarak seçilmiş, Hükümet kuvvetleriyle birlikte Malatya ve Pazacık civarlarında ortalığı kasıp kavuran eşkıya Bozo’yu (Bozan Ağa?) yakalayıp ağaca asmış bu davranışından dolayı Askeri komutandan mükafat almıştır. (*)
Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir den bir
gün kendisine bir telgraf gelir;
“Düşman Kilis’ten Antep’e girmek üzeredir, düşmanı
Antep’e sokmayınız gözlerinden öperim. Komutanın Kazım Karabekir”
Annesi Ayşe “Yavrum sen bu kadar malı mülkü satıp nereye gidiyorsun? Sen deli misin?” diyor. Karayılan; “Ana Ana sen doğuda Rusların- Ermenilerin yaptıklarını görseydin, şimdi sende durmaz giderdin” dedi.
Kardeşi Süro Mamo’yu Maraş’a gönderdi, üç katır yükü silah satın aldı. Kimseye bilgi vermeden kendi köyünden çeteleriyle birlikte geceden Karabıyıklı köyünde pusu kurdu. Maraş’a giden Fransız kuvvetlerini perişan etti. 50 kadar Fransız askerini esir aldı, esirlerini kendi köyüne götürerek her gün onları koyun eti ile besliyordu. Karayılan Antep e gidince esirleri Pazarcık Kaymakamına teslim etti. Adını Karabıyıklı cephesi ile Antep e ve Türkiye ye duyuran Karayılana Heyet-i Merkeziye tarafından görev verilmek üzere davetiye çıkarıldı. Dülük köyüne gelen Karayılan eşkıya Samlı Kel Ahmet i bu köyde ağaca astı. Kılıç Ali ile bu köyde tanıştı.
Dülük köyüne gelerek şehri kuşatan Fransız çemberini yarmış ve Antep’e giren Karayılan 82 çetesi ile birlikte önce Bekirbey sonra Karagöz Camii ne yerleşti. Daha sonra çetesi 150 yi buldu. Bu arada Karayılan Antep cezaevinin kapılarını aştırmış hükümlerin ellerine silah vermiş çetesine yeni gönüller katmıştır.
Elmalı cephesinde 1. ve 2. Ağcakoyunlu cepheleri, İkizkuyu cephesi, Nizip yolu savaşları, Mağarabaşı savaşları ve Kurbanbaba savaşına katılan Karayılan; İkiz kuyu cephesinde Fransız katar kolunu perişan etmiş, Fransız kumandan Norman kolundan yaralanarak Halep’e kaçmıştır. Norman’ın hanımı ise Karayılanın cephesine esir düşmüştür.
Hanım iki ay çetelerle birlikte kalmış mütarekeden sonra başkarakolun orada hanımı Norman’a teslim edilmiştir. Antep’in teslim olmasından sonra, Fransızlar yardım dağıtırken çeteler yardım almaya gelmezler, Norman’ın hanımı bizzat ismen onları çağırtarak kocası Norman’a “Ne istiyorlarsa onlara fazlasıyla ver. Onlar bana dokunmadılar, iki ay boyunca bana bir hanımefendi gibi baktılar” deyince Norman çetelere ne istediklerini sorar.
Çetelerde silah ve mermi istiyoruz dediler. Bunun üzerine silah ve mermiyi ne yapacaksınız diye sorulunca size sıkacağız dediler.
Fransızlara karşı bir çok mücadeleden başarıyla çıkmış olan Karayılan, Elmalı Köyü köprüsünde şehit düşen Şahinbey’in haberini aldıktan sonra büyük bir sarsıntı geçirmiş olmasına karşın, Şahinbey’in cesedini şehrin merkezine kadar kucağında taşımıştır.
Karayılan
24 Mayıs 1920 sabahı kalkar her zaman olduğu gibi beyaz kefenini giyer, sabah
namazını kıldıktan sonra kamçı ve gümüş saplı kamasını Karagöz camii Mehmet
Ömere teslim eder “Hocam ben cepheden dönersem emanetimi geri
verirsin. Şehit olursam bunları köydeki kızım Selvi’ye verirsin”
der.
24 Mayıs 1920 Sarımsak tepede zorlu bir savaştan sonra düşman kaçmaya başlayınca sevinerek mevzi değiştirmek ayağa kalkan Karayılan, Hayri Efendinin bağının çitinin üzerinden geçerken talihsiz bir kurşun göğsünü parçalamıştır. O gün kendisi ile birlikte 19 arkadaşı daha şehit olmuştur. Sarımsak tepe Karayılanın son cephesi olmuştur. Antep iki ay içerisinde kader arkadaşı olan iki kahramanı kaybetmiş olup Şahin Bey ve Karayılan’ın şehadetinden sonra Antep pek fazla açlığa dayanamadan teslim olmuştur. Antep’li bu savaşta 6347 şehit vermiştir.
24 Mayıs 1920 Sarımsak tepede zorlu bir savaştan sonra düşman kaçmaya başlayınca sevinerek mevzi değiştirmek ayağa kalkan Karayılan, Hayri Efendinin bağının çitinin üzerinden geçerken talihsiz bir kurşun göğsünü parçalamıştır. O gün kendisi ile birlikte 19 arkadaşı daha şehit olmuştur. Sarımsak tepe Karayılanın son cephesi olmuştur. Antep iki ay içerisinde kader arkadaşı olan iki kahramanı kaybetmiş olup Şahin Bey ve Karayılan’ın şehadetinden sonra Antep pek fazla açlığa dayanamadan teslim olmuştur. Antep’li bu savaşta 6347 şehit vermiştir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan Gaziantep
Savunması, bugün din, dil, etnik farklar yüzünden birbirini yiyen insanlara
yaklaşık 90 yıl önceden çok güzel bir cevap veriyor. Bu cevabı verenler vatan
ve özgürlük tutkusundan başka doğru bilmeyen, Türkler'in, Ermeniler'in ve
Kürtler'in yaşadığı bir bölgenin çocuklarıydı. Bütün yokluklar ve
imkânsızlıklar içinde hiçbir yerden yardım almadan Birinci Dünya Savaşı galibi
Fransız ordusuna karşı eşi benzeri az görünen bir şehir savaşı verdiler.
Fransız ordusuyla, şehirlerini geri almak için 11 ay bütün gücüyle savaşan, o
günlerin deyimiyle Ayıntap (Antep) halkı sadece kendi şehirlerini değil, dilden
dile yayılan kahramanlıklarıyla da tüm Güneydoğu Anadolu'yu bir istiladan
kurtarmış oldu. Gaziantep Savunması'nda hayatını kaybeden 6347 sivilden ilk
akla gelense daha çok "Karayılan" lakaplı Mehmet oldu.
Mehmet'in 88 yaşındakı
kızı Selvi Sevimli'nin ağzından Karayılan'ın gerçek hikayesi: (Kahramanmaraş'ın
Pazarcık İlçesi Höcüklü Köyü Elifli mezrasında yaşıyor)
"Babam Mehmet Birinci Dünya Harbi'nde Rus
Cephesi'nde savaşmış, adı batası Sarıkamış'tan sağ gelmiş. Ayağından
yaralanmış. O zaman Erzurum hastanesine taşımışlar, sonra da Malatya'ya
hastaneye getirmişler. İyileşince de 'Savaş bitti, git evine' demişler. Geri
dönünce babamı aşiretin başına geçirmişler. Karayılan için 'çoban idi', 'ırgat
idi' derler ama babam Kabalar aşireti reisidir. Ayıntap'a düşman geldiğini
duyunca bütün malını satıp silah almış."
Selvi kadının anlattığına göre Karayılan hayvan sürüleri bulunan ve etrafına göre zengin sayılan bir ailenin çocuğuymuş. Bahar ve yaz aylarında Adıyaman ve Maraş yaylalarında kışın ise Antep'in 45 km kadar kuzeyinde konaklayan bir aşiretin reisiymiş. Ermeni eşkiyasının babasını öldürdüğünde 16 yaşında bir delikanlıymış. Yaylalarda sürülerini otlatırken, bir çok eşkiyayla karşılaşmış. Bu durum onun az zamanda usta bir silahşor olarak yetişmesine sağlamış. Savaştan geldikten sonra düşman kuvvetlerinin Antepe girdiğini gören Karayılan bütün varını bu yolda harcamaktan çekinmemiş.
Selvi kadın şöyle devam ediyor: “O zaman hükümet zayıf idi. Bize hükümet bakamadı. Babam baktı. Koyunlarımızı satarmış, öküzleri satarmış, sana diyeyim ekinimizi çubuğumuzu satarmış, katır yükleriyle silah satıp Fransız'a karşı çeteleri silahla donatmış. Malını satmasına ailesinden karşı çıkanlar olmuş. "Sen aklını mı yitirdin? Bu kadar hayvanı, malı satıp sen nereye gidiyorsun" diyen anasına Karayılan, 'Ana Rus'un, Ermeni'nin yaptıklarını görseydin, şimdi sen de durmaz giderdin" dermiş."
Bana yardım etmek için geldiler buralara. "Sana aylık bağlayacağız" dediler ama istemedim. Etme dedim bana yardım. Allah'a şükür benim yardıma ihtiyacım yok.
Karayılan
Hikayesi (Antep Destanı)Selvi kadının anlattığına göre Karayılan hayvan sürüleri bulunan ve etrafına göre zengin sayılan bir ailenin çocuğuymuş. Bahar ve yaz aylarında Adıyaman ve Maraş yaylalarında kışın ise Antep'in 45 km kadar kuzeyinde konaklayan bir aşiretin reisiymiş. Ermeni eşkiyasının babasını öldürdüğünde 16 yaşında bir delikanlıymış. Yaylalarda sürülerini otlatırken, bir çok eşkiyayla karşılaşmış. Bu durum onun az zamanda usta bir silahşor olarak yetişmesine sağlamış. Savaştan geldikten sonra düşman kuvvetlerinin Antepe girdiğini gören Karayılan bütün varını bu yolda harcamaktan çekinmemiş.
Selvi kadın şöyle devam ediyor: “O zaman hükümet zayıf idi. Bize hükümet bakamadı. Babam baktı. Koyunlarımızı satarmış, öküzleri satarmış, sana diyeyim ekinimizi çubuğumuzu satarmış, katır yükleriyle silah satıp Fransız'a karşı çeteleri silahla donatmış. Malını satmasına ailesinden karşı çıkanlar olmuş. "Sen aklını mı yitirdin? Bu kadar hayvanı, malı satıp sen nereye gidiyorsun" diyen anasına Karayılan, 'Ana Rus'un, Ermeni'nin yaptıklarını görseydin, şimdi sen de durmaz giderdin" dermiş."
Bana yardım etmek için geldiler buralara. "Sana aylık bağlayacağız" dediler ama istemedim. Etme dedim bana yardım. Allah'a şükür benim yardıma ihtiyacım yok.
YIL 1918-1919
Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar;
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar.
Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş:
düşmüş dövüşüyordu...
Ateşi ve ihaneti gördük,
Ve kanlı bankerler pazarında
Memleketi Alman’a satanlar,
Yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
Ateşi ve ihaneti gördük,
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar ovası,
gördü uzun dişli İngiliz’i.
Ve Aksu’yla Köpsu,
Karagöl’le Söğüt gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, aşık ölü,
şapkası horoz tüylü İtalyan’ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız’ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve ayan ve mütehayyizanın çoğu
ve ağalar:
Bağdasar ağadan
Kellesi Büyük Mehmet Ağaya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklali yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
Kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makineli tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşam üstü
Ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
Ateşi ve ihaneti gördük,
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir’de Aydın’da,
Adana’da dayandık,
dayandık Urfa’da, Maraş’ta, Antep’te.
Antep’liler silahşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı art ayağından vururlar
ve Arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antep’liler silahşor olur,
Antep’liler yiğit kişilerdir.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı,
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeye vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silahla olur,
Onun atı, silahı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
Ve böyle kocaman kafalıydı
Karayılan
Karayılan olmazdan önce.
Düşman Antep’e girince
Antepliler onu
Korkusunu saklayan
Bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
Altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
Yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
İleri geri.
Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
Sıkışmışlardı
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan: Antep’in kanıydı.
Düz ovada bir gül fidanıydı
Karayılan’ın
Karayılan olmazdan önceki siperi..
Bu fidan öyle küçük,
Korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namluya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antep’liler silahşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader
düz ovayı Antepliler
düşmana bırakacaklardı.
“Karayılan” olmazdan önce
umrunda değildi Karayılan’ın
kıyamete dek düşmana verseler Antep’i
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzü koyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encamını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini:
“İbret al deli gönlüm,
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.”
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
Bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
seğirttiler peşince,
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
Bir tarla sıçanı kadar korkak olana:
KARAYILAN dediler.
“Karayılan der ki: Harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür...”
Ve biz bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca namı yürüyen
Karayılan’ı
ve Anteplileri
ve Antep’i
aynen duyup işittiğimiz gibi
destanımızın birinci babına koyduk.
kaçan tavşanı art ayağından vururlar
ve Arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antep’liler silahşor olur,
Antep’liler yiğit kişilerdir.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı,
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeye vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silahla olur,
Onun atı, silahı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
Ve böyle kocaman kafalıydı
Karayılan
Karayılan olmazdan önce.
Düşman Antep’e girince
Antepliler onu
Korkusunu saklayan
Bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
Altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
Yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
İleri geri.
Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
Sıkışmışlardı
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan: Antep’in kanıydı.
Düz ovada bir gül fidanıydı
Karayılan’ın
Karayılan olmazdan önceki siperi..
Bu fidan öyle küçük,
Korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namluya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
Antep sıcak,
Antep çetin yerdir.
Antep’liler silahşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader
düz ovayı Antepliler
düşmana bırakacaklardı.
“Karayılan” olmazdan önce
umrunda değildi Karayılan’ın
kıyamete dek düşmana verseler Antep’i
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzü koyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.
Karayılan
Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encamını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini:
“İbret al deli gönlüm,
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.”
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
Bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
seğirttiler peşince,
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
Bir tarla sıçanı kadar korkak olana:
KARAYILAN dediler.
“Karayılan der ki: Harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür...”
Ve biz bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca namı yürüyen
Karayılan’ı
ve Anteplileri
ve Antep’i
aynen duyup işittiğimiz gibi
destanımızın birinci babına koyduk.
Nazım Hikmet Ran
(*) Bu olayı Hasan İzzettin Dinamo şu şekilde anlatmaktadır:
“Çevreye korku salan çetelerin en büyüğü,
halkın “Bozo” dediği Bozan kardeşler çetesiydi. Yüz- Yüz elli kişi
tutarındaydı. Bozan’la Abuzer, Mamo, Seydo adlı öbür üç kardeşi, Malatya’nın
Balyan’lı aşiretindendi.
Bozan asker kaçağı olduğundan dağa çıkmak
zorunda kalmış, kendisini kovalayan birkaç jandarma subayı ile birkaç
jandarmanın da başını yediğinden çevreye ün salmış, birkaç ufak çete ile birleşerek
daha da güçlenmişti. Bozan Ağa, birçok köyleri basıyor, soyup soğana çeviriyor,
bu arada cana da kıyıyor, kan da döküyordu.
Bozan Ağa birgün Lordin çiftliğini bastı.
Paşa Yakup’un çiftlikte bulunmadığı bir sırada yapılan baskında Bozan Ağa,
çiftliğin bütün paralarını ve değerli mallarını yağma etti. Yakup’un yakın
akrabası olan Caney, Hanım, Eley adlı kadınları dağa kaldırdı.
Kabalar aşireti reisi Mehmed, Yakup’a
karşı yapılan bu kötülükten çok üzülmüştü. Mehmed, çiftlik dolaylarında öfkeli
ve sinirli bir adam olup çıkıvermişti. Can sıkıntısından ve kızgınlığından
ağzına bir lokma yemek koymuyordu. Sandıktaki paraları çıkarıp silah ve cephane
almaya karar verdi. Karısının boynundaki altınları da aldı. Birkaç gün içinde
ev mavzerlerle ve cephaneyle doldu. Mehmet, kardeşi Şiro Mamo, eniştesi Kara
Silo’yu yedeğine alarak aşiretinden birçok kişiyi silahlandırdı.
Karayılan’ın Bozan Ağa belasını ortadan
kaldırmak üzere dağa çıktığını öğrenen Malatya ikinci inzibat kumandanı Ahmet
Adil Bey, ona gizlice mektup gönderdi. Mektup şöyle diyordu:
‘Bozan Ağa’nın hükümetçe takibindeyiz.
Sizin de Bozan Ağa’yı kovaladığınızı öğrendim. Senin bir eşkıya değil,
yurtsever olduğunu biliyorum. Seninle Malatya’da görüşmek istiyorum.’
Bozan Ağa hükümetçe çok izlense de
köylüler ölüm korkusu yüzünden ona yardımdan çekinmişlerdi. Ahmet Adil Bey
Karayılan çetesinin hükümetin jandarmasından daha iyi iş göreceğini anlamış ve
bundan yararlanmak üzere davranmıştı.
Karayılan’la kardeşi Mamo, geri
döndüklerinden hem kendileri, hem de önemli adamları için yanlarından şöyle
belgeler de getirmişlerdi:
– Bu vesikada adı ve lakabı yazılı
kişilere hangi askeri birlik olursa olsun elinden geleni yapacaktır. Cephane,
silah, yiyecek, kuvvet ve buna benzer yardımı esirgemeyecektir. Birliklerin
başında bulunanlarla işbirliği yapılacaktır.
Karayılan, Mamato, Şiro Mamo, Kara
Silo’nun kardeşi Hortoğlu böyle birer belge taşıyordu.
Paşa Yakup’un çiftliğinin yakılıp
yıkılması ve buradan birkaç güzel gelinin dağa kaldırılması yalnız Karayılan’ı
değil bütün Kabalar aşiretini kımıldatmıştı. Karayılan ve arkadaşları,
ellerindeki belgeleri göstererek bölüğüyle Altıntaş’ta bulunan Ali Haydar
Bey’le anlaştılar.
Ali Haydar Bey’in atlılarıyla Karayılan’ın
çetesi, Bozan Ağa’yı Horoz köyünde kıstırmakta gecikmedilerse de saatlerce
süren çatışmada Bozan Ağa’nın hepsi atıcı olan çetecileri baskıncılara
tehlikeli anlar yaşatıp birkaç da atlı asker öldürerek (Ali Haydar Bey’in
adamlarından) sık ormanlara çekildiler.
Eşkiyalarla Nuri Bey’in yaptığı çatışmada
birkaç asker daha ölmüş, iki asker de tutsak edilip götürülmüştü. Atılan
kurşunlardan biri esir askerlerden birinin eline geldi. Bozan Ağa ve çetesi
oradan kaçmıştı. Karayılan eli parçalanan askeri alıp köye götürdü.
Eşkiyalara hiç soluk aldırmayarak
sayılarını azaltmayı amaç tutuyorlardı. Yorulan, yaralanan, korkup çeteden
ayrılanlar yüzünden çete ister istemez azalacak, küçülecek ve yok edilmesi
kolaylaşacaktı.
Bozan Ağa’yla adamları bir köye girmek
isteyince köylülerin açtığı sert bir ateşle başka köye gitmek zorunda kalmıştı.
Baylanlı köyünde de Bozan Ağa çetesi silahla karşılanmıştı.
Orada Rıfat Bey’le çete arasında yapılan
çatışmada Bozan Ağa ayağından yaralanmışsa da Bedir Bey, İnce Beyoğlu Derviş
vurulup ölmüşlerdi.
Bozan Ağa ve adamları Ölbek dağına
çıktılar. Karayılan ve adamları da Ölbek dağına çıkarak onları kuşattılar.
Çevrilen eşkiyaların bir yanı açık kalmıştı o da suyla çevriliydi (oradan
geçemek çok zor diye düşünüyorlardı). Gece karanlığını bastırınca uykusuzluktan
ve yorgunluktan sabahı eden Karayılan’la adamları eşkiyaların tek açık yer olan
su yanından gecenin karanlığından yararlanarak kaçtıklarını anladılar.
Karayılan, Köseli aşiretinden olan adamı
kılavuz olarak alarak müfrezeye kattı ve ilerlediler. Bir kayanın dibinde
pansuman bezleriyle Antep fıstığı kabukları gördüler. Karayılan dürbünle
bakınca birkaç atın otladığını gördü. Bunların Bozan Ağa’nın atları olduğu
meydandaydı. Karayılan dağa tırmanmaya başladı. Bir kayanın üzerinde bir
eşkiyanın gözcü olarak dikildiğini gördüler. Miço oğlu Halil ateş etmek
üzereydi ki Karayılan onu durdurdu.
– Dur ki onları tuzağa düşürek dedi.
Zamo’nun oğlu:
– Karayılan Ağa, dedi. Eşkiyalar bize
doğru gelirler.
Karayılan:
– Arkadaşlar, kır katırı iyi gözleyin.
Yanılmazsam kır katırın üzerinde Bozan bulunuyor. Mutlaka Bozan’ı öldürmeliyiz.
Başsız kalan eşkiyalar birlik kuramazlar. Yeter artık bu kadar asker öldürdüğü,
yeter bu kadar nizamı bozduğu!
Karayılan böyle söyleyerek askerlerini
pusuya yatırdı. Karayılan ilk mermiyi atarak işaret verdi. Atılan kurşunlardan
biriyle Karayılan’ın kardeşi Şiro Mamo ağır yaralandı.
Karayılan kardeşinin vurulduğunu işitince
çileden çıktı.
– Beni koruyun!
Pusudan fırladı, kardeşini kaptığı gibi
pusuya getirdi.
Eşkiyalar çatışma yerinden kaçtı. Çatışma yerinde
hiçbir ölüye rastlamadılar. Demek ki, Bozan’la kardeşi Seydo’nun ölülerini
kaçırmışlardı. Sellok köyünde dağın başında iki derince siper kazan eşkiyalar,
Bozan’la kardeşi Seydo’nun ölülerini sipere yatmış gibi buraya uzatıp ellerine
de tüfek vererek kaçmışlardı. Karayılan ölülerin başını kestirerek Pazarcık’a
gönderdi.
Karayılan’la kardeşi Mamo’ya ve onlardan başka sekiz akrabalarına madalya ile yirmişer altın lira verdiler.”
Karayılan’la kardeşi Mamo’ya ve onlardan başka sekiz akrabalarına madalya ile yirmişer altın lira verdiler.”
(Hasan İzzettin
Dinamo, Kutsal İsyan: Milli
Kurtuluş Savaşı’nın Gerçek Hikayesi, C. 5’ten aktaranhttp://www.dizifilm.com/forum/showpost.php?p=6338753&postcount=956. Sözkonusu çeteyle ilgili geniş bilgi
için bkz. Ahmet Eyicil, “I. Dünya savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi Sırasında
Maraş’ta Ermeni Mezalimi”, Belleten,
C. LXVII, Aralık 2003, S. 250, s. 911-947;www.ttk.org.tr/templates/resimler/File/.../bel250-911_947.pdf.)
Aşiretlerin bir
kısmını yanına alan ve Ermeniler’ce desteklenen Bozo Çetesi 17 Ocak 1918'de
Pazarcık'ın Cimikan dağında, 21 Ocak 1918'de Harmancık'ta ve Gani Dağı
istikametinde Duman Tepe’de ve 22 Ocak 1918'de Pazarcık'ın Ufacıklı Köyü
civarında askerlerle çatışmaya girdi ve birçok kişinin ölmesi ve yaralanmasına
neden oldu. 29 Ocak 1918'deki saldırılarının ardından Bozo Çetesi ile
Cimikanlı, Mucakanlı, Gani Dağı, Kara Kale, Ufacıklı ve Yapalak gibi yerlerde
yapılan müsademeye girildi. Pazarcık'ta iki numaralı müfreze kumandanı Mülazim
Naci Efendi, Bozo Çetesi ile 7 Şubat tarihindeki yaptığı silahlı çatışmada
Bozo'nun kardeşi Abuzer'i kolundan ve bacağından yaraladı. 11 Şubat’taki
çatışmada eşkıyadan iki kişi öldürüldü ve birisi yaralı olarak ele geçirildi.
14 Şubat Perşembe günü akşama kadar yalçın kayalıklar arasında Bozo Çetesi ile
müsademe edildi. Çatışma sonucunda iki çavuş ve bir er şehit oldu, 20 asker
yaralandı. Ermeniler’in de desteklediği bu çete savaş yıllarında İtilaf
Devletleri ile onlara yataklık eden Ermenilerin faaliyetlerini kolaylaştırdı.
Osmanlı askeri elbisesi giyerek halkı aldatan, demir yolunda gündüz işçi olarak
çalışan ve gece eşkıyalık yapan Ermeniler’le irtibat kuran, Maraş, Pazarcık,
İslahiye, Nurdağı ve Bahçe güzergahında etkili olan Bozo Çetesi 1918 yılı
içinde ortadan kaldırıldı.
Unutmuyoruz, unutturmayacağız. Minnetle Anıyoruz.. Emeğinize sağlık Mehmet Bey.
YanıtlaSilNeredeyse bir asır önceye gitmeye başlayan ulusal kurtuluş savaşımız ve kahramanları unutturulmaya başlandı. Bu büyük kavganın neferleri için fazla bir şey yapamamakla birlikte farkındalık yaratabilmek önemli.
SilSevgi ve saygılarımla.
Çok yerinde bilgiler..Eski Anadolu insanı kadar cefekar kahramanları günümüzde bulmak gerçekten çok zor..Bu tür bilgiler yetişen gençlik nesiller için bir umut olur kanımca..Elinize,emeğinize sağlık..
YanıtlaSilÇok şükür, hainleri kadar kahramanları da bol bir milletiz. Onların kanı, teri ve emekleriyle şimdi mutlu ve bağımsız yaşadığımız topraklarımızda bu bilgi kırıntıları ile genç kuşaklara faydalı olabilirsem ne mutlu bana.
SilSevgi ve saygılarımla.
Merhabalar Efendim.
YanıtlaSilKara Yılan gibi memleket evlatlarını bu ülkeye yaptığı hizmetlerinden dolayı ne kadar az anıyoruz. Oysa onların yaptıkları fedakarlıklar karşısında bugün ne yapılsa karşılığı değildir. Zaten bu ülkenin kahramanları karşılık beklemeden kendilerini bu ülke için feda etmişlerdir. Bugün bu coğrafyada nefes alıp veriyorsak onların sayesinde olduğunu bilmekle birlikte, Rahmet-i Rahman'a kavuşmuş tüm kahramanlarımızı rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.
Recep bey Merhabalar,
SilDediğiniz gibi tüm rahmet, minnet ve şükran gelmiş geçmiş tüm şehitlerimizin üzerine olsun, mekanları cennet, ruhları şad olsun'
Sevgi ve en derin saygılarımla.
Elinize sağlık. Onların sayesinde varız biz. Ruhları şad olsun.
YanıtlaSilÖzgür soluğumuzun yaratıcıları kahramanlarımıza şükran!
SilSevgi ve saygılarımla.
Burada geçen bilgiler tam olarak araştırılmamış özelikle bozo ağa ile söylediğiniz birçok şey ger ek disi
YanıtlaSilGökhan bey ben yazılanlardan derleme yaparak aktardım. Bozo Ağa konusunda özellikle H.İ.Dinamo'nun açıklamalarını uzun uzun aldım. Ama yanlış ve gerçek dışı konular hakkında açıklamalar yaparsanız buraya gelen tüm okurlar sizin doğru bilgilerinizden faydalanabilirler.
Sil