Aydın’ın Geyre beldesinde bir baraj açılışı için bölgeye gazeteci olarak giden ve dönüşte yolunu kaybeden Ara Güler, bir köyden geçerken köylülerin tarihle iç içe yaşadığını görür. Köyde yaşayan insanlar tarafından Roma sütunları ve oturakları hala kullanılmaktaydı. Köyde yer alan her türlü mimari, Roma dönemi eserlerini de barındırmaktaydı. Tarihi lahitler bile üzüm şırası süzmek için kullanılıyordu. Köyün her yeri tarihle doluydu.
Ara Güler, şaşkınlık içinde bu güzelliklere baktıktan sonra köyün çeşitli yerlerinden onlarca fotoğraf çeker ve İstanbul’a döndükten sonra bu bölgeyi araştırmaya başlar. Fakat hiçbir bilgiye ulaşamaz. Kimsenin buradan haberi olmadığını fark eden Güler, çektiği fotoğrafları Times’a gönderir. Times yoluyla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük yankı uyandırır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başladıklarında burasının Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi MÖ. 500’li yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias antik kenti olduğu anlaşılır.
Prof. Dr. Kenan T. Erim Aphrodisias’a gelip hayran olduktan sonra, 1961’de Aphrodisias’ı kazmaya başladı.
Ara Güler, yaptığı bir röportajda Aprodisias ile tanışmasını şu sözlerle anlatıyor:
“Devir 1958. Adnan Menderes’in son zamanlarıydı. Aydın’da valiye gittim. “Adnan Menderes’in açılış yapacağı baraj var. Beni oraya gönder, açılışta resim çekeceğim” dedim. Şoför dedi “Ben bir kestirme yol biliyorum, oradan gidelim.” Kestirme yoldan giderken yolu kaybettik. Yolu kaybedince de nereye gitsek karşıma hep o büyük kayalar çıkıyordu. Güneş battı ve zifiri karanlık oldu.
Gidiyoruz, gidiyoruz yine aynı kayalıklara geliyoruz. Kaybolduk!
Baktım bir ışık var. Bir kahve… Kahveye girdik, adamlar oyun oynuyor. Lüks lambasıyla aydınlanıyordu. Biraz sonra gözüm ışığa alıştı, bir de baktım ki kahvede masa yok. Sütun başlıklarını masa yapmışlar ve üstünde domino oynuyorlar.
Baktım bir ışık var. Bir kahve… Kahveye girdik, adamlar oyun oynuyor. Lüks lambasıyla aydınlanıyordu. Biraz sonra gözüm ışığa alıştı, bir de baktım ki kahvede masa yok. Sütun başlıklarını masa yapmışlar ve üstünde domino oynuyorlar.
Tarih ve bugün içi içe yaşamaktadır. Böyle acayip bir yer hayatımda görmedim. Harabe dediğin harabedir. Ama bu öyle değil, bu bambaşka. Bu, tarih içinde yaşayan bir şehir…
Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajın adı geldi; Aphrodisias çığlığı…
Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajın adı geldi; Aphrodisias çığlığı…
O taşlar bana bakıyor ve “beni buradan kurtar!” diye çığlık atıyor.”
İşte o gün Ara Güler’in gözünden Aphrodisias fotoğrafları;
TANRIÇA APHRODİTE'İN "ŞEHRİMİ KURTAR" ÇIĞLIĞINI DUYAN BÜYÜK USTA: İYİ Kİ VARSIN!
Enfes bir paylaşım!
YanıtlaSilİlginize teşekkürler. Sevgi ve Saygılarımla.
SilBulunması mümkün olmayan (benim için) bir hazine sunmuşsunuz .. Teşekkür etmek yetersiz ..
YanıtlaSilDeğerini bilecekler için çok değerli bir hazine olduğuna inandığım için paylaştım. Adeta Aphrosias kadar değerli fotoğraflar.
SilSevgi ve saygı ile.