(Şehit
Albay Reşay Bey’in hakkındaki ilk yazım, aynı zamanda bu dizinin de ilk
yazısıdır. Bloğu açmaya karar verdiğimde hazırladığım ilk yazısını 25.09.2009
tarihinde blogda yazmıştım. Geçen zaman içerisinde yeni bilgilere ulaşınca
yazının geliştirilmesi bir anlamda zorunlu oluyor. Ayrıca bloğumu izleyen bir
çok kişinin, yazı çok eski olduğundan takip edemediğini de bildiğimden, yazıyı
güncelleyerek tekrar blog sütunlarına alıyorum. Onları unutulmuşluğun
sessizliğine terk etmemek ve anılarını yaşatmak bizlere borçtur.)
Şehit Albay Reşat Bey ( 1879 - 27 Ağustos
1922 )
O, Türklüğün sessiz onurudur, gururudur, cesaretidir.
O, Türk Ulusu'nun temsil ettiği tüm değerlerin simgesidir. O, başlı başına bir
Türkiye'dir. Ve O'nun yazgısı, gerçekte Türkiye'nin yazgısıdır... Ama kaç kişi
bilir O'nu ve kaç kişi hatırlar? Kaç kişi özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı,
hatta aldığımız her nefesi borçlu olduğumuz adsız kahramanlardan biri olarak
kendisini yâd eder? Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı, TBMM Başkanı mı, Anayasa
Mahkemesi Başkanı mı, Yargıtay Başkanı mı ya da bu ülkeyi yöneten bürokrat ve
politikacılar mı?Eğer bir gün yolunuz Sandıklı-Afyon arasına düşerse, lütfen O'nu ziyaret ediniz. Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Antalya, Fethiye gibi hemen çoğunluğumuzun yılda en az bir kez tatil için geçtiği yol üzerindedir O. Her gün on binlerce aracın geçtiği yolda, herkes bakar da O'nu görmez. Daha doğrusu görmezlikten geliriz o küçücük tabelayı!.. Belli belirsiz şu ibareyi okursunuz: "Albay Reşat Bey - Çiğiltepe Şehitliği 10 km"!..
10 kilometrelik yolu ancak yarım saatte alırsınız. Aslında yol bile denemez; taşlar, çukurlar ve tozlar arasında tepeleri tırmanırsınız. Yol ayrımında bir tabela daha görürsünüz; en az Türkiye'yi yönetenler kadar kararmış kalpli avcıların nişangahı haline geldiği için bir tek kelimeyi bile okuyamazsınız. Yolu rasgele sağdan takip etmişseniz, bir süre daha güç bela ilerledikten sonra O'na ve O'nunla birlikte bu vatan için, bugünlerimiz ve yarınlarımız için canını veren kahramanlarımızın yattığı şehitliğe ulaşırsınız... Tek duyduğunuz, bölgenin en yüksek ve stratejik tepesindeki şiddetli rüzgârın uğultusudur. Başka ne bir ses ve ne bir nefes. Eğer bu ülkeyi seviyorsanız, Cumhuriyetin erdemlerine inanıyorsanız, Türklük bilincine sahipseniz, Albay Reşat Bey ve diğer şehitlerimizi elbette ki duyamaz ama tüm benliğinizde iliklerinize kadar hissedersiniz!.. Onların sizin ziyaretinize de, dualarınıza da ihtiyaçları yoktur; çünkü erişebilecekleri en üst mertebeye zaten ulaşmışlardır. Belki birkaç damla gözyaşı ve kalpten gelen minnet ve teşekkür!.. İsteseniz de başka bir şey veremezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey, Onları hissetmektir. Bir de çevrede duyarsız insanlarımızın bıraktıkları çöpleri toplayabilir; tozlanmış mezar taşlarını, Reşat Beyin büstünü ve kitabeleri sevgiyle silebilirsiniz. Hepsi o kadar işte…
Reşay Bey, 1896’da Harbiye’yi bitirerek teğmen olur. Askeri
sicil terfileri şu şekildedir;
28 Ocak 1896’da Teğmen,(Sicili:
1311- C.P.80)
20 Mayıs 1899’da Üsteğmen,
14 Ağustos 1904’te Yüzbaşı,
29 Mart 1912’de Kıdemli
Yüzbaşı,
1 Mart 1916’da Binbaşı,
8 Aralık 1916’da Yarbay,
1 Mart 1922’de Albay.
Reşat
Bey,. Trablusgarp veBalkan Savaşları'na
katıldı, Yanya savunmasında yaralandı; bu görevdeki
başarısından ötürü binbaşılığa terfi etti. 1915 yılında seferberliğin ilanından
sonra Çanakkale Cephesi’ne
gönderildi.
I. Dünya Savaşı'nda
Çanakkale Cephesi'nde olağanüstü kahramanlığı ile dikkatleri çektikten sonra
17. Alay Komutanlığı görevine getirildi. Bu görevdeyken Muş'un Rus işgalinden kurtarılmasında da önemli
rol oynadı ve XVI. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'nın
takdirlerini kazandı; ayrıca 5 . ve 4. rütbeden mecidi nişanları, gümüş
muharebe, liyakat, tahsiliye, Alman ve Avusturya harp, demir salip nişanlarıyla
taltif edildi. 53. Tümen Komutanlığı'na getirilerek Suriye Cephesi'nde
görevlendirildi.
1918'de İngilizlere esir
düşen Reşat Bey, Aralık 1919'da
bir yıllık esaretten kurtulduktan sonra İstanbul İkinci Sıkıyönetim Askeri
Mahkemesi üyeliğine verildiyse de dilekçe verip Millî Mücadele'ye
katılmak üzere İnebolu'dan İstiklal Yolu üzerinden Ankara'ya geçti.
Reşat
Bey, Mustafa Kemal Paşa tarafından 11. Kafkas Tümeni
(sonradan 21. Tümen) Komutanlığı'na getirildi.
Yarbay rütbesi
ile I. ve II. İnönü ve Sakarya
muharebelerine de
katıldı; 1 Mart 1922’de rütbesi miralaylığa yükseltildi; son olarak 57. Tümen
Komutanlığı görevine atandı. Bizzat
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından, Büyük Taaruzun ikinci gününde,
muharebenin ve de ülkenin-ulusun kaderini etkileyecek en kritik mevkide yeralan
-Sincanlı Ovasından Dumlupınar'a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel
olan- Çiğiltepe'yi düşmandan temizlemesi emredilir. Ne var ki, bu tepenin önemini
çok iyi bilen Yunan Başkomutanı Trikopis ise, en zinde kuvvetlerini, üstün ateş
gücüyle bu tepeye yığmış; tahkimatı tamamlamıştır. 27 Ağustos 1922 sabahı 57. Alay bu tepeyi kuşatmış, saat 10.30'da Mustafa Kemal telefonda komutana;
- Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman
alacaksınız?
- Komutanım, yarım saat sonra alacağız.
- Başarılar diliyorum.
- Komutanım, yarım saat sonra alacağız.
- Başarılar diliyorum.
10.45: Mustafa Kemal:
- Düşmanın halen direndiğini görüyorum.
Gözümüz o tepede, çok önemli.
- Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.
11.00 Mustafa Kemal:
- Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.
11.00 Mustafa Kemal:
- Reşat Beyi istiyorum.
- Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım;
“Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.”
Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşanır:
- Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım;
“Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.”
Mustafa Kemal'in gözlerinden yaşlar boşanır:
“-Allah
rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.”
11.45 Başkomutanın telefonu çalar:
11.45 Başkomutanın telefonu çalar:
“- “Çiğiltepe alınmıştır komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman
Sincanlı Ovasına doğru kaçmaktadır, arzederim".
İlgili resmi kayıt burada biter. Sonrasını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder:
"Türk Askerine,
Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun.
İlgili resmi kayıt burada biter. Sonrasını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder:
"Türk Askerine,
Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun.
Albay Reşat Bey’in cenazesi, 28 Ağustos 1922 günü, cephe gerisindeki Sandıklı Hastanesine getirildi ve burada kılınan cenaze namazından sonra Sandıklı halkı tarafından yaptırılan Anıt Mezar’da toprağa verildi. Askeri yaşamında üstün cesaret ve sevk yeteneğiyle çok sayıda madalya (mecidi nişanları, gümüş muharebe, liyakat, tahlisiye, Alman ve Avusturya-Macaristan savaş madalyaları) sahibi olmuştur.
1988 yılında, Sandıklı halkının
itirazına rağmen, naaşı, Ankara Devlet Mezarlığı’na nakledildi. Sandıklı'daki mezar boş olmasına rağmen hala muhafaza
edilmektedir.
Şahadetinin
sonrasında TBMM kendisi adına ailesine İstiklal Madalyası takdim
etti. Soyadı Kanunu çıktığında ailesine “Çiğiltepe”
soyadı Atatürk tarafından verilmiştir. Hiçbir kaynakta ailesiyle ilgili
bilgilere ulaşamadım. Unutulmuşluk, vefasızlık bu şehit yavrularının da üstünü
örtmüş durumda.
Reşat
Bey’in şehit düştüğü Çiğiltepe’de 57. Tümen komutanı Reşat Bey ve o çevrede
şehit düşenlerin anısına yaptırılan şehitlik, 22 Haziran 1996’da hizmete
açılmıştır.
Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği
Afyon`nun güneybatısında yer alan,
1591 rakımlı Çiğiltepe üzerinde, 27 Ağustos 1922 günü Başkomutan Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’e verdiği sözü yerine getirememenin üzüntüsü sonucu intihar eden
57.tümen komutanı Miralay Reşat Bey ve o çevrede şehit düşenlerin anısına
yaptırılmış olup, 22.06.1996 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Şehitlik, girişte bronzdan yapılmış
Alb. Reşat Çiğiltepe büstü, kitabesi ve kaidesi, şehitlik ortasında çekilmiş
bir kılıcı andıran dikili taş ve kitabeleri ile mermerden yapılmış şehit
mezarlarından oluşmaktadır.
Afyon Sincanlı ilçesi sınırları
içinde bulunur. Sincanlı ilçesinin güneydoğusunda bulunan Çiğiltepe üzerindedir
ve Sincanlı ilçesine 18 km. mesafededir.
Şair Cenab Ozankan, o gün Çiğiltepe’de olanları
şöyle ifade etmektedir:
ÇİĞİL TEPE
İnatla dayandı düşman
Yerden bitercesine çoğala, çoğala,
Mermiyle vur,
Dipçikle vur,
Tükenmez gâvur oğlu gâvur.
N'edersin alamadık Çiğiltepe'yi,
Şehit verdik
Yiğit Reşat Beyi,
Tövbe ettik yaşamaya...
Daha gidecek can varmış helâlinden,
Kader bu ya...
Gün ışığında karardı benzimiz
Vıcık vıcık gömleğimiz
Kan akar her damardan.
Sonunda
Söktük hepsini topraktan
Yalın ellerimizle,
Göz yaşımızda parladı Çiğiltepe,
Bir nur...
İnanmıştık: Şehitler ile
Mustafa Kemal Paşa
Bizi korur...
çok güzel bilgiler..tarihe ışık yutan kurtuluş savaşı kahramanları ara sıra yayınlamanız çok yerinde..elinize sağlık..
YanıtlaSilFaydalı olması beni mutlu ediyor.
SilSevgi ve saygılarımla.
Her fırsatta Yahudi soykırımını anan ve unutturmayan İsrail, ya da çocuklarına sürekli Hiroşima ve Nagazaki gerçeğini hatırlatarak büyüten Japonya kadar olamıyoruz. Tarihimiz unutuluyor, sahip çıkılamıyor. Oysa onlardan daha fazla sahip çıkacak şeyimiz var. Yazınız gerçekten çok güzel bilgiler içeriyor. Duyarlılığınız için teşekkürler.
YanıtlaSilİlginize teşekkür ederim.
SilSaygı ve sevgilerimle.