20 Aralık 2011 günü TBMM'de "Ermeni
katliamı yok, var diyene ceza" yasası çıkaran Fransa'yı kınayan bir karar
alınırken, Meclisteki 3 parti ittifak halinde kararı desteklemiş, dördüncü
parti olan DTP milletvekilleri oturuma katılmamış ve oturumda bulunanlar ise
sessizliğini bozmamışlardır. Daha önceki oturumlarda esip gürleyen ve bardak
kıran DTP'i böyle davranmaya iten esas neden tarihsel KÜRT-ERMENİ
İŞBİRLİĞİ'dir. Bu nedenle tarihte cereyan eden ve yeniden canlandırılmaya
çalışan ve TÜRK Kanına dayanan bu dostluğu özetle sunuyorum.
(Kaynak: Önce Vatan)
İngiltere, Birinci Dünya savaşı sonunda
Kürtlerin mandaterliğini üzerine almak üzere harekete geçmiştir. Bu maksatla
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürt Aşiretleri kazanmak için Nisan 1919'da Bnb.
Noel ve Yzb. Woolley'i görevlendirirken İstanbul'da Seyyit Abdülkadir'in
başkanlığında kurulan "Kürdistan Teali Cemiyeti" ile yakın temas
kurmuştur. Paris barış Konferansında ise Osmanlı delegesi olan Şerif Paşa,
kendisini "Kürt Heyeti Başkanı" ilan ederek İtilaf Devletlerine
başvurmuş ve ayrıca Paris'te bulunan Ermeni temsilcisi Bagos Nubar Paşa ile
Doğu Anadolu'daki vilayetlerin Ermeni ve Kürt bölgelerine bölünmesi konusunda
anlaşmıştır.
Başta İngiltere olmak üzere İtilaf
Devletlerinin Kürt Politikası Ermenistan politikası ile çakışmış ve Kürt
Bölgesi olarak ileri sürülen bölgelerin Ermenilere vaad edilmesi Kürt Cemiyeti
ile bölge halkının tepkilerine neden olmuştur. 10 Ağustos 1920'de imzalanan
Sevr anlaşması bir Kürt ve Ermeni Devletinin kurulmasını öngörmüş ve itilaf
devletleri bu anlaşma ile Şark meselesinin çözümlendiği varsaymıştır. Ancak,
büyük güçlerin karşısına -Ermenileri koruması altına alan ABD dahil- Mustafa
Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadele Harekâtı tüm gücü ile çıkınca, büyük
güçler derhal bu harekâtı ana karnında iken yok etme çalışmalarını
başlatmıştır. Emperyalist güçler Türk'lerin karşısına Doğuda Kürt ve Ermenileri
ve batıda Yunanistan'ı çıkarmışlardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı muhteşem bir
zaferle sonuçlanıp Lozan barış anlaşması ile taçlanınca büyük devletlerin
yapacağı tek şey kalmıştı. O da bölge halkını ayaklandırmaktı. Türkiye için
hayati önemdeki MUSUL sorunu İngiltere'nin politik oyunları ve nüfuzu sonucu
İngiltere lehine çözümlenmesi Şubat 1925'te çıkarılan Şeyh Sait isyanı ile
mümkün olmuştur. Zira Türkiye sınırda Musul için önemli askeri tedbirler
alırken, Halifeliğin kaldırılmasını bahane ederek çıkarılan Şeyh Sait isyanı
güzide Türk Birliklerinin kullanılması ile bastırılmış, ancak iç istikrarı
bozulan Türkiye İngiltere ile anlaşmak zorunda kalmıştır.
İngiltere ve Fransa'nın bölgedeki
çıkarlarını devam ettirmek amacı ile sağladıkları yardım ve desteği ile 1927
yılında "Hoybun Cemiyeti" kurulmuştur. Kürtçe benlik anlamına gelen
hoybon ile Ermenice Ermeni Yurdu anlamına gelen haypun kelimelerinden esinlenerek
kurulan Hoybun Cemiyeti, İngiltere'nin Irak Olağanüstü Komiser Yardımcısı
Edmons'un organize ettiği Revandiz Kaymakamı Seyit Taha'nın evinde yapılan 3
toplantı ile şekillenmiştir. 5 Ekim 1927 günü Lübnan'ın Bihamdun kasabasında
yapılan geniş katılımlı bir kongrede de Hoybun Cemiyeti resmen kurulmuştur.
Kongre'de Cemiyet Başkanlığına Celadet Ali Bedirhan seçilmiş ise de Cemiyet
Başkanlığını genellikle Vahan Papazyan'ın yaptığı bilinmektedir. Bu iki
başkanın, Halep'te yaptığı toplantılarda Türkiye'ye karşı oluşturulan ittifakın
14 maddeden oluşan gizli raporu Suriye Başbakanlığına gönderilmiştir. Raporun
maddeleri tümü ile Türkiye'ye karşı alınacak önlemler ve işbirliği esaslarını
kapsamakta olup önemine binaen aşağıya çıkarılmıştır:
1. Ermeni Taşnak Cemiyeti Kürt Milleti
ile aralarındaki geçmiş olan maceraları unutmuş bir ittifak yapmıştır. Kürt
Hoybun Cemiyeti de hakiki düşmanlarını anlayarak Ermeni Milleti ile ittihat
ederek ortak amaçlar için kuvvetlerini harcayacaktır."
2. Kürt istiklalini temin ve milli
amaçlarını elde etmek için siyasi, idari ve askeri bütün kuvvetlerini Taşnak
Cemiyeti memnuniyetle ortaya koyacaktır.
3. Ermeni Hükümeti ve milletinin bütün
amaç ve arzularını tatmin ve hukuki meşruiyetini temin etmeyi Hoybun Cemiyeti
bir vazife olarak kabul eder.
4. Ermeni ve Kürdistan sınırları her iki
cemiyet mührü ile tasdik edilen haritalardaki gibidir. Bu haritada Doğu Anadolu
Bölgesini Kafkasya'ya kadar içine alan esas Ermenistan ve Çukurova Bölgesinde
de güney Ermenistan çizilmiş olup, alımda "Rize Ermenistan'ın mahrecidir.
İskenderun Körfezi ise Cenubi Ermenistan'ın mahrecidir. Bu iki Ermenistan
arasındaki vasi ve müttefik bir Kürdistan vücuda getirilecektir" şeklinde
açıklama yapılmıştır.
5. Taşnak ve Hoybun Cemiyetleri mağdur
Nasturi, Yezidi, ve Çerkezlerle birleşmeyi ve onların hakiki Hürriyetlerini
taahhüt ederler.
6. Dağınık Çerkezlere Suriye'de,
İsrail'e bahşedilen imtiyaza benzer bir imtiyazla belirli bir yurt tahsisine
çalışılacaktır.
7. Taşnak ve Hoybun Cemiyetleri İran'lı
Fars arkadaşları ile dostluk ve işbirliği içerisinde yaşamak isterler.
8. Rıza Pehlevi hazretlerinin
emirlerinin tarafların menfaatına olduğu kabul edilmiş ve İran'da özel olarak
hareket serbestliği hakkı elde edilmiş olduğundan her iki cemiyet bu meseleye
son derece riayetkar olacaktır.
9. Hoybun Cemiyeti Kürt amaç ve
isteklerini, Taşnak Ermeni Cemiyeti de
isteklerini tesbit etmişlerdir. Bu madde
bir siyasi ilke olarak kabul edilmiştir. Binaenaleyh bütün Kürtlerin temsilcisi Kürt Hoybun
Cemiyeti ve bütün Ermenilerin temsilcisi Taşnak Cemiyeti olarak kabul edilmiştir.
10. Taşnak Cemiyeti, Hoybun teşkilâtı
için gerekli unsurları temin edecektir. Bu çerçevede Türkiye'ye karşı hareketin
icrasına başlanıldığı zaman Taşnak Cemiyeti gene Karakin, Nejde, General Dm,
General Subuhi, General Simpat, General Nazarbekof ve General Gargatof gibi
kıymetli kumandanlarını istihdam etmeye amadedir. Hoybun Cemiyeti de Seyyit
Mehmet Taha, Seyyit Abdullah, Muş'lu Kasım Bey, Hakkari'li Şeref Bey, onun oğlu
Hasan Bey, Betnusi Hüseyin Paşa, Barkınlı Mehmet Sadık, Mustafa Nadir ve Musa
Bey ve Osmanlı Ordusunda hizmet edip Cemiyete ilhak eden bilcümle zabitini
istihdam etmeye amadedir.
11. Dersim ruh meselesidir. Kürt
harekâtına istinat noktası teşkil eder. Haydaranlı, Bahtiyarlı, Lolanlı,
Balabanlı, Karakiyhili, Arelli ve Çarıklı aşiretlerinin tamamen elde edilmesi
lazım geldiğinden bu hususu Hoybun Cemiyeti deruhte eder. Bu durum müştereken
tespit edilerek karar altına alınmıştır.
12. Türkiye'ye karşı dışarıdan yapılacak
genel bir harekât için muayyen ve detaylı bir plan hazırlanacaktır.
13. Taraflarca seçilecek temsilciler
daime temas halinde bulunulacak ve önemli meseleleri merkezi umumiye
bildireceklerdir. Tarafların temsilcileri Halep'te bulunacaklardır.
14. Bu ittifakın tatbik ve icrasını
Ermeni Taşnatsutyun, ve Kürt Hoybun Cemiyeti deruhte eder.
Görüldüğü gibi Hoybun ve Taşnak
Cemiyetleri Türkiye'yi zayıf düşürmek ve bölmek için tüm olanaklarını
kullanacak geniş çaplı bir organizasyon için anlaşmışlardır. Anlaşma gereği her
iki cemiyet Türkiye'ye karşı geniş çaplı bir isyanı başlatmak için yoğun
faaliyete başlamıştır. Doğal olarak olası bir hareketin İngiltere ve Fransa ile
ABD tarafından maddi ve manevi olarak destekleneceğinden emindiler. İlk yapılan
faaliyet tarihi ve gerçekleri saptıran radyo yayınları, kitap, dergi gibi
propaganda araçlarının kullanılması olmuştur. Gerekli ön hazırlıklar yapılarak
Hoybun Cemiyeti tarafından 1930 yılı ağustos ayında Doğu Anadolu'da bildiriler
dağıtılmış, propagandalar yapılmış ve halk isyana davet edilmiştir. İran'a
sığınmış aşiretlerden Kör Hüseyin Oğulları ve Yusuf Abdal'ın Hoybun ve Taşnak
desteği ile donattığı 110 atlı Haydaranlı bölgesine, Çelikanlı Halit Ağa 100
atlısı ile Çığlı köyüne sızmış ve Belikanlılar aşireti de sınırın 3 km. yakınında
çadır kurmuştur. 5 Temmuz- 11 Ağustos 1930 günleri arasında yürütülen Zeylan
Harekâtı ile isyan bastırılmış ve 22 Mayıs 1932'de Adana Ağırceza mahkemesince
yargılanan ve isyana katılan 34 asi ölüm cezasına çarptırılmıştır.
1970'li yıllarda Türk Dışişleri
mensuplarına yönelik kanlı eylemler gerçekleştiren Ermeni ASALA terör örgütü
sahneye çıkmış ve 1984'e kadar 42 Türk Diplomatını şehit etmiştir. Taşnak ve
Hıncak örgütleri bu yeni terör döneminde terörü hazırlamış, organize etmiş ve
daha geniş alanlara yayılmasını ve hedeflerin çeşitlenmesini sağlamıştır.
Başta ASALA olmak üzere Ermeni terör
örgütleri dünya kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine taktik değiştirerek
PKK ön plana çıkarılmış ve 1984 yılında ASALA geri plana itilmiştir. 1978
yılında asıl adının Artin Aramyan olduğu iddia edilen Abdullah Öcalan PKK terör
örgütünü kurmuş ve örgüt kısa sürede Ermenistan, Yunanistan, İran, Irak ile
ABD, İngiltere, İsrail, Fransa ve İtalya gibi ülkelerden destek alarak
büyütülmüştür. Öcalan Ermeni yazarlar tarafından "Büyük Ermenistan hayali
fikrine olan katkısından dolayı" onur üyeliğine seçilmiştir. 4 Haziran
1993 günü Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının Batı
Beyrut'taki PKK terör örgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır. Toplantı da
Ermeniler'in PKK terör örgüne yapacağı destek üzerinde durulmuştur. Ayrıca PKK
ile Ermenistan arasındaki bağlantı bununla kalmamakta PKK'a para yardımı başta
olmak üzere çeşitli yardımlar yapmış ve Öcalan'ın yakalanmasından sonra verdiği
ifade ile pasif bir hal almıştır. Zira Öcalan itirafında "harita
anlaşmazlığı ve Ermenilerin soykırımı Kürtler yaptı suçlamaları" Kürt -
Ermenistan ilişkisini bitirmiştir.
Son Kürt - Ermeni ilişkilerini değerli
yazarımız Altemur Kılıç 31.5.2011 tarihli makalesinde özetlemiştir:
Şimdilerde iki taraf, Kürtlerle
Ermeniler, yabancıların, Amerika’nın himayesi altında flörte başladılar. Ermeni
diasporası organlarında, Kürtlerin nasıl desteklendiğini yazmıştım. Şimdi de
flörtün öteki tarafı; BDP’liler, Ermenilere buketler atıyorlar. Osman Baydemir
“Onlar, Ermeniler gitti, biz yalnız kaldık ve barışı bulamadık" diye
hayıflanıyor. Ermeni kiliseleri restore ediliyor ve Baydemir “Ermeni
dostlarımız, belki bir gün geri dönerler, kapılarımız tüm hemşerilerimize
sonuna kadar açık. Çan ve ezan sesi yeniden birlikte duyulacak” davetini
yapıyor ve müjdesini veriyor. Yani artık “çanlar”, “Türkler için” çalacak!
Bu mail Ömer Altıntop'un "PKK
gerçeği ve Kürt Sorunu" adlı kitabından ve bazı yayınlardan yararlanarak hazırlanmıştır.
MY kitap, İstanbul, Şubat 2011
Derleyen: Cengiz Gönen, 26.12.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder