Orijinal
ismi “De Melkmeid” ya
da “Het Melkmeisje” olan, İngilizce’ye “The Kitchen Maid“ şeklinde çevrilse de genel olarak
“The Milkmaid” olarak geçen
eser dilimize “Sütçü Kız”
şeklinde çevrildi. 1657 ile 1658 aralığında tamamlanan 45.5 x 41 cm‘lik
kanvas üzerine boyanan eser, halen Amsterdam’daki Rijksmuseum‘da
sergileniyor. Vermeer‘in baş eserlerinden
biri olan resimde hizmetçi kız figürü, Altın Çağ için büyük manalar taşır.
Johannes ya da Jan Vermeer (d. 31 Ekim 1632, Delft - ö. 15 Aralık 1675, Delft).
Evlerin içindeki gündelik hayatı betimlediği tablolarıyla tanınan Hollandalı Barok ressamdır.
Vermeer yaşamı boyunca başarılı, taşralı bir ressam olarak tanındı. Ölümünün ardından eşi
ve çocuklarına borç bırakmasından -muhtemelen nispeten az tablo ürettiği için-
zengin olmadığı tahmin edilmektedir. Vermeer, parlak renkler, peygamberçiçeği
mavisinden sarıya kadar pahalı boya maddeleri kullandığı resimleri üzerinde son
derece dikkatli ve yavaş çalışmıştır. Tablolarındaki ışık kullanımı ve
ustalıklı işleyiş ile ünlenir. Çalışmalarında çoğunlukla açık bir sevgi teması
özellikle de aşk hastalığı dikkat çeker. Onun
eserlerinde yarattığı dünya yaşadığına göre çok daha kusursuzdur.
Ölümünün ardında iki yüzyıl boyunca unutulan Vermeer, 1866
yılında sanat eleştirmeni Thoré Bürger tarafından tekrar keşfedilir. Bürger,
Vermeer'in 66 eseri hakkında bir makale yayınlar. (bugün bu eserlerden 35
tanesinin onun olduğu kabul edilmektedir) O günden itibaren Vermeer'in ünü
büyüdü ve Hollanda Altın Çağı'nın en önemli ressamlarından biri kabul edilmeye
başlanır.
Resme
gelecek olursak;
“The Milkmaid” resminin yapılması 3 yıl kadar sürmüş gibidir.
1658 - 1661 yılları, sadece Vermeer’in bu resmi hangi yıllarda yapmış
olabileceği ile ilgili bir tahmindir. Resme adını veren, Milkmaid, yani sütçü
kız, aslında tartışmalı bir isim, çünkü “sütçü kız” o dönemde tek işi sadece
süt sağmak olan kızlara verilen addır. Ancak
bu kız, elinde süt sürahisi, mutfakta, eski Alman tipi ocağın başında olduğuna
göre, belli ki alt kademelerden bir mutfak çalışanı görünümündedir.
Resimdeki
tek figür, hizmetçi bir kızdır. Yapılı
vücudu, beyaz teni, anaç haliyle duru bir güzelliğe sahip olan figür, sağ
eliyle sapından tutup sağ eliyle altından desteklediği testideki sütü masanın
üzerindeki çömleğe boşaltıyor. Masada gördüğümüz ekmek parçalarından
anlaşıldığı kadarıyla hizmetçi kız, ekmek pudingi (bread pudding)
yapıyor. Sütü dökerken bu denli sakin olmasının sebebi, ılımış kaymağı bozmadan
çömleğe aktarması gerektiği içindir. Hafif kızarmış yanakları ve sakin
ifadesiyle tıpkı “İnci Küpeli Kız”
eserindeki gibi “ne düşündüğü anlaşılamayan” figürde sanki bir Mona Lisa etkisi var. Üstü sarı, kolları mavi
tonlarında kahverengi eteklikli elbisesinin üzerine koyu mavi bir önlük
saran figür, başına keten bir başlık takarak ‘hizmetçi‘
unvanını bize vurguluyor. Masanın mavi örtüsü ve üzerine gelişigüzel atılmış
bezin koyu mavi rengi, kızın kıyafetiyle uyum içinde. Elbisesinin
kollarını katlayan figürün çıplak kolları, duru teniyle birlikte cinsellik çağrışımı yapıyor.
“Nasıl” diye soracak olursanız 16 ve 17. Yüzyıl’da hizmetçi kızlar, üst sınıf
erkeklerin cinsel kaçamaklarında ana rolünde yer alıyorlardı. Genç ve güzel
hizmetçi kız, evin beyinin gizli sevgilisi olarak görülür ve bu yönde
göndermeler yapılır. Dönemin her sanat dalından pek çok eser, bu konuyu
işlemiştir.
Araç
gereçlere bakınca bir mutfak ve hizmetçi kızdan öteye gitmediği zannedilen bu
müthiş detaylı eserin sol üst tarafında gördüğünüz parmaklıklı pencere,
ressamın yaşadığı Güney kenti Delft‘e bakar. Ayrıca
resimdeki ışığın kaynağı da bu pencereden gelir. Delft ile ilgili bir başka detay da masanın
üzerinde duran porselen vazodur. Mavimsi beyaz üzerine mavi işlemeli
seramikleriyle meşhur bu kent, tıpkı memleketimizdeki Kütahya çinileri gibidir.
Zemine
baktığımızda ressamın kısır paletindeki kahverengiyi görüyoruz. Sağda duran
kare biçimli nesne, bir ayak ısıtıcıdır. Kızın
kıyafetlerinden mevsimin kış olduğu zaten bellidir. İçindeki közle üzerine
koyduğunuz ayaklarınızı ısıtabileceğiniz bu işlevsel araç, kadının içindeki gizli arzuları
temsil eder. Bu çıkarıma varış, mini sobanın hemen arkasındaki duvarda yer alan Cupid
figürleridir. (Bütün bu verileri ışığında kadının elindeki
testi ve masadaki çömleğin geniş ağzı, kadın anatomisi açısından baktığımda vajinayı temsil
ettiği yorumu yapılmıştır. Aynı şekilde, bu bir cinsel birleşme göndermesi de olabilir.)
Kullanılan
sıvı, süttür. Süt, masumiyeti
temsil eder ve bebekleri hatırlatır. Figürün çalışkanlığı, anaçlığı ön planda
olduğu için bir annelik/ hamilelik söz konusu olabilir? Arka tarafta
gördüğümüz Cupid (Eros) çizimleri, aşkın
simgesidir. Bir hizmetçinin evin beyiyle yaşadığı yasak aşk olabilir? Aynı şekilde mini sobadaki
köz, gizli ateştir. Söz konusu
aşkın ‘yasak‘ sıfatını destekliyor.
Daha
basit bir değerlendirme yaparsak;
Johannes Vermeer’in bu resmi, döneminde özellikle heyecan
uyandıran bir konu olarak kabul edilmiyordu. Kendisi zaten çok hayranlık
duyulacak bir model de aramamıştı. Bunun yerine, zamanını -pek çoğunun, o
dönemlerde sıkıcı ve bir dakikalık düşünmeye bile değmeyecek bir şey olarak addettiği
ancak kendisinin ise sevdiği- bir sahneye çok dikkatlice bakmakla harcadı.
Vermeer, süt döken hizmetçi kadında süreğen,
sessiz bir kavrayış ve beğeniyi hak eden
bir şeyler gördü. Kendisi ise gerçekten bazı önemli şeylerin olmakta
olduğunu düşündü. Standart sözcüklerle söylersek, bu tatlı, mütevazı bir
durumdu. Oda şık olmaktan çok uzaktır, ama kadının işini özenle yapması
sevimlidir. Vermeer, gerçek gereksinimlerimizin oldukça basit olabileceği
fikrinden etkilenmiş. Ekmek ve süt,
gerçekten oldukça tatmin ediciydi. Pencereden gelen ışık güzeldi. Düz, beyaz
bir duvar ise pek hoştu.
Vermeer, resmettiği şeylerin itibarını arttırarak cazibenin
tarifini yeniden düzenlemektedir. Ve bizim de aynı şekilde hissetmemizi
sağlamaya çalışmaktadır. Sütçü kadın basit zevklerin bir çeşit propagandasıdır. İtinalı, hünerli ve ticari olan dantel yapma
işini düşünün: Vermeer, kendi işinde dikkat ve özveriyle çalışan ve tipik
olarak askeri bir kahraman ya da büyük bir politik liderin kale almayacağı bir
kadını resmediyor.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
- Yazınızı okumak ile büyük keyfi aldığım gibi bir yandan da oldukça düşündüm..Gözüme çarpan cümlelerden başka dünyaların içerisine girdim ve her bir cümle ile ilgili ayrı ayrı yorumlar yapabileceğimi düşündüm ..Kısacası keyifli bir yolculuğa çıkmış gibi hissettim.:)
YanıtlaSilSanat zaten bu değil midir? Ben sadece bu konuda düşüncesini açıklayan bazı kişilerin yorumlarını aktarıyorum. kuşkusuz siz de incelediğinizde belki farklı noktalar düşünüyorsunuzdur... Sanatın ve dehanın gücü de bu. İncelenebilir ve tartışılabilir bir şeyler yaratmak.
SilSevgi ve en derin saygılarımla.