Dr. Nicolaes
Tulp’un Anatomi Dersi (Orijinal ismi: De anatomische les van
Dr. Nicolaes Tulp), Rembrandt'ın 1632
yılında, yağlı boya ile tuval üzerinde çizmiş olduğu tablodur. Eser halen Mauritshuis
Müzesi'nde sergilenmektedir. Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi
Dersi , Rembtandt'ın Amsterdam'a
taşındıktan sonra yaptığı ilk tablodur. Tabloda, o dönem yılda sadece bir kere
düzenlenen anatomi dersi resmedilmiştir. Bu resim kompozisyonu, grup
portresi olarak başarısı, kadavra bedenine ait ayrıntılarıyla ve ışık / gölge
kullanımındaki etkileyici tekniğiyle sanat tarihinin önemli yapıtları
arasındadır. Eser 216.cm × 169.5 cm boyutlarında, tuval üzerine
yağlıboyadır.
Resimde XVII. yüzyıl Hollandasının ünlü cerrahlarından Dr. Nicolaes Tulp tarafından düzenlenen bir anatomi dersi ve bir grup
cerrah tasvir edilmiştir. Resimdeki olay 16 Ocak 1632 tarihinde gerçekleşiyor. Dr. Tulp'un Anatomi Dersi de, tüm sanat eserleri gibi,
yapıldığı tarih ve o dönemin özeliklerine göre değerlendirilmelidir. On yedinci
yüzyıl Hollandasında bazı salonlarda halka acık kadavra incelemeleri
yapılmaktaymış. Resme konu olan ders Dr. Tulp'un Ocak 1632 tarihinde yaptığı
yıllık diseksiyondur. (Dr.
Tulp ‘un o yıllarda, Hollanda ‘da çok önemli bir cerrah olduğu, meslekdaşları
arasında saygın bir yere sahip olduğu, 1629 ile 1653 arasında, cerrah ve
öğretmen olarak görev yaptığı da belgelenmiştir) Rembrandt bu eserini, üyelerini portrelerle ölümsüzleştirmek
isteyen Amsterdam Cerrahlar Birliğinden gelen sipariş üzerine yapmıştır.
Resimde, Olay
bir anatomi dersi olsa da tabloda cerrahi aletler ve kan yoktur, masa üzerinde yatan ve resme
bakanlara en yakın konumda bir kadavra, dersi anlatan Doktor Nicolaes
Tulp, dersi izleyen 7 kişi (Dr. Nicolaes Tulp Amsterdam Cerrahlar Birliğinin
üyesi ve resimdeki diğer izleyiciler de aynı birliğin üyeleridir) ve sağ alt
köşede açık duran kocaman bir anatomi kitabı vardır. Bu kitabın
muhtemelen Andreas Vesalius'un
1543 tarihli De humani corporis fabrica (Fabric
of the Human Body) isimli anatomi kitabı olduğu kabul edilir.
Rembrandt,
1632 ‘de yaptığı “Dr Nicolaes Tulp ‘un Anatomi Dersi” resminde kullandığı çabuk
çalışma tekniği ile, grup portrelerinde de yumuşak ve etkin sonuçlar
alabilen bir usta olduğunu göstermiştir. Dr. Tulp 1628 ‘de Cerrahlar Loncası
‘ndaki yedi doktor arasında, en başarılı olanlardan biridir. Sanatçı
doktorları, resimsel bir zenginlik ve zinde bir tasvir ile ortaya koymuştur. Bu
gösteri bütün doktorlarda bir heyecan ve merak uyandırmıştır. Tüm figürler bu
olaya kilitlenmiştir. Dikkat ve ilgileri, vücutlarının jestlerinden ve
bakışlarından anlaşılmaktadır. Resim anın heyecanını hissettirirken, ışığında
etkisiyle, karanlığın içinde yükselen heykelsi bir varlık oluşturur.
Dr. Tulp resimde başında şapka
olan tek kişidir ve bu yönüyle diğerlerinden üstün bir konuma alındığı
hissettirilmektedir. Dr. Tulp sağ elindeki forseps ile kadavranın sol elini
yöneten kas ve tendonları tutmakta ve bunların el parmaklarını hareket ettirme
işlevlerini göstermektedir. Üzerinde deney geçirilen ceset bu
olaydan bir gün önce silahlı soygunda yakalanarak idama mahkûm edilen Aris
Kindt'e ait.
(esas adı Adriaan Adriaanszoon) O
tablonun merkezindedir. Cesedin yüzü kısmen gölgelidir. Bu Rembtandt'ın sık
kullandığı umbra mortis (ölüm gölgesi), tekniğidir.
Doktor Tulp cesetin kol kaslarını incelemektedir. Diğer
cerrahlar ise onu izliyorlar. Tablonun sol üst köşesinde ressamın imzası yer
alıyor. Rembrandt'ın bu tabloyu gerçek boyutlarda
yapması ve kullandığı ışık ayarı ona doğallık kazandırmıştır. Kadavranın göğsü ve karnı başta
olmak üzere bedeni iyice aydınlatılmıştır ve dikkatleri üzerine toplamaktadır.
Ancak yüzünün, özellikle yüzün üst kısmının karanlıkta bırakılması resme
bakanlara ölümün soğukluğunu hissettiricidir. Bu resim Rembrandt'ın ışık
ve gölge tekniğini ne kadar başarıyla kullandığının çok iyi bir örneği olarak
kabul edilir.
Kadavranın bedensel
tuhaflıkları ilk bakışta dikkati çekecek kadar belirgindir. Sağ kol sol kola
göre kısadır. Kadavranın sağ kolunun diseksiyonun üçüncü günü kesildiği, kolun
güdük şekilde sonlandığı, resme uygulanan X-ray incelenmesinde resmin geçirdiği
aşamalar ortaya konularak anlaşılmıştır. Rembrandt, kolun bu gorünüşünün
estetik sorun yapabileceği düşüncesiyle, daha sonraki bir aşamada, kolu kendisi
resimde tamamlamış olabilir. Kadavranın sol elinin duruşu da doğal değildir. Bu
garip duruş herhalde Rembrandt'ın hatası değildir. Neden böyle olduğu
hakkındaki bir yorum 3. gün hipotezi olarak yayımlanmıştır. Bu görüşe göre bu
resim, bir kadavranın normal diseksiyon protokolüne göre açılmış ve 3 gün süren
bu normal süreçte kadavranın kolları son gün diseke edilmiş, sol kol da o
sırada, sağ kol gibi kesilmiştir. Oysa Rembrandt resmi üçüncü gün yapmış,
dolayısıyla kesik olan sol el biraz da eğreti olarak yerine konulmuştur.
Sol kolun anatomik
ayrıntıları da sorunludur. Sol el, avuç içi yukarı dönük olarak çizildiği
halde, tendon ve kasların, el sırtına ait kas ve tendonlar olduğu, yani ters
yöne ait oldukları iddiası vardır. Üzerinde ayrıntılı araştırmalar yapılan konuda
gerçek durum tartışmalıdır.
Bir başka
anormallik kadavranın başındadır. Kadavranın başının gövde üzerindeki duruşu
orta hat üzerinde değildir. Baş, göğüs kafesinin ortasında değil, sağ
tarafındadır. Üstelik kadavranın boynu resmedilmemiştir. İdam edildiği için
boynunun kırılmış olması akla gelen olasılıktır.
Diseksiyonu izleyen
kişilerin dikkatlerinin farklı yerlerde olması ilginçtir. Kadavraya bakanlar
kadar, kitaba ya da Tulp’un eline ya da bize bakanlar vardır. Kadavraya en
yakın olan kişinin gözleri kadavra üzerindedir. Geri planda bir kişi
izleyenlere bakmaktadır. İzleyicilerin alınlarına verilen yoğun ışık bu
kişilerin portre karakterleri olarak ön plana çekilmek istendiğini düşündürür.
Bu durum orada bulunma amaçlarına uygundur. İzleyicilerin şık kıyafetlerini
giymiş olmaları bir diseksiyon ortamı için yadırgatıcıdır. Yaşayanlar olarak,
ölüm onlardan zaten uzak iken, bu kıyafet tarzı, ölüm ile kendi aralarındaki
mesafeyi daha artırıcı etki yaratmayı hedeflemiş olmalıdır.
Arkada Dr. Tulp'a yakın duran
kişinin elinde bir not görülmektedir Bu notta izleyicilerin isimleri yazılıdır.
Bu kişinin arka üst tarafında karanlık olan bölgede duvarın detayına bakılırsa
burada da resmin yapıldığı tarih olan 1632 yılının ve Rembrandt'ın adı olduğu
görülecektir.
Yapıtta
psikolojik gerilim ve resimsel başarı çok yüksektir ve bu resim, sanatçı için
bir dönüm noktası olmuştur.
Hollandalı ressam Vincent Van Gogh, kardeşi Theo’ya yazdığı bir
mektupta ‘’Rembrandt’ın Anatomi Dersi
adlı eserini gördün mü?’’ diye sorar, ardından ise ‘’…Tenin tonlarını hatırlıyor musun? Toprak, çırılçıplak toprak,
özellikle de ayaklar… Bir de yer yer-aslında bütünüyle-giysinin tonuyla yüzün
tonu.”
Resmin taşıdığı
mesaj konusunda da pek çok görüş belirtilmiştir. Özel bir mesajının olup
olmadığı elbet bilinemez. Algılanan mesaj resme bakanların bilişsel ve
psikolojik algısına göre dile getirecekleri öznel yorumlar olmak durumundadır.
İdam sonrası bir bedenin parçalara ayrılmış olarak temsil edilmesinin bizde
yarattığı duygu yaşanan dünyanın acımasız olduğudur. Feci bir infaz sonrası
bedenin malzemeye dönmesi insanda derin yara açabilir. O kırık boynu görerek
idam cezasının ne denli dehşet verici olduğuna tanık olmak pek çok kişiyi
ürpertir. Üstelik, tıp öğrencileri için bir eğitim yöntemi olan diseksyonun,
eğitim amacıyla değil de, bazı kişilerin, parayla portre yaptırmak amacıyla
verdikleri bir sipariş üzerine, şık kıyafetler eşliğinde yapılıyor olması kendi
başına bir hüzün kabul edilebilir. Eğer var idiyseler, Aris Kindt'in
yakınlarının, lime lime parçalara ayrılma olayından çektikleri azap feci
olmalı. Bu işlemin, iktidar ve toplum tarafından ölmüş kişiye verilen yeni bir
ceza olduğu da tartışılabilir. Ancak resmin yapıldığı çağda tıbbın henüz
emekleme döneminde olması, insanların bilgiye açlığı ve sonuçta bu resmin
döneminde uyandırdığı büyük ilgi tıp tarihinde görsel araştırmayı tetiklemiştir
de denebilir.
Faydalanılan
kaynaklar:
İzninizle, twitter da paylaştım, değerliydi...
YanıtlaSilİlginize teşekkür ederim.Çok kişiye ulaşması beni memnun eder.
SilSevgi ve saygılarımla.
Resim okumaları ilgi alanlarım arasında yer alıyor, bu yüzden bu seriyi severek takip ediyorum. Önemli bir kaynak oluşturuyorsunuz. Emeğinize sağlık Bilgehan Bey..
YanıtlaSilİlginize çok teşekkür ederim. Sizlerin destekleyici yorumları benim için büyük moral kaynağı.
SilEn derin sevgi ve saygılarımla.
Merhaba Mehmet Bey, yazınızı okurken aklıma "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" Victor Hugo'nun kitabında okuduğum sahneler geldi. Zira resimdeki kompozisyon insanı geçekten etkiliyor. Dolayısıyla kralların şenlikleri arasında ücretsiz izlenen infazlardan başka bir eğlencesi olmayan, açlıkla hırsızlığa, hırsızlıkla ölüm cezasına sürüklenen yoksul halklar aynı zamanda, dönemin soylu ve etkin kesimleri için bir malzeme olarak kullanıldığının resmidir. Saygılarımla...
YanıtlaSilAslında yazısından alıntı yaptım yazar da sizinle benzer duygu ve düşünceler içinde yazısını kaleme almış. Vahşet her zaman insanlık tarihinde yer almış. Ancak buna rağmen bilim bir şekilde önündeki engelleri yok ederek çağdaş uygarlığın yolunu açmış. Biz bugün bu resmi izlerken İkibin yılının ve 21. yüzyılın duygu, düşüncelerini taşıyoruz. Kanımca 400 sene önceki insan ve toplum düşünceleri ile de empati kurmak gerekiyor. Böyle bir sahneyi (fotoğraf, film ve sinema olmadığını düşündüğünüzde) resim ile halkın önüne çıkarmak, buna cesaret etmek başlı başına bir devrim değil mi?
SilEn derin sevgi ve saygılarımla.