7 Aralık 2016 Çarşamba

“ANATOMİ DERSİ” – REMBRANDT van RİJN

Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi (Orijinal ismi: De anatomische les van Dr. Nicolaes Tulp), Rembrandt'ın 1632 yılında, yağlı boya ile tuval üzerinde çizmiş olduğu tablodur. Eser halen Mauritshuis Müzesi'nde sergilenmektedir. Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi , Rembtandt'ın Amsterdam'a taşındıktan sonra yaptığı ilk tablodur. Tabloda, o dönem yılda sadece bir kere düzenlenen anatomi dersi resmedilmiştir. Bu resim kompozisyonu,  grup portresi olarak başarısı, kadavra bedenine ait ayrıntılarıyla ve ışık / gölge kullanımındaki etkileyici tekniğiyle sanat tarihinin önemli yapıtları arasındadır.  Eser 216.cm × 169.5 cm boyutlarında, tuval üzerine yağlıboyadır.
Resimde XVII. yüzyıl Hollandasının ünlü cerrahlarından Dr. Nicolaes Tulp tarafından düzenlenen bir anatomi dersi ve bir grup cerrah tasvir edilmiştir. Resimdeki olay 16 Ocak 1632 tarihinde gerçekleşiyor. Dr. Tulp'un Anatomi Dersi de, tüm sanat eserleri gibi, yapıldığı tarih ve o dönemin özeliklerine göre değerlendirilmelidir. On yedinci yüzyıl Hollandasında bazı salonlarda halka acık kadavra incelemeleri yapılmaktaymış. Resme konu olan ders Dr. Tulp'un Ocak 1632 tarihinde yaptığı yıllık diseksiyondur. (Dr. Tulp ‘un o yıllarda, Hollanda ‘da çok önemli bir cerrah olduğu, meslekdaşları arasında saygın bir yere sahip olduğu, 1629 ile 1653 arasında, cerrah ve öğretmen olarak görev yaptığı da belgelenmiştir) Rembrandt bu eserini, üyelerini portrelerle ölümsüzleştirmek isteyen Amsterdam Cerrahlar Birliğinden gelen sipariş üzerine yapmıştır.
Resimde, Olay bir anatomi dersi olsa da tabloda cerrahi aletler ve kan yoktur, masa üzerinde yatan ve resme bakanlara en yakın konumda bir kadavra,  dersi anlatan Doktor Nicolaes Tulp, dersi izleyen 7 kişi (Dr. Nicolaes Tulp Amsterdam Cerrahlar Birliğinin üyesi ve resimdeki diğer izleyiciler de aynı birliğin üyeleridir) ve sağ alt köşede açık duran kocaman bir anatomi kitabı vardır. Bu kitabın muhtemelen  Andreas Vesalius'un 1543 tarihli De humani corporis fabrica (Fabric of the Human Body) isimli anatomi kitabı olduğu kabul edilir.
Rembrandt, 1632 ‘de yaptığı “Dr Nicolaes Tulp ‘un Anatomi Dersi” resminde kullandığı çabuk çalışma tekniği ile, grup portrelerinde de  yumuşak ve etkin sonuçlar alabilen bir usta olduğunu göstermiştir. Dr. Tulp 1628 ‘de Cerrahlar Loncası ‘ndaki yedi doktor arasında, en başarılı olanlardan biridir. Sanatçı doktorları, resimsel bir zenginlik ve zinde bir tasvir ile ortaya koymuştur. Bu gösteri bütün doktorlarda bir heyecan ve merak uyandırmıştır. Tüm figürler bu olaya kilitlenmiştir. Dikkat ve ilgileri, vücutlarının jestlerinden ve bakışlarından anlaşılmaktadır. Resim anın heyecanını hissettirirken, ışığında etkisiyle, karanlığın içinde yükselen heykelsi bir varlık oluşturur.
Dr. Tulp resimde başında şapka olan tek kişidir ve bu yönüyle diğerlerinden üstün bir konuma alındığı hissettirilmektedir. Dr. Tulp sağ elindeki forseps ile kadavranın sol elini yöneten kas ve tendonları tutmakta ve bunların el parmaklarını hareket ettirme işlevlerini göstermektedir. Üzerinde deney geçirilen ceset bu olaydan bir gün önce silahlı soygunda yakalanarak idama mahkûm edilen Aris Kindt'e ait. (esas adı  Adriaan Adriaanszoon) O tablonun merkezindedir. Cesedin yüzü kısmen gölgelidir. Bu Rembtandt'ın sık kullandığı umbra mortis (ölüm gölgesi), tekniğidir.
Doktor Tulp cesetin kol kaslarını incelemektedir. Diğer cerrahlar ise onu izliyorlar. Tablonun sol üst köşesinde ressamın imzası yer alıyor. Rembrandt'ın bu tabloyu gerçek boyutlarda yapması ve kullandığı ışık ayarı ona doğallık kazandırmıştır. Kadavranın göğsü ve karnı başta olmak üzere bedeni iyice aydınlatılmıştır ve dikkatleri üzerine toplamaktadır. Ancak yüzünün, özellikle yüzün üst kısmının karanlıkta bırakılması resme bakanlara  ölümün soğukluğunu hissettiricidir. Bu resim Rembrandt'ın ışık ve gölge tekniğini ne kadar başarıyla kullandığının çok iyi bir örneği olarak kabul edilir.
Kadavranın bedensel tuhaflıkları ilk bakışta dikkati çekecek kadar belirgindir. Sağ kol sol kola göre kısadır. Kadavranın sağ kolunun diseksiyonun üçüncü günü kesildiği, kolun güdük şekilde sonlandığı, resme uygulanan X-ray incelenmesinde resmin geçirdiği aşamalar ortaya konularak anlaşılmıştır. Rembrandt, kolun bu gorünüşünün estetik sorun yapabileceği düşüncesiyle, daha sonraki bir aşamada, kolu kendisi resimde tamamlamış olabilir. Kadavranın sol elinin duruşu da doğal değildir. Bu garip duruş herhalde Rembrandt'ın hatası değildir. Neden böyle olduğu hakkındaki bir yorum 3. gün hipotezi olarak yayımlanmıştır. Bu görüşe göre bu resim, bir kadavranın normal diseksiyon protokolüne göre açılmış ve 3 gün süren bu normal süreçte kadavranın kolları son gün diseke edilmiş, sol kol da o sırada, sağ kol gibi kesilmiştir. Oysa Rembrandt resmi üçüncü gün yapmış, dolayısıyla kesik olan sol el biraz da eğreti olarak yerine konulmuştur.
Sol kolun anatomik ayrıntıları da sorunludur. Sol el, avuç içi yukarı dönük olarak çizildiği halde, tendon ve kasların, el sırtına ait kas ve tendonlar olduğu, yani ters yöne ait oldukları iddiası vardır. Üzerinde ayrıntılı araştırmalar yapılan konuda gerçek durum tartışmalıdır.
Bir başka anormallik kadavranın başındadır. Kadavranın başının gövde üzerindeki duruşu orta hat üzerinde değildir. Baş, göğüs kafesinin ortasında değil, sağ tarafındadır. Üstelik kadavranın boynu resmedilmemiştir. İdam edildiği için boynunun kırılmış olması akla gelen olasılıktır.
Diseksiyonu izleyen kişilerin dikkatlerinin farklı yerlerde olması ilginçtir. Kadavraya bakanlar kadar, kitaba ya da Tulp’un eline ya da bize bakanlar vardır. Kadavraya en yakın olan kişinin gözleri kadavra üzerindedir. Geri planda bir kişi izleyenlere bakmaktadır. İzleyicilerin alınlarına verilen yoğun ışık bu kişilerin portre karakterleri olarak ön plana çekilmek istendiğini düşündürür. Bu durum orada bulunma amaçlarına uygundur. İzleyicilerin şık kıyafetlerini giymiş olmaları bir diseksiyon ortamı için yadırgatıcıdır. Yaşayanlar olarak, ölüm onlardan zaten uzak iken, bu kıyafet tarzı, ölüm ile kendi aralarındaki mesafeyi daha artırıcı etki yaratmayı hedeflemiş olmalıdır.
Arkada Dr. Tulp'a yakın duran kişinin elinde bir not görülmektedir Bu notta izleyicilerin isimleri yazılıdır. Bu kişinin arka üst tarafında karanlık olan bölgede duvarın detayına bakılırsa burada da resmin yapıldığı tarih olan 1632 yılının ve Rembrandt'ın adı olduğu görülecektir.
Yapıtta psikolojik gerilim ve resimsel başarı çok yüksektir ve bu resim, sanatçı için bir dönüm noktası olmuştur.
Hollandalı ressam Vincent Van Gogh, kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta ‘’Rembrandt’ın Anatomi Dersi adlı eserini gördün mü?’’ diye sorar, ardından ise ‘’…Tenin tonlarını hatırlıyor musun? Toprak, çırılçıplak toprak, özellikle de ayaklar… Bir de yer yer-aslında bütünüyle-giysinin tonuyla yüzün tonu.”
Resmin taşıdığı mesaj konusunda da pek çok görüş belirtilmiştir. Özel bir mesajının olup olmadığı elbet bilinemez. Algılanan mesaj resme bakanların bilişsel ve psikolojik algısına göre dile getirecekleri öznel yorumlar olmak durumundadır. İdam sonrası bir bedenin parçalara ayrılmış olarak temsil edilmesinin bizde yarattığı duygu yaşanan dünyanın acımasız olduğudur. Feci bir infaz sonrası bedenin malzemeye dönmesi insanda derin yara açabilir. O kırık boynu görerek idam cezasının ne denli dehşet verici olduğuna tanık olmak pek çok kişiyi ürpertir. Üstelik, tıp öğrencileri için bir eğitim yöntemi olan diseksyonun, eğitim amacıyla değil de, bazı kişilerin, parayla portre yaptırmak amacıyla verdikleri bir sipariş üzerine, şık kıyafetler eşliğinde yapılıyor olması kendi başına bir hüzün kabul edilebilir. Eğer var idiyseler, Aris Kindt'in yakınlarının, lime lime parçalara ayrılma olayından çektikleri azap feci olmalı. Bu işlemin, iktidar ve toplum tarafından ölmüş kişiye verilen yeni bir ceza olduğu da tartışılabilir. Ancak resmin yapıldığı çağda tıbbın henüz emekleme döneminde olması, insanların bilgiye açlığı ve sonuçta bu resmin döneminde uyandırdığı büyük ilgi tıp tarihinde görsel araştırmayı tetiklemiştir de denebilir.

Faydalanılan kaynaklar:





6 yorum:

  1. İzninizle, twitter da paylaştım, değerliydi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkür ederim.Çok kişiye ulaşması beni memnun eder.
      Sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  2. Resim okumaları ilgi alanlarım arasında yer alıyor, bu yüzden bu seriyi severek takip ediyorum. Önemli bir kaynak oluşturuyorsunuz. Emeğinize sağlık Bilgehan Bey..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize çok teşekkür ederim. Sizlerin destekleyici yorumları benim için büyük moral kaynağı.
      En derin sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  3. Merhaba Mehmet Bey, yazınızı okurken aklıma "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" Victor Hugo'nun kitabında okuduğum sahneler geldi. Zira resimdeki kompozisyon insanı geçekten etkiliyor. Dolayısıyla kralların şenlikleri arasında ücretsiz izlenen infazlardan başka bir eğlencesi olmayan, açlıkla hırsızlığa, hırsızlıkla ölüm cezasına sürüklenen yoksul halklar aynı zamanda, dönemin soylu ve etkin kesimleri için bir malzeme olarak kullanıldığının resmidir. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında yazısından alıntı yaptım yazar da sizinle benzer duygu ve düşünceler içinde yazısını kaleme almış. Vahşet her zaman insanlık tarihinde yer almış. Ancak buna rağmen bilim bir şekilde önündeki engelleri yok ederek çağdaş uygarlığın yolunu açmış. Biz bugün bu resmi izlerken İkibin yılının ve 21. yüzyılın duygu, düşüncelerini taşıyoruz. Kanımca 400 sene önceki insan ve toplum düşünceleri ile de empati kurmak gerekiyor. Böyle bir sahneyi (fotoğraf, film ve sinema olmadığını düşündüğünüzde) resim ile halkın önüne çıkarmak, buna cesaret etmek başlı başına bir devrim değil mi?
      En derin sevgi ve saygılarımla.

      Sil