Edirne şehrinin Kıyık denilen tepe mevkiinde
Kıyık Tabyaları bulunmakta. Kıyık Tabyalarının Balkan Savaşı nedeniyle Edirne
tarihinde büyük rolü var. Balkan Savaşı’nda Şükrü Paşa 5 ay zor koşullar
altında Bulgar kuşatma ordusuna karşı şehri müdafaa etmiştir.
Kıyık Tabyaları bugün müze haline getirilmiş. Anıt müze 26 Mart 1913 Balkan Savaşı ve şehitlerin anısına yapılmış olan bir komplekstir. Müze tamamlandıktan sonra Şükrü Paşa’nın mezarı da anıt mezara taşınmış.
Şükrü Paşa Anıtı
Tarihe "Edirne Müdafii" olarak geçen, merhum Mehmet Şükrü Paşa adına yapılan anıtın ilk temeli 22 Haziran 1984 yılında atılmış ancak yapı belli bir seviyeye geldiğinde, mühendislik hataları nedeniyle çökmüştür. 14 yıl kadar bu durumda bakımsız kalan anıt, dönemin askeri komutanları Çetin Erman ve Zafer Özer Paşalar tarafından yeniden ele alınmış; yeni bir proje çerçevesinde 4 ay içinde tamamlanarak 27.07.1998 tarihinde açılışı yapılmıştır. 31 Temmuz 1998 tarihinde Mehmet Şükrü Paşa'nın naaşı İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı'ndan alınarak anıt mezara nakledilmiş. Anıt kompleksinin 16 bin m2'lik bölümü Anıt; 3 bin m2'si oturma grupları ve otopark, 10 bin m2'si ise yeşil alan durumundadır.
Mehmed Şükrü Paşa (1857 – 5.6.1916) kimdir?
Şükrü Paşa,1857’de Erzurum’da doğmuştur. Öğrenimine Erzincan Askeri Lisesi’nde başlamış; İstanbul’dan topçu teğmen olarak mezun olmuş;Almanya’da dört yıl askeri eğitim görmüştür. Almanca, İngilizce ve Fransızca bilen Şükrü Paşa, Harbiye ve Darüşşafaka okullarında balistik ve matematik öğretmenliği yapmıştır.
1908,İkinci Meşrutiyet ilanında, İstanbul’a
gelmiş ve değişik askeri görevlerde bulunmuştur. Balkan Savaşı çıkınca, Edirne
Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na tayin edilmiştir. Mehmed Şükrü Paşa, Edirne kuşatması
başlamadan bir hafta önce kente gelebildi. Edirne'nin savunması görevi verilen Şükrü Paşa'ya şehrin kuşatılması halinde 50
gün savunulması emri verilmişti. Bu sürede ya Bulgar ordularının geriletileceği
ya da İstanbul'dan destek gönderileceği öngörülmüştü. Ancak Mehmed Şükrü Paşa,
kurmayları Kâzım (Karabekir), Remzi (Yiğitgüden) ve Fuat Bey ile, İstanbul'dan destek alamamasına rağmen,
Bulgar ve Sırp ordularının saldırılarına 5 ay 5 gün süreyle direnerek tarihe
geçen bir savunma gerçekleştirdi. (9.10.1912-26.3.1913)
26 Mart 1913 günü Bulgar Komutanlığına bir
subay göndererek kalenin teslimini teklif etmek zorunda kaldığında hürmetle
karşılandı. Kimi kaynaklara göre kılıcını usulen Bulgar komutanına teslim etmiş
ve Edirne'ye ertesi gün gelen Alman asıllı Bulgar çarı I. Ferdinand kılıcını kendisine geri teslim etmiştir. Bu kılıç teslim
sahnesi, Edirne'nin işgalinin simgesi haline gelmiştir. Fotoğrafın
aslına ulaşıldığı iddia edilen bir kaynakta ise fotoğrafta fotomontaj ile
mizansen yaratıldığı ve Şükrü Paşa'nın böyle bir görüntüye malzeme olmamak için
teslim olmadan önce kılıçlarını kırdığı ileri sürülmektedir.(*)
Şükrü Paşa’nın şehrin müdafaası sırasında askeri teşvik etmek için yazdığı ve tüm askere okuduğu vasiyeti oldukça etkileyicidir;
“Düşman, hatları geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul
etmiyorum. Beni mezara koymayın!..
Etimi, itler ve kuşlar, çeke çeke yesinler… Fakat müdafaa hattımız, bozulmadan şehit olursam; kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale
gömeceksiniz….Ve gelen nesiller, üzerime bir abide dikeceklerdir !…”
Balkan Savaşı'nda tarihe geçen
başarılarından sonra rütbesi tekrar Birinci Ferikliğe yükseltildi ve emekli
edildi. Günlerini kütüphanesinde çalışmakla geçirdi. Edirne savunması sırasında
yakalandığı siyatik hastalığının tedavisi için gittiği Bursa kaplıcalarında
zatürreye yakalandı ve İstanbul'a dönüşünde evinde 5 Haziran 1916 günü hayatını
yitirdi.
Şükrü Paşa'nın naaşı, Müttefik kuvvetler komutanlarının katılmasıyla büyük bir
askeri tören düzenlenerek İstanbul'da toprağa verilmiştir. Edirne halkının isteği ve ailesinin uygun görmesi üzerine
mezarı 1998'de Edirne'de yapılan anıt-mezara nakledildi
Edirne Savunması:
Balkan savaşı sırasında 1913 yılında Edirne Bulgar ordusu tarafından kuşatıldı. Osmanlı devleti siyasi iç çalkantılar içinde bulunmakta Trakya’da bulunan ordularımız sürekli geriye çekilmiş Edirne’ye kadar tüm topraklarımızı kaybetmiş durumdaydık. 23 Ocak 1913 tarihindeki Bab-ı Âli baskınıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidara tamamen hakim oldu. Hükûmet darbesinin sebebi olarak Edirne ve Balkanların kaybedilmesi propaganda edilmişti. Cemiyetin başındaki Enver Paşa, Şükrü Paşa'ya biraz daha sabretmesi yakında yardım geleceğini bildirdi. Ancak, aylarca Edirne'ye hiçbir yardım gelmedi. Edirne halkı yiyecek bulamayınca önce süpürge saplarındaki tohumları yedi. Daha sonra sokaklardaki kedi köpekler dahi yenildi. Paşa, askerini doyurabilmek için ekmeğe belli oranda kum karıştırılması talimatı dahi verdi. Bulgar ordusu Edirne'ye sokulmadı. Hiçbir yardım gelme umudu kalmayan Şükrü Paşa teslim olmak zorunda kaldı.
Balkan Savaşları Müzesi
Osmanlı'nın son günlerinde yapılan Kıyık Tabyası daha sonra Balkan Savaşında Bulgarlar tarafından kuşatılan Edirne'nin savunulmasında kullanılmıştı. Bugün müze haline getirilen bu tabyalarda, Edirne kuşatılması yıllarında sivil halkın ve askerlerin yaşadığı olumsuz koşullar konu mankenleriyle canlandırılarak o zor günler anlatılmaya çalışılmıştı. (Kuşatma sırasında gerek bombardıman sonucu şehit düşenlerin gerekse esir olarak kaldıkları Sarayiçi'nde kolera, tifo gibi hastalıklara, açlık ve soğuğa yenik düşmüş binlerce asker ve sivilin anısına dikilmiş bir anıt bulunmakta.)
Rakımı 136 metre olan tabyanın duvarları taştan, kemerleri ocak tuğlasından yapılmıştı. Tabya içinde çeşitli sayıda takımı andıran bonetler (Bonet: Tahkim edilmiş bir tesisin köşesinde çıkıntı meydana getirecek biçimde yükseltilmiş siper) bonetler arasında açık top mevzileri, etrafını çepeçevre saran Mani Hendeği, cephanelikler, toplanma ve eğitim alanları, depolar, nizamiye ve hazır kıta bölümleri, bölük, tabur ve alay komuta binaları ile yatma yerleri bulunuyor. Kıyık Tabyada 28 Kasım 2000 tarihinde açılan Balkan Savaşı Müzesi, 14 bölüm ve 23 bonetten oluşmakta.
Edirne halkı tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağışlanan silah, belge ve mühimmatın sergilendiği 4 sergi vitrini, 2 top, yemek dağıtım arabası, harita, resim, bilgi notlarının bulunduğu 18 pano, 28 konu mankeni ve seslendirme sistemiyle dönemin atmosferi canlandırılmış.
Balkan Savaşları’nın ve Edirne’nin savunmasının Edirne’nin yakın tarihi içerisinde derin izleri bulunuyor. Şanlı Edirne Müdafaası ve Edirne Müdafii Şükrü Paşa ile askerlerinin zor koşullar altında şehri savunmaları kuşaktan kuşağa miras gibi günümüze değin aktarılmış. Edirne tabyalarında tüm yokluklara ve yoksunluklara rağmen şehri kahramanca savunan Şükrü Paşa ve şanlı askerlerinin aziz hatıraları, şimdi Kıyık tabyalarında inşa edilen Şükrü Paşa ve Balkan savaşları Anıtı ile diri tutulmaya çalışılmakta. Görmeniz dileğiyle
(*) Tarihteki en büyük yalan! Şükrü Paşa aklandı, Muhalif Gazete, 20.11.2012
Kıyık Tabyaları bugün müze haline getirilmiş. Anıt müze 26 Mart 1913 Balkan Savaşı ve şehitlerin anısına yapılmış olan bir komplekstir. Müze tamamlandıktan sonra Şükrü Paşa’nın mezarı da anıt mezara taşınmış.
Tarihe "Edirne Müdafii" olarak geçen, merhum Mehmet Şükrü Paşa adına yapılan anıtın ilk temeli 22 Haziran 1984 yılında atılmış ancak yapı belli bir seviyeye geldiğinde, mühendislik hataları nedeniyle çökmüştür. 14 yıl kadar bu durumda bakımsız kalan anıt, dönemin askeri komutanları Çetin Erman ve Zafer Özer Paşalar tarafından yeniden ele alınmış; yeni bir proje çerçevesinde 4 ay içinde tamamlanarak 27.07.1998 tarihinde açılışı yapılmıştır. 31 Temmuz 1998 tarihinde Mehmet Şükrü Paşa'nın naaşı İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı'ndan alınarak anıt mezara nakledilmiş. Anıt kompleksinin 16 bin m2'lik bölümü Anıt; 3 bin m2'si oturma grupları ve otopark, 10 bin m2'si ise yeşil alan durumundadır.
Mehmed Şükrü Paşa (1857 – 5.6.1916) kimdir?
Şükrü Paşa,1857’de Erzurum’da doğmuştur. Öğrenimine Erzincan Askeri Lisesi’nde başlamış; İstanbul’dan topçu teğmen olarak mezun olmuş;Almanya’da dört yıl askeri eğitim görmüştür. Almanca, İngilizce ve Fransızca bilen Şükrü Paşa, Harbiye ve Darüşşafaka okullarında balistik ve matematik öğretmenliği yapmıştır.
Şükrü Paşa’nın şehrin müdafaası sırasında askeri teşvik etmek için yazdığı ve tüm askere okuduğu vasiyeti oldukça etkileyicidir;
Balkan savaşı sırasında 1913 yılında Edirne Bulgar ordusu tarafından kuşatıldı. Osmanlı devleti siyasi iç çalkantılar içinde bulunmakta Trakya’da bulunan ordularımız sürekli geriye çekilmiş Edirne’ye kadar tüm topraklarımızı kaybetmiş durumdaydık. 23 Ocak 1913 tarihindeki Bab-ı Âli baskınıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidara tamamen hakim oldu. Hükûmet darbesinin sebebi olarak Edirne ve Balkanların kaybedilmesi propaganda edilmişti. Cemiyetin başındaki Enver Paşa, Şükrü Paşa'ya biraz daha sabretmesi yakında yardım geleceğini bildirdi. Ancak, aylarca Edirne'ye hiçbir yardım gelmedi. Edirne halkı yiyecek bulamayınca önce süpürge saplarındaki tohumları yedi. Daha sonra sokaklardaki kedi köpekler dahi yenildi. Paşa, askerini doyurabilmek için ekmeğe belli oranda kum karıştırılması talimatı dahi verdi. Bulgar ordusu Edirne'ye sokulmadı. Hiçbir yardım gelme umudu kalmayan Şükrü Paşa teslim olmak zorunda kaldı.
Balkan Savaşları Müzesi
Osmanlı'nın son günlerinde yapılan Kıyık Tabyası daha sonra Balkan Savaşında Bulgarlar tarafından kuşatılan Edirne'nin savunulmasında kullanılmıştı. Bugün müze haline getirilen bu tabyalarda, Edirne kuşatılması yıllarında sivil halkın ve askerlerin yaşadığı olumsuz koşullar konu mankenleriyle canlandırılarak o zor günler anlatılmaya çalışılmıştı. (Kuşatma sırasında gerek bombardıman sonucu şehit düşenlerin gerekse esir olarak kaldıkları Sarayiçi'nde kolera, tifo gibi hastalıklara, açlık ve soğuğa yenik düşmüş binlerce asker ve sivilin anısına dikilmiş bir anıt bulunmakta.)
Rakımı 136 metre olan tabyanın duvarları taştan, kemerleri ocak tuğlasından yapılmıştı. Tabya içinde çeşitli sayıda takımı andıran bonetler (Bonet: Tahkim edilmiş bir tesisin köşesinde çıkıntı meydana getirecek biçimde yükseltilmiş siper) bonetler arasında açık top mevzileri, etrafını çepeçevre saran Mani Hendeği, cephanelikler, toplanma ve eğitim alanları, depolar, nizamiye ve hazır kıta bölümleri, bölük, tabur ve alay komuta binaları ile yatma yerleri bulunuyor. Kıyık Tabyada 28 Kasım 2000 tarihinde açılan Balkan Savaşı Müzesi, 14 bölüm ve 23 bonetten oluşmakta.
Edirne halkı tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağışlanan silah, belge ve mühimmatın sergilendiği 4 sergi vitrini, 2 top, yemek dağıtım arabası, harita, resim, bilgi notlarının bulunduğu 18 pano, 28 konu mankeni ve seslendirme sistemiyle dönemin atmosferi canlandırılmış.
Balkan Savaşları’nın ve Edirne’nin savunmasının Edirne’nin yakın tarihi içerisinde derin izleri bulunuyor. Şanlı Edirne Müdafaası ve Edirne Müdafii Şükrü Paşa ile askerlerinin zor koşullar altında şehri savunmaları kuşaktan kuşağa miras gibi günümüze değin aktarılmış. Edirne tabyalarında tüm yokluklara ve yoksunluklara rağmen şehri kahramanca savunan Şükrü Paşa ve şanlı askerlerinin aziz hatıraları, şimdi Kıyık tabyalarında inşa edilen Şükrü Paşa ve Balkan savaşları Anıtı ile diri tutulmaya çalışılmakta. Görmeniz dileğiyle
(*) Tarihteki en büyük yalan! Şükrü Paşa aklandı, Muhalif Gazete, 20.11.2012
Balkan Savaşları ve Edirne’nin düşman işgalinden kurtarılmasında Şükrü Paşa’nın ve askerlerinin zor koşullar altında şehri savunmaları ve şehrin müdafaası sırasında askeri teşvik etmek için yazdığı ve tüm askere okuduğu vasiyeti ne kadar etkileyici!..Onlar asla unutmamamız gereken gerçek 'kahramanlarımız' bizim. Edirne ve çevresine yapmış olduğunuz gezi oldukça kapsamlı bir gezi olmuş. Edirne Gezisinini kesinlikle 'gidilip-görülmeli' diyerek notlarımın arasına aldım. Bu anlamlı kültürel turunuz ve değerli paylaşım için çok teşekkürler Mehmet Bey. Size ve ailenize iyi hafta sonları dilerim..Esenlikle...
YanıtlaSilÜlkemizin o denli çok güzel yeri ve hatırlanması gereken o kadar çok kahramanı varken boş oturmak bize düşmez. Sahip olduğumuz hazineleri görmek ve gidemeyenlere tanıtmak bir anlamda görevimizdir diye düşünüyorum.
SilEdirne'nin daha anlatılacak çok yeri var. Devam edeceğiz.
Sevgi ve en derin saygılarımla.
Yine gerçekleri, bilgi dağarcığımıza sunduğunuz muhteşem bir yazı.. Gerçek ve gerçek olduğu kadar acı ve çarpıcı önemli bir geçmişi, TARİHİMİZİ, bilmeyenlerin- yanlış bilenlerin- kasten bilmezden gelenlerin gözlerine soktuğunuz için size teşekkür ediyorum sevgili Mehmet Bilgehan.. Özellikle görmediğim diyarlarda geçmişimizin detaylarını öğrenmeme katkı sağladığınız için ..
YanıtlaSilÖğretilmeyen tarihimizin o muhteşem satır aralarından süzülen bu damlaları yazmak benim için büyük mutluluk. Büyük Atatürk'ün ulusuna tarihini öğretmek için attığı adımların 1938'den beri boğazlandığı ülkemizde gün ışığına çıkmayan o kadar çok öykümüz var ki. olabildiğince sayfalarımda yer ayırıyorum. Değerli yorumunuza candan teşekkürler. Sevgi ve en derin saygılarımla.
SilGenç neslin bu tür değerli bilgilere çok büyük ihtiyacı var..Elinize sağlık..İyi günler..
YanıtlaSilMerhaba! Sizi tanımak çok güzel ben de izleyiciniz olacağım.
SilSevgi ve saygılarımla.