Bilim,
özellikle Rönesans sonrası adeta basamakları koşarak çıkılan bir merdiven gibi.
Ama 21. Yüzyılı yaşarken dahi bilim henüz bazı önemli sorulara cevap veremedi.
Bu yazı dizisinde Harriet SWAİN’in “Big
Questions in Science” kitabından geniş olarak anlattığı ve cevap bulmaya
çalıştığı sorularımızı ve bilim adamlarının bunlara ilişkin yanıtlarını
özetleyerek sunacağım. Belki de bu sorular sizin de zaman zaman aklınıza geldi.
Umuyorum bu fikir fırtınası bilinemeyen bazı yanıtları açıklığa kavuşturur.
BİLİMİN BÜYÜK SORULARI : 1
TANRI VAR MI?
“Eğer evrime dair bilimsel bilgi ile
yaratıcı Tanrı fikri arasında uzlaştırılamaz bir çelişki varsa, benim bundan
haberim yok,” diyor ABD insan genomu programının arkasındaki adam olan
Francis Collins. “Ben bir genetikçiyim; fakat Tanrı’ya inanıyorum.”
Hakkında
bilgi sahibi olduğumuz neredeyse bütün toplumlar, bir kutsal güce inanır
görünmektedir. Sanki insanlar, toplumlarında bir yanıt bulamadıkları sorular
için hep kutsal olana bakmıştır.
On
yedinci yüzyılın bilimsel devrimi, mikroskobun da dahil olduğu araçları
geliştirmiş olmasıyla-bilim adamlarının doğanın ve dolayısıyla Tanrının
harikalarına hayran kalmasını mümkün kıldı.
On
sekizinci yüzyılda bilim adamları dine karşı çıkmaya başladı, on dokuzuncu
yüzyıla gelindiğinde doğal dünyanın, Tanrının temel bir aynası olduğu fikri
artık saldırı altındaydı. Bazılarına göre yaratıcı bir Tanrı’ya nihai meydan
okuma 1859 yılında Türlerin Kökeni’ni yayınlayan Charles Darwin’den geldi.
Darwin, dizayn teorisi ve insanların biricik statüsü dahil olmak üzere, imana
hizmet eden birçok geleneksel argümanı sarstı.
Yirminci
yüzyılın başında çok sayıda bilim adamı artık Tanrı’ya inanmıyordu. ABD’li
bilim adamlarına dair 1916 tarihli bir alan çalışması, bilim adamlarının
yüzde 60’ının Tanrı’ya inanmadığını veya O’nun varlığından kuşku duyduğunu
gösteriyor.
Harward’lı
palaentolog Stephan Jay Gould gibi diğer bilim adamları, Tanrı olasılığını
bir kenara atmasa da, bilim ve dini birbirlerinden mantıksal olarak farklı,
amaçlarda ve araştırma üsluplarında tümüyle birbirinden ayrı iki disiplin
olarak görmektedir. Bilimin “nasıl” soruları sorarken, dinin “niçin”
sorularını sorduğunu ileri sürüyor. Gould bir bireyin zengin bir hayat
kurması için her ikisine de ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Ona göre, “bilim ve
din, her biri insan hayatı için farklı biçimlerde yaşamsal öneme sahip
alanlarının kendi efendisi olarak, eşit, karşılıklı olarak saygılı ortaklar
olmalıdırlar.”
Dünyada
kanserin var olmasının sebebi Tanrının yetersizliği veya ilgisizliği değil,
kendi kendini üretmesine izin verilen yaratımın kaçınılmaz bir bedeli olması
dolayısıyladır. Bunun acı çekmenin var olmasının yarattığı güçlüklere kesin
bir cevap olduğunu asla düşünmüyorum, fakat en azından söz konusu hastalığın
mevcudiyetinin gereksiz olmadığını gösteriyor.
(Julia Hinde)
|
Yaratıcı'ya inananlardanım. Allah'a inanan bir kişi bilimi inkar edemez. Çünkü bilim O'nun yarattıklarından bir parçadır.
YanıtlaSilDin bile çeşitli yollara ayrılıp sapmışken; bilim de aynı durumdadır.
Sayın yolcu,
Silİnanmak ya da inanmamak sadece kişiyi ilgilendirir. Önemli olan karşındaki kişinin inançlarına saygı göstermektir. Bilim kendine göre bilinmeyenleri çözmeye yüzyıllardır uğraşmaktadır.
Bilim insanı sadece şüphe duyar. şüphe araştırmanın kökenidir.
Sevgi ve saygılarımla.
irkicilik zaten ALLAH (cc )i inkar eden kafirlik demektir. Dolayisiyla irkcilarin inandigi tanri onlarin PUTPEREST inancidir.
YanıtlaSilSadece inananla düşünenin tartışabilmesi zordur.
Sil