Amsterdam gezimizde bir tam günümüzü müzelere ayırdık. Ancak sadece çok önemli 4 müzeyi gezebildik. Amsterdam gibi, adlarını bir çırpıda sayamayacağınız denli müzeye sahip bir kentte sadece önemli müzeleri dolaşabilmeniz belki bir haftayı geçer.
Geziye başlamadan yaptığım araştırmada Anna Frank’ın evi, Amsterdam Museum (Kent Müzesi), Rijksmuseum ve Van Gogh Museum, “mutlaka gidilecek” kategorisinde yer aldıkları için ne yazık ki diğer müzeler bir başka gezimize kalmış oldu. Bu dört müzeyi aynı gün tamamlayıp tamamlayamayacağımın konusunda emin olamamakla birlikte şansımı denemek istedim. Özellikle Rijksmuseum’un büyüklüğü gözümü korkutuyordu.
Bugün anlatacağım iki müze aynı gün gezdiğimiz 1. Ve 4. Müzeler. Ve ne yazık ki bu müzelerin iç görsellerini sizlerle paylaşma şansım yok. Zira her ikisinde de içinde fotoğraf çekimi kesinlikle yasak. (Paralı olsa idi dahi vermeye hazırdım) Bu nedenle sadece anlatacağımdan her ikisini de aynı yazıya aldım. ANNA FRANK HUİS (ANNA FRANK MÜZESİ)
Yeni nesil Anna Frank’ı ne kadar biliyor ve tanıyor bilmiyorum ama bizim çocukluk ve gençliğimizin mutlaka okunması gerekli kitaplar listesinde olan “hatıra defteri” onu sadece 15-16 sene kalabildiği bu dünyada ölümsüz yaptı.
Anneliese "Anne" Marie Frank (12 Haziran 1929 - 1945), Almanya'daki Yahudi Soykırımının simge isimlerindendir. Nazi orduları, Hollanda’yı işgal ettiğinde ülkedeki tüm Yahudiler toplanırken ailesiyle birlikte bir evin üst katındaki gizli bölmede Ağustos 1944’e kadar gizlendi. Ancak kimliği halen bilinmeyen biri tarafından ihbar edilmeleri üzerine tutuklanıp toplama kamplarına gönderildiler. Anna, Mart 1945’e kadar dayanabildiği Bergen-Belsen toplama kampında yaşamını yitirdi. Kız kardeşi ve annesi de ölürken sadece babası Otto hayatta kalabildi ve Kızıl Ordu’nun Auschwitz’i ele geçirmesiyle kamptan kurtuldu. (1980’de 91 yaşında vefat etti) Aile tutuklandığında, babasının yardımcılarından birisi Anna’nın notlarını ve defterlerini saklamayı başardı. Yıllar sonra bunları baba Otto’ya teslim etti. Baba Frank, eski sekreteri Miep'in kendisine ulaştırdığı Anne'nin günlüğünü defalarca okur. Sonra bir kopyasını profesör bir arkadaşına gönderir. Yakın çevresinin baskısıyla da günlüğü yayımlamaya karar verir. İlk olarak 150 bin adet basılır. Bu baskıyı daha birçok baskı takip eder. 60 dile çevrilmiş ve en çok satanlar listesine girmiştir. Savaştan yıllarca sonra yıkıntı halindeki ev restore edilerek üzerine çelik konstrüksiyon ile kaplanarak müze halinde getirilmiş durumda. Müze, 15 Mart-14 Eylül arasında 09.00-21.00 arasında (Cumartesi günleri ve Temmuz Ağustos aylarında 22.00’ye kadar) 15 Eylül-14 Mart arasında 09.00-19.00 arasında ziyaret edilebiliyor. Giriş ücreti 9 Euro. Özellikle yaz aylarında gelmeden internetten almanızda yarar var. Aksi halde saatlerce kuyruktan bekleyebilirsiniz. Müzede bir kafe ve kitapçı da bulunmakta. Evin gezilmesi yaklaşık bir saat sürmekte. Özellikle çok dik merdivenlere dikkat etmek gerekiyor. Bazı odalarda kısa süreli film gösterileri var. Kaldı odada duvara yapıştırdığı orijinal resimler duygusal olarak etkileyici.
1959 yılında Shelley Winters - The Diary of Anne Frank –filminde Petronella Van Daan rolüyle kazandığı yardımcı kadın oyuncu oskarını müzeye bağışlamış. Hemen kafetarya girişinde hoş bir sürpriz olarak karşınıza çıkıyor.
Müzeye 21, 170, 171 ya da 172 numaralı otobüslerle ya da Centraal Station’dan 15 dakikada yürüyerek ulaşabilirsiniz. Bina Westerkerk’in hemen yanında VAN GOGH MUSEUM
Müze, Museplein denen meydanda Rijkmuseum ve Stadelijk Müzesi arasında. Girişi “Paulus Potterstraat 7 numara) Centraal Station’dan kalkan 2 ve 5 numaralı tramvaylar ile ulaşabilirsiniz. Ziyaret saatleri 10.00-17.00 arasında (Kış dönemi) Giriş ücreti 15 Euro. Amsterdam Card’ınız var ise ücretsiz girebiliyorsunuz.
Van Gogh, sadece 37 yıl yaşamış, ömrünün son 10 senesinde resim yapmış ve sağlığında sadece bir resmini satabilmiş, resim sanatının dahisi sayılıyor. Sanıyorum halen geride bıraktığı eserlerinin değer tespiti yapılamıyor. Müze giriş kat ve üzerindeki 3 kattan oluşuyor. Dilerseniz aşağıdan yukarıya, dilerseniz aşağıdan yukarıya gezebilirsiniz. Giriş katta yaptığı otoportreler sergileniyor. En üst katta da son dönem eserleri yer alıyor. Müze içinde sadece bir duvar önünde resim çekmek serbest.
Geziye başlamadan yaptığım araştırmada Anna Frank’ın evi, Amsterdam Museum (Kent Müzesi), Rijksmuseum ve Van Gogh Museum, “mutlaka gidilecek” kategorisinde yer aldıkları için ne yazık ki diğer müzeler bir başka gezimize kalmış oldu. Bu dört müzeyi aynı gün tamamlayıp tamamlayamayacağımın konusunda emin olamamakla birlikte şansımı denemek istedim. Özellikle Rijksmuseum’un büyüklüğü gözümü korkutuyordu.
Bugün anlatacağım iki müze aynı gün gezdiğimiz 1. Ve 4. Müzeler. Ve ne yazık ki bu müzelerin iç görsellerini sizlerle paylaşma şansım yok. Zira her ikisinde de içinde fotoğraf çekimi kesinlikle yasak. (Paralı olsa idi dahi vermeye hazırdım) Bu nedenle sadece anlatacağımdan her ikisini de aynı yazıya aldım. ANNA FRANK HUİS (ANNA FRANK MÜZESİ)
Yeni nesil Anna Frank’ı ne kadar biliyor ve tanıyor bilmiyorum ama bizim çocukluk ve gençliğimizin mutlaka okunması gerekli kitaplar listesinde olan “hatıra defteri” onu sadece 15-16 sene kalabildiği bu dünyada ölümsüz yaptı.
Anneliese "Anne" Marie Frank (12 Haziran 1929 - 1945), Almanya'daki Yahudi Soykırımının simge isimlerindendir. Nazi orduları, Hollanda’yı işgal ettiğinde ülkedeki tüm Yahudiler toplanırken ailesiyle birlikte bir evin üst katındaki gizli bölmede Ağustos 1944’e kadar gizlendi. Ancak kimliği halen bilinmeyen biri tarafından ihbar edilmeleri üzerine tutuklanıp toplama kamplarına gönderildiler. Anna, Mart 1945’e kadar dayanabildiği Bergen-Belsen toplama kampında yaşamını yitirdi. Kız kardeşi ve annesi de ölürken sadece babası Otto hayatta kalabildi ve Kızıl Ordu’nun Auschwitz’i ele geçirmesiyle kamptan kurtuldu. (1980’de 91 yaşında vefat etti) Aile tutuklandığında, babasının yardımcılarından birisi Anna’nın notlarını ve defterlerini saklamayı başardı. Yıllar sonra bunları baba Otto’ya teslim etti. Baba Frank, eski sekreteri Miep'in kendisine ulaştırdığı Anne'nin günlüğünü defalarca okur. Sonra bir kopyasını profesör bir arkadaşına gönderir. Yakın çevresinin baskısıyla da günlüğü yayımlamaya karar verir. İlk olarak 150 bin adet basılır. Bu baskıyı daha birçok baskı takip eder. 60 dile çevrilmiş ve en çok satanlar listesine girmiştir. Savaştan yıllarca sonra yıkıntı halindeki ev restore edilerek üzerine çelik konstrüksiyon ile kaplanarak müze halinde getirilmiş durumda. Müze, 15 Mart-14 Eylül arasında 09.00-21.00 arasında (Cumartesi günleri ve Temmuz Ağustos aylarında 22.00’ye kadar) 15 Eylül-14 Mart arasında 09.00-19.00 arasında ziyaret edilebiliyor. Giriş ücreti 9 Euro. Özellikle yaz aylarında gelmeden internetten almanızda yarar var. Aksi halde saatlerce kuyruktan bekleyebilirsiniz. Müzede bir kafe ve kitapçı da bulunmakta. Evin gezilmesi yaklaşık bir saat sürmekte. Özellikle çok dik merdivenlere dikkat etmek gerekiyor. Bazı odalarda kısa süreli film gösterileri var. Kaldı odada duvara yapıştırdığı orijinal resimler duygusal olarak etkileyici.
1959 yılında Shelley Winters - The Diary of Anne Frank –filminde Petronella Van Daan rolüyle kazandığı yardımcı kadın oyuncu oskarını müzeye bağışlamış. Hemen kafetarya girişinde hoş bir sürpriz olarak karşınıza çıkıyor.
Müzeye 21, 170, 171 ya da 172 numaralı otobüslerle ya da Centraal Station’dan 15 dakikada yürüyerek ulaşabilirsiniz. Bina Westerkerk’in hemen yanında VAN GOGH MUSEUM
Müze, Museplein denen meydanda Rijkmuseum ve Stadelijk Müzesi arasında. Girişi “Paulus Potterstraat 7 numara) Centraal Station’dan kalkan 2 ve 5 numaralı tramvaylar ile ulaşabilirsiniz. Ziyaret saatleri 10.00-17.00 arasında (Kış dönemi) Giriş ücreti 15 Euro. Amsterdam Card’ınız var ise ücretsiz girebiliyorsunuz.
Van Gogh, sadece 37 yıl yaşamış, ömrünün son 10 senesinde resim yapmış ve sağlığında sadece bir resmini satabilmiş, resim sanatının dahisi sayılıyor. Sanıyorum halen geride bıraktığı eserlerinin değer tespiti yapılamıyor. Müze giriş kat ve üzerindeki 3 kattan oluşuyor. Dilerseniz aşağıdan yukarıya, dilerseniz aşağıdan yukarıya gezebilirsiniz. Giriş katta yaptığı otoportreler sergileniyor. En üst katta da son dönem eserleri yer alıyor. Müze içinde sadece bir duvar önünde resim çekmek serbest.
Ah Amsterdam! 3-4 günlük Hollanda gezimizde eksik kalan güzel şehir ve şahane müzeler. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilOkumak isterseniz eğer blogumda Rotterdam, Eindhoven ve Hollanda izlenimlerim hakkında 4 adet yazım var.
Saygılar...
Sizden özür dilemeliyim. Sizden bunca yorum almama karşın merak edip bloğunuza hiç girmemişim. Hemen izlemeye aldım. En kısa zamanda uzun uzun gezeceğim.
SilNeler kaçırmışım!
Sevgi ve saygılarımla.