Yaklaşık 5o sene kadar geriye gittiğinizde İzmir’in en önemli merkezlerinden birisi “Basmane” idi. Şehrin en bildik ve merkezi alanı olarak Konak meydanını sayarsak buradan kuzey yönüne dönerek Alsancak’a doğru ilerlerken bir sonraki nokta olan “Pasaport” iskelesine varmadan yol ikiye ayrılır. Kuzeye devam eden yol sizi Alsancak’a ulaştırırken, doğuya sapan yol Çankaya semti üzerinden yürümeye devam ederseniz, yaklaşık 1 kilometre kadar sonra Basmane semtinin merkezinde yer alan ve 1866’da yapılan tren garı ile karşılaşırsınız.
Tren garına ulaşan yol sola ve sağa ayrılır. Solunuza giden yola baktığınızda fuarı görürsünüz. Sola dönmeyip garın hemen sağından giden yola girdiğinizde ki adı “Gaziler Caddesi”dir, yol Tepecik semtine doğru uzar gider. Şimdilerde Yenişehir deniyor galiba. Bu caddeyi lise dönemimde okuduğum Atatürk Lisesi’ne giderken 3 sene boyunca sayısız defalar arşınladım. Ayrıca neredeyse her hafta sonu cumartesi günleri öğleden sonra gittiğimiz sinemada (hatırladığıma göre adı “Yıldız” sinemasıydı, ama hafızam beni yanıltabilir) bu yoldaydı.
Çok sayıda esnafın dükkanlarının sıralandığı cadde günün her saatinde canlıydı. Birkaç tane ayakçı meyhanesi hatırlıyorum. Şimdi sanırım kalmamıştır, var ise de o eski özgünlükleri yoktur. Bu yol üzerinde solda tren istasyonu boyunca ya da karşı kaldırımda yürümeye devam ederseniz yaklaşık yüz-yüz elli metre kadar sonra çocukluğumuzda “tam tam” tabir ettiğimiz, raylar ile “Kahramanlar” semtine sapan yolun kesiştiği geçide gelirsiniz. Bu geçitten geçerseniz “Kahramanlar” semti üzerinden “Alsancak”a doğru yürüyebilirsiniz. Ama tam bu noktada Tepecik’ giden yoldan hafifçe sağa doğru sapan bir yol, (eski Arkeoloji müzesi sokağından hemen sonra) geçip sağa döner ve giderek yükselen bir tepeye doğru yol alır. Bu yolu bir süre sonra sağlı sollu iki sokak keser.
Sağa giden yollardan ilki “Tilkilik” üzerinden “Mezarlıkbaşı”na kadar gider. İkincisi ise yine “Agora” üzerinden “Mezarlıkbaşı”na çıkar. İlk sola giden yol (1281 sokak) ile yukarıdaki (954 sokak) bir süre sonra birleşerek (yine 954 sokak olarak) “Yeşildere”ye giden caddeye kavuşurlar. (O cadde üzerinde eski Aziziye Karakolu vardı) İşte bu iki sol yolun giderek birleştiği ada üzerinde (sağdan ikinci sokak başında) dedemin apartmanı vardı. Bu yapı hala ayakta. Babamın tayini sebebiyle geldiğimiz İzmir’de 1969’dan 1974’e kadar burada yaşadık.
Hemen arka sokağımızda “Vali Kazım Paşa İlkokulu” ve biraz ileride de “27 Mayıs Ortaokulu” vardı. İzmir’e geldiğimizde orta ikiyi okuyacağımdan ilkokula gitmedim. Ortaokulun 2. Ve 3. sınıfını 27 Mayıs Ortaokulunda okudum. Benim açımdan daha ilginç olan ise, dedemin evinden hemen sağa dönüp ortaokul yönüne doğru 954 sokağa girdiğinizde büyük teyzemlerin 3 katlı bir apartmanı vardı. Bu apartmanın çatı katında doğmuşum.
1969’da babamın tayini sebebiyle tekrar İzmir’e döndüğümüzde, doğduğum bu çatı katı artık eniştemin sayısız kanaryasının bulunduğu hobi alanı halindeydi. Küçükken zaman zaman yazları geldiğimizde burada biz çocuklara yemek mi yedirirlerdi çok hatırlamıyorum.
Ama bu sofraların benim için unutulmaz anları bazen sevecenlikle bazen de mızmızlığımız karşısında kaşları çatık hatırladığım ama her zaman sevecen ve gözlerinin içi gülen, teyze kızım (Allah ona uzun ömürler versin, artık ailemizin en büyüğü konumunda) Sümer ablamın “sofra eğitimleri” idi. Yemeği beğenmesek de “tabağın mutlaka bitirileceği” kuralı titizlikle uygulanırdı. (O günlerden beri tabağımda hiç yemek kalmaz. Ya yiyeceğim kadar alırım, ya da yemeyeceğim yiyeceği asla tabağıma almam. Otel ve tatil köylerinde dahi benim için aynı kural geçerlidir.)
Ayrıca çocukluk bu ya, zaman zaman önümüze konan yemeği sevmeyip yemek yerken biraz nazlansak hemen ikinci bir emredici ama bizi her zaman çok ikna eden bir cümle bizi yola getirirdi. “Masanın her ayağını bir melek tuttuğundan bir önce yemeğinizi bitirin ve melekleri yormayın” Galiba bu sözler bilinç altıma o kadar işlemiş ki, yemekten sonra sofrada eğer evde isek, uzun süre oturmak istemem.
(Devam ederiz sonra)
İlk satırlarınız ne güzel rehber olmuş, inanın orada olmak istedim.
YanıtlaSilElden geldiğince basit ve anlaşılır anlatmak istediğim için biraz yol tarifi gibi oldu ama inanın bilenler için son derece kolay bir yoldur. İzlediğiniz için teşekkürler.
SilTabakta yemek bırakmama adeti bizim ailede de vardı.60 lı yaşlara geldim,tabağımı temizliyorum.
YanıtlaSilOoo, Aliciğim seni blogda görmek ne güzel. Elbette sizler de anılarımın bir parçasısınız. İleri de bazı yazılarda yorumlarını ve yapacağın ekleri bekliyorum. Elbette yetişme koşullarımız aynı. Aynı ailenin bireyleriyiz. Bizi yetiştiren o güzel insanlara vefa borcumuzu anlatarak ödeyeceğiz.
SilSevgi ve saygılar.