DİNGİR: Sümerologlann açıklamasına göre bu sözcük günümüzdeki Türk lehçelerindeki Tanrı. Tangrı. Tengri sözcükleriyle aynıdır. Bu sözcüğün Sümerli yazı dilindeki belgisi bir O yıldız işaretidir. Bu işaret Sümerli dilinde iki türlü telaffuz edilmiştir. Birisi DİNGİR. diğeri ise AN yani "gök", “yukarı" ve "uzak” demektir.*’ Daha önceki satırlarda tanrı ve göğün Sümerlerde olduğu gibi eski Türklerde de aynı anlamda olduğu belirtilmişti. Radloff’un açıklamasına göre Orhun yazıtlarında da Tengri hem Tanrı hem de gök anlamına gelmektedir.
AN: Bu sözcük yukarıda da belirtildiği gibi “gök", “uzak”, "yukarı" anlamındadır. Onun çeşitli şekilleri Sümer ve Türk dillerinden başka İndo-German dil grubundan sayılan Farsça’da da kullanılmaktadır. Ancak aşağıdaki delillere göre bu sözcüğün aslının Farsça olmayıp Türk-Sümer diline ait olduğunu gösteren deliller vardır:
1. Sümer dili Fars ve diğer Aryan dillerinden daha eski bir dil olup, üstelik bu dilin gramer bakımından İndo-German bükünlü (flektiv) dillere ait olmayıp Türk dilin de içinde bulunduğu bitişimli (agglutinativ) dillere dahildir. Burada yukarıda da izah edildiği gibi çivi yazısı vasıtasıyla çok sayıda Sümer sözcüğünün Samî ve İndo-German dillerine girmiş olmasını da göz önünde bulundurmak gerekir. 2. Birkaç dilde birlikte kullanılmakta olan bir sözcüğün hangi dile ait olduğunu belirtmek için o sözcüğün bu dillerden hangisinin gramerine uygun olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin, NUR sözcüğü günümüzdeki Türk, Fars ve Arap dillerinde geniş çapta kullanılmaktadır. Ancak onun Arap dilinin gramerine uygunlukta envar / tenvir / münevver / şekillerde kullanıldığına bakarak bu kelimenin Arapça olduğu kabul edilmektedir. Buna göre eğer biz AN sözcüğünün Sümerce. Eski Türkçe. Farsça dillerinden hangisine ait olduğunu aynı esaslara göre araştırırsak onun bir Türk-Sümer kelimesi olduğu açıkça ortaya çıkacaktır.
Sümerce Eski Türkçe Türkmence Farsça
AN-A ANA ONA BE-ANCA
AN-DA ANDA ONDA/Onna DER ANCA
AN-TA ANTA ONDAN(andan) EZ ANCA
Görüldüğü gibi AN sözcüğünün ismin çeşitli hâllerindeki durumu Sümer veTürk dillerinde hemen hemen aynı olduğu halde Farsçada durum çok farklıdır. Yani, Türk ve Sümer dillerinde bu hâller sadece ekle izah edilirken, Farsça'da edatlara ihtiyaç duymaktadır.
3.Ortak sözcüklerin hangi dile ait olduğunu belirtmenin bir diğer yolu bu sözcüğün bu dillerde çeşitli kullanılma şekillerinin var olma durumudur. Bu çalışmanın diğer bölümleri de dikkate alınırsa AN sözcüğünden türemiş ANU (Anev), ANNA gibi çok sayıda ismin hem Türkmen hem de Sümer dillerinde mevcut olduğu görülecektir. Türkmen dilinde Eski Türkçe'de olduğu gibi AN-DA kullanımını yaygın olarak gösteren pek çok edebî metin de mevcuttur. Örneğin, Mahdumgulu'nun şu dizelerinde olduğu gibi:
Ya Hızır-İlyas ile Şah Süleyman andadur
Ya Selim Şah Mekke Hani İbni Sultan andadur
Bayezit Sultan Uveys Harakanî Migan andadur
Dayanur Musa asası Marı gördüm şondadur.
Anda sözcüğü "yukarı, yüksek, uzak, cennet, ahiret" anlamlarını taşımaktadır. ANU : Sümerlerin en büyük tanrısı olan gök tanrının ve en büyük tapınaklarının ismidir. Bu adın Anû sözcüğü ile bir olduğundan şüphelenmeye gerek yoktur. Sümerce'de ENU (gök) ve ENNU (koruyucu) anlamlarının olması dikkate değerdir/' 0 Bu sözcüklerin AN dan türediği açıkça bellidir. Türkmencede INDEW (INNEW) sözcüğünün de korumak kelimesine yakın bir anlamı vardır.
İN-ANNA: Bazen büyük tanrı ANU nun kızı, bazen de onun hanımı konumu görünmektedir. Burada dikkati çekici ve önemli olan mesele ANNA kelimesine başka bir sözcük eklenerek hem Sümerlerde, hem de günümüzdeki Türkmenlerde geniş ölçüde insan adı olarak bulunmasıdır. Örneğin, ANNA-TU (büyük tanrının hanımı olan tanrıça) ve KULİ-ANNA (Dumuzi'nin lâkabı). Bu Sümerli adları ANNATUVAK, ANNAKULİ (Annaguli) ANNABERDİ, ANNABİBİ vb. Türkmen adları ile hemen hemen aynıdır. “Uruk kentindeki büyük bir tapınağın adı da E-Anna (Haus des Anu) Annanın evi'dir.
KULİ-ANNA sözcüğünün anlamına gelince ANNA tanrının adı ve KULÎ sözcüğünün birinci hecesi olan KU oturmak, konmak ve Lİ ise ile, beraber anlamındadır. Sonuçta KUL. İ sözcüğü beraber oturmak, yakın dost gibi manalarını veriyor. Böylece Türkmen adı olan Annakuh / Annaguli sözcüğünden tanrının yakını, dostu anlamını çıkarabilmek mümkündür. Burada Cuma günü için ANNA GÜNÜ'nün kullanılması da düşündürücüdür. Bu kullanımın tanrı günü anlamına geldiğini sadece Sümer dilinin yardımıyla anlayabiliyoruz.
EN-LİL: Yukarıda görüldüğü gibi "yel" ve “hava" tanrısı, yel piri demektir. Bu sözcükteki LİL Türk dilindeki “yel" sözüyle bir anlamdadır. EN sözcüğü ise büyük tanrıların adı ile gelmektedir. Bu sözcük Delitzsch'in açıklamasına göre yüksek, iye, pir, ağa anlamlarına gelmektedir. (1914a, 34-35). Ve Deimel’in açıklamasına göre de EN, ENU ve ENNA şekillerinde yazılarak gök, koruyucu, saklayan, iye, pir, ruhani gibi anlamlara gelmektedir. (Deimel 1939. 24). Burada dikkatimizi Türkmencedeki İNNE-MEK ve ya “inde-mek” (himaye etmek, sahip çıkmak, örneğin zayıf ve hasta bir çocuğun bakımı ile ilgili olarak “bunu kim inneyecek" denmektedir) sözüne yöneltmek
mümkündür.
EN-Kİ: Yer tanrısı. Bu sözcüğün ikinci hecesi olan Kİ Sümercede GİR şeklinde de görülmektedir. Bu sözcük yer, belli bir yer, yurt anlamındadır. Türkçedeki KİR / GIR sözcükleri de aynı kökten olabilir diye düşünülmektedir.
URAS: Yerin ana tanrıçası; diğer adları Kİ ve ENKİ’dir (Uhlig 1985. 29). Bu sözcüğün Türkmen adı "Oraz” ile bir kökten olması mümkündür. Tanrı ve din ile bağlı olan ORAZ Türkmen adı olarak çok çeşitli ekler ile oldukça yaygın kullanılmaktadır. Örneğin, Orazkuli. Örazberdi, Orazgül vb.
ADA-PA: İlk adam. Adem Baba/Adam Ata Sümer dilinde ADA günümüz Türk lehçelerindeki ATA sözü ile aynıdır.
ARUNAS: Tanrılaşan denizin adı. Bu sözcük günümüz Türkmencesindeki ARNA (İrmak) sözcüğüne hem yansıma hem anlam bakımından çok yakındır.
DOMUZİ: Sümerlerde üretim ve bereket tanrısı, aynı zamanda Haziran ve Temmuz aylarının adı. Türkmencede TOMUS, yaz mevsimi için kullanılmaktadır.
BARAK: Hızlı giden ve cennet hayvanı olan köpeğin adı. “Şamanlar da Barak adlı köpeğe binerek göğe çıkmışlardır. Kırgızlar’da cins köpeğe Barak denilmiştir. Oğuz destanında İt-Barak kavminden bahsedilir. Onların totemleri de kuştan türemiş bir köpektir. Bu Sümer sözcüğünün kökünün Türkmen dilindeki bar (var, varmak) ile bir olması mümkündür. Türkmencedeki baragan (hızlı giden, ulaşan, varan) sözcüğü de BARAK sözcüğü ile yansıma ve anlam bakımından benzerdir.
E-GAL: Mabet veya saray anlamına gelen bu kelime Tevrat’da HEGAL olmuştur.* Kelimenin birinci hecesindeki Türk dilindeki Ev ile aynı anlamda olup ikinci hece GAL ise ulu ve büyüktür. E-GAL ise ulu ev anlamına gelmektedir. Türkmencede (yukarı) GAL, galmak (kalmak), Gala (kale) gibi kelimelerle hemen hemen aynı anlamlıdır. Arapça olduğu kabul edilen gal-eh (kale) sözcüğün, yüzlerce başka sözcükler gibi Sümer dilinden sami dillere o cümleden Arap diline girmiş olması da mümkündür.
E-KUR : Yukarıdaki metinde bahar bayramı Sümerlerin tepenin üstünde, yükseklikte yerleşmiş tapınağının adıdır. Bu ad iki sözcükten türemiştir. Sümercedeki "E” ve ”EB" Eski Türkçedeki EB ya ÂB, Yeni Türkçedeki EV, Türkmencedeki ÖY aynı köktendirler. İkinci Sümer sözcüğü “KUR" ise. Eski Türkçedeki KUR ve KURGAN. Türkmencedeki GORGAN aynı kökten olup, tepe ve yükseklik anlamına gelmektedir.
Kaynak: Begmyrat Gerey - 5000 Yıllık Sümer-Türkmen Bağlantıları
Alıntı: Önce Vatan
Amma zorlama benzerlik kurma çabası olmuş 😃Hadsizler...Kelimelerin Arapça ve Farsçaya Sümerceden geçmiş olduğunu düşünüyorsunuz da ayni şekilde ve yolla Türklere de geçebileceğini neden düşünemiyorsunuz.Türkler antik çağdan itibaren Mezopotamyadaki yerleşik halklara saldırmış ve yağmalamışlardır. Hatta Sümer medeniyetinin yorulup yıkılmasında da çok büyük katkıları olmuştur. Yani medeniyet kuramamışlar ama bütün medeniyetleri yıkmışlardır
YanıtlaSil