6 Haziran 2016 Pazartesi

ANAMUR KALESİ

ANAMUR KALESİ içindeki 700 yıllık Tapu Senedi Karamanoğlu Mahmud Bey Camisi:
Tam tamına 700 yıllık bu cami, 1300’lerin başında inşa edilmiş. Kaleyi Hristiyanlardan alan Mahmud Bey kaleyi büyüttüğü gibi içine de bir cami inşa ettirmiş. Buraya Mamure denmiş. Kale dışında yolun karşı tarafında ise bir hamam mevcut. Bu yapılar çoğu zaman bir külliyenin parçalarıdır. Mamure (Anamurium) kalesi ve çevresinin  geçmişte bir yerleşim yeri olduğu anlaşılıyor. Şimdi çevrede İskan olmamasına rağmen cami ne kadar sağlam yapılmış ki günümüze bütünüyle ulaşabilmiş, Osmanlılar döneminde tamir görmüş de olabilir. Mamure Kalesi şu anda restore edilmekte. Tekeliköy’de yerleşik tarih öğretmeni rehberim Begüm Balcı ile inşaatın sorumlusundan güçlükle izin alarak kale kapısından içeri girebildik, bayram tatili sebebiyle kalenin önünden geçen her meraklı arabalı kaleyi görmek istediğinden, adamcağız haksız da değildi, içeride bu sürpriz cami ile karşılaştık, iznimiz de 5 dakika ile sınırlı olduğundan fazla inceleyemedik.
Karamanoğlu beyliğinin hatıraları İçel bölgesinde geniş bir sahaya saçılmış durumda. Rivayetlere göre Kilikya Ermeni feodalleri Mut kalesi çevresinde ki Türkmenleri  taciz etmektedir. Sultan Alâeddin Keykubat Sivas’la Ereğli arasında göçer Avşarların beyi Nurettin bey'i Mut kalesini almakla görevlendirmiştir. Kaleyi alan Nurettin bey anahtarları Alâeddin  Keykubat’a teslim eder. A. Keykubat Nurettin beye hilat ve davul vererek ödüllendirir bunlar siyasi alametlerdir. Beylik böylece kurulur.. Nurettin bey bir süre sonra Baba İlyas Horasani adlı derviş’e intisab ederek inzivaya çekilir. Bundan sonra tarihe adı Nure Sofi olarak geçecektir. Mezarı Mut’a bağlı Şiranlı yakınlarında Değirmenlik yaylasında Yalnızcabağ köyünde ve şimdi bir ziyaretgah imiş, ”ziyaretler”in “tarihi“ önemi! Nure Sofi’den sonra yerine oğlu Karaman bey geçmiş, beyliğe ve fethettiği Larende’ye adını veren bu bey.
Ne var ki artık Selçuklu çöküş dönemindedir, bazı Selçuklu emirleri Karaman beyden rahatsızdır, bunlardan biri Karaman beyi yemekte zehirlemiş, bunu fark eden bey emiri öldürmüştür. Orta Çağ’ın kalleşlikleri. Bu batıda da vardır. Tiryak (panzehir) ilmi böyle doğmuştur.

Karaman beyin oğullarından biri Karamanoğlu Mehmed bey, onu tanımayan var mı? Divanda, Dergahta, Bargahta, Mecliste ve Meydan da Türkçeden gayrı dil kullanılmaya! Mehmet bey cahilmiş! Farsça, Arapça bilmezmiş! İyi ki! Ne zarar gelirse sözde aydından gelir. Şimdi de Türkçeyi konuşamayan, ama İngilizce lügat paralayanlardan meydanlar, divanlar, meclisler ve ekranlar geçilmiyor, neredeyse bütün medresele(!) lerde Tarzan İngilizcesiyle eğitim yapılan günlerdeyiz…
Selçuklu çökmüş, Moğollar adına vergi  toplayan bir zavallı vasal devletçik durumuna düşmüştür. Halk memnuniyetsizdir, isyan kıpırtıları başlar. Karamanoğlu Mehmed bey Konya’yı basar, bu isyanda yanında Ahilerin piri Ahi Evran’ın da olduğu rivayet edilir. Ne var ki zaferden sonra bir gaflete düşer, 50 kişilik Moğol ve 50 kişilik Selçuklu askerinin baskınında katledilir, kesilen başı şehir şehir gezdirilir, baskın anında “esrük” (sarhoş) olduğu söylenir. Bu kahraman bey  kısa bir süre beylik etmiş.

Daha sonra yerine kardeşi Mahmud bey gelir. Anamur’u Kıbrıs krallığından ve ortakları Kilikya Ermenilerinden alan, kaleyi birkaç misli büyüten ve o abide camiyi ve hamamı bırakan bey.
Rivayetler bir yana, Prof. İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın “Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri“ kitabından okuduklarımızı ise şöyle özetleyebiliriz: Güney Marmara’da bir küçük beylik büyümekte ve genişlemektedir: Osmanlılar. Osmanlılar Karamanoğullarına kız verir ve akrabalık kurulur. Ancak Mahmud bey den sonra gelenler Osmanlıların genişlemesinden rahatsızdır, büyük bir Anadolu beyliği olarak muhtemelen kendilerini Selçukluların mirasçısı görmektedir. Bir ucu Niğde ve Kayseri’ye, bir ucu  Antalya/Isparta ya kadar uzanan bir beylik, hatta bir ara Ankara da söz sahibi. Silifke kalesi dahil kaleleri de Kıbrıslılardan ve Ermeni feodallerden almışlardır.
Çekişmeler başlamıştır, Yıldırım Beyazit savaşta esir aldığı eniştesi Alaaddin beyi huzurunda öldürtür. Niye bana itaat etmiyorsun? sorusuna, neden itaat edeyim ben de senin gibi bir hükümdarım demiştir Alaaddin bey. Bu Alaaddin beyin Anamur  ilçesinde bir camisi vardır.
Ankara savaşında Y. Beyazıt’ın Timur’a yenilmesiyle Fetret Devri‘ne girilmiştir. Mehmed beyin bu dönemde Musa Çelebinin tarafını tutması, Bursa’yı istila edip yakıp yıkması, dayısı Yıldırım’ın mezarını açtırıp mumyalanmış cesedine hakaret etmesi gibi tatsız olaylar. Artık Karamanoğulları Osmanlılar için tam bir baş ağrısı durumundadır. Mehmet bey Bursa kalesini düşüremez ve Çelebi Mehmed’in gelişini duyunca kaçar, mimar vezir Hacı İvaz paşanın kale savunması tarihe geçmiştir. Mehmed bey Memlüklerden himaye ister, adlarına para kestirir. Antalya’yı kuşattığında yaralanarak ölür. Karamanoğullarının bu son beyleri her seferinde Osmanlılar’a yenilirler ve her seferinde Toros dağlarını yüksekliklerine kaçarlar ve Osmanlılardan gelin aldıkları hanımlarını ricacı göndererek af dilerler. Bir süre sonra yine Osmanlıları tacize başlayıp Hıristiyan düşmanları ile, mesela, Macar krallığıyla, Sırplarla, Papalık ve Venediklilerle işbirliğine girerler. 2. Murad’ın Balkan seferleri sırasında Karamanoğlu İbrahim beyin 2. Murad’ı zora sokması gibi. 40 yıla yakın hükümdarlık yapan İbrahim bey, Mehmed beyin oğludur. Suriye ve Irak’ta ki İslam alimlerinden fetva alan 2. Murad sonunda Karaman beyliği üzerine yürür. Karaman toprakları çiğnenir, yakılıp yıkılır, İbrahim bey yine kaçar ama halkı büyük zarar görür, kaynağımız Prof. Uzunçarşılı Aşık Paşazade’den üzücü olaylar nakletmektedir. Beylerin sen/ben kavgası aslında Türk hükümdarlarının “Kut” kavgasıdır. Bu üç Karaman beyi durmadan huzursuzluk çıkaracaklarına, denizci Türkmen beylikleri Menteşeliler ve Aydınoğullarını Osmanlılara karşı kışkırtacaklarına onlarla birlikte Kıbrıs’ı fethetselerdi, Kıbrısı Venediklilerden almak için 1570’lere kadar beklenmezdi. Uzunçarşılı Osmanlılarla barış yapan İbrahim Bey’in 1448’de Gorikos(korykos-kızkalesi?)u zabt ederek Frenklerin (frank) ellerini Anadolu sahillerinden çektirdiğini yazmaktadır. 2. Murad ölüp yerine 2. Mehmed geçince İbrahim bey yine barışı bozup Antalya’yı kuşatmaya gider.

İbrahim beyin ömrünün sonlarında beylik artık zayıf düşmüştür. Öldüğünde Karaman’da kendi yaptırdığı İmaret Medrese’nin bitişiğinde bir türbeye gömülür. Veliahtı olarak gördüğü oğlu İshak beyin ise taht uğruna  kardeşleriyle arası açılır. Hanedan ileri gelenlerin bir kısmı Akkoyunluların tarafını tutar hatta Pir Ahmet bey Uzun Hasan’ın yanına kaçar ve kendisine Bayburt ikta (dirlik) olarak verilir. Kimi hanedan mensupları Osmanlıların kimisi Memlüklerin yanında yer alır. Son beylerden Kasım bey Fatih öldüğünde Cem Sultan’a taraf olursa da sonradan 2. Bayezit  onu  affeder ve Kasım İçel de 1493’e kadar hüküm sürer. Sultan 2. Beyazıt Koron ve Modon seferindeyken  ayaklanan Turgutlu ve Varsaklı beyleri hanedandan Mustafa beyin etrafına toplanırlar. Sultan Mesih Paşa’yı üzerlerine gönderince Mustafa bey kaçarak Memlüklere sığınır, Karamanoğulları böylece tarihe karışmış olur. Müneccimbaşı tarihinin 1. ve 2. Ciltlerinde (Tercüman 1001 Temel Eser serisi), Karamanoğullarıyla Osmanoğullarının mücadelesi anlatılmaktadır. Beylik halkı Osmanlılar tarafından 2. Murat ve Fatih dönemlerinde peyderpey Rumeliye sürülmüştür.. Bir kısım Karamanoğlu aşiret halkı “kalk gidelim Şaha gönül“ propagandasına kapılıp İran’a gider (kaybolmaya) gidenlerin bir kısmı, Tekeli’ler çabuk geri döner. Günümüzde Karamanoğularındanız diyen Kilisliler, Elazığlılar, Bosna asıllılara rastlandığı gibi Rumeli Muhacir ve Mubadilleri arasnda biz Karamanoğulları’ndanız diyen insanların sayısı hiç te az değil. Hatta bir övünç vesilesi olarak esas Karamanoğlu biziz diyenlere şahid oldum ve kendi ailemden de aynı şeyleri vaktiyle duyduğumda ciddiye almamış olduğumu düşündüm. Biz padişah fermanıyla sürülmüşüz dediklerinde 500 yıllık bir masalı dinliyormuşuz gibi gülerdik. Alanya’dan Silifke’ye oralardan yukarılara Mut’a, Karamana çıkarken bu güzel Coğrafyaya duyduğum tuhaf çekimin belki de sebebi bu soy hikayesiydi. İşin tuhafı Karamanlı hanımların beyaz şalvarı ve baş bağlama usulü Rumeli hanımlarının da geleneksel  kıyafetinde mevcut..
Karamanoğulları üstad İsmail Hakkı Uzunçarşılıya göre Torosların geçitlerini, Konya’ya ulaşan  ticaret yollarını  ve Manavgat, Anamur, Silifke gibi limanları elinde tuttuğu için ticaretten gümrük resmi alarak zenginleşmiş bir beylikti. Kıbrıs  krallığının ve Cenevizlilerin Doğu Akdeniz ticaretinden pay almaktaydı. Öyledir, Osmanlılarla çekişeceklerine bu ticaretten pay almaya devam etselerdi daha iyi olmaz mıydı?. Zengin bir beylik oldukları bıraktıkları imardan bile belli. Kıyılarda ki ve tepelerde ki kaleler bu coğrafyanın  muhafızı olduklarının kanıtı. Aşiret kuvvetleriyle birlikte 70 bin kişilik bir orduları varmış. Aşiretlerde Avşarlar, Varsaklar, Teke’ler, Turgutlar civarda bulunan Bulgarlar (Anadolu da Türklerin derin köklerinden, Bolkar Dağı mı yoksa Bulgar dağımı?). İlk merkezleri Ermenek, sonra Larende (Karaman) daha sonra Konya, Konya’yı kaybedince başkent tekrar Karaman, beylik ikiye ayrıldığında Niğde ve Silifke başkentleri olmuş. Uzunçarşılı, Karamanoğullarını mükemmel kanunları ve Osmanlı arşivinde arazi tahrir defterleri olduğundan söz etmekte. Karamanoğullarının medreselerine ne olmuş? Yunus Emre Karamanlı, Fatih’in doktoru ve tarihçi hekim Beşir çelebi, Avcı Mehmed devrinin ünlü tarihçisi Müneccimbaşı  aslen Karamanlı  ve Piri Reis Karamanoğullarından. Bir zamanlar İçel denizine Karaman Denizi dendiğini duydum. Bir Portekiz Elçisinin Hindistan hatıralarında böyle geçiyormuş. Kaynağa ulaşamadım, bilgisi olan lütfen haber versin. Üstad Uzunçarşılı kitabını 1936’da yazmış, Türk Tarih Kurumu tarafından 2011 yılında 6. baskısı. Bunca yıldır Karamanoğulları hakkında araştırma yapan hiç mi başka tarihçi yok bu ülkede ki TTK baskı üstüne baskı  yapıp üstelik kitabı öğrenciye de lazım diye tane tane veriyor ancak (sonradan Prof. Feridun Emecen ve başka araştırmacıların yayınları olduğunu da öğrendim). Öyle olunca da bilgisayar ortamında her zaman ki bilgi kirliliği ve saptırmalar!. Adı lazım değil bir sözde yerel tarih yazarı Karamanoğullarını Ermeni dönmesi ve Nure Sofi’yi de Kilikya Ermeni devletçiğinde Hetumyan’larla Rupenyan’larmıydı neydi ? iki hanedan arasında ki çekişmeden istifade edip  Mut’u  ele geçirip Rupenyan’ları kıyıya süren olarak tanıtmış. Bir Ermeni dönmesi hanedan 70 bin Türkmen ve Yörüğü başına toplayarak sefere çıkabilir mi? Okuyanı saf sanıyor bunlar. Nure Sofinin kömürcü olduğu iddiası da var. Olabilir, mümkündür, Sofiler ekmekçilik, kaşıkçılık, çömlekçilik yapmıştır, bu Yesevi’ye Türk tarikatının özelliklerinden biridir, bunda da küçültücü bir durum yok. O kömürcü Türkmen Nure Sofi bir beylik kurmuştur ve soyu da bize o eşiz coğrafyayı bırakmıştır, Türkuvaz deniziyle, dağlarıyla, ormanlarıyla, kıvrıla kıvrıla akan gök renkli Göksu ırmağıyla. Kanaatimce İçel’i Karamanoğullarına borçluyuz. Ve muz ormanlarını, zeytinlikleri, Nar bahçelerini, bağları ve taşlık araziyi şenlendiren o çalışkan üretken çiftçi halkı. Topraksız Santorini adasını da ki üzüm bağlarını gördüğümde gıpta etmiştim, ama Taşeli’nin ekmeğini taştan çıkaran çiftçilerini ve denize inen uçurumlarda ki muz bahçelerini görünce yüreğim ferahladı, adı üzerinde, orası Taşeli, toprak ve su fakiri Ama inanılmaz bir tarım var. Akkuyu Nükleer enerji santrali o güzelliklerin sonunu getirmez inşallah!.
Nazan SEZGİN

2 yorum:

  1. çok özlemişim... yaza kısmetse kavuşacağız Anamur'umuza..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anamur'la bağlantınızı bilmiyordum. Ben de 32 yıllık Bozyazılı sayılırım. bayramda oradayım kısmetse. Sevgiler, saygılar.

      Sil