26 Mart 2014 Çarşamba

KADIN: NEREDEN NEREYE

13. yüzyılda Türk beldelerini dolaşan Marco Polo, Amu Derya nehrinin yukarılarında Kuzey Doğu’ya yayılan ve “Büyük Türkiye” diye tanımlanan yerleri ziyaret ederken Türk hükümdarlarının kızlarından şöyle söz eder:

Prenses öylesine güçlü ki tüm ülkede onunla başa çıkacak erkek bulmak güç. Çünkü kim çıkarsa hepsini alt etmektedir. Babası kendisini evlendirmek istediği halde o buna razı olmamakta ve (kendi beğendiği birini bulana kadar) hiç kimse ile evlenmek niyetinde olmadığını açığa vurmaktadır. Bundan dolayıdır ki babası ona yazılı olarak, dilediği erkekle evlenebileceğine dair söz vermiştir. Bunun üzerinedir ki prenses, ülkenin dört bir yanına haber salarak genç delikanlıları, kendisiyle güç denemesine çağırmış ve kendisiyle başa çıkacak birini bulduğu zaman onunla evleneceğini açıklamıştır.”                

Yalnızca bu kadar değil o döneme ait bilgilerimiz. İlk Şamanların kadın olduğunu söylüyor tarih bize. 1206’da toplanan Kurultay’da Timuçin’e “Cengiz” adını Şaman Kukçe veriyor. “Hanım” sözcüğü de Cengiz’den kalma. Diyor ki beylerine, eşini işaret ederek: 
Ben sizin hanınızım, bu da benim han’ım”. Bu büyük han öldüğünde, tabutun önünde at üstünde kadın şamanlar gidiyor. 
Ve Orhun Yazıtlarında şöyle buyurulmaktaydı: 
Türk Milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan’ı, annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış. (...) Türk Milletinin adı sanı yok olmasın diye Atam Kağan’ı, anam Hatun’u yüceltmiş olan Tanrı...” 

Peki ya sonraları? Öyle yitirdik ki özümüzü; Arap gelenek ve göreneklerine göre baktık kadına; cariyelik yoktu, ihdas ettik, harem-selamlık koyduk. “Boş ol ” dedik, doluya koymak için  “hülle”ye başvurduk. Mirastan az pay verdik. İkisinin tanıklığını bir erkeğe eşitledik. “Kadın Müslüman değildir, Müslüman’a yarar” diyen softalara uyduk; “saçı uzun, aklı kısa”, “kanayaklı”, “kaşık düşmanı”, “küldöken” dedik Dede Korkutumuz’un bir zamanlar “Göz açıp gördüğüm, gönül verip sevdiğim” dediği kadınlarımıza.
Ve bugün... Ne diyor tarikat lideri Mahmut Hoca denilen kişi “Kadının tek başına bakkala gitmesi bile caiz değildir”. Ve ne diyor bir başkası: “Kadının yeri dört duvar”, “Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etme.
Ve hızla artmakta koca infazları, töre cinayetleri...

(Kaynak: Önce Vatan)

6 yorum:

  1. ve ne yazıktır ki kadınlar da kabulleniyor bu tip söylemleri , itiraz etmiyor , ben bilmem beyim bilir diyor ve oturuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ne yazık ki gerçek sorun orada. Ne zaman ki kadın kendi sorunlarını çözmeye karar verir o zaman yükselişi başlar.
      Sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  2. Türk kadını, Türk tarihindeki gibi yerini "hanım", Yüce Ata'mızın ifade ettiği üzere "omuzlarda yükselmeye" devam edecek... Başka yolu yok! Saygılarımla Mehmet Bey...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umuyorum ve değerli görüşlerinize içtenlikle katılıyorum. Sevgi ve saygılarımla.

      Sil
  3. bir kaç kere yorum yapıp sildim. Ne diyeceğimi bilemedim. Maalesef kendi görgülerimizle dinimiz arasında yeterli ortayı bulmayı becerememişiz. Of -kusura bakmayın of dedim gerçekten ne diyeceklermi cümleye dökemiyorum. Yine de bunun eğitimle eğitimle ve yine eğitimle -ama kaliteli bir eğitimle- aşılacağının inancındayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önceki yorumlarda da söylediğim gibi tüm bunları başaracak olan yine kadının kendisi. Her zaman Mustafa Kemal gibi birisi gelip kendiliğinden özgürlükleri getirip kucağına bırakmaz. Bir çoğu da gelir bunları yine elinden azar azar alır gider. eğitim ailede başlar. çocuğa ilk ve gerçek eğitimi de anne (yani kadın) verir. döngünün kaynağı bu kadar basit. Kadın başlayacak bir kere...
      Sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

      Sil